2017 yılında 37 milyon ticari uçuşta 4.1 milyar yolcu, uçakla seyahat etti. Havayolu ile seyahatin dünya genelinde bu kadar yaygınlaşmış olması, uçaklara daha kolay ulaştığımız ve daha sık seyahat edebildiğimiz için bizi sevindiriyor olsa da; aynı zamanda hazin bir sona doğru sürüklüyor…
Küresel ısınma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişikliği, havacılık endüstrisini de oldukça yakından ilgilendiren bir konu. Çünkü uçaklar bu problemin hem nedeni; hem de durumdan en olumsuz şekilde etkilenmesi muhtemel sonucu.
Uçaklar, küresel ısınmaya pek çok farklı şekilde katkı yapıyor. Fosil yakıt türü kerosen ile çalışan jet motorları, başta karbondioksit olmak üzere pek çok zararlı gaz üretiyor. Üstelik bu gazları da uçulan irtifa sebebiyle, atmosferin üst kısımlarına bırakıyor olması ile küresel ısınmaya daha hızlı şekilde katkı sunuyor.
Uçuş operasyonları haricinde, uçakların imal edildiği fabrikalar, havalimanlarındaki hizmetlerde üretilen emisyonlar da göz önüne alındığında havacılık endüstrisi bugün itibariyle tüm dünyada üretilen sera gazı üretiminin yaklaşık yüzde 5’ini üstlenmiş durumda. 2050’lerde bu oranın yüzde 15’e ulaşması bekleniyor. Bu oldukça korkutucu.
Bu durum önümüzdeki günlerde uçakların kalkışta daha fazla zorlanacak olması, türbülansların artması, buzlanma nedeniyle meydana gelecek sorunlar, motorları olumsuz etkileyecek kum fırtınaları gibi sorunları daha fazla duyacağımız anlamına geliyor. Ayrıca deniz seviyelerinin yükselmesi alçak havalimanlarını da sular altında bırakacak. Ortadoğu ve Latin Amerika’da gökyüzünde daha fazla bulut gözlemleneceği için bu durum pilotlar için görüşün azalacağı anlamına geliyor. Daha çok ekstrem hava durumları ile karşılacak olan pilotların uçakta her şeyin sağlıklı olup olmadığı konusundaki gözlemlerini daha dikkatli yapmaları gerekecek.
Havacılık, sera gazı emisyonlarının önemli bir nedeni olması ama sorunu çözmek için eylem eksikliği nedeniyle sürekli eleştirilere maruz kalıyordu. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO’nun 2016 Çevresel Raporu, daha sıcak bir dünya için hazırlıkların başlamasının gerektiğini söylüyordu.
Havacılık, risk faktörünün her zaman minimum tutulduğu bir sektör. İklim değişikliği de tüm sektör için doğru bir şekilde değerlendirilmesi gereken yeni bir risk kümesini ortaya çıkardı. Geride bıraktığımız on yıl, gelecekte bizi nasıl bir iklimin beklediğinin habercisi.
Sektör için artık hızlı bir şekilde ama acele etmeden ve paniğe kapılmadan yapılması gerekenleri hayata geçirme zamanı. Bugün inşa edilen havalimanlarında altyapılar geleceği düşünerek, yeni iklim şartlarına göre düzenlenmeli, riskleri azaltmak, yaşam döngüsü maliyetlerini en aza indirmek ve sektörün güvenilirliği ve düzenliliğini sağlayacak şekilde minimum risk ile inşa edilmeli.
KÜRESEL ISINMANIN UÇUŞLARA ETKİSİ
Yeryüzünde sıcaklıkların çok yüksek seviyelere ulaşması ve hava yoğunluğunda yaşanan belirgin düşüşler, uçakların kanatlarındaki kaldırma kuvvetini azaltacak. Taşıma kuvvetinde meydana gelecek olan bu düşüş, uçağın kalkış performansını yakından etkileyecek. Deniz seviyesinden yüksek irtifalarda bulunan veya kısa pistlere sahip havalimanlarında yolcu, yük veya yakıt kapasiteleri düşürülmek zorunda kalınacak. Yüksek rakımlı alt tropikal bölgelerde bu durum oldukça ciddi bir problem haline gelecek.
Küresel ısınma ile birlikte, dünyanın bazı yerlerinde nem miktarının fazla olması ve sıcaklıkların da yüksek olması nedeniyle, buzlanma için uygun koşulların ortaya çıkma ihtimali artacak. Bu durum özellikle okyanus hava sahası üzerinde çift motor ile yapılan uçuş operasyonları için mevcut yönetmeliklere yeni bir bakış açısı getirmeye ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor. Kabin basıncında ya da motorlarda güç kaybı meydana gelirse, irtifa azaltmak zorunda kalan uçaklar, buzlanma meydana gelen seviyelerde uçmak zorunda kalabilir. Bu durum uçuşları tehlikeye sokabilir.
Yüksek irtifalarda buzlanmanın yoğunlaşması katil bulut olarak da nitelendirdiğimiz ve içine girilmesi durumunda uçağa çok ciddi zararlar verebilecek olan kümülonimbus bulutlarını da artıracak.
Dünya üzerinde hakim rüzgarlar olarak bilinen, çok güçlü jet stream akımlarının da küresel ısınma ile değişikliğe uğraması, atmosferdeki istikrarı bozarak beklenmedik türbülanslar oluşturacak. Bu durum uçuş güvenliğini, uçuş rotalarını, yolculuk sürelerini ve yakıt tüketimini de etkileyecek.
İlgili Haber | Son Zamanlarda Türbülanslar Neden Arttı?
Uzun kuraklıklar ve meydana gelecek daha güçlü rüzgarlar nedeniyle kum ve toz fırtınalarının artacak olması bazı bölgelerdeki uçuşların güvenliği ve düzenliliği üzerinde ciddi bir olumsuz etki yaratacak.
Dünyadaki birçok havaalanı deniz seviyesine yakın inşa edilmiş durumda. Küresel ısınma ile deniz seviyesinin yükselmesi pek çok havalimanını sular altında bırakacak. Örneğin Norveç’teki 46 havalimanının 20’si gelecekte sular altında kalabilir.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ NE?
Havacılık için ciddi bir potansiyel risk olan küresel ısınmaya karşı atılması gereken oldukça fazla adım var. Bunların başında yakıt sarfiyatını azaltan yeni nesil motorlara sahip olan uçaklar üretmek, biyoyakıt ve elektrikle çalışan sistemlere sahip motorlara geçiş yapabilmek, mevcut uçakların kanat uçlarına yakıt tasarrufunu artıracak winglet ve sharklet gibi parçaların entegrasyonunu sağlamak gibi önlemler geliyor. Havayollarının da uçuş programları, uçuş sıklığı ve sefer noktalarının seçiminde düzenlemeler yapması ve uçuşlardaki boş koltukların tam doldurulması için satış stratejilerinde iyileştirmeler yapması bekleniyor.