Stall Nedir? Uçaklar Neden Stall’a Girer?

Havacılık ile ilgili tatsız olayların ortak özelliklerinden biri, hikayenin bir yerlerinde genellikle ‘stall denilen anormal durum’ ibaresinin yer alması. Bu kanalı dikkatle takip edenler, bugüne kadar videolarda bir çok kez bu durumdan bahsettiğimiz ve genellikle sonu acı ile biten olayları anlattığımız içerikleri hemen hatırlayacaklardır.

Hemen her hafta üzerine bir şeyler söylediğimiz 737 MAX kazaları, İran’da daha çarpan Başaran Holding’e ait özel jet, kısa süre önce Pakistan’da evlerin üzerine düşen A320, 2019’un sonunda Kazakistan’da düşen Bek Air’e ait Fokker-100 ve daha bir çok olayı anlatırken stall ifadesini kullanmıştık.

Peki pilotlar ve bilinçli yolcular için korkutucu bir senaryo olan stall dediğimiz bu anormal durumun ne olduğunu biraz daha yakından incelemeye ne dersiniz? Bulunduğumuz uçağın stalla girmesi filmin sonuna geldiğimiz anlamına mı geliyor?

Stall Nedir?

Fizik kuralları gereği atmosfer içinde yerden yükseldikçe basınç azalıyor. Bu yüzden seyir esnasında uçağın kanatlarının alt ve üst yüzeyleri arasında bir basınç farkı oluşuyor. Kanadın üzerinden geçen hava; alt yüzeyinden geçen havaya göre daha düşük basınca maruz kalıyor. Bu durum, uçak üzerinde bir taşıma kuvveti yaratarak uçağı yukarı doğru bastırıyor. Aslında işin özünde uçağın yer çekimine karşı gelerek havada kalabilmesinin temeli tam olarak burada yatıyor.

Uçak kanatlarının, seyir esnasında, hava ile karşılaştıkları açı olarak özetleyebileceğimiz bir hücum açıları var. Herhangi bir sebeple hücum açısı artırıldığında, kanatların alt ve üst yüzeyleri arasında girdaplarla birlikte bir akım ayrılması oluşuyor. Hücum açısı artırmaya devam ettikçe, belli bir değere ulaşıldığında artık bu akım ayrılması, kanatların taşıma kuvveti oluşturmasını engelleyecek bir duruma geliyor. Yani uçağın hızı, havada dengenin korunabileceği minimum hızın da altına iniyor.

Motorlar ne kadar güçlü olursa olsun, uçağın kanatları taşıma kuvveti oluşturamadığı anda uçak artık havada tutunamayacak hale gelip, uçan bir cisim olma özelliğini yitirip düşmeye başlıyor.

Bir uçağın, kanatların taşıma üretemeyeceği noktaya gelecek şartların oluşmasını sağlayan noktaya kritik hücum açısı deniyor.

Genellikle 15 derecenin üzeri kritik hücum açısı değeri olarak kabul ediliyor. Uçakların iniş ve kalkışını dik bir açıyla gerçekleştirmesi ile nadiren karşılaşmamızın nedeni de aslında tam olarak bu.

Uçaklar Stall’dan Nasıl Kurtulur?

Her stall durumunın kendi içinde farklı şartları olsa da, pilotlara stall durumundan kurtulmaları için verilen genel tavsiye, uçağın burnunu aşağı bastırmak; dolayısıyla hücum açısını azaltmak ve uçağın hızını artırmak. Tabii bu yöntemlerin işe yarayabilmesi için belirli bir irtifada seyrediyor olmak gerekiyor. Henüz kalkışta olan bir uçağın stall’a girmesi durumunda, pilotların uçağı kurtarabilme ihtimali bir hayli azalıyor.

Her zaman söylediğimiz gibi, tonlarca ağırlıktaki devasa uçakların, kuş gibi uçabilmesini sağlayan şey, bu gördüğünüz resimdeki 4 kuvvetin birbirini dengelemesi. İşte stall dediğimiz şey, uçağın uçmasını sağlayan bu 4 temel kuvvetten en az birinin, dengeleyici kuvvetini kaybetmesine bağlı olarak, uçağın hava akışına karşı dengesinin bozulmasıdır…

Uçaklar Ne Zaman Stall’a Girer?

Ticari bir yolcu uçağının stall durumu ile karşılaşmasına dair üç ana senaryo var.

Uçağın hızının nispeten daha düşük olduğu kalkış ve iniş esnasında, hücum açısının normalin üzerinde olması, stall’a girmek için en klasik durumlardan biri. Özellikle uçağın son yaklaşma için yapacağı dönüş veya kalkıştan hemen sonra herhangi bir yöne doğru yapılacak manevra, dikkatli olunmazsa stalla girmek için uygun zemin hazırlayabiliyor.

Uçağın stalla girdiği en yaygın ikinci senaryo, herhangi bir sebeple inişten vazgeçip pistin pas geçildiği ve yeni iniş izni gelene kadar havada vakit geçirilen süreçler. Bu esnada kokpit ekibinin iniş için düşürdükleri uçağın hızını bir anda yükseltmeleri gerekiyor. Fakat bu esnada stalla girmemek için hücum açısını göz ardı etmemeleri çok önemli.

Eğer uçağınızın kanadı, buz, toz veya başka bir malzeme ile kaplanırsa, oluşan pürüzlü yüzey kanat üzerinde havanın akışını bozuyor, daha yüksek bir hücum açısı yaratıyor ve bu durum uçağı stall denilen anormal duruma girmek konusunda daha hassas bir hale getiriyor. Özellikle kış aylarında sefer öncesi kanat üzerindeki buzlanmanın giderilmesinin ne kadar hayati bir önem taşıdığını şimdi daha iyi anlayabilirsiniz.

Stall Yolcu İçin Tehlikeli mi?

En yeni nesil yüksek teknolojiye sahip otopilotlar ve kanlı canlı pilotların yaşamları boyunca almaya devam ettikleri eğitimlere rağmen, uçuş sırasında stall bizlerin can güvenliğini tehlikeye atabiliyor…

Ne yazık ki, ticari bir yolcu uçağının stall denilen anormal duruma girdiğinde başına neler gelebileceğini anlamak için 2009 yılında Rio de Janeiro’dan Paris’e uçan Air France’a ait Airbus A330’un hikayesine bakmak bile yeterli. Havadaki buz kristallerinin, pilotların uçağın hızının ne olduğunu anlamasını sağlayan sensörleri ele geçirerek otopilot sistemlerini de devre dışı bıraktığı o talihsiz olay. Pilotların sensörlerden aldığı verilerin yanlış olduğunu bilmemeleri sebebiyle, hücum açısını sürekli olarak artırarak uçağı stalla soktukları sonra da kurtaramadıkları, Paris’te değil okyanusta biten talihsiz yolculuk ve hayatını kaybeden yüzlerce insan…

Uçakta Stall Uyarıcı Sistem Var

Havacılık endüstrisi elbette her zaman olduğu gibi bu olaydan da bazı acı dersler çıkardı. Airbus, olayın ardından, havayollarına A330 ve A340 uçaklarındaki sensörlerin en az yarısını, gizli buzlanmamaları da fark edebilmek için farklı bir tedarikçinin ürünleri ile değiştirmelerini şart koştu.

Stall durumunda kanat üzerindeki kontrol yüzeylerinde oluşan türbülansların da etkisiyle, uçakta titreme ve sarsıntılar başlıyor. Bu titreşim kokpit ekibi için uyarı niteliği taşıyor. Ayrıca uçaklardaki “Stall uyarıcı”  sistemler, ışıkla ve sesle hatta bazı uçak tiplerinde Stick shaker adı verilen levyeyi sarsıcı bir mekanizma ile kokpit ekibini uyarıyor.

737 MAX Kazaları ve Stall

Stall dan kurtulmanın yolunun; hücum açısını azaltmak ve uçağın hızını artırmak için burnunu aşağı doğru bastırmak olduğunu söyledik. Amerikalı imalatçı Boeing’in tarihinin en türbülanslı dönemini yaşamasına neden olan 737 MAX uçaklarında da işte tam bununla ilgili hayati bir hata yapıldı.

5 ay içinde 346 kişinin hayatını kaybettiği 2 ölümlü kazaya karışan 737 MAX uçaklarında, bu kazaların meydana gelmesine neden olan şey; 100 yılı aşkın geçmişi bulunan şirketin tarihinde ilk kez 737 MAX uçaklarında hayata geçirdiği Manevra Karakteristikleri Takviye Sistemi MCAS’ti.

737 MAX’teki bu yeni sistem, uçağın hücum açısı sensörlerinin herhangi birinden, hücum açısının limitlerin üzerinde olduğuna dair bir veri alması durumunda, diğer verilerle karşılaştırma yapma gereği duymaksızın, uçağın burnunu otomatik olarak aşağı bastırıyor ve pilotların kontrolü almasına izin vermiyordu. Bu yüzden Endonezya’da Lion Air ve Etiyopya’da Etiopya Havayolları’na ait 2 Boeing 737 MAX uçağı kalkıştan birkaç dakika sonra düştü.

Bu iki kaza sonrası 737 MAX uçakları Mart 2019’dan bu yana uçamıyor. MCAS yazılımında yapılan güncelleme kapsamında, uçaklar yeniden gökyüzü ile buluştuğunda; artık hücum açısı sensörlerinden gelen verileri sistem birbirleriyle karşılaştırarak check edecek. Ayrıca sistem, uçağın burnunu otomatik olarak bir kez aşağı bastırmaya yeltendikten sonra pilotların kontrolü almasına izin verecek. Yine sektörde her zaman olduğu gibi yeni kural ve uygulamalar kanla yazılmış oldu.

Stall Hızını Etkileyen Faktörler

Bitirmeden önce uçağın stall hızını etkileyen faktörler arasında havadaki türbülanslar, uçağın yatış açısı, ağırlığı, ağırlık merkezinin konumu, flapların açık olup olmaması gösterilebilir.

adbanner