Tokyo’da İki Uçak Neden Çarpıştı? Kazanın Perde Arkası

Haziran 2019’da Japan Airlines, tarihindeki ilk Airbus A350 uçağını filosuna katarken, Fransa’nın Toulouse şehrinde düzenlediği törenin katılımcılarından biri de bendim. O gün için Japonlar, sadece iç hatlarda kullanmak üzere A350 filosu kurma kararıyla, havacılık tarihine geçmeye kararlıydı. Ama Japan Airlines ve A350, dün havacılık tarihine trajik bir öyküyle katkıda bulundu. İki uçağın çarpıştığı korkunç bir kaza. Müthiş bir tahliye öyküsü, olağanüstü bir bilinç seviyesi ve çok daha fazlası. Gelin kazayla ilgili elimizdeki detayları derleyelim…

2024, Japonya’ya hiç iyi gelmedi. Yeni yılın ilk günü, 7.6 büyüklüğünde bir depremle sarsılan ülke, yılın ikinci gününde de büyük bir uçak kazası ile çalkalandı.

Japan Airlines’in JL516 sefer sayılı Sapporo -Tokyo uçuşunu gerçekleştiren Airbus A350-900, yaklaşık 80 dakikalık uçuşu sorunsuz şekilde tamamlamak üzere, Haneda Havalimanı’na teker koyduktan saniyeler sonra, Sahil Güvenlik Kurumu’na ait Bombardier DHC-8-300 tipi uçakla çarpıştı bir alev topuna dönüştü.

Ardından zamanla yarış başladı. Japonlar, uçağın tahliye süreciyle, tüm dünyaya adeta bir ders verdi. Airbus A350’de bulunan 8’i bebek toplam 367 yolcu ile 12 mürettebat, acil durum tahliye kaydıraklarını kullanarak, 90 saniye içinde uçağı terk etmeyi başardı. Kimsenin burnu bile kanamadı, 11 yolcu kendini iyi hissetmediği için hastaneye gitmek istedi.

A350’nin çarptığı, Sahil Güvenlik’e ait Dash-8 uçağında ise altı kişi vardı. Bunlardan beşi kazada hayatını kaybederken; kurtulan tek kişi uçağın kaptan pilotu oldu. 39 yaşındaki pilotun çarpışma sonrası kaçtığı; ancak yaralı olduğu için uzaklaşamadığı doğrulandı. Sağlık durumunun kritik olduğu söyleniyor. Uçağın, depremden etkilenen, Ishikawa Eyaleti’ndeki Niigata Havalimanı’na (KIJ), yardım götürmek üzere kalkış yapmaya hazırlandığı biliniyor.

KAZANIN NEDENİ KULE VE PİLOT ARASINDAKİ İLETİŞİM OLABİLİR!

Yaşanan korkunç kazaya neyin sebep olduğunu kesin olarak bilmek, şu an için imkansız. Biz bu videoyu çekip yayına hazırladığımız sürede, sahil güvenlik uçağının kara kutusu bulunmuştu. Ancak A350’nin kara kutusuna henüz ulaşılamamıştı. Kısa süre içinde onu da bulurlar diye tahmin ediyorum. Kazanın aydınlatılabilmesi için, her iki uçağın kokpit ekibi ile, kule arasında yapılan konuşmaların çözümü, belirleyici olacak.

İlk belirlemelere göre Japan Airlines’a ait A350-900 pilotları, kuleden 34R pisti için iniş izni alıyor ve yaklaşma sırasında kuleye bir kez iniş için pistin uygun olduğunu teyit ettirdikleri biliniyor. Kule, Sahil Güvenlik uçağının pilotlarına ise 34R pistinden kalkış için, 1 numaralı taksi yolunu kullanarak, C5 noktasına gidip orada beklemeleri talimatını veriyor. Dash-8 pilotlarının, piste girmeleri konusunda kesinlikle izinleri yok Ama neden girdiler, işte kazanın aydınlatılması için bu sorunun yanıt bulması gerekiyor.

TAHLİYE SÜRECİ DÜNYAYA DERS OLDU!

Çarpışma sonrası A350’nin tahliye anlarına ait paylaşılan görüntülere bakıldığında, insanların, tam da olması gerektiği gibi, kişisel eşyaları ve el bagajlarının peşine düşmeyip; kendilerini dışarı atması oldukça etkileyici. Yaşamla ölüm arasındaki bu ince çizgide bile Japonların kurallara uyma hassasiyetinin ne kadar işe yaradığı ortada. Uçağın içinden çekilen görüntülerdeki yolcuların sakinliği gerçekten şaşırtıcı. Tahliyeyi yönetmeye çalışan mürettebat ise büyük bir övgüyü hak ediyor. Tüm havacılık endüstrisinin ve uçakla seyahat eden herkesin, bu tahliye sırasında Japan Airlines mürettebatının profesyonelliği ve yolcularının disiplininden ders alması gerekiyor.

Modern uçakların, mevcut acil durum kaydırakları ile 90 saniye içinde tüm yolcularını tahliye edebilmesi gerekiyor. Uçağın sertifikasyon sürecini tamamlayarak piyasaya çıkabilmesi için tam kapasite bir uçuşta, kaotik koşullar altında bu tahliye işleminin başarıyla gerçekleştirildiğini somut olarak kanıtlaması gerekiyor. Bu yüzden de gerçek insanların katıldığı tatbikatlar yapılıyor. 500’den fazla yolcu taşıyan Airbus A380 bile, sertifikasyon testinde 90 saniyeden önce tüm yolcuların tahliyesini başarmıştı.

Tabiki 379 kişinin, 90 saniyede uçağı tahliye edebilmesi bir tesadüf değil. Tahliye prosedürlerinin kusursuz yapılabilmesinin sırrı, havayolunun her uçuştan önce yolcularına izlettiği emniyet demosundaki detaylarda gizli. Videoda, herhangi bir acil durumda, baş üstü dolaplarına yönelip eşyaların alınmaya çalışılmasının nasıl bir krize neden olabileceği net bir şekilde anlatılırken; slide yardımıyla uçağı terk ederken nasıl davranılması gerektiği de son derece anlaşılır şekilde gösteriliyor. Tabi bu ne kadar iyi anlatılsa da her uçuştan önce yolculara gösterilse de tüm ülkelerde bu tip durumlarda herkes aynı şekilde davranmıyor.

Hatırlarsanız Mayıs 2019’da Aeroflot’a ait Sukhoi Superjet-100, kalkış sırasında yıldırım çarptıktan sonra, Moskova Sheremetyevo Havalimanı’na acil iniş yaptı. Tahliye sırasında yolcular kabin bagajlarıyla uçağı terk etmeye kalktığı için, 41 kişi uçaktan çıkamadı ve yanarak can verdi. Uçağın yarısı bile boşaltılamadı.

Bu yüzden, Japonya’da yaşanan tahliye süreci ve kriz yönetimi, toplumsal kültür meselesi olarak, sosyologların da derinlemesine incelemesi gereken bir konu. Japonya’da yolcuların yüksek bilinç düzeyi ve kuralların çok iyi uygulanması sayesinde, geniş gövdeli bir uçakla yapılacak sefer öncesi, boarding süreci de 10-15 dakika sürüyor… Biz bazen dar gövdeli bir uçakta, yolcuların ve eşyalarının yerleşmesinin 1 saati bulduğu uçuşlar yaşıyoruz.

GÜNEŞ DOĞUNCA KORKUNÇ TABLO ORTAYA ÇIKTI!

Kazanın ertesi günü, havalimanında gün aydınlandığında ortaya çıkan fotoğraflar ve uçakların enkazlarına ait görüntüler, ne kadar büyük facia atlatıldığını çok daha net ortaya koydu. Airbus A350’nin adeta küle döndüğü, Dash-8’in ise paramparça olduğu görünüyor. A350’nin durumu, 2013 yılında San Francisco’ya inişte düşen Asiana Havayolları’na ait Boeing 777’den çok daha kötü.

Kazanın boyutu ve pisti durumu nedeniyle, Haneda Havalimanı tüm uçuşlara kapatıldı. Kazadan birkaç saat sonra, havalimanındaki 4 aktif pistten, üçü yeniden uçuşlara açıldı. Japan Airlines çok sayıda uçuşunu iptal etti. Operasyonel aksaklıkların bir süre daha yaşanmaya devam etmesi ve önümüzdeki günlerde yeniden normalleşmesi bekleniyor.

JAPAN AIRLINES’İN A350 TUTKUSU!

Japan Airlines’ın yalnızca iç hat uçuşları gerçekleştiren A350-900 uçaklarından oluşan bir filosu var ve bu uçakların kabini, 369 koltuk kapasiteli, yüksek yoğunluklu bir konfigürasyona sahip. (12 business class, 94 premium ekonomi ve 263 ekonomi) Havayolunun filosunda 16 adet Airbus A350 bulunurken; bu uçaklar için 2 adet daha siparişi bulunuyor.

Japan Airlines’in önümüzdeki dönemde, yeni amiral gemisi A350-1000 uçakları olacak. Havayolu, uzun menzilli uçuşlara başlamayı planladığı A350-1000 uçakları için 13 sipariş verdi; kısa süre önce bu uçakların ilkini teslim aldı. A350-1000, havayolunun yeni kabin tasarımları ve uçak içi ürünleri de sunmaya başladığı uçak tipi olacak.

KOMPOZİT UÇAKLARA YANGINA DAYANIKSIZ MI?

Bu kaza, 14 Haziran 2013’teki ilk uçuşunu yapan ve Ocak 2015’te Qatar Airways filosunda aktif hizmete başlayan Airbus A350 uçaklarının, gövde kaybı yaşadığı ilk kaza olarak kayıtlara geçti. Ancak Airbus A350 uçaklarıyla ilgili bir tartışmanın fitilini ateşledi. Airbus’ın en yeni nesil geniş gövdeli uçağı, büyük oranda karbon fiber bazlı kompozit malzemeden üretiliyor. Kompozit malzeme kullanımı, uçağın daha hafif olmasını sağlarken; darbelere karşı dayanımını da artırıyor. Yaşanan kazada karbon fiber uçak gövdelerin yanmaya karşı dirençsiz olduğu ortaya çıktı.

Bu durum, Airbus A350 ve Boeing 787 gibi kompozit gövdeye sahip uçaklarda, yanmaya karşı güvenilirlik konusunda soru işaretleri oluşturdu. Ortaya çıkan görüntüler, uçakların yanmazlık konusunda kontrol edilmesi amacıyla yeni denetimler yapılmasını gündeme getirebilir.

Airbus’a göre, Kasım ayı sonu itibarıyla 570’den fazla A350, müşterilere teslim edildi ve şu an aktif olarak uçuyor. Japan Airlines’in küle dönen A350 uçağı ise 10 Kasım 2021’de havayoluna teslim edilmişti.

A350’nin daha kısa olan modeli A350-900, şu anda dünya çapında 35 havayolunun filosunda toplam 485 adet bulunuyor. Bu uçak için 375 adet daha sipariş bulunuyor.

Daha yüksek kapasiteli A350-1000ise, şu anda 9 farklı operatörde toplam 81 adet bulunuyor. Bu uçak için mevut sipariş sayısı 159. A350-900 modeli 440 yolcuya, A350-1000 ise 488 yolcuya kadar oturma kapasitesi sunabiliyor.

JAPAN AIRLINES’İN 39 YIL SONRA İLK KAZASI!

Japonya’da yakın geçmişte büyük bir uçak kazası yaşamadı. Ülke tarihinde şu ana kadar en büyük kaza, 12 Ağustos 1985’te yaşandı. Japan Airlines’e ait Boeing 747, Tokyo’dan Osaka’ya gitmek üzere havalandıktan 12 dakika sonra dikey kuyruğunun büyük bir kısmı koptu. Pilotlar 32 dakika boyunca uçağı havada tutmaya çalışsa da Tokyo’nun 100 kilometre kuzeybatısında, Takamagahara Dağı’na çakılmasını engelleyemedi.

520 kişinin yaşamını kaybettiği bu kaza, Japonya topraklarında meydana gelen en ölümcül uçak kazası olurken, Tenerife faciasından sonra dünya sivil havacılık tarihindeki en ölümcül ikinci kaza olarak kayıtlara geçti. Ayrıca dünya sivil havacılık tarihinde, tek uçağın karıştığı en ölümlü kaza olarak da biliniyor. Kazanın nedeni, uçağa yaklaşık 7 yıl önce yapılan yanlış bakım işlemiydi.

HANEDA’DA SON KAZA 1982’DE!

Haneda Havalimanı’nda bundan önceki son kaza ise 9 Şubat 1982’de yaşandı. Fukuoka-Tokyo seferi yapan Japan Airlines’e ait McDonnell Douglas DC-8, Haneda’ya iniş sırasında Tokyo Körfezi’ne düştü. Uçaktaki 174 kişiden 24’ü yaşamını yitirdi. Uçağı, kaptan pilotun bilinçli şekilde düşürdüğü ortaya çıktı.

Haneda’da yaşanan kaza soruşturmasını yürütecek ekip, Japonya Emniyetli Taşımacılık Kurulu üyelerinden oluşturuldu. Ekibe ayrıca uçağın üretildiği Fransa ve uçağın Rolls-Royce motorlarının üretildiği İngiltere’den üyeler de dahil edildi. Uzmanlar, kesin bir neden belirlemek için henüz çok erken olduğu konusunda uyardı ve kazanın bir dizi faktöre bağlı olarak gerçekleşmiş olabileceğine vurgu yaptı. Soruşturma ekibinin ilk olarak, uçak ve havaalanı sistemlerinin ayrıntılı şekilde incelemesinin yanı sıra, hava trafik kontrolörleri tarafından iki uçağa hangi talimatların verildiği üzerine yoğunlaşması bekleniyor.

PİSTTEKİ ÇARPIŞMALAR NASIL ÖNLENEBİLİR?

Son zamanlarda tüm dünyada pist ihlalleri ve ramak kala olaylarının sayısında ciddi bir artış var. Yaşanan pek çok olayda, büyük bir kazanın yaşanması son anda kulenin ya da pilotların dikkati sayesinde önlendi. Japan Airlines pilotlarının, sahil güvenlik uçağını, piste yaklaşırken görüp görmedikleri büyük bir merak konusu. Bu sorunun yanıtını da önümüzdeki günlerde öğreneceğiz.

1977’de Tenerife Havalimanı’nda iki Boeing 747’nin çarpıştığı ve 583 kişinin hayatını kaybettiği facia, havacılık tarihinin en ölümlü uçak kazası durumunda. İletişim ve koordinasyondaki aksaklıklar, pist kazalarında veya ramak kala olaylarında en çok rol oynayan faktörler olarak öne çıkıyor. 1980’lerden bu yana uçakların birbirinden kaçınmasını tetikleyen TCAS yazılımı sayesinde havadaki çarpışmalar önleniyor. Yerdeki çarpışmaları önleyen elektronik sistemlerin eksikliği büyük bir endişe kaynağı.

Hava trafik kontrolörleri ve pilotların potansiyel pist çarpışmalarını tespit etmelerine yardımcı olabilecek daha iyi durumsal farkındalık teknolojileri sayesinde, bu tip olayların önlenebileceği düşünülüyor.

ABD’deki 30 civarında havaalanı, uçakların yerdeki hareketlerini izlemek için radar, uydular ve multilaterasyon adı verilen bir navigasyon aracı kullanan ASDE-X adlı bir sistemle donatılmış durumda.

Airbus, 2018 yılında Honeywell ile birlikte Surface-Alert adı verilen ve pilotlara piste yaklaşan tehlikelere ilişkin görsel ve işitsel uyarılar vererek, pist çarpışmalarını önlemeye yardımcı olmak üzere tasarlanmış bir sistem üzerinde çalıştığını açıkladı. Honeywell’in test uçağında çalışılan bu sistemin önümüzdeki birkaç yıl içinde sertifikalandırılması ve kademeli olarak havayollarının kullanımına sunulmasını bekleniyor.

Avrupa ve ABD hava trafik ağlarında, bu tür sistemlerin kullanımını hızlandırabilecek geniş kapsamlı reformlar yapılması gerektiği düşünülüyor. Bu reformların gecikmesi kronik bir problem olarak adlandırılıyor.

Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün eski üst düzey yöneticilerinden Steve Creamer, iniş yapan bir uçağın, bir başka uçağa çarpmasını önlemenin, en önemli beş küresel emniyet önceliği arasında yer aldığını söyleyecek kadar iddialı.

Her ne kadar otomatik inişler artıyor olsa da uzmanlar, hala birçok şeyin, pilotların çıplak gözle kontrol etmesine bağlı olduğunu düşünüyor. Pilotların iş yükünün fazlalığı veya gece dikkatini dağıtabilecek aydınlatma sorunlarının, bu tip kazalara davetiye çıkardığına vurgu yapılıyor. Aydınlatma sorunu, 1991’de Los Angeles Havalimanı’nda bir USAir uçağı ile SkyWest uçağı arasındaki çarpışmada yaşanmıştı. Pistteki ışıklandırma sistemi nedeniyle USAir kokpit ekibi, fiziksel olarak SkyWest uçağını kesinlikle görememişti.

adbanner