İnsanoğlunun Ay’a ilk ayak bastığı dönemden bu yana Boeing 747, gökyüzünde aktif olarak uçuyor. Ancak yakın gelecekte bu durum değişecek gibi görünüyor. Üstelik bu değişim sadece 747 ile sınırlı kalmayacak. 4 motorlu yolcu uçakları devri, bir daha açılmamak üzere kapanacak gibi görünüyor.
1970’lerin başında piyasaya sürüldüğünde Boeing 747 bir mucize gibiydi. Aslında bugün de hala öyle. Çeşitli varyantlarında, 600’e kadar yolcu ve mürettebat taşıyabilen uçağın; bugüne kadar dünyanın bir yanından 3.5 milyardan fazla insanı uçurduğu tahmin ediliyor. Ancak, yarım yüzyıldan fazla süredir hizmet veren 747 başta olmak üzere dört motorlu uçakların sahneden çekilme zamanı geldi.
747’lerin lansmanından bu yana, Boeing 1.500’den fazla 747 sattı. Şu an üretilmeyi bekleyen 17 adet 747 siparişi de var. Ancak 747 ve rakibi A380 için pistin sonu göründü.
4 MOTORLU UÇAKLAR YERİNİ TEKNOLOJİYE BIRAKACAK!
Her ne kadar 747’nin sipariş defterinde hala çift rakamlı bir sayı görünüyor olsa da; Boeing’in kafası, Jumbo jetin gelecek planları hakkında soru işaretleriyle dolu. Yaklaşık 5 yıldır Amerikalı imalatçının bizzat kendisi, 747 üretiminin sona ereceği yönündeki spekülasyonları körükledi ve bugün de aynı şekilde davranmaya devam ediyor. 747’nin, 50 yılı aşkın ömrünün ardından ticari yolcu uçağı olarak kullanımının sonuna gelmiş olması normal kabul edilebilir. Asıl anormal olan ise ilk teslimatı 2007’de yapılan rakibi A380’in 2021’in şubat ayında tüm üretiminin durdurulacak olması.
Dünyanın dört bir yanında havayolları, 747’yi filolarından teker teker çıkarıyor. Coronavirüs’ün havacılık endüstrisinde yarattığı olumsuz sonuçlarla; 747’yi emekliye ayırma planlarını geriye çeken havayolları da oldu. 747 için verilen siparişler, son yıllarda istikrarlı bir şekilde azalıyor. Airbus’ın da talebin düşmesi nedeniyle bu kararı aldığını biliyoruz. 4 motorlu Jumbo jetler, havayollarının filolarındaki yerlerini, büyük ölçüde teknolojiye yani yeni nesil çift motorlu uçaklara bırakıyor.
İlgili Haber | Boeing 747’nin Nesli Neden Tükeniyor?
Sektör analistleri, çift motorlu alternatiflerin piyasada egemen olmasının, herkes için faydaları olacağı görüşünde. Bakım maliyetlerinin ciddi şekilde düşmesi ve uçağın bakımını yapmak için ihtiyacınız olan alanın daha küçük olması durumun temel nedeni. Bu iki durum, zincirin her noktasında süreci hızlandırıyor ve 4 motorlu uçakların yerini çift motorlu uçaklara bırakması evrimini meşrulaştırıyor.
Bakım avantajlarına ek olarak, operasyonel maliyetlerin düşürülmesi, daha fazla verimlilik ve ciddi yakıt tasaarufu sunuyor olmaları, havayollarının yeni nesil çift motorlu uçaklar için iştahının kabarmasının en önemli nedenleri arasında.
Bir uçak üreticisinin, herhangi bir model için üretimi devam ettirme veya durdurma kararını sadece havayollarının talepleri belirler. Ancak büyük resme bakmak gerekirse, havayollarının bu talebini belirleyen temel faktörlerin merkezinde ise havalimanları var. Özellikle Avrupa’daki havaalanlarında ortaya çıkan bağlantı ve kapasite sorunları, 4 motorlu uçakların ömrün kısalmasında önemli bir etken.
YENİ NESİL ÇİFT MOTORLU UÇAKLAR NE KAZANDIRACAK?
Yeni nesil çift motorlu uçaklara geçişin, havacılık endüstrisinin bu tür sorunlarının da giderilmesi için önayak olacağı aşikar. Bu sayede ortaya 3 temel sonuç çıkarmak mümkün: daha küçük ve verimli bir uçakla; uçuş frekansınızı artırabilir, uçuş hareketliliği içinde, yerde bekleme sürenizi azaltabilirsiniz ve bunlara bağlı olarak kapasitenizi yukarı çekebilirsiniz.
Kapasite endişesi bir havayolu için en kritik konu. Bir süre sonra bu çok daha büyük baskıya neden olabiliyor. Yeni nesil çift motorlu uçak tasarımlarının artan popülaritesi, havayolları için kapasite krizini aşmanın en önemli yolu gibi görünüyor. Coğrafyadan finansa; havalimanı ayak izlerinden çevresel kaygılara kadar, havayollarında kapasite krizi yaratan çok çeşitli faktör var. Hava trafik yönetimi ve modası geçmiş slot tahsis düzenlemeleri de kapasite krizine katkı sağlayan diğer detaylar.
Daha küçük ve hafif bir uçak, görece küçük bölgesel havaalanları ve büyük aktarma merkezleri arasındaki bağlantıyı hızlandırıp, kolaylaştırıyor. Böylece havayolları, havalimanları arasında hareket kabiliyetini artırabiliyor ve hayati derecede önemli gelir kapısı olabilecek bölgesel havaalanlarını daha önce hiç olmadığı kadar kolay şekilde hem birbirine hem de merkezlere bağlayabiliyor. Çift motorlu yeni nesil yolcu uçakları, tüm bu süreci olumlu bir şekilde besliyor. Havayollarının, sahip olduğu tüm imkanları çok daha verimli bir şekilde kullanabilmesini sağlıyor.
4 MOTORLU PERFORMANS 2 MOTORLA NASIL ALINACAK?
4 motorlu uçaklardan, 2 motorlu uçaklara geçişin, sektörün geneline olumlu bir katkı sağlayacağı düşünülüyor. Mevcut kapasitenin daha iyi kullanılmaya başlandığı her iyileştirme adımı, beraberinde iş dünyasına, yolculara ve havalimanlarına mutlaka başka faydalar getiriyor. Tüm altyapının da verimli hale getirilmesine katkı sunuyor. Meydana gelen avantajlardan biri pist kullanım kapasitesinin artması. Dev uçakların yarattığı kuyruk türbülansının ortadan kalkacak olması nedeniyle, iniş ve kalkış arasındaki daha küçük ayrımlar oluşacak; bu da potansiyel olarak aynı pisti aynı süre içinde çok daha fazla uçağın kullanabilmesi sonucunu doğuracak. Bu hamle bile, çok büyük altyapısal değişiklikler yapılmasına gerek kalmadan kapasiteyi artıracak.
Sürdürülebilirlik perspektifinden bakıldığında da ortaya çıkacak kazanımlar oldukça net. Yeni nesil teknolojilerle donatılmış çift motorlu uçakların sahip olduğu, daha fazla verimlilik ve yakıt ekonomisi özellikleri sayesinde, sektörün çevresel hedeflerine ve 2050’de ulaşılması planlanan sıfır emisyon idealine ulaşması çok daha mümkün hale geliyor. Bu da bu evrimsel sürecin, sektörde yapbozun yararlı bir parçası gibi yorumlanması için yeter de artar.
Çift motorlu uçaklara geçişi hızlandıran bir başka önemli faktör de havacılık regülasyonlarında yapılan değişiklikler. 1980’lerde hayata geçirilen ETOPS kuralı ile havayolları uçuş rotalarını, acil durumlarda en fazla 90 dakika içinde inebilecekleri bir havalimanı yerleştirecek şekilde oluşturuyordu. Motor teknolojileri ilerledikçe, bu düzenlemeler hafifletildi ve çift motorlu uçakların uçabileceği menzil genişletildi.
İki motorun; dört motordan daha verimli ve maliyet açısından uygun olmasına, regülasyondaki bu değişiklik de eklendiğinde, giderek çok daha fazla havayolu bu motorları ve uçak tiplerini kullanmayı tercih etmeye başladı. Bu sayede, daha önce hiç düşünülmeyen rotalar oluşturulabildi. Artık hem havacılık endüstrisi hem de dünya, iklim değişikliği ile mücadele konusunda daha hassas olduğuna göre; daha kısa yol dolayısıyla daha az yakıt tüketimi ve daha çevreci uçuşlara imkan vermesi nedeniyle bu uçakların cazibesinin artmaması imkansızdı.
747 KARGO OLARAK DEVAM EDECEK!
Özetle dört motorlu yolcu uçakları için yolun sonu geldi gibi görünüyor. Sektörde en basit bakış açısıyla bile şu düşünce hakim: Neden iki ile yapabileceğinizi dört ile yapıyoruz? Böylecek işler hem daha basit hem de daha ucuz oluyor. Yarattığı çevresel etki de cabası!
Havayollarının giderek yeni nesil çift motorlu yolcu uçaklarına eğiliminin artacağını anlamak için imalatçıların sipariş defterlerindeki rakamlara bakmak yeterli.
En azından sevindirici bir gelişme ile bitirelim. Gökyüzünün kraliçesi 747’yi bir süre daha gökyüzünde görme şansımız var. Çünkü Boeing, yolcu taşıma ihtimali düşse de 747’nin kargo uçağı olarak hala geleceği olduğuna inanıyor. Ancak A380 için pek bu ihtimal üzerinde durulmuyor. Özetle biz uçak yolcuları, 4 motorlu bir uçakla seyahat etme şansımızı koronavirüsün de yardımıyla her geçen gün biraz daha kaybediyoruz. Umarım tarih sahnesinden silinmeden önce her ikisiyle de uçma şansı yakalayabilirsiniz…