Sizlere daha önce Floransa, Paris ve Kudüs şehirlerine ait, tıp literatürüne de geçmiş olan sendromları anlatmıştık. Kısaca rehine ile rehin alan kişi arasında sempati oluşumu anlamına gelen Stockholm Sendromu da ilk olarak Psikiyatr Nils Bejerot tarafından ortaya atılan psikolojik bir terim. Ortaya çıkış hikayesi ise oldukça ilginç.
23 Ağustos 1973 günü Stockholm’de Jan-Erik Olsson isimli soyguncu, resimde gördüğünüz bankayı basar. İşler sarpa sarınca da 4 banka görevlisini rehin alır.
Soyguncu tarafından 6 gün boyunca rehin tutulan bankada görevli kadınlardan biri, soyguncuya duygusal olarak bağlanır. Serbest kaldığında soyguncuyu savunmakla kalmaz, nişanlısını terk ederek soyguncunun hapisten çıkmasını bekleyip onunla evlenir.
Diğer rehineler de mahkemede soyguncu aleyhinde ifade vermez, hatta savunma ücreti için para bile toplar.
Soyguncu Olsson, olumlu ifadeler sebebiyle 8 yıl hapis cezasını tamamladıktan sonra Tayland’da yaşamını sürdürmeye başlar.
Stockholm Sendromu’nun biribirinden ilginç başka örnekleri de var. 1974 yılında Patty Hearst isimli milyoner kadın bir terörist grup tarafından kaçırıldıktan 2 ay sonra onlarla birlikte bir banka soygunu yaparken yakalandı.
2001 yılında İngiliz gazeteci Yvonne Ridley, Afganistan’da Taliban tarafından kaçırıldı, ilk 11 gün onlarla kavga etti, yemek yemedi. İslâm dinini incelemesi şartıyla serbest bırakıldıktan sonra İslâm dinine ilgi duydu, 2003 yılında da Müslüman oldu.