Pilotlar Kuleyle Hangi Dilde Konuşuyor?

20 Aralık 1995’te Amerikan Havayolları’nın 965 numaralı seferinde Boeing 757’yi kullanan kokpit ekibi, Kolombiya’daki hava trafik kontrolörleri ile sağlıklı iletişim kuramadığı için kaza yaptı ve 159 kişi yaşamını yitirdi. 12 Kasım 1996’da Suudi Arabistan Havayolları’nın Boeing 747’si ile Air Kazakhstan’a ait Ilyushin’in pilotları birbirlerini anlamadı ve havada çarpıştı. 349 kişi hayatını kaybetti. 25 Ocak 1990’da Avianca’nın Boeing 707’sinin Amerika’da düşüp 73 kişiye mezar olmasının nedeni, mürettebatın hava trafik kontrolörlerine, yakıtlarının tükendiğini söyleyememesiydi. 6 Ağustos 1997’de Korean Air’e ait 747’nin pilotları, Guam Havaalanı’na yaklaşırken kontrolörlerin talimatlarını anlayamadı ve dağa çarptı. 226 kişi yaşamını yitirdi. 25 Mayıs 2000’de Paris Charles de Gaulle Havaalanı’nda taksi yapan Short 330 ile MD-83’ün kokpit ekiplerinden birinin sadece İngilizce; diğerinin de sadece Fransızca konuşabiliyor olması uçakların çarpışmasına ve iki kişinin canına mal oldu. Ve asıl bombayı sona sakladım; 583 kişinin yaşamını yitirdiği ve havacılık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük uçak kazası olarak kayıtlara geçen Tenerife faciasının arkasında da kule ile pilot arasında yaşanan bir iletişim problemi vardı.

SON 50 YILDA 10 BÜYÜK KAZA!

Uzmanlar, 1970’lerin başından bu yana, iletişim ve dil sorunları yüzünden en az 10 büyük uçak kazası yaşandığını ve bu kazalarda 1.500’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini söylüyor. Bu yüzden uçuş ekiplerinin ortak bir dilde iletişim kurmaları hayati bir öneme sahip. İniş ve kalkışın sorunsuz gerçekleşebilmesi için kulenin talimatlarını harfiyen anlaması gereken kokpit ekipleri; bunun yanında aynı radyo frekansında birden fazla uçağın yer alabiliyor olması nedeniyle, uçuş emniyetini sağlayabilmek için etraflarındaki uçakların da kuleden hangi talimatları aldığını anlamak zorunda. Yani Özbek bir pilot Peru’daki bir hava kontrolörü ile rahatlıkla iletişim kurabilmeli!

1951’de, uluslararası hava yolculuğu, ivmelenmeye başladığında Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO), İngilizce’nin havacılıkta standart iletişim dili olmasını önerdi. Çünkü o dönemlerde ABD ve İngiltere, ürettikleri uçakların tasarım ve imalatının yanı sıra operasyonlarının egemenliğiyle de dünya havacılığına yön veriyordu. Ancak İngilizce’ye yönelik yapılan bu tavsiye, kazaları önlemek için yeterli değildi.

İNGİLİZCE RESMİ DİL OLUYOR!

Daha fazla kaza ve can kaybı yaşanmasını önüne geçmek ve bu yüzden gökyüzünde güvenlik standartlarını iyileştirmek isteyen ICAO, 2001’de aldığı bir kararla İngilizce’nin havacılık endüstrisinin resmi dili olacağını açıkladı. Dünya genelinde tüm pilotların, uçuş ekiplerinin ve hava trafik kontrolörlerinin bu kurala uymasını zorunlu tutan bir yönerge yayımlayarak, pilotlar ve kulede görev yapan hava trafiği kontrolörlerinin arasındaki iletişimin İngilizce olacağını duyurdu. 5 Mart 2008’e kadar da geçiş sürecinin tamamlanması, tüm personelin İngilizce yeterlilik sınavını geçmesi ve akıcı bir şekilde İngilizce konuşmasını zorunlu kıldı. Yani havacılıkta İngilizce’nin resmi dil olması kuralı da diğer tüm kurallar gibi kanla yazıldı!

ICAO’ya üye 188 ülkenin tüm havalimanlarını kapsayacak karara sadece 3 havalimanından itiraz geldi. Paris Charles de Gaulle; Kanada’daki Ottawa International ve Montreal Dorval International Havalimanları, yalnızca Fransızca iletişim kurmak istediklerini söylese de sonuçta ICAO’nun yasası uluslararası arenada kabul gördü ve İngilizce havacılığın resmi dili ilan edildi.

Bu noktada ilginç olan şey küresel havacılıkta bugün hala kullanılan birçok terimin Fransızca’dan türetilmiş olması. Örneğin pilotların herhangi bir tehlike anında kullandığı Mayday; Fransızca’da ” yardım et” anlamına gelen “m’aider” (mediii) den türetildi. Uçaktaki Aileron, fuselage ve empennage (impenij) gibi çok sayıda terim de yine Fransızca kökenli. Airbus eğer 1955’lerde kurulmuş olsaydı uluslararası havacılık dili Fransızca olur muydu bilinmez. Ama şartlar gereği Fransızca ile İngilizce arasındaki, resmi dil savaşını İngilizce kazanmış.

DİLDE BÖLGESEL FARKLILIKLAR!

ICAO uçucu ekip ve kontrolörlerin, İngilizce bilmekle sınırlı kalınmamasını; aynı zamanda telsiz ve radyo iletişimi yoluyla personelin kendisini tamamen ifade edip; karşısındakini anlayabilecek düzeye gelmesini zorunlu kıldı. Sektörde daha temiz bir iletişimi dili için çalışanların kendilerini aksan konusunda geliştirmesi için de bir tavsiye yayımlandı ama maalesef bunun pek işe yaradığını söyleyemeyiz.

İngilizce, küresel olarak en çok konuşulan dil olmasına rağmen, hava trafik kontrolörleri hala net bir şekilde iletişim kuramayan yabancı pilotlarla mücadele ediyor. Dilin düzeyinde ve kullanımında bölgesel farklılıklar ortaya çıkabiliyor.

Kanada’nın Quebec eyaletinde, hava trafik kontrolörleri pilotlara hem Fransızca hem de İngilizce cevap veriyor. Fransızca bilmeyen pilotlar için bu durum kafa karıştırıcı hale gelebiliyor.

Çin ve Tayvan’da kontrolör ve pilotlar, Çinli meslektaşlarıyla Mandarin; diğer ülkeden olanlarla İngilizce konuşuyor. Yoğun Asya havalimanlarında pilotlar ve kontrolörlerın sık sık İngilizce ile mücadeleleri kule ile yapılan konuşma kayıtlarına yansıyor.

Fransa ve Hollanda’da ise aksan nedeniyle iletişimde zorluklar yaşanabiliyor. Pilotlar, Paris ya da Amsterdam’a uçarken kulenin söylediği her şeyi anladıklarından emin olmak için tüm dikkatlerini kulaklığa veriyor.

Hindistan’ın pilotları ve hava trafik kontrolörleri çok hızlı konuşmalarıyla biliniyor ve çoğunlukla batı ülkelerinin pilotları Hintli kule personelinden talimatları yavaş şekilde tekrarlamalarını talep ediyor.

HAVACILIK İNGİLİZCESİ!

İşin bir de Profesyonel ve mesleki jargonun sade bir İngilizce ile birleşiminden ortaya çıkan Havacılık İngilizcesi boyutu var. Pilotların ve hava kontrolörlerinin iletişiminde karışıklığa ve yanlış anlaşılmaya meydan vermemesi için tasarlanmış olan Havacılık ingilizcesi yaklaşık 300 havacılık teriminden oluşuyor ve özel bir alfabeye sahip. Bunların tamamının her pilot ve kontrolör tarafından bilinmesi şart. ICAO’nun fonetik alfabesinde hem harflerin hem de rakamların nasıl okunacağına kadar her detaya dair yönerge ve talimatları bulunuyor.

Mesaj anlaşıldı anlamına gelen Roger, piste doğru yaklaşıldığını ifade eden approach, lütfen bekleyin anlamındaki stand by; mesaj alındı wilco, havacılık İngilizcesinin sadece birkaç bilinen ürünü.

Pilot olmak veya havacılık endüstrisinin herhangi bir köşesinde yer almak isteyen dostlarım için dil becerilerinin ICAO Level 4 gereksinimlerini karşılaması gerekiyor. Stres vb faktörlerin ritim ve tonlama gibi detayları etkilese de, pilotun kelimeleri net bir şekilde telaffuz etmesi bekleniyor.

İngilizce, dünya çapında 400 milyon insanın ana dili ve 1,6 milyar kişi de onu ikinci bir dil olarak kullanıyor, sayısız lehçe, aksan ve bölgeselleşmiş jargonla dilin kapsama alanı iyice genişliyor.

Her gün yaklaşık 100.000 ticari uçuşun gerçekleştiği devasa büyüklükte bir dünyada hataya yer bırakmamak için standart bir dil oluşturulması kadar doğal bir şey yok sanırım sizce de.

adbanner