Drone’ların Gürültü Kirliliği Nasıl Önlenebilir?

İnsansız hava aracı ve drone teknolojisi, günümüzde önemli bir noktaya gelmiş durumda. Gelecekte çok daha farklı noktalara da ulaşacak gibi görünüyor. Gelişen bu teknolojinin sağladığı faydaların yanı sıra, en büyük olumsuz özelliklerinden biri yarattığı gürültü kirliliği.

Drone uçurulan bir ortamda bulunan hiç kimse, ortaya çıkan rahatsız edici ‘zırıltı’ sesinden pek hoşlanmaz. Küçük drone’lar (20 kilogram ve altı) geleneksel sivil uçaklardan yaklaşık 40 desibel daha sessiz olmalarına rağmen, yüksek ve tiz bir ses çıkarırlar.  NASA tarafından yapılan bir çalışmada, insanların drone’ların sesini, kara araçları tarafından üretilen sesten daha rahatsız edici bulduğu tespit edildi. Akustik mühendisi Profesör Antonio J Torija Martinez’in yaptığı bir başka araştırma da yine insanların, kara araçlarının oluşturduğu gürültü kirliliğini, drone’ların yarattığı gürültü kirliliğine tercih edebileceklerini ortaya koyuyor.

Peki insanlar, uçaklardan daha düşük seviyede ses çıkaran drone’ların sesinden neden rahatsız oluyor?

Bu sorunun cevabı aslında basit. Drone’ların uçak gürültüsüne maruz kalmayan alanlar üzerinde ve uçaklara göre nispeten düşük irtifalarda uçması. Bu durum nedeniyle drone sesine maruz kalan insanlarda, bir gerilim hissiyatı oluşturması olası. Gürültü sorunları uygun bir şekilde ele alınmazsa, drone’ların daha geniş bir şekilde benimsenmesi ve ticarileştirilmesi süreçlerini rayından çıkarabilir ve getirebileceği önemli toplumsal faydalar riske girebilir.

Günümüzde drone’ların, arama kurtarma ve tıbbi teslimat gibi farklı uygulamalarda kullanıldığını biliyoruz. Şu anda farklı uçak üreticileri tarafından birkaç “kentsel hava hareketliliği” aracı veya “uçan taksiler” geliştiriliyor. Hem drone’lar hem de uçan taksiler, geleneksel sivil uçaklardan farklı sesler çıkaracak ve gürültü ile ilgili benzer sorunları paylaşacak.


İlgili Haber | Drone ile Uçak Düşer mi?


Antonio J Torija Martinez, araştırmasında iki soruya cevap aradı: İnsanlar, alışılmadık gürültü imzalarına sahip bu yeni araçlara, daha geniş bir kullanım alanına kavuştuklarında nasıl tepki verecekler? İnsanların sağlığını ve yaşam kalitesini korumak için bu yeni uçan araçların tasarımı nasıl geliştirilebilir?

İlk soruyu cevaplamak için, bir drone operasyonunun, şehirlerdeki bir dizi tipik ses ortamının algılanmasını nasıl etkileyebileceği araştırıldı. Yasalar gereği drone’lar insanlara 50 metreden daha yakın bir mesafede uçamadığı için, çeşitli kentsel alanlarda, havada asılı duran bir drone ile oldukça gerçekçi senaryolar üretmek için sanal gerçeklik teknikleri kullanıldı.

Bu çalışma ile küçük quadrocopter’in (4 pervaneli drone) havada süzülmesinden kaynaklanan gürültünün, ses ortamının algılanmasını önemli ölçüde etkilediği tespit edildi. Özellikle karayolu trafiğinin düşük olduğu yerlerde, drone havada süzülürken gürültünün rahatsız edicilik seviyesinde önemli bir artış olduğu bulundu. Bununla beraber karayolu trafiğinden kaynaklanan gürültünün drone sesini daha az fark edilebilir hale getirebileceği öne sürüldü. Bu nedenle, drone’ların yoğun trafiğe ve araç gürültüsüne sahip yollarda çalıştırılması, topluluk üzerinde oluşturduğu rahatsızlık etkisinin artışını hafifletebilir.

Çalışmalarını hala devam ettiren Martinez, şu anda insanların drone seslerine verdiği tepkileri daha iyi anlamaya, tahmin etmeye ve ürettikleri seslerin düzenlemesini daha da geliştirmek için anlamlı kanıtlar toplamaya çalıştığını söylüyor.

ALGILAYA DAYALI MÜHENDİSLİK

İnsan tepkilerini tasarım sürecine entegre ederek, en istenmeyen sesler, araç geliştirmenin ilk aşamalarında önlenebilir. Bu, doğrudan öznel testlerle (insan katılımcılar bir dizi drone gürültü örneğini değerlendirip geri bildirimde bulunur) veya otomotiv endüstrisinde yaygın olarak benimsenen psiko-akustik ölçümlerin kullanılmasıyla yapılabilir. Bu ölçümler, farklı ses özelliklerinin (perde, zamansal varyasyonlar, tonlar) nasıl algılandığına dair doğru bir temsil sağlar. Elde edilen bu bilgilerin, dronların tasarım süreçlerinde kullanılması ile sorunların çözümüne ulaşılabilir.

Örneğin, drone’ların daha az rahatsız edici ses çıkarması için, rotorların konumunu optimize etmek üzerinde tartışılan en önemli konulardan biri. İnsansız hava araçlarının tasarımı ve operasyonu konusunda bilgilenmek için, sanal gerçeklik teknikleri ve psiko-akustik yöntemlerin kombinasyonu, uçak gürültü değerlendirmesi için geleneksel yaklaşımın ötesine geçerek, daha sonraki aşamalarda maliyetli ve verimsiz geçici düzeltmelerden kaçınılmasına neden olabilir. Ancak daha da önemlisi, drone üreticileri bu stratejileri tasarımlarına dahil ederlerse, yalnızca verimli değil, aynı zamanda biraz daha az rahatsız edici makineler de üretmemeleri için ortada hiç bir neden kalmaz.

Serdar Yavuz KÜÇÜKBERBER

adbanner