Havacılık Bülteni-199

THY UÇAĞI HAVADA FACİADAN DÖNDÜ!

Türk Hava Yolları’nın kargo iştiraki Turkish Cargo’ya ait Boeing 777 (TC-LJM) ile ABD’li Frontier Havayolları’na ait A320neo (N365FR) çarpışma tehlikesi atlattı. Gökyüzünde yaşanabilecek büyük bir facia, hava trafik kontrolörünün dikkati sayesinde önlendi.

15 Temmuz’da Turkish Cargo’ya ait B777-200F kargo uçağı, Atlanta Hartsfield Jackson Havalimanı’nda, TK6319 sefer sayılı uçuş ile önce Chicago O’Hare Havalimanı’na ve ardından da İstanbul’a gitmek üzere, kalkışa hazırlanıyordu.

Bu esnada F9-1498 sefer sayılı uçuş ile New Orleans’tan gelen ABD’li havayolu Frontier’a ait Airbus A320neo pilotları, kuleden iniş izni istedi. Hava trafik kontrolörü, Frontier pilotlarını, 09R pistine yönlendirip beklemelerini istedi. Bu esnada Turkish Cargo’nun uçağına da 09L pistinden kalkış izni verildi.

Ancak Frontier pilotları, THY uçağının kalkış yapacağı 09L pistine iniş için sıraya girdi. Bir hava trafik kontrolörü, durumu fark edip, Frontier uçağının yaklaşmasını iptal etti ve kokpit ekibine pas geçme kararı alarak, irtifa kazanmalarını ve havada tur atmaları talimatı verildi. Bu esnada Frontier uçağı, yerden 250 ft yani yaklaşık 80 metre yüksekte ve pist eşiği 4,900 metrenin altındaydı. Türk Hava Yolları’na ait uçağın da kalkış izni iptal edildi. İptal kararı alındığında THY uçağı henüz kalkışa başlamamıştı.

Yaklaşık 15 dakika sonra Frontier uçağı 09R pistine sorunsuz bir iniş yaptı. Türk Hava Yolları uçağı da bu esnada kalkışını yaparak önce Chicago O’Hare Havalimanı’na ardından da İstanbul’a ulaştı.

EN ÇOK GECİKME VE İPTAL YAŞANAN HAVALİMANLARI!

Pandemi sonrası, dünyanın dört bir yanında hava yolu ile seyahat için güçlü bir talep oluştu. Ancak havayolları ve havalimanları, oluşan bu talebe, personel eksikliği başta olmak üzere çok çeşitli nedenlerle karşılık veremedikçe, uçuş programları olumsuz etkileniyor. Seyahat severler büyük sorunlar yaşıyor. Gecikmeler ve bagaj kayıpları yaşanıyor.

FlightAware rakamlarına göre, 2021 yılında ABD’deki havalimanlarında 122 bin uçuş iptal edilmişti. Oysa bu yılın ilk 7 aylık sürecinde iptal edilen uçuş sayısı 130 bini aştı.

Londra Heathrow gibi bazı havalimanları ise sahipsiz bagajların yığılması ve yolcuların saatlerce kuyruklarda beklemesi gibi haberlerde sık sık manşetlerde yer alıyor. Heathrow Havalimanı yönetimi, tartışmalı bir karara imza atarak, havalimanından günde en fazla 100 bin yolcunun uçuşuna izin verecek bir kısıtlamaya gitmişti. Bu kararın, Ekim ayının sonuna kadar uzatılmasına da karar verildi. Heathrow yönetimi, havayollarına da bundan böyle bilet satmamaları talebini iletti.

Avrupa kıtası, bu yaz uçuş gecikmeleri açısından, dünyanın en kötü yedi havalimanına ev sahipliği yapıyor. 

Uçuşların gecikmeli gerçekleştirildiği havalimanları listesinin zirvesinde ise Kanada’nın Toronto Pearson Havalimanı yer alıyor. Toronto’dan uçan yolcuların yüzde 52,5’i gecikme yaşadı. Ülkenin ulusal havayolu Air Canada, “normalden daha uzun gecikmeler” nedeniyle, Toronto Pearson’dan bağlantılı uçuşu olan yolcuların uçuşlarını, müsaitlik durumuna bağlı olarak, ücretsiz değiştirmelerine izin veren yeni uygulamaları hayata geçirdi.

Toronto’nun arkasından, sırasıyla %45.4 gecikme oranıyla Frankfurt Havalimanı, %41.5 ile Amsterdam Schiphol Havalimanı geliyor. Listenin devamında sırasıyla Londra Gatwick, Londra Heathrow, Münih, Atina, Sydney ve Orlando Havalimanları yer alıyor.

Bu yaz sezonundaki uçuş iptalleri konusunda en çok mağduriyeti, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki havalimanlarından uçanlar yaşadı. Çin hükümetinin sıfır COVID stratejisinin ve seyahat kısıtlamalarının bu duruma büyük katkı sağladığı belirtiliyor. ABD’deki iptallerin ise büyük çoğunluğu iç hat uçuşlarında yaşandı.

Tarifeli uçuşların yaklaşık %8’inin iptal edildiği Shenzhen Bao’an Havalimanı, listenin zirvesinde. Listenin ikinci sırasında yüzde 7.4 ile Newark Liberty Havalimanı ve üçüncü sırada yüzde 7 ile New York LaGuardia Havalimanı yer alıyor. Devamında sırasıyla Toronto Pearson, Jakarta Sekarno ve Sydney Havalimanı geliyor. Guangzhou Baiyun Havalimanı 7’nci, Washington Ronald Reagan Havalimanı 8’inci, Chongqing Jiangbei Havalimanı 9’uncu ve Amsterdam Schiphol Havalimanı 10’uncu sırada.

AIRBUS VE CFM YENİ NESİL MOTOR İÇİN İŞ BİRLİĞİ YAPTI!

Avrupalı uçak imalatçısı Airbus, GE ve Safran ortaklığında kurulan uçak motoru üreticisi CFM International ile iş birliğine imza attı. Bu kapsamda Airbus, CFM’in açık fan motoru formunda, yeni nesil, yakıt verimli tahrik sistemlerinin geliştirilmesine destek olacak. 

Airbus, CFM International’ın kısa adıyla RISE olan Sürdürülebilir Motor için Devrimci Yenilik programının bir parçası olarak, gelişmiş tahrik teknolojilerinin gelişimini olgunlaştırmayı ve hızlandırmayı hedefliyor.

Geliştirilecek yeni tahrik teknolojileri, havacılığı daha sürdürülebilir hale getirmeyi amaçlıyor. Bu sayede küresel havacılık sektörünün, net sıfır karbon emisyonu taahhüdüne ulaşılmasına destek verilecek.

Airbus ve CFM’nin bu işbirliği için kapsamlı planları arasında, motor/kanat entegrasyonu ve aerodinamik performansın yanı sıra, tahrik sistemi verimliliği kazanımlarının daha iyi anlaşılması; yer testleri yoluyla teknolojiler geliştirmek; uçak/motor entegrasyonu ve aerodinamik değerlendirmesi; iç ve dış gürültü seviyelerinin değerlendirilmesi ve %100 Sürdürülebilir Havacılık Yakıtları (SAF) ile uyumluluğun sağlanması bulunuyor.

İş birliği kapsamında Airbus A380 test yatağı olarak kullanılacak. Proje takvimine göre ilk olarak, motor yer testleri ile birlikte uçuş testi doğrulamaları, GE Aviation’ın California’daki Uçuş Test merkezinde gerçekleştirilecek.

Ardından ikinci aşamada, motor, Toulouse’de, özel olarak yapılandırılmış A380 test yatağının kanadının altına monte edilecek. 

Airbus, birleştirme parçaları ve motoru kanada bağlayan pylon yapısının, ağırlık ve titreşim etkilerini en aza indirmek için ortaklaşa tasarlanacağını açıkladı. Tahrik sisteminden etkilenecek gövde yapısı da bu kapsamda incelenecek.

Uçuş testlerinin ise 2025 yılında Fransa’nın Toulouse kentindeki Airbus Uçuş Test tesislerinde başlaması hedefleniyor.

CFM, havacılık endüstrisinin net sıfır emisyon arayışına katkıda bulunmayı amaçlayan RISE programını geçtiğimiz yıl başlattı. RISE programında en çok öne çıkan fikirlerden biri, tahrik verimliliğini artırmayı amaçlayan açık fanlı motor.

CFM, açık fanlı kavramsal motorların geliştirilmesi, tam ölçekli modelinin oluşturulması, teknolojilerinin test edilmesi ve olgunlaştırılması için 300’den fazla farklı bileşen, modül üretimini de içeren kapsamlı bir yol haritası oluşturdu.

ROLLS ROYCE MOTORLARINI TAŞIYACAK UÇAK ARIYOR!

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş nedeniyle ağır yüklerin havayolu ile nakliyesini gerçekleştirecek dev kargo uçakları ihtiyacı acil hale geldi. Savaş öncesi Ukrayna ve Rusya, Antonov uçaklarından oluşan filolarıyla ağır kargo pazarının hakimi durumundaydı.

Dünyanın en büyük kargo uçağı olan An-225 Mriya başta olmak üzere Ukrayna ya ait çok sayıda An-124 uçağı da Rus hava saldırıları sonucunda kullanılamaz hale geldi. Rusya tescilli An-124 kargo uçakları ise batılı ülkelerin yaptırımları kapsamında hava sahaları kapandığı için yere indirilmek zorunda kalındı. Bu uçakların operasyonlardan çekilmesi, pazardaki yüksek kapasiteli yük taşıyabilen uçakların sayısını ciddi şekilde azalttı.

İngiliz motor üreticisi Rolls-Royce, ürettiği büyük ticari uçak motorlarının taşınabilmesi için Airbus’ın dev kargo uçağı Beluga’nın uygun olup olmadığını araştırıyor.

Rolls-Royce yöneticileri, Antonov’un gövdesine sığdırılabilecek motor sayısı nedeniyle verimlilik sunduğu için, Ukraynalı operatörleri desteklemeye devam etme görüşünde. Fakat bir alternatif olarak, Airbus’ın uçak taşıyan uçağı Beluga’nın A300-600ST uçakları üzerinden geliştirilen ilk versiyonlarının kullanımının da mümkün olup olmadığı değerlendiriliyor. Şimdiye kadar Beluga ile hiçbir motor taşınmadı, ancak Rolls-Royce bu fikrin hayata geçirilebilir olmasını umuyor.

SESTEN HIZLI UÇAK OVERTURE İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ! 

Yolcuları ses hızından daha hızlı uçurmak isteyen Boom Supersonic, ABD silahlı kuvvetlerinin, uzay araçları ve askeri havacılık sistemleri için uzun süredir ana tedarikçilerinden biri olan

Northrop Grumman ile özellikle devlet satışlarına odaklanan bir iş birliği anlaşması imzaladı. Northrop Grumman’ın hava savunma sistemleri entegrasyonu alanındaki uzmanlığı, Boom’un Overture isimli gelişmiş süpersonik uçağıyla birleştirilecek. Boom tarafından geliştirilen süpersonik uçak Overture’nin özel görev varyantları geliştirilecek. Uçağın ücreti ve anlaşmanın detayları açıklanmadı.

Yeni uçak, halihazırda üzerinde çalışılan platformların iki katı hızda 80’e kadar yolcu taşıyacak şekilde tasarlanacak ve hızlı müdahale gerektiren hükümet ve askeri misyonları destekleme potansiyeline sahip olacak. Ayrıca, tıbbi malzeme taşımak, acil tıbbi müdahale ve tahliye gerektiği durumlarda, geniş alanları geleneksel uçaklardan daha hızlı araştırmak gibi özel görevlerde de kullanılabilecek.

Çeşitli acil durum senaryolarında havadaki ve yerdeki uçak ve diğer sistemleri koordine etmek için de kullanılabilecek.

Boom Supersonic’in kurucusu ve CEO’su Blake Scholl, geleneksel uçaklara göre daha yüksek hızlara ulaşabilen bir uçak geliştirmenin, askeri operasyonlardan afet müdahalesine kadar kritik senaryolarda kazandıracağı zamanın stratejik bir avantaj sağlayacağı görüşünü paylaştı. Boom ve Northrop Grumman arasındaki bu iş birliğinin, Overture’nin Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri için eşsiz yüksek hızlı görev kapasitesinin kilidini açtığını söyledi.

ABD’de tasarlanıp inşa edilecek ilk Overture uçağının, ticari kullanım için 2024’te üretim hattına girmesi, uçuş testlerinin 2026’da yapılması ve yolculu uçuşlarının 2029’da başlaması planlanıyor.

Boom, Overture projesinde şuan hala uçuş öncesi yer testleri aşamalarını olsa da, şirketin çok sayıda satış sözleşmesi var. Son olarak 2021’de ABD’li havayolu United ile yolcuların süpersonik hızlarda uçurulabilmesi için bir anlaşma imzalandı.

Overture, piyasaya sürüldüğünde, bugün için 7 saat 15 dakika süren Paris-Montreal uçuşunun süresini 3 saat 45 dakikaya indirecek.

Overture, ön tarafı arkasına göre daha büyük bir çapa sahip olan konik bir gövdeye sahiptir. Bu tasarım, yakıt verimliliğini optimize ederken sürtünmenin en aza indirilmesine yardımcı oluyor. Kanada monte edilen dört motor, Overture’nin okyanus üzeri uçuşlarda ses hızının 1.7 kat üzerinde; kara üzerindeki uçuşlarda ise ses hızının hemen altındaki hızlarda uçabilmesini sağlıyor. Overture’nin arkaya doğru süpürülen açılı delta görünümlü martıyı andıran kanatları, uçağa her hızda gelişmiş kararlılık ve uçuş emniyeti sunuyor.

Boom, süpersonik uçaklar ile ilgili çalışan tek şirket değil. NASA, deneysel X-59 sessiz süpersonik kargo uçağını test uçuşları için hazırlarken, Virgin Galactic süpersonik yolculu seyahatleri yeniden başlatmak için ses hızının 3 katı hıza ulaşabilen (Mach 3) bir uçak için planlarını açıkladı.

adbanner