Kabin amirleri her uçuşta, “uçuşlarımızda elektronik dahil sigara içilmediğini hatırlatırız” anonsu yapar. Ama siz uçakta tuvalete gittiğinizde kül tablası görürsünüz.
AMAÇ: Tamamen sizin uçuş güvenliğiniz.
NEDEN: Bazı kural tanımaz yolcular, tuvalette gidip sigara yakıyor. İşte o anda, duman detektörü çalışıp alarm sistemini ikaz vermesi için uyarıyor. Yolcu paniklediğinde sigarasını söndürebilsin diye bulunduruluyor.
TARİHSEL GEÇMİŞİ: 1973 yılında, Rio de Janeiro’dan, Paris’e giden bir yolcu sigarasını söndürmeden tuvalet kağıtlarının da olduğu çöp kutusuna attı ve uçakta yangın çıktı. Yangın nedeniyle tüm kabin dumanla doldu. Bunun üzerine acil iniş yapmak isteyen pilot başarılı olamayınca uçak, Paris’in 15 km güneyindeki bir tarlaya düştü! Uçakta içilen bir sigara 123 kişinin hayatına mâl oldu…
SONUÇ: Bu kazanın ardından havacılık otoriteleri, tüm uçak tuvaletlerine kül tablası konulmasını zorunlu hale getirdi.
ÖNEMİ: Regülasyonlar bu konuda o kadar katı ki, bozulan ya da herhangi bir sebepten kullanım dışı olan bir küllük, çok kısa süre içinde tamir edilmez ise, uçağın uçuşlardan çekilmesine bile neden olabilir.
SİGARA HEP Mİ YASAKTI? Bugün bize ne kadar tuhaf gelse de yakın zamana kadar uçaklarda sigara içilebiliyordu. Hatta kabin ekibi tarafından sigara satışı yapılıyordu. 1971’de United Havayolları’nın başlattığı ‘sigara içilmeyen koltuk’ seçeneğiyle birlikte ilk yasak gelmiş oldu. Bunun ardından yayılmaya başlayan yasak 90’lı yılların sonuna gelindiğinde tüm uçuşlarda uygulanır oldu.
Bir Bakışta | 60’lı yıllarda Uçmak Nasıldı?
60’lar ve 70’lerde seyahat etmek, göründüğü kadar lüks değildi. Şu anda uçmanın altın çağını yaşıyoruz dersek yanlış olmaz. İşte o yıllarda uçuşlara dair bazı ilginç detaylar:
Uçakta sürekli duman kokusu
Uçakta sigara içmenin serbest olduğu dönemleri pek çok yolcu, korkunç bir deneyim olarak yorumluyor. Çünkü kabinde ciddi bir duman ve koku olduğu anlatılıyor.
Uçmak çok daha korkutucuydu
O dönemki yolculuklarda uçakların kalkışı, bir roketin fırlatılış anına benzetiliyor.
Daha gürültülüydü
Uçak motorları çok daha gürültülüydü. Yetmişli yılların başında, pilotlar, olabildiğince hızlı bir şekilde mümkün olan en yüksek irtifaya ulaşabilmek için, oldukça dik bir tırmanma açısı belirliyordu. Bu da ekstra performansla çalışması sebebiyle yolcu için gürültülü bir seyahat anlamına geliyordu. Motorun egzozundan çıkan dumanlar da kabine çok daha fazla giriyordu.
Uçmak pahalıydı
Bir uçak biletinin maliyeti, yolculuğun uzunluğuna (kilometreye) dayanıyordu, bu yüzden havayolları sabit fiyat uygulamasını benimsiyordu. En ucuz fiyatın sunulduğu bir rekabet ortamı yoktu.
Gecikmeler yaygındı
O dönemde uçuşlarda plansızlık adeta bir normdu. İnsanlar şimdikinden çok daha uzun süreleri bekleyerek harcıyordu
Eğlence sistemleri çöplüktü
Haritaları ve uçuş sırasında Wi-fi adeta bir rüyaydı. Film izletilen nadir uçuşlarda da kulaklıklar neredeyse motorun gürültüsünü kesemiyordu. Bu yüzden çoğu zaman yolcular sadece pencereden dışarı bakıyordu.