Mezarlıklar, her zaman tümüyle ürkütücü yerler değildir. Doğal manzaralar, gür yeşillikler, etkileyici mimari ve geçmişten izleriyle, mezarlıkların birçoğu bulundukları şehirlere yapacağınız seyahatlerinizde uğramak isteyeceğiniz noktalar arasına aldığınız duraklardandır.
İşte dünyanın dört bir yanından etkileyici mezarlıklar:
1-Bonaventure Mezarlığı, Savannah, ABD
90’ları yaşayanlar, bu mezarlığı, John Berendt’in Midnight in the Garden of Good and Evil (İyi ve Kötünin Bahçesi’nde Bir Geceyarısı) romanından ötürü hatırlayacaklardır. Kitapta da anlatıldığı gibi mezarlık Gotik bir atmosfere sahiptir ve İspanyol yosunları, Viktorya eserlerinin gölgesindedir. Burada gömülmüş olan çok sayıda önemli figür var; şarkıcı Johnny Mercer ve şair Conrad Aiken gibi. Ancak en çok ziyaret edilmeyi hakeden Gracie Watson gibi görünüyor. Altı yaşındayken ölen küçük Gracie’nin mezarı üzerinde, mermerden yapılmış bir ağaç kütüğünü tuttuğu bir heykeli var. Bu, mezarı ziyaret edenlere hayatın aslında ne kadar kısa olduğunu anlatmaya yarayan bir mesaj. Ziyaretçiler bu mezarlığı ziyaret ettiklerinde, Gracie’nin mezarı başına oyuncak bırakıyor.
2-Hallstatt Katolik Mezarlığı, Avusturya
Fotoğrafına baktığınızda Hallstatt’ın eski köylerinden birinde Hallstatt Gölü manzarası da olan muhteşem bir dinlenme noktası olarak algılama ihtimaliniz yüksek. Ancak burası Hallstatt Katolik Kilisesi’nde bulunan bir mezarlık. Böylesine değerli bir alanda yer alan bu minik mezarlık çok prestijli olduğu için; on yılı aşkın süre önce ölenlerin cesetleri çıkarılıp yerine yeni ölen insanlar gömüldü. Eski kafatasları ve kemikler, 12. yüzyılda St. Michael Şapeli’nde bulunan Kemik Evi’ndeki raflara düzgün bir şekilde istiflendi. Bugün, oraya gittiğinizde 1.200 civarında kafatasına rastlayabilirsiniz.
3-Waverley Mezarlığı, Sidney, Avustralya
Sidney’in uçurumdaki mezarlığı, Victoria ve Edwardian anıtlarının parıltılı beyaz mermerlerinin suyun mavisine karşı koyduğu yer olarak özetlemek mümkün. 1877’de kurulduğundan beri buraya 80.000’den fazla insan gömülmüş. Dorothea Mackellar, Henry Lawson, Louis Beck ve Victor Daly gibi isimlerin hepsi burada gömüldükleri için adeta şairlerin favorisi. 40 dönümden daha büyük mezarlıktaki heykel ve anıtları keşfettikten sonra, Bondi Plajı’na uzanan uçurumun kenarındaki bağlantı yolunu bulun.
4-Okunoin Mezarlığı, Kōya Dağı, Japonya
Kōya Dağı, tek bir dağ değil. Osaka’nın yaklaşık iki saat güneyinde, yer alan Wakayama eyaletinde birbirine yakın şekilde konumlanmış dağlardan oluşan bir dağ grubu. 800 civarında Budist keşişin yerleştiği bu alan, Budizm’in Kōyasan Shingon mezhebinin merkezi olarak kabul ediliyor. Japonya’nın en büyük mezarlığı olan Okunoin’de mezhebin kurucusu kabul edilen Kobo Daishi’nin mozolesinin çevresinde 200 bin civarında mezar bulunuyor. Burada, kadınlar, çocuklar ve gezginleri koruduğuna inanılan tanrı Jiko’nun mezarı da dahil olmak üzere pek çok mezar küçük heykeller ile süslenmiş. Diğer mezarlıkların aksine, Okunoin insanları geceleri de ziyaret etmeye teşvik ediyor. Orada daha fazla vakit geçirmek isteyen insanlar için tapınak sürekli açık. Mezarlık UNESCO Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
5-Zeytin Dağı Mezarlığı, Kudüs, İsrail
Asırlardır, en önemli iki Yahudi mezarlığından biri durumunda. Zeytin Dağı’nın yamacında kurulmuş olan mezarlıkta 160 binden fazla insanın gömülmüş olduğu düşünülüyor. Mezar taşlarının tabut benzeri şekilleri sizi aldatmasın; çünkü ölüler toprağın altına gömülüyor. Mezarlığın olduğu dağın kutsal bir önemi daha var. İsa’nın havarileriyle birlikte Paskalya vesilesiyle Kudüs’e geldiğinde, Zeytin Dağı‘nın doğu yamacındaki Bethani köyünde kaldığına inanılıyor. Ayrıca yine dağın eteklerinde yer alan Gethsemane Bahçesi’nde tutsak edildiği söyleniyor. Fakat bu dini geleneklerle bağları olmayanların da Zeytin Dağı’nı ziyaret etmek için sebepleri vardır: Zira burada Kudüs’ün eski şehir bölgesinin panoramik manzarasını görebilirsiniz.
6-Cimitirul Vesel, Săpânţa, Romanya
Ölü ve Romanya kelimelerini bir araya getirdiğinizde, genellikle aklınıza karanlık, gotik, Drakula’dan esinlenilmiş manzaralar geliyor. Fakat bu mezarlık o kadar da kasvetli değil. Gökyüzü mavisi rengindeki mezar taşları elle oyulmuş ve karmaşık boyalı haçlar içeriyor. Mezar taşlarında, haçların altına da kişinin imajı ve hayatıyla ilgili bir şiir ekleniyor. Bu şiirler sadakatsizlikler, alkol problemleri veya aklınıza gelebilecek her türlü sorunu da içeriyor ki bu da o kişinin hayatının gerçekten oraya yansıtıldığı anlamına geliyor.
7-Cementerio de la Recoleta, Buenos Aires, Arjantin
Burada gömülenlere ağlamayın! Arjantin’in en ünlü mezarlığının, ülkenin en ünlü first lady’si Eva Perón’un da son istirahatgahı olduğu da düşünülürse yeterince lüks bir yer. Dar geçitlerini ve sokaklarını, karmaşık oyuklarla süslenmiş mezar taşlarının oluşturduğu mezarlık oldukça güzel. Mezarlığı gezerken yolunuzu kaybetmez ve kendinizi oradan uzaklaştırmayı başarabilirseniz, çevredeki cazibeli mahallelerde,bulunan köşkleri de ziyaret edin.
8-Cimitière du Père-Lachaise, Paris, Fransa
Geniş bulvarları, pitoresk ağaçları ve yükselen anıtlarıyla, Père-Lachaise, Paris sosyetesinin crème de la crème yaklaşımının mezarlık özelinde vücut bulmuş hali. Édith Piaf, Frédéric Chopin, Molière, Honoré de Balzac, Marcel Proust, Camille Pissarro, Georges Seurat ve Oscar Wilde bu dev mezarlıkta gömülmüş olan isimlerin sadece birkaçı. Jim Morrison’un mütevazi anıtını da burada gazeteci Victor Noir’in etkileyici bir bronz heykeli ile süslenmiş mezarı da. Bir şehir efsanesi, Noir’in mezarı başındaki bronz heykeli okşamanın kısırlığı önlediğini söylüyor.
9-Highgate Mezarlığı, Londra
Etkileyici atmosferi, heybetli Viktorya dönemi anıtları ile dolu olan Highgate Mezarlığı 19. yüzyıl Londra’sını hatırlatıyor. Mezarlık iki bölüme ayrılmış: Batı Mezarlığı etkileyici mimarisi ile öne çıkıyor. Mısır’dan ilham alınan dikilitaş ve lahitler; tuğla veya dökme demirden yapılan mezar taşları ve eski bir sedir ağacının çevrelediği Lübnan Halkası denen mezarlar. Doğu mezarlığı ise büyük ölçekli mezar tasarımlarına sahip değil. Ancak burada Karl Marx, George Eliot ve Patrick Caulfield gibi önemli isimlerin mezarları bulunuyor.
10-Chichicastenango Mezarlığı, Guatemala
Mayalar, yaşam, ölümün her ikisinin de kaçınılmazlığı sebebiyle birbirleriyle barış içinde olması gerektiğine inanırlar. Guatemala kültüründe de buradan yola çıkarak ölüleri onurlandırmak için, arkalarından kutlama yapılır. Belki de bu, başkent Guatemala City’nin yaklaşık 90 mil kuzeybatısındaki Chichicastenango Mezarlığı’nın neden kasvetli bir yas görünümünden çok renkli bir oyun alanına benzediğini açıklıyor. Parlak boyalı haçlar ve anıt mezarlar sadece güzel görünmüyor, aynı zamanda altlarında gömülmüş olan kişinin aile içindeki statüsünü de gösteriyor. Örneğin anneler için turkuaz, büyükbabalar için sarı kullanılıyor.
11-Green Wood Mezarlığı, New York
Açılışından kısa süre sonra gezginler için önemli bir ziyaret merkezi haline gelmiş. 1830’da kurulmuş ve 1860’lı yılların başında, yılda yaklaşık 500.000 ziyaretçi çekmiş. Gotik ana kapıları, etkileyici şapeli, ağaçlar ve göletleri, detaylı işlenmiş heykelleri ve tanınmış isimlerin mezarlarının yer aldığı alan adeta turistik bir cazibe. Leonard Bernstein, Jean-Michel Basquiat, Louis Comfort Tiffany gibi isimlerin mezarları burada yer alıyor. Mezarlığın yeri tarihi bir öneme de sahip. Brooklyn Savaşı’nın gerçekleştiği alan aynı zamanda. Savaşın gerçekleştiği noktada bugün Roma tanrıçası Minerva’nın heykeli bulunuyor. Mezarlığın yüksek bir noktasından bakarsanız, Özgürlük Anıtı’nı da görebilirsiniz.
12-Cimitero Monumentale, Milano, İtalya
Çarpıcı mimarisi ve yüzlerce heykeliyle, bir mezarlıktan çok açık hava müzesi gibi görünüyor. 19. yüzyılda kent çevresindeki daha küçük mezarlıkları tek bir yere toplayabilmek için inşa edilen, alan kısa süre içinde Milano’nun zengin ailelerinin servetlerini sergilemek için gövde gösterisi yaptığı bir yer haline geldi. Zenginlerin her biri gösterişli heykellerle dolu mezarlarla birbirleriyle yarışıyordu. Mezarlığın girişindeki fresklerle dolu anıtsal yapı ‘Famedio’ Bizans mimarisi ürünüdür ve renkli pencereleriyle, bir zenginlik mesajı verir. Bir başka görülmesi gereken şey, Leonardo da Vinci’nin eseri olan Campari ailesinin mezarı için yaptığı Son Akşam Yemeği’nin 3 boyutlu replikası. Mezarlıkta özel rehberli turlar olduğunu hatırlatalım.
13-Muhalif Mezarlığı, Valparaiso, Şili
“Muhalif” kelimesi, Şili’deki mezarlığa adını verip, Pinochet yıllarıyla ilişkili olduğunu düşündürse de aslında “muhalif” sözcüğünün kökeni “Roma Katolikliğinin gereklerini uygulamayan kişi”lere dayanıyor. 1825 yılında kurulan mezarlıkta, İngilizce, Almanca, Portekizce, Mandarin ve diğer dillerle yazılmış mezar taşlarını yer aldığı için burayı etkileyici bir alan haline getiriyor. Bu liman kentinden geçen göçmenler, kâşifler ve yolcuları işaret ediyor. Panteón Tepesi’nde bulunan mezarlık, Pasifik Okyanusu’nun ve Valparaiso’nun ünlü parlak renkli evlerinin muhteşem manzaralarını sunuyor.
14-Skogskyrkogården (Woodland Mezarlığı), Stockholm
Buraya geldiğinizde sizi büyük mezar taşları veya türbeler karşılayacak sanmayın. Skogskyrkogården 1994’te UNESCO Dünya Mirası listesine alındığında, gerekçe olarak Stockholm bölgesindeki “bitki örtüsü ve mimari unsurların güzel bir karışımı” olması gerekçe gösterilmişti. Stockholm’ün görkemli halk kütüphanesinin de tasarımcısı olan Mimar Gunnar Asplund ve Sigurd Lewerentz, sade mezarların yer aldığı, çıplak, pastoral bir bahçe yarattı. Yani burada, mezarlığın yanı sıra İnanç, Umut ve Kutsal Haç gibi üç şapelin de yer aldığı mistik bir havası var. Uzun boylu ağaçlar ve kır çiçeklerinin süslediği yollar, ölümün büyük bir tören gerektirmesinden ziyade; doğadaki döngünün bir parçası olduğunu hissettiriyor.