Herhangi bir havayolu seyahatinizde, uçak piste teker koyduğu an alkışlamaya başlayan bir yolcu grubuyla hiç karşılaştınız mı? Uçak indiğinde alkışlamak özellikle son dönemde bölücü bir eylem haline geldi dersek yanlış olmaz. Bir grup insan bunu kendince çeşitli nedenlere dayandırarak yapmak istiyor diğer grup ise bunu yapanlara küçümseyici bakışlar atıyor.
Bu alkış öyle basit ve gülüp geçilebilecek bir şey değil. Uzmanlar, arkasında psikolojik ve kültürel birçok farklı neden olabileceğini söylüyor… Bazen rahatlama, kimi zaman şükran veya sadece bir sevinç ifadesi olarak görülen bu eylem; nasıl oldu da bazı insanların bunu utanç nedeni olarak gördüğü bir hale geldi? İniş alkışları ilk olarak nasıl hayatımıza girdi?
NE ZAMAN BAŞLADI?
Öncelikle bu işin ilk olarak nasıl başladığından bahsedelim. Açık söylemek gerekirse hiç kimse bu sorunun yanıtını tam olarak bilmiyor. Konu, pek çok forumda, dijital mecrada detaylı olarak tartışılmış. Herkesin bir fikri var. Ama açık kaynak kodlu bir hikayeye rastlamak mümkün değil. Ancak alkışlar için birkaç ortak senaryo var. Ben de size bunlardan bahsedeceğim.
İniş alkışlarının ortaya çıkması konusunda öne çıkan en önemli tahmin, özellikle zorlu bir uçuşun veya uzun bir ayrılığın sonunda; vatanına, yaşadığı şehre ya da sevdiklerinin yanına dönüşü kutlamak için yapılmaya başlanmış olabileceği düşünülüyor.
Beden dili uzmanlarına göre, uçaktaki alkışlama hissiyatını, insanların hayatta kalma içgüdüsü tetikliyor. Hepimiz biliyoruz ki uçuşun en tehlikeli anı ilk 3 ve son 8 dakika. Zira havacılık tarihine baktığımızda en çok uçak kazasının bu zaman aralığında gerçekleştiği görülüyor. Hal böyle olunca inişin gerçekleşmesinin ardından yapılan alkış, subliminal olarak çok tehlikeli bir zaman diliminin başarıyla geride bırakılmasını kutlamaya yönelik bir reaksiyon.
Konuyla ilgili ulaşılabilen en eski kaynaklardan biri 20 Kasım 1948’de Cincinnati Enquirer gazetesinde yayımlanan bir makaleye dayanıyor. Makalede, 40 yolcusu bulunan bir American Airlines uçuşunda iniş takımlarının açılıp açılmadığını gösteren panelde bir teknik arıza yaşanıyor. Cincinati Havalimanı üzerinde 15 dakika tur atan pilotlar, telsiz aracılığıyla kule personelinden iniş takımlarının açık olduğu teyidini alıp inişe geçiyor. Makaleye göre, uçak nihayetinde güvenli bir şekilde indiğinde, tüm yolcular müteşekkir bir şekilde ellerini çırpmaya başlıyor. Olay buradan mı çıkıp yayıldı bu kesinlikle bilinmiyor.
Yani uçağın tekerleklerinin piste değdiği ve sizin oturduğunuz koltukta hafifçe zıpladığınız o an; bulunduğunuz bir kara taşıtını sağa çekmek veya vapurun iskeleye yanaşmasından çok daha fazla şey ifade ediyor.
Çoğu insan, bu anları büyük bir gerginlikle ve hatta nefes alışverişinin kontrolünü kaybetmiş bir şekilde yaşıyor. Ama bir yandan da kendi korkumuzdan utanıyoruz ve hep birlikte gürültü yaparak izafi olarak kendimizi tekrar kontrol altına alıyoruz. Bir yandan da bu durum bizim çevremizdekilere karşı korkakmışız gibi görünmemizi engelliyor. Saçma geliyor biliyorum ama beynimiz böyle çalışıyor.
ALKIŞLAR GÖSTERİNİN BİTTİĞİ ANLAMINA GELİYOR!
Ne kadar sık seyahat edersek edelim, uçuşlar hala pek çoğumuz için özel bir deneyim ve belli bir teatralliği var. Kaptanın uçuş öncesi ve sırasında yaptığı anonslar, kabinde etrafımızda tüm olup bitenler, bize bir oyunun ya da gösterinin izleyicisiymişiz gibi hissettiriyor. Bu yüzden iniş anları da rahatlama refleksiyle beraber, izleyicisi olduğumuz bu şovun sonuna gelmişiz hissiyatı oluşturuyor. Sanki bir tiyatro oyunu izlemiştik; perde kapandı ve alkışlamamız gerektiğini düşünüyoruz. Yani bu alkışları bir miktar ödül alkışı olarak yorumlamak da mümkün. Bunu, uçuş boyunca uçağın kontrolünü elinde bulunduran; herhangi bir tehlike anına tüm yolcuların canını emanet ettiği pilotlara yapılan bir tebrik ve ona verilen bir ödül alkışı olarak yorumlayanların sayısı da hiç az sayılmaz.
Bazı ülkeler ya da bölgelerdeki insanların yoğunlukta olduğu uçuşlarda; iniş sonrası alkış seslerinin yükselmesi daha muhtemel bir senaryo. Bu da işin arkasında kültürel bir boyut olmasından kaynaklanıyor. Yapılan araştırmalar en çok Almanlar, Romenler, İtalyanlar, Portekizliler, Jamaikalılar, Polonyalılar ve İsraillilerin kendi ülkelerine dönüş uçuşlarında alkışladığını gösteriyor. Alkışlama eylemi sosyoekonomik durumla da ilgili. Daha fazla seyahat eden yolcu, daha az alkışlıyor. Business class yolcularının alkışlama oranının ekonomi yolcusuna göre çok daha az olduğu da gözlenmiş. Tatil bölgelerine yapılan uluslararası uçuşlarda alkışlama oranının daha yüksek; iç hat uçuşlarında daha düşük olduğuna dair yapılmış araştırmalar da var. Ne kadar güvenilir araştırmalardır bilinmez.
TARİHSEL KÖKENİ DE VAR!
Örneğin, Romenler için inişin ardından alkışlama eyleminin tarihsel bir geçmişi var. Romenler her zaman, özellikle de düşük maliyetli havayolları ile yaptıkları uçuşlarda, inişin ardından alkışlamaya başlıyor. Bunun çoğunlukla eğitim eksikliği ve özellikle de uçuşla ilgili eğitim eksikliğinden kaynaklandığı düşünülüyor.
1989’da, Romanya devrimi gerçekleşmeden önce, çok az sayıda Romen’in sınırı geçmesine izin veriliyordu. Bu yüzden uçakta olmak veya uçakla seyahat etmek, bir uzay mekiğine binmek kadar imkansız bir eylemdi. Yasaklayıcı fiyatlandırma nedeniyle çok az insan uçak bileti satın alabilirken; 90’lı yıllarda devrimle birlikte yurtdışına seyahat etmek bir anlamda legalleşmiş oldu.
1980’li ve 1990’lı yıllarda, dünya genelinde uçakta iniş sonrası alkışlamak sıradan bir olaydı. Ama bugünlerde oldukça nadir hale geldi. Bunun arkasındaki nedenlerden biri de günümüzde artık insanların havada kendilerini daha güvende hissetmeleri. Bugünlerde yolcuların uçağa bindiğinde kaza geçirme beklentileri düşük. Geride bıraktığımız 30-40 yılda uçak düşmesi ve kaçırılması eylemleri çok daha fazla yaşanan ve insanların haberlerde çok daha sık rastladıkları bir durumdu. Uçuş korkusunun bugünlerde türü değişti. İnsanların aklında uçağın teknik aksaklıklar nedeniyle düşebileceğinden ziyade sadece terörizm ile ilgili uçakta başlarına bir şey gelebileceği yönünde korkuları var.
ALKIŞLAMAK BULAŞICI!
Bir de günümüzde artık insanların çoğunda gereksiz bir soğukkanlılık var. Söylemek istediğim şey şu: Uçuşlarımızda, etrafımızda çok sayıda cool insan görüyoruz. Uçmak çok sıradan bir şeymiş gibi davranmanın dozunu kaçıran insanlardan bahsediyorum. Bu yüzden uçak indiğinde alkışlamak, bu tip insanların olduğu bir kabinde tabiri caizse ezik gibi görünmek anlamına gelmeye başladı. Alkışlamak normalde bulaşıcı bir eylemken hal böyle olunca insanların içinden gelse de kendine hakim olmak için ekstra çaba gösterdiği bir zamanı yaşıyoruz… Normalde alkışlamak “yaşamın erken dönemlerinde” öğrenilen bir davranış. Konserde, mitingde spor etkinliklerinde “farkında olmadan” alkışlamayı öğreniyoruz. Birileri yaptığında yayılma özelliği gösteren bulaşıcı bir eylem olan alkış, etrafınızda bunu olumsuz karşılayan gözlerle çevrili olduğunuzda kendimizi bastırdığımız bir eylem haline gelebiliyor. Alkışlara katılmamayı tercih ediyoruz.
HAVAYOLLARI VE PİLOTLAR NE DİYOR?
Havayolu yetkililerinden zaman zaman yapılan açıklamalar, uygulamadan memnun oldukları yönünde. “İnsanlar inmek üzereyken çok heyecanlanıyor ve alkışlamak bu coşkularını göstermenin bir yolu. Bu havayolunun ruhunun bir parçası” diyorlar.
Emekli bir pilotun bu konudaki yorumu da oldukça manidar: pilotların güçlendirilmiş kokpit kapıları nedeniyle alkışları hiçbir zaman duymadığını ama bunun bazen iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Çünkü bu sayede kötü bir iniş yaptığınız zaman aldığınız tepkileri de duymuyorsunuz…
Muhammed YILMAZ