Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, batılı ülkeler tarafından ciddi yaptırımları beraberinde getirdi. Havacılık sektörü de bu yaptırımlardan nasibini fazlasıyla aldı. Yaptırımlar, havacılık sektörünü öyle zor duruma soktu ki, şimdi de Aeroflot yönetimi, artık uçaklardaki arızaların kayıt altına alınmamasını talep etmeye başladı. Rus havacılığı, korkunç bir sona doğru ilerliyor.
Rus havayolu endüstrisi, Moskova’nın Ukrayna’yı işgal kararının ardından, Batılı ülkelerin yaptırımlarının ve ekonomik yansımalarının yükünü taşıyan en önemli sektörlerden biri haline geldiğinden bu yana istikrarsız bir durumda. Yaptırımlar, Rus havayollarına ait uçakların, birçok ülkenin hava sahasına girmesi yasaklanmakla kalmıyor; bakım hizmetleri, kritik yedek parçaların ve yazılım güncellemelerinin eksikliğine de yol açarak, uçakların bakım süreçlerinde büyük problemlere neden oluyor.
Airbus ve Boeing, Rus havayollarıyla doğrudan iş yapmadıkları için, Rus havayolları, uçaklarına bakım yaptırmak ve yedek parça bulabilmek için her türlü yolu deniyor. Örneğin, Aeroflot, geçtiğimiz günlerde, uçaklarını bakım yaptırmak için, 30 yıldan uzun süredir yaptırımlarla boğuşan İran’a göndermeye başladı.
Bağımsız Rus medya kuruluşu Proekt, Rusya’daki havayollarının mevcut durumu hakkında korkunç bir yazı hazırladı. Bu yazıya göre sektörün içinde bulunduğu durum oldukça kasvetli bir tablo ortaya çıkarıyor. Bu durum, özellikle ulusal havayolu Aeroflot’u derinden etkiliyor.
Örneğin, Mart 2022’de Aeroflot, kabin mürettebatına, herhangi bir teknik aksaklık veya arıza hakkında, uçakların kabin kayıt defterine (Kabin Log Book) işlememeleri talimatını içeren bir not gönderdi. Bunun yerine kabin görevlilerine, yaşanan sorunları kokpit ekibine sözlü olarak bildirmeleri ve yalnızca kaptanın onayı ile bunu kaydetmeleri söylendi.
Bu iddiaları destekleyen Aeroflot’un teknik ekibinde yer alan bir uzman, böyle bir politikanın varlığını doğruladı. Ayrıca bu tehlikeli uygulamanın Aeroflot’a özgü olmadığını, diğer havayolları arasında da uçakları çalışır durumda tutmak için, yaygın bir yaklaşım haline geldiğini öne sürdü.
Neden Arıza Kaydı Açılması İstenmiyor?
Havacılıkta ertelenemeyen ve hemen aksiyon alınması gereken bazı bakım sorunları vardır. Ancak havayolu içinde bulundukları zorlu şartlar nedeniyle, uçağın düşmesine yol açabilecek herhangi bir bakım sorununun bile kayıtlara geçirilmesini istemiyor.
Savaş ve yaptırımlardan önce, kabin görevlilerine kabin kayıt defterine, tüm sorunları eksiksiz işlemeleri söylenirken; şu an tam tersi bir uygulama yapılıyor.
Aeroflot’ta görev yapan kıdemli bir kabin görevlisi durumu şu şekilde anlatıyor:
“Uçuşta yaşanan çeşitli sorunlar ve parça tedariğindeki aksamalar ortaya çıktığında üstü kapalı bir direktif yayımlandı. Tüm kıdemli kabin görevlilerine, uçuşlar sırasında karşılaşılan herhangi bir arızayı Kabin Kayıt Defterine (CLB) kaydetmemeleri, bunun yerine sorunların ayrıntılarını ve yerlerini sözlü olarak iletmeleri talimatını veren toplu bir e-posta gönderildi. Dolayısıyla yedek parçanın bulunmadığı durumlarda ve uçağı düşürebilecek kadar kritik olsa bile, uçağın arızalı parça ve sistemlerle kalkışına izin verildi.”
Başka bir Aeroflot çalışanı da içinde bulundukları mevcut durumu şu şekilde açıklıyor:
“Böyle bir direktifin asıl amacı, kağıt üzerinde, tamir edilene kadar uçağın çalıştırılmasına engel olması gereken bir arıza nedeniyle uçağın yerde kalması ve operasyondan çekilmesini önlemektir. Savaştan önce bu kurala sıkı sıkıya uyuluyordu. En ufak bir arıza rapor edilir ve hemen düzeltilirdi.”
Konuyla ilgili bazı örnekler de verildi. Örneğin, uçakların eksiksiz bir oksijen tüpü seti olmadan havalanmasına izin verildi. Ayrıca, uçaklar yaklaşık altı aydır tuvalet vakum jeneratörü olmadan uçuyor. Normalde bu, 10 günden fazla ertelenmemesi gereken bir eksiklik. Aeroflot, uçaklarını düzgün bir şekilde korumuyor. Operayonlarında uçuş emniyetini de dikkate almıyor.
Artan endişelere ek olarak, Nordwind Havayolları’nda görev yapan eski bir pilot, yakın zamanda Kazan Havaalanı’nda bir Boeing 737’nin motor çalıştırılırken yakıt sızdırdığının gözlemlendiği bir olayı paylaştı. Pilot, teknisyenlerin konuya gösterdiği ilgisizliğin, havayolu yönetiminin bu tür kusurların kayıt altına alınmaması yönündeki direktifinin bir göstergesi olduğunu iddia etti.
Korkunç, ama şaşırtıcı değil!
Havacılığın bu kadar güvenli olmasının nedenlerinden biri, endüstrinin bir bütün olarak regülasyonlara harfiyen uyması, en iyi uygulamaları kullanması ve ihtiyatlı davranmasıdır. Havayolları her türlü maliyet kalemlerini düşürebilmenin yollarını ararken, emniyet kalemleri bunlar arasında yer almaz. Şu anda Rusya’da uçuş emniyeti kurallarının bu kadar ihmal edilmesinin, er ya da geç somut sonuçları olacak gibi görünüyor.
Rusya çok geniş bir yüz ölçümüne sahip. İç hatlarda bile çok ciddi bir seyahat talebi ve zorunluluğu var. Havayollarının filolarında büyük oranda Airbus ve Boeing üretimi uçaklar yer alıyor. Rus havayolları, bu uçakların yenilerini alamamak ve kiralayamamakla kalmıyor; eldeki uçakların bakımlarını da yapamıyor. Rusya, yerli uçak üretimini artırmaya çalışırken, bu kısa sürede varılabilecek bir hedef değil.
Rusların talihlerine güvenme eğilimi, havacılık endüstrisine nüfuz etmiş durumda. Bir uçağın operasyonuna sorunsuz devam etmesini yalnızca umut etmek, inkar edilemez bir şekilde endişe verici. Ancak bugün ülkedeki birçok havayolu için en net gerçek bu gibi görünüyor. Havayollarının, uçuş emniyetine aykırı olsa bile, eldeki uçakları uçurmaya devam etmesi dışında bir yol olmadığı söyleniyor.
Analistler, Rus havacılığı için kasvetli bir gelecek öngörüyor. Yaklaşık 736 uçaktan oluşan mevcut filonun, 2026 yılına kadar yarıya ineceği tahmin ediliyor. Bu da her yıl filo büyüklüğünde %20’lik ciddi bir azalma anlamına geliyor.