Havacılık Bülteni-219

KAYIP MALEZYA UÇAĞINI PİLOT KASTEN Mİ DÜŞÜRDÜ?

Madagaskar’da karaya vuran bir uçak parçası, Malezya Havayolları’nın, 8 Mart 2014’te MH370 sayılı Kuala Lumpur-Pekin seferi yaparken ortadan kaybolan, Boeing 777-200’ün sırrını çözmek için ipucu veriyor olabilir.

Kazanın üzerinden geçen yaklaşık dokuz yıllık sürenin ardından, İngiliz mühendis Richard Godfrey ve MH370 ile ilgili araştırmalar yapan Blaine Gibson, 777’nin iniş takımı kapağına ait parçada oluşan hasarın, uçağın kasıtlı olarak düşürüldüğüne dair ipuçlarını doğrulayan ilk somut kanıt olduğunu söylüyor.

Kayıp Malezya uçağına ait parça, MH370’in sırrını çözebilir

Mart 2017’de Fernando Kasırgası’nda, Antsiraka Yarımadası’nın Güney Sahili’nde 80×70 cm ölçülerinde bir uçak parçasıkaraya vurdu. Bunun öneminden habersiz olan Tataly isimli yerel bir balıkçı, bu parçayı eve götürdü ve beş yıl boyunca bahçesinde tuttu. Balıkçının eşi, bu parçayı çamaşır tahtası olarak kullandı.

Kasım ayında Gibson ve bir arkadaşı, parçayı gördü. Hint Okyanusu’nda yüzen ve Malezya uçağına ait olduğu doğrulanmış diğer parçalar ile benzerliği dikkatlerini çekti. Uçağın iniş takımı kapaklarından biri olduğuna inandılar.

Daha detaylı bir inceleme yapıldıktan sonra, parça üzerinde oluşan hasarın, uçak ve içindeki 239 yolcu için korkunç bir sonu işaret ettiği düşünülüyor. Parçanın iç kısımdan paralel şekilde yayılan derin yarıkların, çarpma anında “ciddi bir kuvvet” tarafından oluşturulduğu teorize edildi. Bu da Godfrey ve Gibson’ın, okyanusa çarpma anında “büyük olasılıkla” uçağın iniş takımlarının açık durumda olduğu sonucuna varmalarına yol açtı. Uçak okyanusa çakıldığı anda parçalanan motoruna ait parçaların, kapağa içerden hasar verdiği tahmin ediliyor.

Godfrey, çok hızlı bir şekilde okyanusa çakılmanın ve bu esnada iniş takımlarının açık olmasının, kaza ile ilgili kanıtlarıgizlemeye yönelik açık bir art niyeti gösterdiğini düşünüyor. Bu senaryoyu, uçağın bilinci açık bir pilot tarafından kasıtlı şekilde düşürüldüğü ve uçağın olabildiğince hızlı şekilde batmasını sağlama girişimi olarak yorumluyor. İniş takımlarının açık olmasının, çarpmanın ardından hayatta kalanların uçağı tahliye edebilmeleri için ihtiyacı olan süreyi de azaltıyor. Yani iki uzman, yaşanan olayın, uçağın mümkün olduğu kadar çok parçaya ayrılmasını sağlamak için tasarlanan yüksek hızlı bir dalış olduğu fikrini savunuyor.

Kayıp Malezya uçağının iniş takımı kapağı bulundu

Godfrey ve Gibson’ın raporu, uçağın Hint Okyanusu’na pilot Zaharie Ahmad Shah veya başka bir bilinmeyen kişi tarafından kasıtlı olarak düşürüldüğü şeklindeki teoriyi destekliyor. 

Malezya Havayolları’na ait 777, trajik bir şekilde ortadan kaybolduktan sonra, arkasında bıraktığı gizemi çözme umuduyla, dünya çapında birçok araştırmacı, gazeteci ve profesyonel kurtarma görevlisi kolları sıvadı.

2016 yılında, Tanzanya’nın Pemba Adası açıklarında, uçağın sağ kanadındaki flap bulundu ve bu uçağa ait olduğu doğrulandı. Yapılan çalışmalar sonunda, flapların, kontrollü bir suya iniş prosedüründe olması gereken pozisyonda olmadığı ortaya çıktı.

Uzmanlar, pilotların suya acil iniş durumları için, daha düşük hızlarda ve kontrollü bir iniş sağlamak üzere uçağın iniş takımlarını toplamak ve flap kapatmak üzere eğitildiklerini söylüyor. Yani buradaki senaryonun tam aksi şekilde.

Uçak kaybolduktan iki yılı aşkın süre sonra, Malezya polisine ait bir belge, New York Magazine tarafından yayınlanmıştı. Buna göre, pilot Shah, olaydan birkaç hafta önce, bir simülasyon üzerinde, Güney Hint Okyanusu’nda biten bir uçuş yapmıştı. 

Pilot intihar teorisi, 2020’de Avustralya Başbakanı Tony Abbot tarafından daha da körüklendi. Abbot, verdiği bir röportajda Malezya hükümetinin en üst kademelerinin, kazanın gerçekleştiği andan itibaren, Shah’ın suçlu olduğundan şüphelendiklerini iddia etmişti. Abbot, uçağın ortadan kaybolmasının neredeyse kesin bir şekilde, kasıtlı bir eylem sonucu gerçekleştiğinin anlaşıldığını iddia etmesine rağmen, doğrudan isim vermeyi sürekli reddetti.

Şüpheli pilot Shah’ın ailesi de onun akıl hastası olduğu veya kişisel problemler yaşadığı şeklindeki iddiaları sürekli olarak çürüttü. Shah’ın, Boeing ve Malaysia Havayolları’nın suçlamadan kaçırmak için “günah keçisi” ilan edildiğini savundu.

Uçağın ortadan kaybolduğu günden bu yana, uçaktaki yolcuların aileleri ve yakınları, Malezya Havayolları ve hükümetten bilgi almak için savaşıyor.

1998’de Swissair Flight 111’inkine benzer bir yangından; uçağın Diego Garcia’daki bir ABD askeri üssüne indiğine dair tuhaf iddiaya kadar, bu konuyla ilgili birçok farklı açıklama ve teroi ortaya atıldı.

Hint Okyanusu’ndaki kapsamlı arama çalışmalarına rağmen, uçak henüz bulunamadı. 2018’de hükümet destekli çalışmalar resmi olarak sona erdikten sonra; Austin merkezli Ocean Infinity, arama kurtarma çalışmalarını kendi başına devraldı, ancak birkaç ay sonra bundan vazgeçildi. Ocean Infinity CEO’su Oliver Plunket, yeni bir arama çalışmasının, 2023 veya 2024’te başlatılabileceğini söyledi.

Balıkçının evinde bulunan hasarlı iniş takımı kapağı ile birlikte, Madagaskar’da yetkililere teslim edilen Malezya Havayolları’na ait olduğu kanıtlanan parça sayısı 19’a yükselmiş oldu.

A321XLR 13 SAATLİK TEST UÇUŞUNU YAPTI!

Avrupalı uçak üreticisi Airbus, A320neo ailesinin uzun menzilli uçuşlar için geliştirdiği en yeni versiyonu A321XLR uçağının test uçuşunu başarıyla tamamladı. Test uçuşunda 13 saatten fazla süre havada kalan uçağın, olağanüstü yakıt verimliliği gösterdiği açıklandı.

A321XLR, test uçuşunda, 13 saat havada kaldı

Fransa’nın Toulouse şehrindeki Airbus tesislerinden havalanan uçak, İngiltere ve İrlanda’ya doğru geniş bir daire çizdi. Daha sonra güneye dönüp Berlin, Prag, Roma ve Oslo üzerinde uçuşuna devam etti. Sicilya’ya yaklaşıp Sardinya’yı geçen uçak, kalkıştan 13 saat 15 dakika sonra, kalkış yaptığı Toulouse şehrine döndü ve teker koydu.

Bu tarihi test uçuşunun bir parçası olarak pilotlar, Biskay Körfezi üzerinde, gökyüzüne ‘XLR’ yazan bir rotayı takip etti.

Test uçuşunda Airbus, CFM International Leap-1A motorlarından güç alan A321XLR’nin bir prototipini (F-WXLR) kullandı. Uçak piyasaya sürüldüğünde, havayollarının filolarındaki mevcut tek koridorlu uçaklarla operasyon yapamadıkları, yeni uzun menzilli rotaları, uçuş ağlarına ekleyebilmelerini amaçlıyor. Bu yüzden Airbus A321XLR, geleceğin uçağı olarak lanse ediliyor. 

Airbus, projenin duyurulduğu 2019’dan bu yana uçağı geliştirmek için çalışıyor. XLR, aslında daha uzak noktalara uçmak için tasarlanan bir Airbus A321neo. Airbus, uzun menzil anlamına gelen ve daha uzak noktalara uçması amaçlanan A321LR’yi çoktan üretti. Ancak, ekstra uzun menzil anlamına gelen XLR, daha da uzak mesafelere uçabilecek.

A321XLR, test uçuşunda, Biskay Körfezi üzerinde, gökyüzünde ‘XLR’ oluşturan bir rotayı takip etti.

Airbus, A321XLR’nin teslimatlarına 2024 yılında başlamayı hedefliyor. 8700 km menzile sahip A321XLR, tek sınıflı kabin konfigürasyonunda 215 yolcuyu ağırlayabilecek. Bu menzil, diğer dar gövdeli uçaklara göre çok daha uzun. Normal Airbus A321neo’nun maksimum menzili 6000 km. Aynı segmentteki Boeing 737 MAX 8’in maksimum menzili ise 6570 km. Bu yüzden yüksek kapasiteli, uzun menzilli A321XLR, 737 ve A320 gibi dar gövdeli uçak sınıfından çıkarak, Boeing 757’nin rakibi pozisyonuna geliyor.

Uçak şimdiye kadar American Airlines, United Airlines, Air Canada ve Qantas gibi dünyanın önde gelen havayolları da dahil olmak üzere 22 farklı müşteriden 500’den fazla siparişi aldı.

GEZEGENLERİ GÖZETLEYEN JUMBO JET SOFIA SON UÇUŞUNU YAPTI!

Dünyanın en büyük uçan gözlemevini taşıyan ikonik Boeing 747SP son uçuşunu yaptı. NASA’nın Kızılötesi Astronomi için Stratosferik Gözlemevi yani kısa adıyla SOFIA isimli misyonu kapsamında görev yapan Boeing 747SP emekliye ayrıldıktan sonra, NASA’nın California’nın Palmdale şehrindeki Armstrong Uçuş Araştırma Merkezi’nden son kez kalkış yaptı. Tucson’daki Davis-Monthan Hava Kuvvetleri Üssü’ne inen uçak, son ikametgahı olan Arizona’daki Pima Hava ve Uzay Müzesi’ne ulaştı.

Dünyanın en büyük uçan gözlemevini taşıyan ikonik Boeing 747SP son uçuşunu yaptı.

Astrofizik alanına sayısız ve çok önemli katkılarda bulunan SOFIA uçağı, yansıtıcı bir teleskop taşımak üzere modifiye edilmiş özel bir Boeing 747’ydi. 1977-1986 yılları arasında Clipper Lindbergh ismiyle, Pan Am Havayolları filosunda yolcu uçağı olarak hizmet verdi. Ardından United Havayolları için uçtu. NASA tarafından 1997’de satın alınan uçak, 17.000 kilogram ağırlığında, 2,5 metrelik dev bir teleskopu taşıyacak şekilde modifiye edildi. Teleskop, NASA’nın SOFIA görevindeki ortağı Alman Uzay Ajansı DLR tarafından sağlandı.

Geliştirilen mühendislik inovasyonları ile teleskopun gökyüzünü gözlemlemesine izin verebilmek için uçağın yan tarafına büyük bir kapı entegre edildi. Bu kapı, bir uçakta şimdiye kadar oluşturulan en büyük açıklık olarak kayıtlara geçti. Kapı açıkken, uçağın tüm irtifalarda ve hızlarda uçabilmesi için onay alındı. Teleskopun uçuş sırasındaki kararlılığı, yaklaşık 20 km uzaktan bir lazer işaretleyicisini, bozuk para üzerinde sabit tutmaya eşdeğer olarak özetleniyor.

Eşsiz kurulum, SOFIA’nın atmosferdeki suyun %99,9’unun üzerinde uçmasına izin verdi ve bu, molekül araştırmaları için çok önemliydi. 2014 yılında operasyonel kapasiteye ulaştıktan sonra SOFIA, yıldızların nasıl oluştuğunu gözlemlemek için dünyanın dört bir yanında görevlerde bulundu. Teleskop ile Ay’dan, Venüs, Plüton gibi gezegenlerden, yıldızlardan, yıldız oluşum bölgelerinden ve yakındaki galaksilerden gelen kızılötesi ışık gözlemlendi. Evrende ortaya çıktığına inanılan ilk molekül türü olan helyum hidritin ilk tespitini yapmaktan da bu teleskop sorumluydu. 

NASA’nın SOFIA misyonu, evrendeki bilinmeyenle ilgili keşiflerden, çığır açan mühendislik başarılarına ve her şeyi mümkün kılan uluslararası iş birliklerine kadar, güçlü bir ilham verme potansiyeline sahipti.

Sekiz yıllık başarılı bilim operasyonunun ardından SOFIA, görevini tamamladı ve 29 Eylül 2022’de operasyonlarına son verdi. Misyonunu tamamlayan uçağa yeni bir ev belirlenebilmesi için NASA, devlete ait fazlalık ekipmanların elden çıkarılmasına ilişkin düzenlemeleri takip etti.

Dünyanın en büyük havacılık müzelerinden biri olan Pima, SOFIA uçağının ne zaman ve nasıl halka sergileneceğine dair planlar geliştiriyor. Altı hangar, 80 dönümlük açık hava sergi alanı ve dünyanın dört bir yanından 425’ten fazla uçağa sahip olan Pima’nın, SOFIA gibi uçakları gelecek nesiller için korunabilir hale getirmek üzere özel restorasyonlar yapılabilen kendine ait bir tesisi de var.

SOFIA, Apollo görevleri için Saturn V roket parçalarını taşıyan ilk Super Guppy de dahil olmak üzere Pima’daki diğer önemli NASA uçaklarının arasına katılacak. Müze aynı zamanda bilim deneyleri yapmak ve astronot yetiştirmek için düşük yerçekimi koşullarını simüle eden KC-135 “Weightless Wonder V”ye de ev sahipliği yapıyor.

ABD HAVACILIĞININ GENİŞ GÖVDE UÇAK SİPARİŞ REKORU

Ticari havacılık tarihinde, ABD’li bir havayolu tarafından verilen en büyük, geniş gövde uçak siparişine, hafta içinde United Havayolları imza attı. United, ABD’li imalatçıya, 100 adet kesin ve 100 adet opsiyonlu olmak üzere, toplam 200 adet Boeing 787 siparişi verirken, bu uçakların 2024 ile 2032 yılları arasında teslim alınması planlanıyor. Havayolu, sipariş ettiği uçakları, 787-8, 9 veya 10 modelleri arasından seçme hakkını elinde tutuyor.

United, Boeing’e, 100 adet kesin ve 100 adet opsiyonlu olmak üzere, toplam 200 adet Boeing 787 siparişi verdi

United ayrıca, daha önce verdiği 737 MAX siparişinde, opsiyonel bıraktığı 44 adet uçağı, 2024 ile 2026 yılları arasında teslim almak üzere kesin siparişe çevirdi. Ayrıca, 2027 ile 2028 yılları arasında teslim edilmek üzere, 56 adet daha yeni 737 MAX sipariş etti.

Şimdi United, 2023’te her hafta ortalama ikiden fazla; 2024’te her hafta üçten fazla olmak üzere, 2032’nin sonuna kadar, yaklaşık 700 adet yeni uçak teslim alıp, filosuna katmayı bekliyor.

Bu tarihi sipariş paketinin açıklanmasının ardından havayolunun CEO’su Scott Kirby, “United’ın, pandemiden dünyanın önde gelen küresel havayolu şirketlerinden biri ve ABD’nin bayrak taşıyıcısı olarak çıktığı” görüşünü bir kez daha paylaştı.

787 Dreamliner için verilen siparişlerin, eski Boeing 767 ve Boeing 777 uçaklarının yerini alması ve 767 uçaklarının, tamamının 2030 yılına kadar United filosundan çıkarılması öngörülüyor. Bu hamle ile havayolunun koltuk başına karbon emisyonlarının %25’e azalması bekleniyor. 

United’ın halihazırda geniş gövde uçak filosu, 767, 777 ve 787’nin farklı varyantları olmak üzere tamamen Boeing uçaklarından oluşuyor. Filodaki 767’ler ortalama 24, 777’ler ortalama 18 ve 787’ler ortalama beş yaşında. Şu an için United’ın filosundaki 787 Dreamliner sayısı ise 66 olarak biliniyor.

787 siparişleri, United’ın önümüzdeki on yıl boyunca geniş gövdeli filo dönüşüm planı kapsamındaki ihtiyaçlarını karşılarken; dönüşümün zamanlaması konusunda esnekliğin korumasına da olanak tanıyacak. 787’nin geliştirilmiş bakım ve yakıt sarfiyatı konusundaki ekonomik özelliği, United’ın genel maliyet profilini iyileştirme çabalarını daha da ileriye taşıyacak. 787 siparişindeki opsiyonların kullanılması kararı ise United’ın küresel ağını büyütmeye devam etmesini sağlayacak.

United, bu siparişler ile birlikte, 2023’te, şirketin her kademesinde olmak üzere, toplamda 15.000 kişilik bir istihdam yaratılacağını duyurdu. Havayolu 2022 yılı içinde de 15.000 kişiyi işe almıştı.

TÜRKİYE’NİN İLK İNSANSIZ SAVAŞ UÇAĞI KIZILELMA GÖKYÜZÜ İLE BULUŞTU!

Baykar tarafından geliştirilen, Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma, ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirdi. Çorlu’da bulunan Akıncı Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nden havalanan Bayraktar Kızılelma, 18 dakika süren ilk uçuşu ile Türk havacılık tarihinde yeni bir dönemin perdesini açtı.

Türkiye’nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma, ilk uçuşunu yaptı

Kızılelma projesi, 2021’de başladı. 14 Kasım 2022’de üretim hattından çıkan TC-ÖZB kuyruk tescilli Kızılelma’nın bir aydır devam eden yer testlerinin ardından, 14 Aralık’ta ilk uçuşu gerçekleştirildi. Projenin başlangıcı ile ilk uçuş testi arasındaki yaklaşık bir yıllık süre de bu alanda bir başka rekor olarak kayıtlara geçti.

Bayraktar Kızılelma’nın özellikle TCG Anadolu gibi kısa pistli gemilere iniş kalkış kabiliyetiyle, muharebe sahasında fark yaratacak bir platform olması bekleniyor. Bu yeteneği ile denizaşırı görevlerde önemli rol üstlenerek, Mavi Vatan’ın korunmasında stratejik bir rol üstlenmesi hedefleniyor.

Kızılelma, tasarımından elde edeceği düşük radar izi sayesinde en zorlu görevleri başarıyla gerçekleştirecek. 6 ton kalkış ağırlığına sahip olması hedeflenen Kızılelma, tüm milli mühimmatları kullanacak ve planlanan 1500 kilogram faydalı yük taşıma kapasitesiyle büyük bir güç çarpanı olacak. İnsansız savaş uçağı, milli AESA radar ile yüksek durumsal farkındalığa da kavuşacak.

İnsansız hava araçlarından farklı olarak agresif manevralarla insanlı savaş uçakları gibi hava-hava muharebesi gerçekleştirebilecek olan Bayraktar Kızılelma’nın, yerli hava-hava mühimmatları ile hava hedeflerine karşı da etkinlik sağlamasıyla, harp sahasında dengeleri değiştireceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Bayraktar Kızılelma’nın ilk uçuşu, ABD’den Çin’e, Mısır’dan Yunanistan’a kadar, dünya basınında da geniş yankı uyandırdı. ABD merkezli Defence Blog, Kızılelma ile ilgili “Ezber bozabilecek potansiyele sahip” yorumunu yaparken, Yunanistan basınında, ilk uçuşun beklenenden daha önce yapılmasına dikkat çekildi.

adbanner