Havacılık Bülteni-216

UÇAKLAR TEK PİLOTLA NE ZAMAN OPERASYONA BAŞLAYACAK?

Dünyanın dört bir yanındaki havayolu şirketleri ve sivil havacılık otoriteleri, uçakların tek pilotla uçmaya başlaması için şartları zorluyor. Tek pilotlu uçuşların, sektörel bir standart haline getirilmesi için aralarında Almanya, İngiltere ve Yeni Zelanda’nın da bulunduğu 40’tan fazla ülke, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü – ICAO’ya gerekli başvuruyu yaptı.

Kokpitte tek pilotlu sistem, havayollarının yaşadığı mürettebat sıkıntısını azaltmasının yanı sıra; maliyetleri de ciddi şekilde düşürebilir. Ancak, yetkinin tek kişinin eline bırakılmasını rahatsız edici bulanların sayısı da oldukça fazla.

Planlanan değişiklikler birçok zorluğu beraberinde getiriyor. Kokpitte yalnız başına görev yapan pilotun herhangi bir sorun yaşaması durumunda nasıl bir senaryo ile karşılaşılacağı henüz belli değil. Otomasyon sistemleri, teknolojik gelişmeler ve yerden müdahale gibi ihtimallerin, kokpitte halihazırda görev yapan yardımcı pilotların yerini alması gerekecek.

Yolcu uçaklarında tek pilotlu operasyonlar ne zaman başlayacak?

Qantas’ın Airbus A330 filosunda görev yapan, Uluslararası Pilotlar Birliği başkanı Tony Lucas, kokpitte tek başına görev yapan bir pilotun acil durum koşullarında karşılaşacağı zorlukların endişe verici olabileceğini söyleyerek, pilotların bu konuya bakış açısını özetliyor.

Havacılık endüstrisi, onlarca yıldır bu tartışılan noktaya doğru ilerliyor. 1950’lerde, ticari uçak kokpitleri bugüne göre çok daha kalabalıktı. Kaptan ve yardımcı pilot, uçuş mühendisi, navigatör ve radyo operatörü olmak üzere, her uçuşta kokpitte beş kişi yer alıyordu. Ancak bilgisayarlar kokpitteki iki pilot haricindeki diğer üç koltuğun yerini almayı başardı.

Avrupa Birliği Havacılık Emniyeti Ajansı – EASA da ticari uçakların bir pilotla operasyon yapacak hele getirilebilmesi için uçak imalatçıları ile birlikte çalışıyor. 2027’ye kadar bu konuda ciddi ilerleme kat edileceği tahmin ediliyor. EASA yönetimi, solo uçuşla ilgili endişelerin farkında olduklarını ve bunları ele almanın, sürecin bir parçası olduğunu açıkladı. EASA İletişim Başkanı Janet Northcote imzalı bir e-postada “Uçakların kokpitindeki son insan fazlalığını da kaldırıyoruz” şeklinde bir ifade yer alırken; operasyonların en az bugünkü kadar emniyetli olduğundan emin olana kadar bu sisteme geçilmeyeceği de açık şekilde belirtildi.

AB’nin, ICAO’ya tek pilotlu operasyonlara onay vermek için sunduğu en önemli koşul, uçuş emniyeti açısından yapılan tüm kontrollerin, en az iki kişinin yaptığı kadar sorunsuz olmasının sağlanabilmesi.

Sektör uzmanları, bu konunun uygulanabilir olmasının önündeki psikolojik engellerin, teknolojik engellerden daha büyük olduğu görüşünde. Tek pilotlu operasyonlar için gerekli teknoloji şu an elimizde var. Uygulamanın hayata geçirilebilmesi, hem otoritelerin hem de yolcuların kendilerini rahat hissetmesine bağlı.

Tek pilotlu operasyonlara geçiş sürecinde ilk adım, kalkış ve iniş haricinde, uçak seyir halindeyken, solo pilot uygulamasına izin vermek olacak. Bu adım ile kokpitteki pilotlardan biri uçağı kontrol ederken, diğeri dinlenecek. Rotasyonlu molalar ile iki kişilik kokpit ekibi, fazladan bir pilotun yardımı ve masrafı olmadan, daha uzun rotalarda uçağı uçurabilecek.

Bu konuda çalışma yapan bilim insanlarına göre uçuş, kokpitteki bir pilotun minimum gözetimi ile tamamen otomatik hale getirilebilir. Sistem, pilotun herhangi bir nedenle sorun yaşayıp yaşamadığını tespit edebilir ve böylesi bir durumda, uçağı önceden belirlenen bir yeden meydana otonom şekilde indirebilir. Ancak yine de bu uçuşların başlamasının 2030 öncesi pek olası olmadığı düşünülüyor.

Pilotlar ve bağlı oldukları meslek örgütleri, hiçbir şeyin, uçuş emniyetini, kokpitte fiziksel olarak bulunan, dinlenmiş, sağlıklı, kalifiye, iyi eğitimli bir pilottan daha güçlü hale getiremeyeceği görüşünde.

Onlara göre, kokpitte iki pilota sahip olmanın önemi, 15 Ocak 2009’da US Airways uçağının New York’tan kalkıştan kısa bir süre sonra bir kaz sürüsüne çarpması ve her iki motorunu da kaybettiği olay ile bir kez daha anlaşıldı. Kaptan Chesley Sullenberger ve ikinci pilot Jeffrey Skiles, Airbus A320’yi Hudson Nehri’ne indirmeyi başardı. Kimsenin yaşamını kaybetmediği bu olay, Hudson Mucize’si olarak anılıyor.

Yolcuların deneyimlerine odaklanan New York merkezli havacılık derneği Apex’in CEO’su Joe Leader, yolcuların, kokpitte iki pilotu kesinlikle görmek istediğini söylüyor. 

Avrupalı imalatçı Airbus da uçaklarının daha az sayıda mürettebat ile nasıl uçurulabileceği üzerinde çalıştıklarını açıkladı. Şimdilik, uzun mesafeli uçuşlarda üç pilot yerine, iki pilotun emniyetli bir şekilde operasyonu gerçekleştirebileceğini görmek için havayolları ve otoritelerle işbirliği yaptıkları belirtildi.

Mart ayında ölümlü bir kaza yaşayan China Eastern Havayolları da dahil olmak üzere pek çok havayolu ise tek pilotlu uçuşları araştırıyor. Şanghay merkezli havayolunda görev yapan bir pilot, geçtiğimiz aylarda, kalkış ve iniş görevlerinin bir yer istasyonunun yardımıyla nasıl otomatikleştirilebileceğini değerlendiren bir araştırma makalesi yazmıştı.

MİLLİ MUHARİP UÇAK MONTAJ HATTINA GİRDİ!

Türk havacılık ve savunma sanayii sektörünün en büyük projesi olan Milli Muharip Uçak’ta yeni bir kritik eşik geçildi. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii TUSAŞ tarafından geliştirilen Milli Muharip Uçak’ın ilk prototipi, düzenlenen törenle son montaj hattına alındı. 

Parçaları birleştirilmeye başlanılan prototipin, çok kısa süre içerisinde kendi iniş takımlarının üzerinde duracağı tahmin ediliyor. Üretimi tamamlanacak prototipin, 18 Mart 2023’te motorları çalışır biçimde hangardan çıkış yapması ve yer testlerine başlaması planlanıyor. MMU Blok 0’ın ilk uçuşunun 2026 yılı sonunda gerçekleştirilmesi hedefleniyor.

Milli Muharip Uçak son montaj hattına girdi

Milli Muharip Uçak, iki adet F110 motorundan güç alacak. Milli Muharip Uçak için düşük kızılötesi ize sahip özgün bir motor geliştirilmesi hedefleniyor.

TUSAŞ tarafından 3 adet MMU Blok 0 ve 1 adet de MMU Blok I prototipinin üretileceği biliniyor. TUSAŞ tarafından tedarik edilmesi planlanan 10 adet F110 motorunun 8 adedi bu prototiplerde kullanılacak; kalan 2 motor ise yedek amaçlı bekletilecek.

TUSAŞ, 2026 sonuna kadar 3 adet MMU Blok 0 prototipinin üretimini tamamlamayı planlıyor. 2029 yılından itibaren ise MMU Blok I konfigürasyonun üretim faaliyetlerinin başlaması ve 10 adet MMU Blok I uçağın, Türk Hava Kuvvetleri’ne teslim edilmesi hedefleniyor.

UNITED YOLCULARI MERKEZE eVTOL İLE TAŞIYACAK!

ABD’li havayolu United, uçak üreticisi Archer Aviation ile yaptığı ortaklık kapsamında, elektrikli dikey kalkış ve iniş (eVTOL) hizmeti için kullanmayı planladığı Midnight isimli uçağı tanıttı. Dört yolcu ve bir pilot taşıyacak olan uçak, aynı zamanda helikopterlere düşük gürültülü, sürdürülebilir ve güvenli bir alternatif sağlamayacak yenilikçi bir teknolojiye sahip.

Sektörün kurallarını değiştirmesi beklenen Midnight, özellikle büyük şehirlerde gezginlere kolaylık sağlayacak. Yaklaşık 10 dakika içinde tamamen şarj olan uçağın, saatte 240 km hıza ulaşabileceği ve 32 km menzil içinde, arka arkaya kısa mesafeli yolculuklar için optimize edildiği açıklandı.

2000 ft irtifaya tırmanabilme özelliğine sahip uçağın yer seviyesindeki gürültü seviyesi ise bir helikopterden neredeyse 1.000 kat daha düşük ve yaklaşık 45 desibel olarak ölçülüyor. Midnight, gücünü bir büyük rotor yerine 12 küçük pervanenin dönüşünden elde ettiği için, çok daha düşük gürültü seviyeleri sunabiliyor.

Archer Aviation Midnight eVTOL

United ve Archer, New York’ta ilk ticari eVTOL operasyonlarını başlatacak. Midnight, Newark Liberty Havalimanı (EWR) ile New York City’deki Downtown Manhattan Heliport arasında uçuşlar yapacak. Böylece yolcuları büyük bir havalimanından alıp, doğrudan şehir merkezine getirecek. Bu uçuşlar, New York Metropolitan Bölgesi genelinde bir Kentsel Hava Hareketliliği (UAM) ağı başlatmaya yönelik daha geniş planının bir parçası olacak.

Bahsedilen rotada Midnight ile yolculuğun 10 dakikadan az süreceği tahmin ediliyor. Arabayla benzer bir yolculuk, trafiğin yoğun olduğu saatlerde bir saatten fazla sürebiliyor.

Elektrikli hava taksiler faaliyete geçtiğinde, United, yolcularının havalimanına gidiş gelişleri sırasında konfor, rahatlık ve verimlilik deneyimleri temelden değişmiş olacak. Midnight ile New York’tan Newark’a gerçekleştirilecek uçuş rotası, zaman kaybını önemli ölçüde azaltacağı gibi, gürültüsüz, karbondan arındırılmış ve emniyetli bir uçuş vadediyor.

Archer, kentsel hava hareketliliği ağını ABD’deki çeşitli eyaletlerde genişletmeyi planlıyor. Midnight için FAA’den uçuşa elverişlilik sertifikasının 2024 sonunda alınması ve şehir içi uçuş hizmetlerinin 2025’te başlatılabilmesi planlanıyor.

BOEING ÜRETİMDEKİ ROBOTLARIN YERİNE TEKNİSYENLERE DÖNÜŞ YAPIYOR!

ABD’li imalatçı Boeing’in, 777 uçaklarının üretim hattında son dört yıldır kullandığı robotik teknolojinin yerine, yeniden teknisyenler görev yapmaya başladı. Uçakların üretim sürecinde artık daha fazla insan görev yapacak.

Uçakların üretim hattında robotlar, motorl imalatı için klasik bir role sahip. Ayrıca uçak gövdelerinde delme, boyama gibi farklı görevleri gerçekleştirmek için de robotlar kullanılıyor.

Uçakların yapısal parçaları üzerinde delik açmak, havacılık endüstrisinde robotların en kapsamlı kullanım alanı olarak öne çıkıyor. Manuel delme süreci birkaç hamlede gerçekleştirilebilirken, robotlar bu işi tek seferde yapabiliyor. Robotlar, tek hamlede istenen ölçülerde deliği sorunsuzca oluşturabiliyor. 

777X üretiminde robotların yerine teknisyen dönemi

Boeing’in 777 ve 777X uçaklarının dış gövde imalatında dik tutulan metal panelleri hassas bir şekilde delmek ve birbirine tutturmak için senkronize çalışan robotlar kullanılıyordu. Otonom sistem, 787’nin üretim hattı için geliştirildi ve uçak gövdelerine yaklaşık 60 bin perçin yerleştirmek zorunda olan teknisyenlerin yerini aldı. Her ne kadar, robotlar işlerini iyi yaptıklarını kanıtlamış olsa da Boeing üretimde yeniden insan dokunuşunu tercih etmeye başladı. 

Boeing bu karara gerekçe olarak ekip çalışmasını gösteriyor. Gövde panellerinin içinde ve dışında çalışan robotların senkronize hareket etmekte zorlandığını söyleyen Boeing yetkilileri, insanların makinelerdeki uyumsuzlukları düzeltmesi gerektiği için üretimde gecikmelere neden olduğu açıklandı.

Boeing, robotları üretim hattının bu bölümünden çıkarma ve bunun yerine insanları geri getirme kararı aldı. Yine de Boeing, bu projeyi tamamen bir başarısızlık olarak algılamıyor. Kurulması yıllar alan sistemin, bu tür bir teknolojiye ilk derin dalış olması ve otomasyon için nasıl tasarım yapılacağını öğretmiş olması nedeniyle, ciddi bir kazanım olarak yorumlanıyor.

777 ve 777X’in gövde panelleri için robot teknolojisi aşamalı olarak kaldırılmış olsa da robotlar, uçak kanatlarının üretiminde kullanılmaya devam ediyor. Ayrıca Boeing’in Everett fabrikasında, dev uçak parçalarının taşınması başta olmak üzere birçok farklı alanda, robotlar önemli bir rol üstlenmeye devam edecek.

İKLİM AKTİVİSTLERİ BRANDENBURG HAVALİMANI’NI KAPATTI!

Almanya’nın başkenti Berlin Brandenburg Havalimanı’nı çevreleyen çitleri aşarak aprona giren iklim aktivistleri, uçuşların yaklaşık 2 saat durdurulmasına neden oldu. Kendilerine Son Kuşak anlamına gelen Letzte Generation ismini veren iklim aktivistleri, Brandenburg Havalimanı pistine hem kuzey hem de güney bölgelerinden giriş yaptı. Uçuş trafiğine kapatılan pistler nedeniyle, havalimanından kalkışlar iptal edilirken; inecek uçaklar ise çevredeki Leipzig ve Dresden havalimanlarına yönlendirilmek zorunda kaldı. 

Halkın hava yoluyla seyahat etmeyi; hükümetin de havacılık sektörünü sübvanse etmeyi bırakmasını istedikleri için apron ve pistlere giren göstericiler, pankart açıp sloganlar attı ve ellerini yere yapıştırdı. Bazıları da bisikletleriyle apronu işgal etti. Protesto gösterilerine katılan çok sayıda aktivistin gözaltına alınmasının ardından, havalimanında uçuşlar yeniden başladı.

İklim aktivistleri, Berlin Brandenburg Havalimanı’nı uçuşlara kapattı!

İklim değişikliğine dikkat çekmek amacıyla, ülkenin çeşitli kentlerinde ellerini caddelere yapıştırarak trafikte araç kuyruklarının oluşmasına neden olan aktivistler son dönemde müzelerde sergilenen eserlere ellerini yapıştırmak, 110 milyon Dolar’a satılan bir Monet tablosuna domates çorbası ve patates püresi fırlatmak gibi eylemlerle de gündeme geldi. Aynı grup kısa süre önce bir Beethoven konserinin de yarıda kesilmesine neden olmuştu.

Uzmanlar, aktivistlerin Berlin Havalimanı’nı kapatarak, aslında toplam emisyonları artırdığı görüşünde. Çünkü havalimanındaki karmaşa nedeniyle uçaklar havada bekleme yapmak ve başka meydanlara gitmek zorunda kaldı ve bu esnada havada geçirdikleri süreyi uzatarak, daha fazla zararlı gaz emisyonu üretti. Dolayısıyla aktivistler, eylemleri ile engellemeyi amaçladıkları sorunun daha da büyümesine neden oldu.

adbanner