Uçakta Oksijen Maskesinin Bilinmeyenleri

“…Kabin basıncında bir değişiklik olursa başınızın üzerindeki kapaklar otomatik olarak açılacak, oksijen maskeleri ortaya çıkacaktır. En yakın maskeyi kendinize çekiniz; ağız ve burnunuzu içine alacak şekilde yüzünüze yerleştiriniz…”

Uçaktaki oksijen maskeleri ve sisteme ait bildiğimiz tek şey, her uçuş öncesi, güvenlik brifinginde duyduğumuz yukarıdaki anons.

Ancak tehlike anları ile yüzleştiğimizde bu anons ile örtüşmeyen çok ciddi yanlışlar yapabiliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Southwest Havayolları’nın uçağında meydana gelen trajik olay sonrası ortaya çıkan görüntüler; maskeyi kullanmak konusunda ne kadar bilinçsiz olduğumuzu ortaya koymak için yeterli oldu.


İlgili Haber | Uçakta Camdan Fırlayan Yolcunun Öyküsü


Oksijen Maskesi Nasıl Çalışıyor?

Teorik olarak; oksijen maskeleri uçakta yolcu güvenliği için var. Daha spesifik olarak söylemek gerekirse varlığı, kabin basıncına dayanıyor. Yüksek irtifalardaki hava incedir ve oksijen seviyesi oldukça düşüktür. Bu nedenle uçaklarda kabin basıncını 5.000-8.000 feet yüksekliğe eşit bir seviyede tutmak için akıllı sistemler bulunuyor. Yani aslında uçağın içinde otururken Mexico City veya Bogota’yı ziyaret ediyor gibiyiz.

Kabinde meydana gelebilecek basınç kaybı durumu, potansiyel bir tehlikedir. Eğer aniden meydana gelirse ortaya çıkan durumlar uçağa ve yolculara zarar verir. Basınç kaybı yani dekompresyonların büyük bir çoğunluğu patlama etkisi oluşturmaz ve mürettebatın üstesinden gelmesi kolaydır.

Seyir esnasında, kabin basıncı belli bir eşiğin altına düşerse, maskeler uçağın  tavanından düşer. Böyle bir durumda en yakın maskeyi kendinize çekip ağız ve burnunuzu içine alacak şekilde başınızdan geçirin ve normal nefes alış verişinize devam edin. Böyle bir durumda pilotlar bir kaç dakika içinde insanların rahat nefes alıp verebilecekleri yükseklik olan 10 bin feet seviyelerine uçağı indirir.

Eğer Himalayalar üzerinde uçuyorken basınç düşüşü yaşanırsa ve 10.000 feete iniş yapmak mümkün olmazsa?

Böyle durumlarda, pilotlar, kademeli olarak daha önceden belirlenmiş olan basınçlandırma rotalarını izlerler. Yani dağların üzerinden bile, maskelerden gelen oksijen tükenmeden önce her zaman güvenli bir irtifaya ulaşma fırsatı vardır.

Maskeyi takmazsak ne olur?

Eğer kabinde basınç kaybı meydana gelirse; oksijen eksikliği olarak özetleyebileceğimiz hipoksi durumu oluşur. Bulantı ve baş ağrıları gibi belirtilerle birlikte beyin de bu durumdan hızla etkilenecektir . Aynı zamanda öfori durumu da yaşanır.

Airbus’a göre, uçak 40.000 feet irtifada basınç kaybederse, uçaktaki yolcular ek oksijen olmaksızın 18 saniyede “yararlı bilinçlerini” kaybederler. Öfori sona erdiğinde, ortaya çıkan hipoksi, yolcuları bilinçsiz hale getirir ve beyin hasarına veya ölüme neden olabilir. Yani maskeyi takmamak gibi bir durum söz konusu değil.

Oksijen Maskesi ile İlgili Bilmemiz Gereken İlginç Şeyler:

  • Uçaklarda oksijen maskelerine sınırsız Oksijen pompalayan bir sistem yok. Maskeler size yalnızca 15 dakika Oksijen sağlar.
  • Maskeyi yüzünüze yerleştirdiğinizde, karşılaştığınız hava direkt oksijen değildir. Çünkü tanklarda, 1 Baryum atomu ve 2 Oksijen atomundan oluşan Baryum Peroksit var.
  • Kimyasal bir kokteyl olan Baryum Peroksit, havai fişeklerde kullanılan bir bileşen.
  • Oksijen maskeleri açıldığında, kimyasal karışım ısınır, Oksijen atomları Baryum atomlarından ayrılır ve maske aracılığı ile ciğerlerimize gider. Bileşimdeki Baryum, vücut için herhangi bir tehlike arz etmez.
  • Uçaklardaki tanklarda, saf oksijen depolamak oldukça tehlikelidir ve ciddi patlama riski oluşturur. En güvenli oksijen depolama şekli, Baryum Peroksit’tir.
  • Maskeyi taktığınızda torbanın şişmesini beklemeyin. Oksijen sabit bir akışla sağlanıyor. Torbanın doluluk durumu, kişinin solunum hızına bağlı. Solunum çok hızlıysa, hava daha hızlı bir şekilde solunur ve böylece torba daha az şişer. Tüm havayı içinize sağlam bir şekilde çekmezseniz; havanın bir kısmı torbada kalır ve torbayı şişirir.
adbanner