Airbus ve Boeing Üzerinden Ülkelerin Ticaret Savaşları

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), ABD’nin Airbus için yürürlüğe koymak istediği gümrük vergisine onay verdi. Kamunun, bu cezalandırıcı nitelikteki gümrük vergilerinin içeriğini öğrenmesi pek fazla zaman almayacak gibi görünüyor. 

ABD yetkilileri, Airbus’ın ticari uçak üretimini doğrudan etkileyecek bu vergilere sebep olarak “Avrupa Birliği üyelerinin, Airbus’ın büyük uçak üretimine verdiği yasa dışı destek” iddiasını öne sürüyor. Vergilendirmeden etkilenecek AB üretimi ürünler ile ilgili hazırlanmakta olan son listenin kısa bir zaman sonra ABD Ticaret Temsilcisi (USTR) tarafından açıklanması bekleniyor. Yeni vergilendirme sisteminin uygulanmaya başlayacağı tarih olarak ise bu yılın sonu ön görülüyor.

AB cephesi ise ABD tarafından atılan bu adıma, misilleme niteliğindeki ek vergiler ile cevap vermeyi planlıyor. DTÖ tarafından alınan son karar bu defa AB tarafının elini güçlendirir nitelikte. DTÖ, AB tarafından ABD ithalatına getirilecek olan vergi miktarının belirlenmesi kararı aldı. Bu karara göre AB, ABD ithalatına Boeing’e verilen yasadışı sübvansiyonlar nedeniyle ek vergi getirebilecek. DTÖ muhtemelen 2020 yılı ortalarında vergi miktarını belirleyecek. AB cephesinin yeni vergi tarifesini takip etmesi bekleniyor.

Gelinen bu nokta bile beklenilen yeni gündemler düşünüldüğünde “en kötü senaryo” demek için erken olabilir. Sektörün önde gelenleri beklenilen yeni vergilendirme düzenlemelerinin geleceğine dair en ufak bir şüphe duymuyor. Donald Trump’ın gündeme getirdiği hedefleri göz önüne alındığında havacılık ve savunma endüstrilerini, AB ile ABD arasında yaşanacak büyük bir ticaret savaşını beklediğini söylemek ütopik olmayacaktır.

Bu gelişmeler Boeing ile Embraer arasında hisse devri için devam eden görüşmeleri de sekteye uğrattı. AB tarafından yürütülen rekabeti önleme incelemesinin bu aşamayla sınırlı kalmayıp ikinci aşamaya geçeceği tahmin ediliyor. Bu durum, Embraer cephesinin Boeing anlaşmasının sürecini 2020 yılında tamamlanması kaydıyla ertelemesine sebep oldu. Tüm bu karşılıklı restleşmeler sonucunda ek vergilerden daha zararlı çıkacak tarafın ise ABD nezdinde Boeing olması muhtemel gözüküyor. Buna sebep olan en önemli faktör ise Boeing’in üretimde Airbus kadar çeşitlilik gösteremiyor olması.

REUTERS/Regis Duvignau

2004 yılında Boeing’in DTÖ ile yaşadığı anlaşmazlık gündeme geldiğinde, dönemin şartları, günümüzdekinden çok daha farklı idi. Bu farklılığa örnek olarak uluslararası ticaret yanlısı bir anlayış, makul bir ABD başkanlığı ve hava-uzay endüstrisi tedarik zincirinin daha düşük entegrasyon seviyesi gösterilebilir. Aradan geçen 15 yıl, birçok koşulu tersine çevirdi. Ülkeler, vergileri birbirlerini cezalandırabilecekleri birer silah olarak görmeye başladı.

Vertical Research Partners analistleri Rob Stallard ve Karl Oehlschlaeger bu durumu “Kazanan Yok” diyerek özetlese de Boeing’i, ABD ve AB arasındaki bu gerilimden daha zararlı çıkacak taraf olarak gösteriyor.

Geçtiğimiz eylül ayında DTÖ, Avrupa Komisyonu ve USTR’ye ABD’nin AB aleyhindeki şikayeti ile ilgili gizli bir karar gönderdi. Söylentilere göre bu karar ile DTÖ, ABD yönetimine yeni vergi tarifesi olarak 5 ila 10 milyar $ arasında bir bedel belirlemesi için yetki verdi. Ekonomist Rob Martin (Federal Reserve Yönetim Kurulu Üyesi) bu bedeli 9 milyar $ olarak tahmin ederken, Reuters kaynakları ise 7,5 milyar $ olacağını iddia etti.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz nisan ayında USTR, AB üretimi ürünlerden oluşan geniş bir liste yayınlayarak 25 milyar $ ek vergi tarifesi uygulamayı planladıklarını belirtmişti.  Bu listede uçak parçaları da kendilerine yer bulmakta pek zorlanmamıştı. Boş ağırlığı 15.000 kg (33.000lb) geçmeyen sivil uçaklar ve 2.000 kg’dan fazla olmayan sivil helikopterler de listeye dahil edilirken istisnai olarak Sahil Güvenlik ve ABD ordusu kullanımında bulunan araçlar vergilendirmeden muaf tutulmuştu. Robert Martin, DTÖ kararı sonrası USTR’nin 25 milyar $ seviyesine ulaşan bu listeyi revize ederek toplam vergi bedelini 5 ila 10 milyar $ bandına çektiğini belirtiyor. Vergi tarifesinde yapılan bu revizyonun asıl hedefinin AB menşei ürünlerin önünü açmaktan ziyade ABD şirketlerine ve tüketicilere olumsuz etkilerin azaltılması olduğu belirtilen bir diğer ayrıntı. Martin, uçak parçalarının bu listenin içerisinde yer almama ihtimalinin ise imkansız olduğunu düşünüyor.

Fotoğrafa AB penceresinden bakacak olursak, AB’nin yasadışı sübvansiyonlar için beklentisi 20 milyar $ tutarındaki yeni vergi tarifesi; AB tarafının ABD’nin potansiyel vergilendirmesini göz önünde bulundurarak hazırlamış olduğu kendi ek vergi listesi de mevcut.

Nihai vergi miktarları henüz belli olmuş değil. Ancak sektördeki hakim düşünce Boeing’in bu restleşmeden daha zararlı çıkacağını ön görmek için nihai miktarların netleşmesine ihtiyacın olmadığı yönünde. Yapılan analizlere göre eğer ABD hükümeti, Airbus üretimi uçaklar için ek gümrük vergisi koyarsa, Amerikan havayolu firmaları bu fiyat yükünü karşılamakta zorlanacaklar. Airbus’ın, Alabama eyaletinde A220 ve A320 modelleri için kurmuş olduğu mobil montaj hattı da bu durumdan payına düşeni alacak gibi gözüküyor. Her ne kadar ek vergiler Alabama’da montajı gerçekleştirilmiş uçakları kapsamasa da bu montaj hattı için ithal edilecek uçak parçaları yeni vergi tarifesinden etkilenecek.

Bu durumu Jefferies analistlerinden Sheila Kahyaoglu ve Greg Konrad şu şekilde açıklıyor: American Airlines, Delta Air Lines, Hawaiian Airlines ve JetBlue Airways gibi firmalar Airbus’ın Alabama montaj hattını tercih ettiği takdirde ek vergilere tabi olan parçalar ile üretilmiş uçakları satın almak durumunda kalacaklar. Bu durum, Amerikan havayolu firmalarının uluslararası pazardaki rekabet gücünün de doğrudan negatif olarak etkileneceği anlamına geliyor. 

Stallard ve Oehlschlaeger’a göre firmalar ikincil kaynaklara yönelebilir ancak bu durum zaman ve ekstra maliyet nedeniyle firmaları zorlayan bir seçenek olur. Stallard ve Oehlschlaeger “Amerikan havayolu firmaları dar gövdeli uçaklar için seçenek sahibi olsa da geniş gövde pazarında Boeing halihazırda tekel konumunda” diyor ve ekliyor: “Boeing’in, Washington ve Güney Carolina eyaletlerinde yer alan montaj hatlarında kullanacağı Avrupa menşei bileşenler için ek maliyet ile karşı karşıya kalması bekleniyor” Bu durum, havayollarının geniş gövdeli uçak pazarında da Boeing tercihine soru işaret ile yaklaşmasına sebep olabilir.

Bu süreçte Airbus’ın geniş gövdeli modellerinin ABD menşei havayolları tarafından pek tercih edilmeyeceği tahmin ediliyor (Airbus’ın toplam rezervinin %1’lik kısmı anlamına geliyor). Boeing açısından işler AB pazarında biraz daha karışık gibi gözüküyor. Boeing, Airbus’ın aksine sadece geniş gövde pazarında değil, dar gövde pazarında da darbe alacak beklentisi hakim (Boeing’in toplam rezervinin %6’lık kısmı anlamına geliyor). Ayrıca, son dönem verileri baz alındığında Avrupa havacılık pazarının ABD pazarından çok daha iddialı bir yükseliş ivmesi yakalamış olduğu görülüyor. Vertical Team verilerine göre son dönemde Avrupa %27 Ücretli Yolcu Kilometre (RPK,ÜYK) oranına sahipken ABD tarafında bu oran %20 olarak gerçekleşmiş durumda. 

Jefferies analistleri, Boeing firmasının Avrupa pazarından elde ettiği gelirin toplam gelirine oranını %16 olarak tahmin ediyor.

“Bu ek vergilendirme uygulanmasının, herkes için felaket olacağına inanıyoruz” bu cümlenin sahibi, Sanford C. Bernstein analisti Doug Harned’a göre, Airbus ve AB kaynaklı yapılan tüm açıklamalar, ABD’nin atmış olduğu adımlara misliyle karşılık verileceğini ortaya koyuyor. Eğer kısa sürede yapıcı bir çözüm bulunmazsa Airbus ve Boeing üretimi ek vergilerden olumsuz olarak etkilenebilir; halihazırda iki tarafın da birbirlerine satışını gerçekleştirmiş olduğu yaklaşık 1000’er adet uçak bulunuyor. Bu gerilime yeni bir pencere açan Doug Hatned, vergi restleşmelerinin politik bir hal alıp B737MAX serisinin EASA (Avrupa Birliği Havacılık Güvenliği Ajansı) sertifikasyon sürecini etkileyebileceğini ifade ediyor. Yaşanması muhtemel böyle bir durum MAX serisinin gökyüzüne olan hasretini uzatabilir ve birçok havayolu için dramatik bir hal alan 737 MAX sürecini daha da komplike bir vaziyete sürükleyebilir. Bu durum ABD ve Avrupa menşeili birçok havayolunun cezalandırılması anlamına gelir.

Avrupa Endüstrisi kaynakları, AB’nin her an ABD yaptırımlarına karşılık verebileceğini, adım atmak için gelecek baharı beklemek durumunda olmadığını belirtiliyor. 

Diğer yandan, AB tarafından başlatılan Embraer’ın Boeing’e devredilmesi sürecine ilişkin antitröst incelemesi ile DTÖ davasının arasında resmi bir bağlantı bulunmamasına rağmen, konuya yakın kaynaklar, Avrupa Komisyonu’nun 1 Ekim tarihinde soruşturmanın 2. aşamasına başlamış olacağını vurguluyor. Başlamış olan 2. aşama sürecinde bu konunun derin bir şekilde araştırılacağı ön görülüyor. Avrupa Komisyonu, ABD’nin agresif ticaret politikalarını bölgesel tekellere yol açacağı görüşünde karar kılabilir. Bu durum Embraer ve Boeing’in durumunu etkileyebilir. Embraer, Boeing’den bağımsız haliyle bölgesel havayolu pazarında iddiasını sürdürürken, dar gövde pazarının alt kısmında düşük düzeyde bir rekabet sağlıyor.

Robert Martin, Trump hükümeti politikaları hakkında ki düşüncelerini “Bir çok olumsuz sonuca açık” olarak dile getiriyor. Ayrıca Robert Martin, vergi anlaşmazlığı, sertifikasyon süreci ve uçak satışı gibi konuların birbirlerinden ayrı şekilde değerlendirilip kendi alanlarında bağımsız olarak ele alınmasının gerekliliğine vurgu yapıyor.

Harned ve Slater, bu sürecin başlangıç döneminde Boeing’in ABD hükümetine DTÖ davası için destek verdiği ancak ilerleyen dönemlerde bu durumun değiştiğini ve Boeing’in duruşunu daha arka planda konumlandırarak yönetimin attığı adımların dışında kaldığını dile getiriyor.

Analistler, Boeing’in bir şekilde Trump yönetimini ikna ederek DTÖ kararının uygulanmasının önüne geçmesini umuyor. Analistlerin Boeing’den beklentisi, sektör içerisindeki tüm tarafların ortak çıkarlarını gözeterek bu vergi savaşının önünde durmaya devam edeceği yönünde.

Robert Martin’in de dediği gibi bu süreçte herkes dersine dikkatli bir şekilde çalışmalı. Günümüzde havacılık endüstrisi 2004 yılındaki konumu ile kıyaslandığında epey farklı noktaya ulaşmış vaziyette. Geride bıraktığımız 15 yıllık süreç boyunca sektör içerisindeki birçok dinamiğin değiştiğine şahit olduk. Günümüz endüstrisinin ise tartışılan bu vergi restleşmelerini kaldırması pek kolay değil. Son olarak, sektörün taraflardan en büyük temennisi tüm tarafların uzun vadede karşılarına problem olarak çıkacak adımlardan uzak durması yönünde.

M.Emir ERCANLI / İSTANBUL

Kaynaklar: www.aviationweek.comwww.vertical.globalwww.embraer.com/global/

adbanner