Elektrikli Uçan Araba eVTOL Gerçek Olacak mı?

Geleceğin ulaşım biçimi değişiyor. Bu değişime kimin nasıl adapte olabileceği, pazardaki konumunu belirleyebilmesi açısından oldukça önemli olacak.

Her ulaşım yönteminin, kendisine özgü bir amacı var. Türkiye’den ABD’ye gitmek için nasıl ki uçağı tercih ediyorsak; İstanbul’da içinde trafik çilesi çekmemek için çoğu zaman mümkünse metroyu tercih ediyoruz. Bu noktadan hareketle, yeni nesil, elektrikli tahrik sistemlerine sahip, dikey iniş kalkış yapabilen eVTOL (Electric Vertical Takeoff and Landing Vehicles) adı verilen hava araçlarının, gelecekte insan hayatında önemli bir yer alacağı düşünülüyor.

Kapımıza dayanan eVTOL teknolojisine sahip hava araçlarının, bugünkü geleneksel yöntemlere göre çok farklı amaçlarla -toplu taşıma ve kargo teslimatı- çok büyük bir pazar yaratma yeteneğine sahip olacağına inanılıyor.

Son teknolojinin kullanıldığı eVTOL araçları için güçlü oyuncuların da dahil olmasıyla bu yeni pazar, havacılık tarihinde diğerlerine göre en hızlı büyümeye sahip olabileceği konuşuluyor.

Sektördeki bu potansiyel büyümenin nereye varabileceği konusunu kestirebilmek için, drone ve elektrikli otomobil endüstrisine bakmak iyi bir referans olabilir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2019 verilerine göre, 2018 yılında elektrikli araba pazarında 5,1 milyon araç satışı gerçekleşti ve bu bir önceki yıla göre 2 milyon daha fazla araç satıldığı anlamına geliyor. Bu verilere göre 2030 yılında iyimser bir tahminle dünya genelinde 250 milyon adet elektrikli araç olması öngörülüyor.

Küçük kargo taşımacılığı, hava fotoğrafçılığı ve çeşitli denetleme faaliyetlerinde kullanılan ticari drone pazarının, 2015 yılındaki büyüklüğü 600 milyon Dolardı; Statista’nın araştırmalarına göre 2019 yılında bu pazarın 1,6 milyar Dolar’a yükseldiği ve 2025 yılında 12,6 milyar Dolar’a ulaşacağı tahmin ediliyor. Yani veriler eVTOL adına olumlu görünüyor.

TRAFİK SORUNUNU ÇÖZERSE BAŞARILI OLUR!

Ancak eVTOL teknolojisinin, pazarda tahmin edilen etkiyi yaratabilmesinin tek yolu trafik problemini çözebilmesi. 2017’de Teksas A&M Üniversitesi’nden yapılan yeni bir araştırmaya göre, ABD’de trafik 166 milyar dolarlık bir problemdi ve bu sorun 8,8 milyar saatlik verimlilik kaybına neden oldu. Toplu taşıma ve daha iyi otoyollar bu konuda çözüme destek olsa da; sorunun ortadan kaldırılması için tek gerçekçi adım, havadan gitmek.

Bu durumda ‘metropollerin semalarında insanları ilk kim taşımaya başlayacak?’ sorusu akıllara geliyor. Volocopter ve Ehang gibi şirketler, şu anda eVTOL teknolojisine sahip ürünlerini bazı şehirlerde test ediyor. Pipistrel, Lilium ve Joby gibi diğer teknoloji şirketleri de geliştirdikleri araçlarla onların izinden geliyor. Bu konuda farkındalık ciddi şekilde artıyor. Bu projelerin her biri, protototip üretimi, sertifikasyon ve üretim süreçleri için ciddi olarak finanse ediliyor. 

İlgili Haber | Havacılığın Geleceğinde Bizi Hangi Teknolojiler Bekliyor?

Ayrıca, 2025 ​​yılına kadar, Amerikan Federal Havacılık İdaresi (FAA) ve Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı (EASA), gökyüzünün bu araçların kullanımı için nasıl uygun hale getirileceğini, yapacakları düzenlemler ve koyacakları kurallarla belirlemiş olacak. Oluşacak hava trafiğini düzenleyen regülasyonlar somut olarak ortaya çıkacak. Bir yandan da bu sürede birkaç dikey iniş kalkış yapılacak limanın inşa edilmesi planlanıyor.

Yakında telefonlarımızda, UBER-X uygulamasının yanında UBER-eVTOL uygulamasının eklenmesine hazır olun. Bu süreyi beklerken öncelikle Amazon’dan yaptığımız alışverişler ve paket yemek servisi siparişlerimiz bize hava yoluyla iletilmeye başlayacak. Yani insanlar şehrin semalarında yavaş yavaş geleneksel olmayan hava araçlarını görmeye ve buna alışmaya başlayacak.

eVTOL TEKNOLOSİNE DAİR SORU İŞARETLERİ

Geleceğin gerçeği olan bu teknolojiye giderek yaklaştıkça, birkaç soru işareti de oluşuyor. Acaba bu hava araçlarının batarya sistemleri yeterince uzun dayanır mı? GPS olmadan dolaşabilir miyiz? Araçlar bağımsız olarak bizi A noktasından B noktasına getirebilir mi? Bu soruların her birini ele alan teknolojilerin yanı sıra, onları güvenilir, emniyetli ve güvenli hale getirme misyonları şu anda yeni nesil havacılık inovasyonları geliştiren şirketler tarafından üzerinde çalışılan konular.

Pazarın ne kadar büyüyebileceği konusunda fikir yürütmek için ise, iş modellerinde son 10 yıldaki değişime bakmak gerekiyor. Geleneksel olarak şirketler gelirlerini artırmak ve kârlı bir büyüme oranı yakalayarak hissedarlarına değer sağlamaya odaklanmış olsalar da, bu düşünce son dönemde değişti. Uber ve SnapChat gibi şirketlerin ilk halka arz süreçlerine bakıldığında, görünüşte ciddi bir kar oranı görmek zor. Yatırımcı şirketler, geleneksel, uzun vadeli kârlı büyümeden değil, halka arzlardan olumlu geri dönüşler arıyor. Bunun, gelecekteki kentsel hava hareketliliği ve eVOTL şirketlerini de etkileyeceği düşünülüyor.

eVTOL pazarı için tahminde bulunmak için çok erken olduğu belirtilmekle beraber; olağanüstü bir durum olmadığı müddetçe, eVTOL ekosistemi – araçlar, altyapı ve ödeme yapan müşteriler de dahil olmak üzere – potansiyelinin 2030 yılına kadar 10-20 milyar dolar olacağı öngörülüyor.

Bazı yerleşik havacılık şirketleri ve sektördeki diğer uzmanlar, çeşitli nedenlerden dolayı eVTOL pazarının geleceğinin karanlık olduğunu düşünse de bunun arkasında kendilerini risk altında görmelerinin yattığı düşünülüyor. Bu sürecin, mevcut bir pazarın evrimi değil; kendi fırsatlarıyla yepyeni bir pazar yaratılması olarak yorumlanabilmesinin, daha sağlıklı düşüncelere ulaşılabilmesi konusunda önemli olduğu belirtiliyor.

Metin SARAYKÖYLÜ & Muhammed YILMAZ

adbanner