195 Ülkeyi Tek Başına Gezmek Ona Ne Öğretti?

Geçtiğimiz aylarda, Jessica Nabongo, dünyadaki tüm ülkelere ayak basmış ilk siyahi kadın oldu. Non-stop yaptığı bu yolculuğu 2,5 yılda tamamlayan Jessica Instagram Hesabı üzerinden ve The Catch Me If  You Can (Yakala Yakalayabilirsen) adını verdiği blogundan yolculuğuna dair tüm detayları paylaştı.

Sudan’da bir çölde koşturduğunu gördüğümüz Jessica’yı birkaç gün sonra da Myanmar’da balonda uçarken yakaladık. Malavi deki marketleri keşfettikten sonra Kırgızistan’da bir göçebe çadırında uyurken de görebildik daha sonraki rotası ise Kuzey Kore oldu. Bu gözlemleri yaparken aynı zamanda da ‘acaba bir kadının yalnız seyahat etmesi güvenli mi?’ soruları uçuşuyordu insanın kafasında.

Conde Nast Traveller’dan Lale Arıkoğlu, kendisini Seyşel Adaları’nda yakaladı. Ona seyahatlerinin ne kattığını, kendisi gibi gezmeye meraklı hemcinslerine neler tavsiye ettiğini, sabırsızlıkla bir daha ziyaret etmek istediği ülkenin hangisi olduğunu sordu:

Gördüğümüz üzere siz profesyonel bir yalnız gezginsiniz. İlk tek başına yaptığınız seyahatinizden bahseder misiniz ?

İlk tek başıma yaptığım seyahat 2009 yılındaki Costa Rica seyahatimdi. Spirit Havayollarıyla Perşembe günü uçup Pazar günü geri döndüm. Gitmeye ihtiyacım vardı, gitmeye ve kendimi bulmaya sanırım. Ne yapacağımı tam olarak bilmiyordum, bu yüzden iyi bir otelde rezervasyon yaptırarak işe başladım, Çünkü en kötü ihtimalle güzel bi yerde konaklamak istiyordum. Günlüğüm yanımdaydı ve bir parkta oturup karaladım bir şeyler. Sonra Arenaldaki Volkana giden küçük bir gruba katıldım. Onlarla gezdim. Costa Rica’dan sonra 89 ülkeye yalnız başıma yapacağım serüvenler başlamış olacaktı.

Tek başına gezerken kendi kendinizi nasıl eyleyebildiniz,nasıl keyifli bir seyahat geçirdiniz ?

Uzun süredir yakamı bırakmayan bir depresyondaydım. Bir karar vermem gerekiyordu, Ben yaşamayı seçtim. Bu ne demekti diye sorarsanız kendimi olduğum gibi kabul etmekti. Kendimi sevmeyi öğrendim, kendi kendimi nasıl mutlu edebileceğimi öğrendim. Sosyal bir insanım, insanları hep sevmişimdir. Bu nedenle de yeni arkadaşlar edinmek çok da zor bir şey değildi benim için. Bir duvarla hiç sıkılmadan 3 saat de konuşabilirim gerçi kendi kendimi eğlendirmeyi kendimi dinlemeyi ve kendimle vakit geçirmeyi seviyorum, Ama tabii ki de yolculuğum sırasında gittiğim ülkelerde insanlarla tanışıp kaynaşıyorum hatta arkadaş bile oluyorum. Şu an dünyanın bir çok ülkesinden bir sürü arkadaşım var.

Yolculuklarınız sırasında kendinize dair bir keşfiniz oldu mu ?

Umarım kendini çok beğenmiş olarak yorumlamazsınız ama şunu söyleyeceğim : İnsanlar bana Ba-yı-lı-yor ! İnsanların ilgisini çekmeyi başarıyorum ve neden olduğunu bilmediğim bir şekilde insanlar bana çok rahatlıkla içlerini açıyorlar. Açıkçası bu yolculuklara çıkmadan önce böyle bir Allah vergisi yeteneğim olduğunu bilmiyordum.

Sizce bu durumun kendinize verdiğiniz değerle ve kendinizi sevmenizle bir bağlantısı olabilir mi ?

Kesinlikle ! Hayat da zaten bir yolculuk değil mi insanın kendini sevmesi bu yolculukta ihtiyacı olan en önemli şey bence. Kendinizi tamamen ifade etmeyi öğrendiğiniz anda dünya size başka görünüyor çünkü daha bilinçli bir şekilde yaklaşıyorsunuz karşılaştığınız her olaya….Bu sizi aydınlatıyor. Kendinizi sevmeye başladığınızda daha özgüvenli oluyorsunuz, tamamen uyanıksınız tamamen varsınız. Tamemen sizsiniz, tamamen bir bireysiniz. Bunu insanlar görüyor o yüzden de etrafınızda pır dönüyorlar.

Yolculuklarınıza iki buçuk yıl önce başladınız,takdir edersiniz ki bu süre içerisinde dünya fazlasıyla değişti. Sizin bu yolculuklardaki deneyimlerinizden en büyük kazanımınız ne oldu ?

Gerçekten abartmadan ve samimiyetle söylüyorum ki “Çoğu insan iyi”…

Evet her gün insanların başına gelen berbat şeyleri duyuyoruz, görüyoruz. İnsanlar çok çok kötü şeyler yapabiliyorlar ve şunu görüyoruz ki insanlar yabancılardan, tanımadıklarından fazlasıyla korkuyor. Fakat,dürüstçe şunu söyleyebilirim ki, bu yolculuk bana sanıldığının aksine çoğu insanın ırkçı, homofobik veya kadın düşmanı OLMADIĞInı öğretti. Evet,değiller. En azından çoğu. Bu yılın başlarında Çad’a gittim ve orada hiç tanımadığım birinin evinde kaldım. Venezualladaki tur rehberlerim beni evine davet etti. İnsanlar misafirperverler ve size evlerini hayatlarını açmaktan çekinmiyorlar, seve seve sizi ağırlıyor sahipleniyorlar.

Ne zaman bir kadının yalnız seyahat ettiğini konuşsak hemen aklımıza acaba güvenli mi sorusu geliyor. Peki başka önemseyip üstünde durmamız gereken detaylar neler?

Açıkçası bence kadınların yaşadıkları toplum içerisinde başlarına neler geldiğine bakmalıyız önce. Kadınların güvenliğinin sadece seyahat konusunda gündeme gelmesi fazlasıyla sinirlerimi bozuyor. Şuna dikkat çekmek istiyorum: Dünyanın neresinde olursa olsun cinsel olarak istismar edilen kadınlar bu istismara tanıdıkları birisi tarafından uğratılıyor. Evet, Costa Rica’da bir kadın seyahati sırasında öldürüldü ama bu demek olmuyor ki sadece bu sebepten ötürü Costa Rica’ya bir kadın yalnız başına gitmemeli. Costa Rica’ya yalnız başına giden bir çok kadın da öldürülmedi. Mesela Ben. Bazı yerlerde tedirgin ya da güvende hissetmemeye koşullanmış olabiliriz. Burada şunu göz ardı etmemeliyiz, bizi rahatsız eden şeylerden yerlerden mi gerçekten kurtulmalıyız ya da kurtulmamız gereken şey aslında başkaları ya da bizi tedirgin eden yerler değil de içimizdeki bu bizi rahatsızlığa hissettiren duygu mu ? Aptal olmayalım lütfen. İç güdülerimizi kullanmalıyız. Bizi, özümüzü ve doğamızı değiştirecek kendimizden başkası değil!

Çeşitli sosyal platformları kullanmak, kadınlara nasıl bir seyahat rahatlığı ve istediği şeylere yerlere ulaşım kolaylığı sağlıyor?

Bize çeşitlilik lazım, daha fazla kadından daha fazla hikaye duymamız lazım, bunların paylaşılması lazım. Facebook ve Instagram hesabımdan bana ulaşıp “sizin sayenizde ben de kendi yalnız seyahatime çıktım” diyen bir sürü kadın var. Bu gibi hikayelerden benden ya da başkalarından sosyal medya yoluyla haberdar olmaları mesela Women Who Travel Facebook Group (Gezen kadınlar Facebook Grubu) bir çok kadına yol gösteriyor; kendi dönüşümlerine ve kendilerini bulmalarına ışık tutuyor.

Sizin gibi gezmeyi planlayan kadınlara ne tür tavsiyelerde bulunmak istersiniz ?

Lütfen iyi komşular olun. Bence dünyanın başına gelen en kötü şey sınırların (ülke sınırlarının) olması. Dünyanın neresinde olursak olalım birbirimizin komşusuyuz. İyi bir komşu olmak bence, hikayelerinizi paylaşma sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. İnsanlara sadece bizden başka bir ülkede doğdu diye üstünlük taslamayı bırakmalıyız. İnsanları gelirlerine, yaşadığı yerlere ve hayat tarzlarına göre yargılamayı da kesmeliyiz.

Sosyal medyanızda Afrika’nın insanların gözünde nasıl canlandırıldığı ile ilgili düşüncelerinizi paylaşıyorsunuz, şöyle bir sözünüz var tek parça değiliz ve her ülke biricik ve kendine özgü davranmaya hakkı var. Sizin dışınızda kimlerin gezdikleri ülkeleri olduğu gibi bizlere yansıttığını düşünüyorsunuz?

Herkes Gana da yaşayan güzellik ve sağlık alanlarıyla ilgilenen Nana Konamah’ın hesabına şöyle bir bakmalı bence. Lee Litumbe’nin ruhu olan kovalamacasını seviyorum. Tosin Durotoye harika biri daha önceden Amerika’da yaşıyordu fakat Nijerya’ya geri döndü. Şu an daha önceden de yaptığı gibi Afrikalıların tabularını yıkmaya ve Afrika’da yaşayan kadınların bakış açısını değiştirmekle uğraşıyor. Afrika’da yaşayan kadınları  özellikle de kıtanın genç kadınlarını motive etmek topluma daha yararlı bireyler olmalarını sağlamak gibi mükemmel şeylerle uğraşıyor.

Son olarak,hangi ülkeyi tekrardan ziyaret etmek istersiniz ?

Kesinlikle Ürdün’e ilk defa ayak bastığım andan itibaren Ürdünlülere bayıldım. Çok eğlenceli ve iyi insanlar. Aynı zamanda ülke kendisi olarak baya çeşitli. Jerah diye Romalıların yaşadığı harabe sayılabilecek bir bölge var mutlaka görülmeli. Enfes restoranlar, barlar ve lüks oteller için Amman’ı ziyaret edebilirsiniz. Petra dünyanın yedi harikasından biri sayılabilir. Wadi Rum başka dünya üzerindeki başka bir çöl ve tabii ki Ölü Deniz. Ürdün bir gezginin istediği her şeyi ona sunabilecek bir ülke.

Çığ Berfuğ Fersah KARAKAYA

adbanner