GettyImages-671152742

Yolu Olmayan Hollanda Köyü: Giethoorn

Hollandalıların arabalar ile olan ilişkileri çok iyi aslında. Sürücüsü olmayan araçların katıldığı araba yarışlarına öncülük ediyorlar mesela. 2030 yılına kadar tüm yeni otomobilleri emisyonsuz hale getirmeyi planlayan ileri görüşlü insanların ülkesi diyebiliriz onlar için. Hatta dünyanın ilk biyolojik olarak parçalanabilir otomobilini bile geliştirdiler.

Bütün bunlara rağmen Hollanda belki dünyanın en iyi araba kültürüne sahip ülke değil. Bu küçük ve nüfusu yoğun ülkede, toplu taşıma seçenekleri gayet iyi durumda ve ülke bisiklet meraklıları ile dolu. Örneğin başkent Amsterdam’da nüfustan daha fazla bisiklet var. Bu nedenle ülkede kişi başına 0.52 araç düşüyor. Bu ortalama ile çoğu AB ülkesinin altındalar.

Öyle bir antika Hollanda köyü var ki, o köyde hiç araba yok. Hatta yol da yok. Bu köyde sokak ve caddelerin yerini, nehir ve kanallar almış. Köydeki bisiklet yolu da çok sonra yapılmış.

Masalsı köy Giethoorn’un adı ‘Goat Horn’ yani keçiboynuzundan geliyor. Ortaçağ’da köyün kurucuları, 10. yüzyıldan kalma bir taşkının kalıntıları olarak, çamura gömülmüş binlerce keçiboynuzu bulmuşlar burada.

Nüfusu 2.600 kişi olan şirin köy, Amsterdam’ın kuzeydoğusunda. Başkentten yaklaşık 90 dakikalık karayolu mesafesindeki Overijssel şehrinin sınırında yer alıyor. Giethoorn köyünün içine ise sadece tekneyle erişilebiliyor.

“Hollanda’nın Venedik’i” olarak da adlandırılan köy, kanal kenarındaki evleri, lokantaları, otelleri ve müzeleri birbirine bağlayan 55 milden daha uzun kano parkuruna sahip. Kanalların üzerindeki 180’den fazla ahşap kemer köprüde yayalara ve bisikletlilere izin veriliyor. Bu köprülerin  toplam uzunluğu da 90 kilometreyi buluyor. Köydeki birçok eve, sadece tekneyle erişilebiliyor; bu nedenle posta dağıtımı bile botla yapılıyor. Köydeki kanallarda karşılaşacağınız tek trafik, koyunlarını otlatmaya götüren köylülerin bindiği botlar olabiliyor.

Popüler Hollanda filmi Fanfare, 1958 yılında bu köyde çekilmiş. Sanki bu köy, filmin canlı, hareketli, dost canlısı, sıcak ruhunu yansıtmak ve yaşatmak için kurulmuş gibi. Evlerin çok geniş bahçeleri var. Her birinden sarı, beyaz, pembe laleler fışkırıyor. Kanaldan tekneleriyle geçen herkes, mutlaka komşularına el sallayıp, selam veriyor. Bu anlamıyla köy adeta masallardan fırlamış bir şirinler köyünü andırıyor.

Giethoorn’un sakin kanalları ve şirin evleri dünyaca ünlü. Her yıl 200 bin Çinli turist bu köyü ziyaret ediyor. Bu sayı yerel halkın 75 katı. Bu popularitesi köye ilginç bir özellik kazandırmış. 2015 yılında, yapılan lobi çalışması ile, Giethoorn’u Monopoli oyununun uluslararası versiyonuna eklenmesi amaçlanmış. Binlerce Çinli’nin yüzlerce defa kullandığı oylar sayesinde Giethoorn, Londra, New York ve Tokyo gibi dünya metropollerinin yanında oyundaki yerini almış.

Arabaların şehir dışında park etmek zorunda kalması nedeniyle, Giethoorn’a gelen ziyaretçiler, genellikle turistik yerleri keşfetmek için bir kano veya motorlu tekne kiralıyor. Ama bunlar gürültülü eski tip dıştan takma motorlar değil. Fısıltı sesiyle çalışan elektrikli motorlara sahip güçlü botlar. Bu yüzden, Giethoorn’un pastoral kanallarında gezerken duyabileceğiniz tek ses ördeklerin sesi oluyor.

adbanner