Size, bugün uçakla yaptığımız seyahatler 20 yıl öncesine göre daha uzun sürüyor desem bana gülersiniz sanırım. Oysa bu bilimsel bir gerçek. Teknoloji ilerliyor, uçaklar gelişiyor, havalimanları büyüyor ama biz aynı mesafeyi eskiye göre daha uzun sürede uçuyoruz. Uçmak asla eskisi gibi değil… Nasıl mı?
Örneği New York-Houston rotasından verelim. 1973 yılında 2 saat 37 dakikada kat edilen bu rota; bundan 44 yıl sonra yani bugünlerde 3 saat 50 dakika sürüyor. Aradaki yaklaşık 73 dakikalık fark oldukça dikkat çekici. Peki ama bu durumun sebebi ne?
Birkaç temel faktörün bu durumun oluşmasında rol aldığını söylemek gerek. Hem havalimanlarında hem de gökyüzündeki yoğunluk artışı, bu faktörler arasında en önemlisi. Uçaklar ve gerçekleştirecekleri operasyonlar, havalimanlarında oluşan trafik ve buna bağlı ortaya çıkan bekleme süreleri ile beraber; gökyüzündeki hava trafiğinin de ciddi boyutta artmış olmasından olumsuz etkileniyor. Yani uçuşlara eskisinden daha fazla zaman ayırdığımızdan şüpheleniyorsanız, haklısınız demektir.
50 yıl ve daha önceki şartlara göre tasarlanmış havalimanları, havacılığın büyümesindeki hıza birkaç beden küçük gelince yani bu büyümeyi kaldıramayınca hem havada hem de yerde çeşitli tıkanıklıklar oluştu. Havalimanları tasarlanırken o günün şartlarındaki uçuş trafiği, iniş kalkış sayısı göz önünde bulundurulurken aynı zamanda gelecek tahminleri de göz önünde bulunduruluyor olsa da sektörün gelişimi olağanüstü boyutta olunca ister istemez havalimanları yetersiz kalıyor.
UÇUŞ NE ZAMAN BAŞLAR, NE ZAMAN BİTER?
Uçuş süresi, zamanında kalkış gibi havacılıkta daima konuştuğumuz bazı kavramlar aslında tam olarak olaya hangi noktadan bakmamız gerektiğini bilmediğimiz konular. Zira uçağın kapıları kapandığı anda uçuşun başladığı kabul edilirse; pist başında diğer uçakların kalkmasını bekleyen uçak için, yerde kalkış beklerken ve taksi sırasında geçirdiği zaman da uçuş süresine dahil edilmiş oluyor. Böylesi bir durumda da yoğun bir havalimanından kalkışı epey vakit alan uçak için o hattın uçuş süresi uzamış gibi görünüyor.
EKONOMİYLE İLGİLİ
Tahmin edileceği üzere ekonomik kaygılar da uçuş sürelerinde yaşanan değişimin en önemli sebeplerinden. Havayolları uçuşlarında hızlarını bir miktar azaltarak milyonlarca dolar tasarruf elde ediyor. Küçük bir örnek vermek gerekirse 2002-2012 yılları arasında petrolün galon fiyatı 0,70 Dolar seviyelerinden 3 Dolar’ın üzerine çıktı. Amerikalı dev havayollarından biri olan Jet Blue, Associated Press’te açıklanan bir rapor doğrultusunda, her uçuşunda hız kesip rotalarında 2 dakikanın altında bir uzatmaya gitti. Bu sayede yılda 13.6 Milyon Dolarlık bir tasaaruf elde ettiğini açıkladı. Northwest Airlines’ın açıkladığı bazı rakamlar da oldukça ilginç. Havayolu Paris-Minneapolis uçuşlarını sadece 8 dakika daha uzatarak 162 galon yakıt tasarrufu ile 535 Dolar’lık bir kazanç elde ettiklerini açıkladı.
Yakıt ekonomisinin önemini daha iyi özetlemek gerekirse; daha hızlı gitmek, yolcu mili başına daha fazla yakıt tüketmek anlamına geliyor. Bu noktada hemen ek bir bilgi verelim Uluslararası Hava Taşımacıları Birliği (IATA) verilerine göre 1 dolarlık yakıt 3.15 kilogram karbondioksit emisyonu anlamına geliyor. Yani çevre temizliği ve gezegenimizin korunması açısından da önemli bir adım hızın kesilmesi.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki dünyaca ünlü MIT’nin Mühendislik Fakültesi’nde 2014 yılında yapılmış bir çalışmanın ardından yayımlanan makale gösteriyor ki; 1960’lı yıllarda Boeing 707 uçakları saatte ortalama 525 knot hızla gidiyordu; bugünün ticari uçaklarının seyir hızları ise ortalama 480 ile 510 knot arasında değişiyor. Yani havayolları biraz frene basmış durumda.
BLOK ZAMANLAR DA ETKİLİ
Bir yolcunun havayoluna dair algısını belirleyen en önemli konulardan biri de zamanında kalkış ve valizini az beklemek. Objektif olarak bakıldığında havayolunun bu konularda belli bir noktaya kadar etkisi olsa da yolcu bu konuda sorunlar yaşanınca direkt olarak havayolunu suçluyor. Havayolu da durumdan daha az zararlı çıkabilmek için rota programlamasını yaparken ekstra blok zamanlar ekleyerek yolcuya duyuruyor. Böylelikle olağanüstü aksama durumları için önceden hazırlıklı olmuş olup yolcunun önemsediği zamanında kalkış-varış performansını (on-time) lekelememiş oluyor.
Muhammed YILMAZ