Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ultra düşük maliyetli havayolları için son birkaç ay oldukça zorlu geçti. Seyahat talebi genel olarak güçlü olsa da bu talep, ezici bir çoğunlukla uzun mesafeli seyahatlere ve full servis havayollarına yönelikti. Rüzgar, ultra düşük maliyetli taşıyıcıların gerçek anlamda faydalanmasının mümkün olmadığı bir yönde esti.
ABD’li Frontier Havayolları CEO’su Barry Biffle, kısa süre önce yaptığı önemli açıklamalarla dikkatleri üzerine çekti. “Yakıt, kapasite ve talep var ama hepsi yanlış yöne gidiyor. Biz, kömür madenindeki kanarya gibiyiz” ifadeleri, bir havayolu CEO’sundan duymaya alışık olduğumuz türden sözler değildi!
2023’ün 3. Çeyreğine ilişkin şirketin finansal sonuçları açıkladığı sırada bu ilginç ifadeleri kullanan Biffle, havayolunun nasıl bir dönüşüm geçireceğine dair bazı açıklamalarda da bulundu.
Frontier Modüler Bir Havayolu Olmak İstiyor
Frontier Havayolları, iş modelinde önemli değişiklikler yaparak, Avrupa’daki Ryanair ve Wizz Air‘in iş planına daha çok benzemeyi amaçlıyor. Uçağa daha fazla yolcu sığdırabilmek için, onları daracık koltuklarda seyahat etmeye zorlamak ve uçaktaki neredeyse her şey için ekstra ücret talep edilmesi gibi durumlar nedeniyle Frontier, Ryanair ve Wizz Air’e benziyor olsa da önümüzdeki günlerde bundan çok daha fazlası olacak.
Frontier’ın Avrupalı ultra düşük maliyetli taşıyıcılara daha çok benzeme planının temelinde, uçuş ağını dönüştürmek yatıyor. Şu anda Frontier’in uçuş programı ve rota ağı, büyük oranda “üç dev” ABD’li havayoluna benziyor. Uçaklar, hemen her geceyi farklı bir şehirde geçireceği karmaşık bir düzende uçuruluyor.
Frontier’in hedefi, 2024 baharına kadar, çok daha modüler bir uçuş ağ kurmak. Buradaki amaç, uçakların belirli havalimanlarını merkez olarak kullanmaya başlaması. Bu sayede uçakların %90’dan fazlası her gece aynı merkeze geri dönecek. Peki Avrupa’daki çoğu ultra düşük maliyetli taşıyıcının uyguladığı bu sistemin avantajı ne?
Frontier, uzun süredir operasyonel problemler yaşıyor. Bir uçuşta çeşitli sebeplerle yaşanan aksaklıklar ve düzensizlikler, domino etkisiyle sonraki seferleri de etkiliyor. Bu durumun toparlanması ciddi vakit alıyor. Basit bir şekilde, hava trafik kontrolü kaynaklı veya diğer sebeplerle, uçakların üçte birinden fazlası her gece gitmeleri gereken yere gidemiyor. Bu da operasyonlarda büyük aksamalara neden oluyor. Uçakları belirli merkezlere sabitlemek, sorunun çözümü için oldukça iyi bir yöntem.
Frontier, birçok şehirde mini merkezlere sahip olmaya odaklanarak, daha fazla pazar payı elde etmeyi, daha fazla insanın şirketin de orta ortağı olduğu kredi kartlarını kullanmasını ve havayoluna daha fazla sadık kalmasını umuyor.
Çoğu uçağın her gün aynı havaalanına gidip gelmesiyle, mürettebat için de daha az bekleme süreleri ortaya çıkacağı için, personel giderleri açısından da bir miktar tasarruf elde edilmesi bekleniyor. Uçakları her gün aynı merkezlere uçurmak, bakımların da gece boyunca daha güvenilir bir şekilde gerçekleştirilebilmesini sağlayacağı için, bakım maliyetlerinin azalmasına da destek olacak.
Biffle tarafından ortaya konulan strateji doğrultusunda, Frontier, birim maliyetleri en düşük ve uçak kullanımının en yüksek olduğu havayolu olmak istiyor. Operasyonel güvenilirlik üst düzeye çıkarılarak, yolcular kendileriyle uçmaya ikna edilmeye çalışılacak. Ryanair’in Avrupa’daki önemli hava trafik kontrol sorunlarıyla başa çıkarken, operasyonel sorunları minimum seviyede yaşaması, Frontier’in bu stratejiyi benimsemesindeki ana faktör oldu.
Biffle, talebin 2024’te yeniden dengelenmesini bekliyor
Geçtiğimiz günlerde United Havayolları CEO’su Scott Kirby, küresel yolcu talebinin, uzun vadede ultra düşük maliyetli taşıyıcıların sunmadığı uzun mesafeli seyahatlere ve premium ürünlere doğru kaydığını tespit ettiği için, ultra düşük maliyetli taşıyıcıların başının büyük dertte olduğunu söyledi.
Biffle ise bu duruma farklı bir yaklaşım sergiliyor. Biffle, 2024’te talep kalıplarının normalleşeceğini ve kapasite artışının yavaşlayarak, tüm coğrafyalar arasında yeniden dengeleneceğini öngörüyor. Biffle, en düşük birim maliyete sahip olmanın uzun vadeli başarının anahtarı olduğuna inanıyor. Frontier’ın önümüzdeki yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde koltuk başına en düşük birim maliyete sahip hava yolu olmasını hedefliyor.
Biffle ayrıca, uçakların yüksek kullanım oranına sahip olduğu, operasyonel aksaklıkların en aza indirildiği bir havayolu olmanın, başarı için en önemli kriterlerden olduğu görüşünde. Elbette bu Frontier’ın kendini kanıtlaması gereken bir alan. Çünkü havayolu, geçmişte de hiç bir zaman operasyonel açıdan sorunsuz bir şirket olmadı.
Kirby mi Haklı; yoksa Biffle mı?
Havacılıkta, yolcu talebini etkileyebilecek çok sayıda makroekonomik faktör var. Bu etkenlerin, önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol çizeceğini kimsenin kesin olarak bilmesi mümkün değil.
Dev havayolu şirketlerinin CEO’ları, zaman zaman yanlışlığı rahatlıkla kanıtlanabilecek oldukça tuhaf öngörülerde bulunabiliyor. Eski American Airlines CEO’su Doug Parker, havayolunun bir daha asla para kaybetmeyeceğini iddia etmesi bunun en net örneklerinden biriydi. Bu yüzden geleceğe dair çizilen projeksiyonlara şüpheyle yaklaşmak çok daha mantıklı görünüyor.
Seyahat konusunda, zaman içinde tüm talep kalıplarının kendi normalini bulması sıradan bir durum. Uzmanlara göre, özellikle ABD seyahat pazarında, uluslararası talebin mevcut seviyesinin sonsuza kadar orada kalmayacağı ve iç hat uçuşlarına olan talebin yeniden eski seviyeye geleceği düşünülüyor.