Uçuş Süresi Gidişte ve Dönüşte Neden Değişiyor?

İstanbul’dan New York’a normal şartlarda yaklaşık 11 saatte giderken nasıl oluyor da 9 buçuk saatlik bir uçuşla geri dönebiliyoruz?

Özellikle Doğu – Batı eksenindeki uzun menzilli rotalarda sık seyahat edenlerin en fazla merak ettiği konulardan biri; gidiş ve dönüş uçuşlarımız arasındaki zaman farkının nedeni.

Sizce bu durum, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden mi kaynaklanıyor?Pilotlarındoğuya uçarken daha hızlı gitmesinden mi?Yoksa gidiş ve dönüşte farklı rotaların kullanılmasından mı?

Cevap D hiçbiri! Sırayla açıklayalım; gezegenimizi kaplayan atmosfer de dünya ile birlikte dönüyor. Uçaklar da atmosfer dışına çıkmadan seferlerini gerçekleştirdikleri için, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü, uçuş süresinde herhangi bir farklılık yaratmıyor. Uçakların seyir hızları ile ilgili limitler, tasarım aşamasında belirleniyor. Yani pilotların doğuya giderken daha fazla gaza basması da mümkün değil. Ayrıca gidiş dönüşte aynı rotalar izleniyor.Uçuş sürelerindeki farklılığın asıl sebebi Jet Stream adı verilen yüksek hızlı rüzgâr akımları.

Dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ve yeryüzündeki diferansiyel ısı artışı birleşerek güçlü jet rüzgarlarını oluşturuyor. Tropik alanlarda güneş etkisiyle ısınan hava yükselerek; kuzeye doğru hareket ediyor. Kendi ekseninde batıdan doğuya doğru dönen bir küre olan dünya; fizik kuralları gereği açısal momentumunu koruma eğiliminde. Bu yüzden ısınan hava kuzey ve doğuya doğru ilerleyerek; kutuplardaki soğuk hava kütlesine giriyor. Farklı sıcaklık ve basınçtaki iki hava kütlesi birleştiğinde ise ortaya yüksek hızlı rüzgar akımları çıkıyor.

Gezegenimize hakim beş büyük jet stream akımı var. Bunların dördü; yani her iki yarım kürede, 30 ila 60 derece enlemleri arasındaki akımlar batıdan doğuya doğru esiyor. Dünyanın şeklinden dolayı; Coriolis etkisiyle; ekvator ve kutuplarda akımlar yön değiştiriyor. Bu yüzden de ekvator çevresindeki beşinci jet stream akımı doğudan batıya doğru. Akımların kuvveti mevsimlere göre değişmekle birlikte; en şiddetli halini, bulunduğu yarım küredeki kış mevsimlerinde alıyor.

Dolayısıyla, ekvator ve kutup çevresi haricinde; batıdan doğuya doğru yapılan seferlerde uçaklar, jet stream akımlarının etkisiyle hızlarını artırıyor. Aynı bölgelerde batıya doğru yapılan uçuşlarda ise uçaklar güçlü rüzgar akımlarına karşı uçmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla yavaşlıyor. Günümüzde uçaklar, rutin olarak jet stream akımlarında rüzgarla birlikte uçmak yani bu akımdan faydalanmak ya da bu akımlara karşı uçmamak için uçuş yüksekliklerini değiştiriyor.

Jet stream akımlarını sivil havacılıkta ilk olarak 18 Kasım 1952’de Tokyo – Honolulu seferini yapan Pan Am Havayolları’nın Boeing 377 uçağında Kaptan Pilot Logan Scott kullandı. 25 bin feet yani yaklaşık 7800 metre yüksekte içine girdiği jet stream akımı sayesinde, toplam uçuş süresini 18 saatten 11.5 saate indirmeyi başardı. Jet çağı öncesinde, aynı rotayı, tam yükle en kısa sürede kat eden kişi de yine Pan Am’a ait Boeing 377 uçağıyla 9 saat 18 dakikada geçen Kaptan Pilot John Kelly.

Rotaları üzerindeki Jet stream akımlarını arkasına alarak fayda sağlayan pilotlar yalnızca uçuş süresini kısaltmakla kalmıyor; aynı zamanda ciddi bir yakıt tasarrufu da gerçekleştiriyor. Böylece hem ekonomik hem de çevresel bir etkiden bahsetmek mümkün hale geliyor.

adbanner