İklim değişikliğiyle mücadele etmek için, işe Metan ile başlamak gerek! Bilim insanları, Metan emisyonlarını azaltarak, insanlığın iklim değişikliğiyle mücadelede hızlı ilerleme kaydedebileceğini söylüyor.
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli sonunda, gezegenimizin geleceği hakkında çok çeşitli uyarılar içeren, önemli bir rapor yayımlandı. Raporda gezegenimizin ana düşmanı Karbondioksit gibi görünse de CO2’nin daha az ünlü olan kardeşi Metan’a da ciddi şekilde yer verildi. CO2’den 80 kat daha güçlü olan bu sera gazının atmosferik konsantrasyonlarının, en az 800.000 yıl içinde herhangi bir zamandan daha yüksek olduğu belirtiliyor. İnsanlık, Metan emisyonlarını azaltma konusunda adımlar atabilirse, iklim değişikliğine büyük bir darbe vurulması söz konusu olabilir!
İklimimizi ve geleceğimizi güvence altına almak için bize zaman kazandıracak şeyler, enerjiyi karbondan arındırmak ve negatif emisyon teknolojileri gibi gelişmiş seçenekler ortaya koymak. Bu anlamda Metan emisyonlarını azaltmak, şu anda gezegenimizin ısınma oranını yavaşlatmanın en hızlı ve en etkili yolu gibi görünüyor.
Karbondioksit gibi, kimyasal formülü CH4 olan Metan da Karbon içeriyor. Metan, doğal gaz ve birçok ekosistemin temel bileşeni durumunda. Çürüyen bitki örtüsü Metan üretiyor; sulak alanlar özellikle yüksek Metan yayıcı durumunda. Termit gibi böcekler ve inek gibi toynaklılar da yiyecekleri sindirdiğinde Metan üretiyor.
CH4, Dünya atmosferinin tamamen doğal bir bileşeni olsa da, şu anda her geçen saniye gökyüzüne salınan Metan miktarı, doğal olmanın çok ötesine geçmiş durumda. Bu konuda en büyük faktör, elbette sadece inekler değil. Koyunlar ve domuzlar da dahil olmak üzere hayvancılığın kendisi en büyük Metan üretici. Tüm gübreler, atmosfere daha fazla Metan gönderiyor. ABD’de, bu “enterik fermantasyon” yerel metan emisyonlarının dörtte birinden fazlasının kaynağı durumunda. Doğal gaz, kömür ve petrolün üretimi, nakliyesi yüzde 30’luk paya sahipken, çürüyen bitki örtüsüyle dolu çöplükler de yüzde 17’lik Metan artışı sağlıyor.
Bir sera gazının ne kadar güçlü olduğunu belirleyen iki ana husus var: Molekülün ısıyı yakalamada ne kadar etkili olduğu ve atmosferde ne kadar süre hayatta kalabileceği. CO2 ve CH4 gibi sera gazlarının her ikisi de ısıyı tutmada çok etkili. Aslında her ikisi de sıcaklığın uzaya kaçmasını önleyerek Dünya’yı yaşanabilir hale getirmeye yardımcı olan gazlar. Ama Metan bu konuda daha iyi denilebilir.
NYU’da Metan üzerine çalışan çevre bilimci Matthew Hayek, “Bir CO2 molekülündeki iki Oksijen atomuna bağlı bir Karbonunuz var. Ancak bir Metan molekülünde dört Hidrojen atomuna bağlı bir Karbonunuz var” diyor. “Atomlar arasındaki bağlar, kızılötesi radyasyonu aldığında veya soğurduğunda titreşiyor; dolayısıyla kızılötesi radyasyonun yeniden yayılması için çok daha fazla yol olduğu” sonucu ortaya çıkıyor.
İklim bilimci Tianyi Sun, “Bir gram Metan, ısıyı ilk yayıldığında CO2’den 100 kat daha fazla hapsedebilir” diyor. Ancak, Metan’ın daha hızlı yok olduğuna da dikkat çekiyor. Metan, atmosferde sadece on yıl kadar kalıyor. Karbondioksit ise yüzyıllar boyunca varlığını sürdürebilir.
İnsanlar her birinden çok fazla üretmeye başlamadan önce, bu gazlar doğal olarak oluştuğunda, atmosferde yüzer, radyasyonu emer ve farklı zaman ölçeklerinde oksidasyon yoluyla ayrışırlardı. Yani bir yanardağ atmosfere CO2 püskürtebilir ve sulak alanlar yavaş yavaş Metan gazı çeker; ancak her ikisi de sonunda dağılırdı. Atmosfer, bir dengede var olabildi ve gezegeni sıcak tutan ama çok sıcak olmayan bir tür battaniye ortaya çıktı.
METAN EMİSYONLARI NASIL AZALTILABİLİR?
Kaçak emisyonlar sayesinde insanlık bu battaniyeyi kalınlaştırdı: Metan artık küresel ısınmanın yaklaşık dörtte birinden tek başına sorumlu. Nispeten hızlı dağılma süresi, onu iklim değişikliği ile mücadelede cazip bir hedef haline getiriyor. Sun, “Atmosferde çok uzun süre varlığını sürdüremediği için, emisyonları azaltmaya başladığımızda, atmosferik konsantrasyonun düştüğünü gerçekten görebilirsiniz” diyor. “Üstelik bu karbondioksitten çok farklı.” diye eklemeyi ihmal etmiyor.
Sun, kısa süre önce hazırladığı bir makalede bu potansiyel etkiyi ölçtü. Mevcut teknolojileri kullanarak – örneğin, petrol ve gaz üretiminden yayılan CH4’ü yakalamak ve tarımsal gübreyi daha iyi yönetmek – insanlığın Metan emisyonlarını 2030 yılına kadar yarıya indirebileceğini tahmin etti. Bu tahmin, hayata geçebilirse, yüzyılın yarısına kadar çeyrek; yüzyılın sonuna kadar yaklaşık yarım derecelik bir ısınma anlamına geliyor. Sun. bu adınların, kısa vadede ısınma oranını yaklaşık yüzde 30 oranında yavaşlatabileceğini söylüyor. Isınmanın 2 derecenin altında tutulmaya çalışıldığı düşündüğümüzde, bu etki oldukça önemli.
Sun: ”Doğal gaz operasyonlarını, sızıntılara karşı dikkatle izlemek gibi önlemlerin uygulanması nispeten kolaydır ve bazılarının net maliyeti yoktur” diyor. Bu da Türkiye’deki metan emisyonlarını önümüzdeki bir kaç yıl içinde, yaklaşık dörtte birini azaltmak için ek para harcamak zorunda olmadığımız anlamına geliyor ve bu çok büyük. bir etki. Daha fazla sahte burger ve protein alternatifi, etin pazar payını azalttıkça, bu gelişme de Metan emisyonlarını düşürmeye yardımcı olabilir. Bilim insanları ayrıca, hayvancılıkta yemi değişimi üzerinde de çok önemli çalışmalar deniyor.
Ancak CH4’ün nereden geldiğini tam olarak belirlemek, her zaman sızıntı yapan bir boru hattını tespit etmek kadar kolay değil. Çünkü kaynaklarının çoğu biyolojik. Sonuçta, gezegen normal akışında da Metan yayıyor. Emisyon araştırmanızı büyükbaş hayvan çiftlikleri gibi insan kaynaklı kaynaklara odaklasanız bile, hangilerinin en büyük kirletici olduğunu söylemek olduça zor. Çünkü bu, büyüklükleriyle uyuşmak zorunda değil. Hayvanların bağırsak biyomları benzersizdir ve farklı şekilde gaz üretirler. Bu nedenle hangi sığırların en az Metan ürettiğini bilmek zordur. Endüstriyel bir süreçten kaynaklanan emisyonları algılamak ve hesaplamak çok daha kolaydır. Örneğin yaktığınız yağın hacmini biliyorsanız ne kadar CO2 vereceğini bilirsiniz.
Hayek, bilim in mesanlarının Metan emisyonlarını ölçmek için iki yöntem kullandıklarını söylüyor: aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya. Her ikisini de yapmak önemli. Çünkü her birinin kendi eksiklikleri var. Aşağıdan yukarıya yöntemde, örneğin domuzları sayar ve ortalama domuzun (ve atıklarının) günde ne kadar metan yaydığını tahmin etmek için bir model kullanırsınız. Ardından bu verileri tahmini emisyonların bir envanterini oluşturmak için kullanabilirsiniz. Elbette, bu süreç içinde birçok belirsizlik var. Sonuçta hiçbir domuz birbirine benzemiyor.
Bu nedenle bilim insanları, ayrıca atmosferik Metanı ölçerek ve bu gazın nereden geldiğini belirlemek için modeller kullanarak, yukarıdan aşağıya bir tahmin yapmak isteyebiliyor. Ortabatı’nın belirli bir bölgesinde, Metan kaynağını bulmak istediğinizi varsayalım. Doğuda bazı domuz çiftlikleri ve batıda bazı petrol sahaları olsun. Rüzgar verileriniz ve havada ne kadar Metan olduğunu ölçen sensörleriniz varsa, “rüzgârın doğudan estiği gün bunun hayvan metanı olduğunu bilirsiniz” diyor Hayek. “Ve batıdan geldiği gün, bu petrol ve gaz kaynaklı metandır.”
Bunun gibi Metan durumunu almak, Trump yönetiminin zayıflattığı ve Biden yönetiminin restore etmeye çalıştığı petrol ve gaz şirketleri için çevre standartlarını belirlemek için çok önemli. Hayek, emisyon kaynaklarını ölçmek, sosyal ve politik soruların bilgilendirilmesine yardımcı olabilir diyor.
“Petrol ve gaz için sondajı durdurmak istiyor muyuz? Sığır eti yemeyi bırakmak istiyor muyuz? Yoksa petrolü, gazı ve sığır etini biraz daha az metan salımı olacak şekilde düzenlemek mi istiyoruz?”
Son oyun, elbette, daha da dramatik: Fosil yakıtlardan tamamen vazgeçin, onları yenilenebilir enerjiyle değiştirin. Bu daha uzun, daha yavaş bir süreç olsa da Sun, bunun Metan gazı emisyonunu hemen frenleyebilmek için “eşsiz bir fırsat” olduğunu söylüyor. “Metan emisyonlarıyla uğraşmak şu anda yapabileceğimiz bir şey ve nasıl yapılacağını zaten biliyoruz.” diyerek kararlılığını ortaya koyuyor.