Uçakta Gösterilen İlk Film Hangisidir?

Günümüzde neredeyse tüm uçakları donatan “uçak içi eğlence sistemleri” özellikle uzun mesafeli seyahatimize renk katan ve daha eğlenceli hale getiren detaylardan biri. Özellikle sanal gerçeklik gözlükleri, vizyondaki filmlerin yer aldığı güncel sinema arşivi, çok güçlü bir müzik kitaplığı, kablosuz internet erişimi, sesli kitaplardan oluşan kütüphane, oyunlar ve çok daha fazlası büyük havayolu şirketlerinin standart uygulamaları haline geldi. Araştırmalar uçak içi eğlence sistemlerinin yolcuların havayolu tercihlerinde önemli bir etken olduğunu gösteriyor. Havayolları da bu sebeple en son teknolojiye sahip dijital hizmetleri yolcularına sunabilmek için birbiriyle yarışıyor.

Seyahat ettiğimiz havayoluna ve uçak tipine göre çeşitlilik gösteren bu sistem nasıl çalışıyor? Bu sistemler yolcu konforunu artıran bir etkenden ziyade havayollarının kâr politikalarından biri mi? Gelin hep birlikte uçak içi eğlence sistemlerine yakından bakalım.

Uçakta Gösterilen İlk Film

Havacılık tarihinin ilk yıllarında sadece “uçmak” fikri bile insanları heyecanlandırmaya yetiyordu. Uçakta eğlenecek ya da oyalanacak ekstra bir şey arayışı yoktu.

Uçakta yolculara film gösterme fikri ilk olarak 1921’de Aeromarine Airways tarafından hayata geçirildi. “Howdy Chicago” adlı film Chicago merkezli şirketin amfibik uçaklarında yolcuların beğenisine sunuldu.

1925 yılının Nisan ayında İngiliz Imperial Havayolları’nın kıtalararası yaptığı uçuşlarda, Sir Arthur Conan Doyle’un “The Lost World” adlı eseri, ilk uçuş filmi olarak kayıtlara geçti.

1950’ler ve 60’lar uçak içi eğlence sistemlerinin emekleme dönemiydi. Uçakta ilk film 1921’de bir gösterilmesine rağmen, filmlerin uçak içi eğlence sistemlerinin ana malzemesi haline gelmesi 1960’ları buldu.

16 mm film sisteminin ticari uçaklarda hayata geçirilmesinin ardından; uçuşlarda düzenli film gösterileri 19 Temmuz 1961’de TWA Havayollarının New York ile Los Angeles arasındaki uçuşlarında “By Love Possessed” filmi ile başladı.

1970’li yıllarda ilk Boeing 747’ler gökyüzü ile buluştuğunda, uçuşta film keyfi, büyük bir ekranda önceden seçilmiş olan bir filmin yolcuların beğenisine sunulmasına evrildi. Yolcular kendilerine dağıtılan stetoskop tarzı kulaklıklardan filmin sesini dinleyebiliyordu.

Aramızdan bazıları, baş üstü panelinden açılan ekranlar üzerinden film izlediğimiz seyahatleri eminim hatırlıyordur. 2000’li yılların başına kadar çeşitli havayolları tarafından kullanılan bu sistemler, koltuk arkasına yerleştirilmiş ekranlar ve çok daha komplike bu sistemlerden oluşan bir forma dönüştürüldüğünde; gerçekten uçak içi eğlence sistemi olarak tanımlayabileceğimiz bir hale geldi.

Uçak içi eğlence sistemleri şu an için bizim için alışagelmiş bir detay olsa da aslında teknolojisi oldukça yeni. 1980’lerin sonlarında, sektörün öncülerinden “Northwest Airlines”’ın Boeing 747 filosundaki koltukların arkasına gömdüğü 2.7 inçlik ekranlarda yaptığı ilk testler ile sistem ilk kez ete kemiğe büründü. Yani uçak içi eğlence sistemlerinin fitilini Northwest Airlines ateşledi demek yanlış olmaz.

Uçak İçi Eğlence Sistemi Nasıl Çalışır?

Uçak içi eğlence sistemleri hepimizin dikkatini çektiği üzere göz önünde hiçbir kablo barındırmadan çalışıyor. Bizim göremediğimiz kablolar, oksijen maskeleri ve iklimlendirme kablolarının etrafında gizlenmiş durumda. Bu kablolar, uçağın yan duvarlarında bulunan güç ünitelerine bağlıdır. Ayrıca koltuklarımızın altında da bu sistemi tamamlayan bazı aviyonik sistemler mevcut.

Günümüzde modern uçaklarda kullanılan sistemler, eski uçak içi eğlence sistemlerine göre çok daha az kablolama sistemine ihtiyaç duyuyor. Çünkü birkaç fiber optik kablo, verileri ve gücü taşımak için yeterli. Bu da uçakların ağırlığı konusunda bir avantaj sağlıyor, uçak bu sayede daha az yakıt tüketiyor. Yolcuları bacak boşluğunda rahatsız eden sisteme ait kutular da ortadan kayboluyor.

Uçak içi eğlence sistemlerinin montajı uçak kullanıma hazır hale gelmeden hemen önce koltukların konfigürasyonu esnasında yapılıyor. Bu sayede ekipler kabloları rahatlıkla gizleyebiliyor. Bu sistemlerin tedarik edilmesi ve kurulumu toplamda uçak başına 3 milyon Dolar’ın üzerinde bir maliyet anlamına geliyor. Sistemin kurulumunun uçağın ağırlığı üzerindeki etkisi ve buna bağlı olarak her uçuşta tüketilen ekstra yakıt ise sistemin ölçülemeyen dolaylı maliyetini oluşturuyor.

Uçak İçi Eğlence Sistemi İçerikleri

Uçak içi eğlence sistemi ekranları oldukça güzel ve heyecan verici olsa da sistem havayolunun size sunduğu içerikler kadar iyi olabiliyor. Yani kalitenin kilit rolü havayolunun kendisinde. Havayolları bazen eski içeriklere yöneliyor; bazen de güncel içerikleri sisteme kazandırmak için çeşitli anlaşmalar yapabiliyor.

Uçuşlarda bize sunulan filmler temelde üçe ayrılıyor. Erken pencere içerikleri vizyondaki veya vizyondan yeni kaldırılmış yani havayolları için sisteme entegre etmesi en pahalı filmleri ifade ediyor. Geç pencere içerikleri, popüler klasik filmleri gibi havayolları için daha düşük maliyetli filmler için kullanılıyor. Uluslararası filmler kategorisi ise genelde daha az seçenek sunulan, maliyeti en düşük ve genelde bölgesel içeriklerden oluşuyor.

Bu filmler için ödenecek ücret konusunda havayolları genelde doğrudan Hollywood stüdyoları ile pazarlık yapıyor. Filmlerin sisteme kazandırılması için verilecek para uçulan rotalar ve filmlerin gişe rakamları ile doğrudan ilişkilidir. Diğer içerikler için havayolları sabit bir yıllık ücret karşılığında filmin haklarını satın alır. Uçak içi eğlence sistemlerindeki filmler için geçtiğimiz yıl havayolu şirketlerinin ödediği para 425 milyon Dolar’ın üzerinde. Vizyondaki filmler için ödenen para ise film başına 32.718 dolar oldu.

Uçak içi eğlence sistemlerinde müzik, oyun, üç boyutlu haritalar ve daha birçok seçenek olsa da filmler havayolları için bu alanda en büyük gider kalemini oluşturuyor.

Uçak İçi Eğlence Sistemlerinin Modası Geçiyor Mu?

Yolcular uçuşlarında koltukların arkasındaki ekranlardan ulaştıkları içeriklerin keyfini çıkarmakla meşgulken; havayolları bu konuda son dönemde bir aydınlanma yaşıyor. Sistemin uçağa getirdiği ekstra ağırlık ve yakıt tüketimi, sistemin tedarik edilmesi ve kurulum maliyeti ile çok sık yapılması gereken bakım maliyetleri, içerikler için ödenen fahiş ücretler havayollarının sırtında büyük bir kambur oluşturmaya başladı. Bu yüzden havayolları içeriği doğrudan yolcunun kendi cihazınıza aktarabileceği seçeneklere yoğunlaşmış durumda.


İlgili Haber | Uçakta İnternet Nasıl Çalışıyor?


Yolcuların çoğu uçuşta yanında telefon, laptop veya tabletini yanında bulunduruyor. Havayolları uçak içi eğlence sisteminden kurtulup; bunun yerine uçak içi kablosuz internet sistemlerini güçlendiriyor. Bu sayede içerikler, yolcuların kendi akıllı cihazlarına aktarılıyor ve havayollarının maliyeti ciddi şekilde azalıyor. Bu yöntem yolcuların akıllı cihazlarının şarjını tüketse de artık uçakların neredeyse tamamında her yolcu için bir güç noktası bulunuyor.

Uçak İçi Eğlence Sistemlerinin Geleceği

Havayolları maliyet temelli kaygıları nedeniyle uçak içi eğlence hizmetlerini azaltmaya odaklanmış durumda. Ancak pazar için hala önemli bir gelecek olduğunu söylemek mümkün. Uçakların artık kablosuz internet erişimine yaygın şekilde sahip olması, Netflix, Amazon Prime, Apple TV gibi Wi-Fi ile çalışan birçok platformun gökyüzünde erişilebilir hale gelmesi, tüm sistemin temellerini sarsıyor.

Uçak içi eğlence sistemlerinin gelecekte bulut tabanlı teknoloji ile bütünleştirilerek tamamen kişiye özel bir hale getirilmesinin planları yapılıyor. Böylece yolcunun o güne kadarki beğenileri ve tercihleri doğrultusunda uçak içinde kişiye özel filmler, müzikler ve içerikler bile sunulabilecek.

Uzun mesafeli uçuş deneyiminin ayrılmaz bir parçası haline gelen uçak içi eğlence sistemleri gelecekte bizi çok daha büyük değişimlerle kendine bağlayacak gibi görünüyor…

adbanner