İzlanda Nitelikli ve Uzun Süreli Turist Arıyor

Son dönemde turistler arasında popülerliği giderek artan İzlanda’da yerel halkın talepleri doğrultusunda, turizmin daha sürdürülebilir hale gelmesinin yolları aranıyor.

İskandinav ada ülkesinin popülerliğindeki meteorik yükselişi, tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor. Avrupa’nın en hızlı büyüyen destinasyonu seçildikten sonra, ülkenin ekonomisi, buzullara, gayzerlere ve yeşil çizgili gökyüzüne (kutup ışıkları) hayranlık duyan seyahat severlere bağımlı hale geldi. Ancak çevreciler, aşırı turizmin hassas ekosistemler üzerindeki etkisi hakkında endişelerini dile getirmeyi sürdürüyor.

Peki bu eleştirilere İzlanda’nın cevabı ne? İnsanlar daha uzun kalmaya, daha yavaş seyahat etmeye ve COVID odaklı bir dünyada, ülkenin en büyük varlığından yararlanmaya teşvik ediliyor: Boşluk…

2020’de pandemi sayesinde turizmin ve kirliliğin azalmasını kutlayan Venedik ve Amsterdam gibi diğer turistik destinasyonlarına benzer şekilde, İzlanda da daha az ziyaretçinin olduğu bir yılda kendi kendiyle yetinmek zorunda kaldı. Thingvellir Ulusal Parkı Direktörü Einar Sæmundsen, yürüyüş severler tarafından kullanılan yollarda daha az çöp olduğunu fark etti. Bu arada, yerli gezginler, turistlerin en çok sevdiği yerlere, Westfjords ve Eastfjords’a akın ederek sessizliğin tadını çıkardı. Daha az keşfedilmiş olan bu iki bölge, nihayet İzlanda hükümetinden gelişmek için ekstra ilgi ve mali destek almaya başladı.

İzlanda Çevre Derneği Landvernd Başkanı ve turist rehberi Tryggvi Felixson, “2019’a kadar ziyaretçi sayısında gördüğümüz artış çok hızlıydı ve ciddi anlamda sürdürülemez gelişimin sınırına yaklaşıyorduk” diyor. “İzlanda’nın nispeten büyük bir ülke olduğu için şanslı olduklarını söyleyen Felixson, trafiği daha önceki dönemlere göre daha dengeli dağıtmanın da mümkün olduğu görüşünde.

Thingvellir Milli Parkı… İzlanda’nın milli parkları, salgın sırasında daha az yaya trafiğinde maruz kaldı

Altyapı ve koruma için daha fazla finansman

İzlanda, 2020’de bütçelerini daraltan destinasyonların aksine, turizm harcamalarını yüzde 40 artırdı. 13,6 milyon Dolar’lık bütçenin önemli bir kısmı, turistik yerlerdeki altyapıyı iyileştirmek için kullanıldı. Stuðlagil’in bazalt sütunlarla çevrili kanyonu gibi yerlerin çoğu, sosyal medya sayesinde ünlendi. Hükümet nihayet tuvaletler, otoparklar, belirlenmiş yollar ve tekerlekli sandalye erişimine uygun girişler gibi ihtiyaçları inşa etmek için uğraşıyor.

İzlanda Turizm Ofisi Genel Müdürü Skarphéðinn Berg Steinarsson, “Sosyal medyanın önüne geçmek zordu” diyor. “Ziyaretçiler istedikleri yere gitmeyi seviyorlar ve biz de bunu sürdürmek istiyoruz. Ancak bazen ziyaret ettikleri yerler için hazırlıksız oluyoruz. Bu yerlerin çoğu, kırağının toprağı terk ettiği kış ve ilkbahar aylarında çok daha hassas. Çok fazla trafik çevreyi bozabilir.” görüşünde.

Felixson, İzlanda parlamentosunun Highlands’te ülkenin yaklaşık yüzde 30’unu kaplayacak ve koruyacak bir milli park kurma önerisini tartıştığını söylüyor.

Daha uzun konaklamalar, alternatif rotalar için bir itici güç

Ucuz uçuşlar bir zamanlar İzlanda’yı hafta sonu gezileri için bir cazibe merkezi haline getirdi. Ancak COVID-19 ile birlikte, uzaktan çalışma şansına sahip çok sayıda insan için daha uzun yolculuklar artıyor. Kasım ayında İzlanda, uluslararası uzaktan çalışanlar için yeni bir vize duyurdu. Amerikalılar da dahil olmak üzere yabancı uyruklular, bir şirkette çalıştıkları veya serbest meslek sahibi olduklarını doğrulayabildikleri sürece, İzlanda’da altı aya kadar kalabilme hakkı elde etti. Dijital göçebelere yönelik bu imkanın, diğer vizelerden farklı olarak bir şartı var. Bu vizeyi alabilmeniz için, aylık maaşınız en az 7.360 Dolar veya yılda yaklaşık 88.000 Dolar olmalı.

Nicelikten çok nitelikli turistin talep edildiği bu adımın stratejisi oldukça basit. Aşırı kalabalıklaşmaya yol açmadan, yerel ekonomiyi canlandırmaya yardımcı olabilecek yüksek kazançlı profesyonelleri çekmek. Yeni vize programı, İzlanda’yı daha yavaş keşfetmek isteyenleri cezbetme konusundaki değişiminin bir parçası.

Steinarsson, “İnsanları ülke çapında seyahat etmeye ama tercihen her bölgede daha uzun süre kalmaya teşvik ediyoruz.” diyor.

Ada çevresini takip eden Route 1’e alternatifler sunan İzlanda, 2020’nin sonlarında iki yeni yol açtı. Biri, çığ riskleri nedeniyle daha önce kış aylarında kapatılan Westfjords yarımadası çevresinde 590 millik bir yolculuk için kullanılan Westfjords Yolu. İkinci yeni rota, şelaleler ve vahşi yaşamla dolu 155 millik bir parkur olan Kuzey İzlanda’daki Diamond Circle.

Ancak bu, sermayenin tamamen göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Bu bahar, yeni jeotermal spa Sky Lagoon, Reykjavik’te açılacak. Proje, 31 milyon Dolar ile İzlanda turizm tarihinin en büyük projelerinden biri. Okyanus kıyısındaki 260 metrelik sonsuzluk havuzu ve bölgenin geleneksel çim evlerinden esinlenen mimarisi ile ünlü Mavi Lagün’e çekici bir alternatif olabilir.

İzlanda tarihinin en büyük turizm projelerinden biri olan Sky Lagoon

Kalabalıktan uzak doğayı deneyimlemek isteyenler için yeni açılan Bubble Hotel, iki uzak orman lokasyonunda bulunan 18 berrak kubbe yapısından birinde Kuzey Işıkları’nın altında uyku şansı sunuyor. Bu arada, Vatnajökull Milli Parkı’ndaki Avrupa’nın en büyük buzuluna yakın olan yeni Six Senses Össurá Vadisi 2022’de açılacak. 70 odası bulunacak, 4.000 dönümlük bir alana yayılan ve yenilenebilir malzemeler kullanılarak inşa edilen özel kır evleri ile tesis, sürdürülebilir lüks arayan turistler için yeni bir seçenek sunacak.

İzlanda, ekonomik olarak büyümeye devam ederken; çevrenin korunması önemli bir zorluk olmaya devam ediyor. Ama belki de pandemi nedeniyle yaşanan zorunlu duraklama, sessiz ve temiz patikaların yeniden doğuşundan daha fazlasına yol açmıştır. Pandemi sona erdiğinde buz ve ateş diyarı İzlanda, daha uzak maceralar ve daha iyi altyapı ile turistler için hazır olacak.

adbanner