Havalimanı Pistleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey

Uçakların iniş ve kalkış yaptığı pistler, size göre belki de endüstrinin en sıradan parçalarından biri. Saatte yüzlerce km hıza ulaşan uçakların teker kesip gökyüzüne kavuştukları ya da yüzlerce kilometre hızla gökyüzünden gelip, güvenli bir şekilde teker koydukları birer platform olarak gördüğümüz pistler, çoğumuz için herhangi bir otoyoldan farksız. Oysa aslında durum pek öyle değil. Pistlerin uçuşlarımız üzerinde çok ciddi bir rolü var.

Eğer pistler olmasa dev metal kuşlarla uçmamız neredeyse imkansızdı. Pistler o kadar önemli ve hassas ki yüzeylerinde meydana gelen en ufak bir deformasyonda, bakımlarının yapılması gereken anlarda, herhangi bir dış etkiyle kirlendiği veya operasyonları riske atacak bir duruma geldiğinde, tüm uçuş trafiğini içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor. Tüm bunlar, havacılığın rutin uygulamalarının sorunsuz sürdürülebilmesi için pistlerin ne kadar önemli olduğunun birer göstergesi.

PİSTLERİN ZAMAN İÇİNDE DÖNÜŞÜMÜ

17 Aralık 1903’te Wright Kardeşlerin uçan makinesi ilk kez havalandığında, tüm gezegeni etkisi altına alacak yeni bir sektörün ortaya çıkacağından kaç kişinin haberi vardı bilinmez.

Tahmin edebileceğiniz gibi, uçakların iniş kalkış yaptığı ilk havaalanları, günümüz modern havalimanlarına hiç benzemiyordu. Pilotlar, kabul edilebilir ölçülerde temizlenmiş bir arazi parçasına uçaklarını indirmeye çalışıyordu. Pist ve terminal gibi kavramlar hayatımıza girmemişti.

Ohio’da faaliyete geçtiği bilinen ilk havaalanı, Huffman Prairie Flying Field, restoran ya da free shop mağazalarına ev sahipliği yapmıyordu. Önündeki tarladan uçaklar adeta havaya fırlatılıyor veya oraya sağlam bir şekilde kondurulmaya çalışılıyordu.

Otomobil dünyasından tanıdığımız Henri Ford, Michigan Dearborn’da uçaklar için yumuşak bir kalkış ve iniş alanı sağlamak amacıyla beton kullanarak kendi havaalanını inşa etti. Bu, birçok kaynakta ilk ‘modern havalimanı’ olarak kabul ediliyor. Ford, ticari havaalanlarını öngördü ve ilk iki büyük pisti 1928 yılında ancak inşa edebildi.

Bugün kullandığımız pistlerin ortaya çıkışı ise biraz daha uzun sürdü. İlk resmi havaalanı 1908’de New York, Albany’deydi. Ancak pistlerin döşenmesi yaklaşık yirmi yıl sürdü.

MÜHENDİSLİK HARİKASI HAVALİMANI PİSTLERİ

Havaalanlarındaki pistler, gerçek bir mühendislik harikasıdır. Ticari operasyonlar yapılan sıradan bir pist, yaklaşık 3000 metre uzunluğunda, 16 şeritli bir otoyola eşdeğer genişlikte ve neredeyse 1 metre kalınlığında güçlü betondan inşa ediliyor.

Uçakların piste her teker koyduğunda yarattığı onbinlerce kilogram ağırlığındaki etkiye karşı koymak zorunda olan pistler, çatlama veya burkulma olmadan bu gerilimi kaldırmak üzere özel olarak inşa ediliyor. Mühendisler pistleri tasarlarken, o piste operasyon yapacak uçakların sahip olduğu tekerlek sayısı, tekerleklerin gövde ile arasındaki mesafeler ve lastiklerin boyutu gibi çok farklı sayıda parametreyi göz önünde bulunduruyor.

Pistler, tipik olarak, uçakların rüzgara karşı kalkış yapabilmesi ve rüzgarla birlikte inebilmesi için bölgede hakim olan rüzgar paternleriyle hizalanacak şekilde kurgulanıp inşa ediliyor. Hava trafik kontrolörleri de iniş ve kalkışlarda hangi pistlerin kullanılması gerektiğini belirlemek için rüzgar ve diğer hava trafik koşullarını dikkate alıyor.

BÜTÜN PİSTLER BİRBİRİNİN AYNISI MI?

Bugün pist olmadan uçmayı hayal edemiyoruz. Pistler ticari hava yolculuğumuzun hayati parçalarından biri ve oldukça maliyetli. ‘Peki tüm pistler birbirinin aynısı mı?’ derseniz, yanıt kesinlikle hayır. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, pistleri “kara parçası üzerindeki meydanda, uçakların iniş ve kalkışı için hazırlanmış, gerekli standartları sağlayan dikdörtgen bir alan” olarak tanımlıyor. Tüm pistlerin ortak özellikleri sadece bununla sınırlı.

Pistler bazen İskoçya’nın batı kıyılarında Barra Havalimanı’nda olduğu gibi bir kumsalda karşımıza çıkıyor. Bazen Nevada’daki Groom Lake’te olduğu gibi tuzla besleniyor bazıları da Cebelitarık’taki gibi işlek bir otoyolun ortasından geçiyor. Bazı pistler ise Antarktika ve kutup bölgelerinde olduğu gibi dev buz tabakaları üzerinde, mavi buz pisti ismiyle karşımıza çıkıyor.

Bütün bu tuhaflıkların ötesinde pistler, uzunluk, düzen ve imalat şekillerine göre büyük farklılıklar gösterebiliyor.

BÜTÜN PİSTLERİN UZUNLUĞU AYNI MI?

Dünyadaki tüm pistlerin aynı uzunlukta olması gerekmiyor. ICAO, pistlerin yalnızca gerektiği kadar uzun olmasını istiyor. Yani o piste operasyon yapması amaçlanan uçakların operasyonel gereksinimlerini karşılamak için gereken uzunluk neyse bunun yeterli olduğunu söyleyebiliriz.

Havaalanlarındaki pist uzunluğu, uçak tipi de dahil olmak üzere bir dizi faktöre bağlı. Operasyon yapacak uçaklar ne kadar büyükse, ihtiyaç duyulan pist uzunluğu da aynı oranda artıyor. Tipik bir ticari yolcu uçağının kalkış için saatte 240 ila 285 km hıza ulaşması gerektiğini düşünün. Uçak ne kadar büyükse bu hıza ulaşması o kadar uzun sürüyor. Bu yüzden pistin uzun olması gerekiyor. Aynı nedenle, uçağın maksimum kalkış ağırlığı da pist uzunluğunda önemli bir faktör. Bir uçakta ne kadar çok insan ve kargo varsa, pistin o kadar uzun olması gerekiyor. Ve uçağın motorları ne kadar güçlü olursa, uçak kalkış hızına o kadar hızlı ulaşıp ve pistten daha kısa sürede havalanabiliyor.

Yani bir havalimanının pisti ne kadar uzunsa, oraya o kadar fazla uçak inebiliyor. Kalkış için yaklaşık 9.000 fit ve iniş için 5.000 fit uzunluğa ihtiyaç duyan Airbus A380 gibi dünyanın en büyük yolcu uçaklarına ev sahipliği yapmak için havalimanının yaklaşık üç kilometre uzunluğunda ve 60 metre genişliğinde bir piste sahip olması gerekiyor.

TÜRKİYE’DEKİ HAVALİMANLARINDA PİST UZUNLUKLARI

A320 veya Boeing 737 gibi tek koridorlu uçakların operasyon yapacağı meydanlarda pist daha kısa olabilir. Örneğin İstanbul Havalimanı’nda uzunluğu 3,5–4 km arasında değişen 3 aktif pist bulunuyor. Sabiha Gökçen’deki tek pistin uzunluğu 3000 metre. Esenboğa da 3750 metre, Antalya’da 3000 ve 3400 metre, İzmir Adnan Menderes’te ise 3240 metre uzunluğunda pistler bulunuyor.

DÜNYANIN EN UZUN VE EN KISA PİSTİ

Ticari uçuş operasyonları yapılan havalimanları arasında en uzun piste sahip olan havalimanı, 5,5 metrelik piste sahip olan Tibet’te bulunan Qamdo Bamda Havalimanı.

En kısa pist ise Hollanda Antilleri’ndeki Saba Adası’nda bulunan 400 metrelik pistiyle Juancho E. Yrausquin Havalimanı’nda bulunuyor.

PİST UZUNLUĞUNDA ÇEVRESEL FAKTÖRLERİN ETKİSİ

Çevresel faktörler de pist uzunluğu üzerinde rol oynuyor. Pistin bulunduğu irtifa ne kadar yüksekse, atmosfer basıncı veya hava yoğunluğu o kadar düşük oluyor. Bu da bu tip meydanlardan kalkış yapacak uçakların kanatlarının üreteceği taşıma kuvvetini etkiliyor. Yüksek irtifalarda incelen hava, kanatların oluşturduğu taşımayı düşürüyor. Bu da uçağın kalkış için daha uzun bir piste ihtiyaç durması anlamına geliyor. Dünyanın en uzun pistine sahip olan Qamdo Bamda Havalimanı’nın, deniz seviyesinden 14,219 fit yüksekte olduğu için dünyanın en yüksek ikinci havalimanı durumunda. Bu da meydandaki pistin çok daha uzun olmasını gerektiriyor.

Yüksek rakımlı meydanlarda atmosferik basıncın düşük olması, uçak motorlarının ihtiyaç duyduğu oksijen seviyesinin de altında olması nedeniyle motorun itiş gücünün azalmasına neden oluyor. Bu da uçağın emniyetli bir kalkış yapabilmesi için ulaşması gereken hıza daha geç ulaşması ve dolayısıyla daha uzun bir piste ihtiyaç duyması anlamına geliyor. Rakım için geçerli olan ilkeler sıcaklık için de geçerlidir. Havalimanının bulunduğu ortamın sıcaklığı ne kadar yüksek olursa, atmosferik basınç o kadar düşük oluyor ve bu da o meydandaki pistin daha uzun olmasını gerektiriyor.

Havaalanlarında daha büyük uçaklara ev sahipliği yapmak ve dolayısıyla daha fazla gelir elde edebilmek gibi amaçlarla pistleri genişletme çalışmaları yapılabiliyor. Bu iş de oldukça maliyetli. Çünkü bunun için bazen çeşitli tüneller bile açmak gerekebiliyor.

PİSTLER HANGİ MALZEMEDEN YAPILIYOR?

Pistler hangi malzemelerden yapıldığı oldukça kritik bir konu. ICAO, pistlerin hangi malzemeden yapılması gerektiği konusunda da herhangi bir şart koşmuyor. Yine tıpkı uzunluk konusunda olduğu gibi, o pistte hizmet verilmesi amaçlanan uçakların gücüne ve meydanda yaşanacak hava trafiğine dayanabilecek malzemeden yapılması gerektiğini belirtmekle yetiniyor. Dünyanın en yoğun havalimanlarındaki pistlere her 40 saniyede bir uçak iniyor veya o pistten bir uçak kalkıyor. Bu nedenle bu meydanlardaki pistlerin güçlü bir yapıya sahip olması için, çok büyük ağırlıklara dayanabilen yüksek kaliteli beton ve asfalt yüzeyler tercih ediliyor.

Günümüzde çoğu ticari havaalanında pistler asfalttan, betondan veya her ikisinin birleşiminden yapılıyor. Kaplama tipi seçimi, genellikle zemin koşulları da dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlı olarak belirleniyor. Genellikle en büyük ticari havaalanlarında tercih beton pistlerden yana yapılıyor.

BETON VE ASFALT PİST ARASINDAKİ FARKLAR

Bu farklı bileşimlerin, pist yüzeyi olarak kullanımları bir çok farklılığı beraberinde getiriyor. Maliyet açısından, betonun, kurulumu, bakım, onarım ve tamirleri daha pahalı. Ayrıca beton, daha fazla zaman alan bir yüzey. Genellikle daha güçlü bir bileşik olmasına rağmen, çatlamaya daha yatkın. Bu, pist onarımlarının sıklığını ve maliyetini daha da artıran bir faktör.

Asfaltın yapısındaki petrol bazlı bağlayıcı nedeniyle beton daha çevre dostu. Ayrıca daha esnek olması nedeniyle, aşırı sıcak hava koşullarda deforme olmuyor. Dikkat edilmesi gereken ilginç bir husus ise asfalt pistlerin altında betonarme donatıların olması. Bunlar, büyük ve ağır uçakların en sık iniş yaptığı noktalar gibi daha fazla basınca maruz kalan alanlarda en derin şeklini alıyor.

Genel olarak, pist yüzeyi seçimi söz konusu olduğunda, havalimanı mimarları ve tasarımcılar, iklim, trafik ve hammadde erişimi dahil olmak üzere çeşitli parametreleri dikkate alıyor. Her birinin bu konularda kendi isterleri var. Ancak hem asfalt hem de beto, pist için en uygun yüzeyler olarak karşımıza çıkıyor.

Antarktika’da ise şaşırtıcı olmayacağı üzere buzdan yapılmış pistler bulunuyor. Buzla kaplı pistlere uçakların nasıl iniş kalkış yapabildiğini ve Antarktika’daki zorlu operasyon koşullarını daha önce başka bir videomuzda detaylı şekilde incelemiştik.

PİSTLERİN BAKIMI VE TEMİZLİĞİ NASIL YAPILIYOR?

Pistlerin, o meydana operasyon yapacak uçakları barındıracak kadar uzun ve yeterince geniş olması dışında başka özelliklere de sahip olması gerekiyor. Örneğin yağışlı havalarda uçak tekerleklerinin maksimum kavrama yaparak sürtünme kuvvetinin oluşabilmesi ve suda kızak şeklinde kaymalarını önlemek için pist yüzeyleri genellikle yivli şekilde inşa ediliyor.

Hangi malzemeden yapılırsa yapılsın, çatlaklar, delinmeler, genel aşınma ve yıpranma durumlarının rehabilitasyonu için pistlerin düzenli olarak kontrol edilmesi ve bakımlarının yapılması gerekiyor. Pistlerin temizliği ve bakımı da en az inşa edilmesi kadar kritik konuların başında geliyor.

Rutin bakımlar, meydandaki operasyonları aksatmamak adına, iniş veya kalkışların durdurulduğu, genellikle gece saatlerinde yapılıyor. Pist üzerindeki oyukların kapatılmasını, oluşan çatlakların ilerleyişlerinin durdurulmasını ve patinaj yapan uçakların bıraktığı kauçuk kalıntılarının temizlenmesini içeriyor. Yüzey bütünlüğüne zarar veren her türlü problem büyümeden önlenmeye çalışılıyor. Daha kapsamlı çalışmalar ise pistin tüm üst yüzeyinin yenilenmesi ile gerçekleştiriliyor. Pistlerin kenarlarındaki ışıkların kontrolü, pist yüzeyindeki çizgi ve şeritlerin boyanması, pist çevresindeki ot ve çimlerin kesilmesi, su akış yollarının temizlenmesi de pistin bakımı kapsamına giren eylemler arasında yer alıyor.


Bir Bakışta | Pist Bakımında Yapılan Rutin İşler

  • Piste yapışan kauçuk kalıntılarının temizlenmesi
  • Pist kenarındaki yaklaşma ışıklarının kontrolü
  • Pist üzerindeki şerit, çizgi ve işaretlerin boyanması
  • Yüzey bütünlüğünün değerlendirilmesi
  • Yabancı cisimlerin kontrolü
  • Çatlakların onarılması ve derzlerin kapatılması
  • Pist çevresinde çim ve otların kesilmesi
  • Su akış yollarının temiz olmasını sağlamak

Ayrıca birçok havalimanında, günlük olarak devriye gezen ve pistteki yabancı cisimleri tespit edip bunların pistten uzaklaştırılmasını sağlayan ekipler görev yapıyor. Pistteki en küçük bir somun veya cıvata parçası bile başka bir uçağın motoru tarafından emilip, ölümcül sorunlara neden olabilir. Nitekim, 2000 yılında Paris’teki Concorde kazasına, bir önceki kalkış yapan uçak tarafından piste düşürülen titanyum alaşımlı bir parçanın Concorde’nin lastiğini patlatması ve yakıt deposuna zarar vermesi neden olmuştu.

Paris Orly Havalimanlarında ise her gece bir beton levha değiştirilerek pistin iki yılda bir uzun süre boyunca kapanıp bakım işlemi yapılmasına gerek kalmayacak şekilde yenileme işlemleri yapılıyor. Benzeri bir çalışma şekli Sabiha Gökçen Havalimanı’nda da uygulanmaya çalışılıyor.

BAZI PİSTLER DAHA MI TEHLİKELİ?

Dünyanın en zorlu inişlerini anlatan çok çeşitli videolar birçok defa karşınıza çıkmıştır. Bu videolarda bazı pistlerin, oraya iniş yapacak pilotlar için ekstra bir eğitim gerektirdiğini anlamak mümkün. Örneğin TAP Portugal Havayolları’nın 425 sayılı seferinin ardından, uçağın pistten kayıp düşmesi ile başlayan süreçte Madeira Havaalanı pisti birden fazla kez uzatıldı. Pist şimdi eski bir kumsalın üzerinde, kazıklar üzerine yapılan bir yapı ile uzatılmış durumda.

KENDİ PİSTİNİZİ İNŞA EDEBİLİR MİSİNİZ?

Belki şaşırtıcı gelecek ama eğer isterseniz kendinize ait bir piste sahip olabilirsiniz. Kendi uçağınız ve pilot lisansınız varsa, uçuşlarınızda kullanmak üzere size ait bir pist için bir servet ödemeyi de göze alıyorsanız, sizin de bir pistiniz olabilir. Bunun için ICAO tarafından hazırlanan 194 sayfalık resmi dokümanında yer alan adımları eksiksiz bir şekilde tamamlarsanız, kendi pistinizi oluşturabilirsiniz.

UÇAKTAKİ YOLCULAR PİST UZUNLUĞUNU NASIL GÖREBİLİR?

Bazen kalkış için koşuya geçen uçak, pistten bir türlü teker kesmez ve size sanki hiç kalkamayacakmış gibi hissettirir. Bazen de inişin ardından sanki pist bitecek ve duramayacaksınız gibi hissedebilirsiniz. O zaman size bir küçük tüyo vereyim. Kalkış veya iniş sırasında pist uzunluğunu merak ediyorsanız, bunu öğrenmenin kolay bir yöntemi var. Ticari operasyon yapılan havalimanlarında, pist sonuna kalan mesafeleri gösteren levhalar bulunuyor.

Bu işaretler, siyah bir arka plan üzerinde, pistin sonuna yani eşik değerine kalan mesafeyi gösteren beyaz renkli tek haneli bir rakam şeklinde. Örneğin tabelada gördüğünüz “5”, pistin sonuna 5.000 ft kaldığını gösteriyor. Bu işaretler genellikle operasyonlar için en yaygın olarak kullanılan yönde pistin sol tarafına yerleştiriliyor. Aklınızda olsun…

adbanner