Siz soğuk havaları ve kış mevsimini sever misiniz bilmiyorum ama uçakların bu konudaki fikrini sorsak; onlar kesinlikle havanın sıcak olmasındansa soğuk olmasını tercih ederlerdi. Çünkü hava soğukken daha yoğun. Bu da uçakların soğuk havalarda daha kısa sürede, daha hızlı kalkış yapmasını ve genel olarak daha iyi performans göstermesini sağlıyor.
Ancak soğuk havaların uçaklar için en önemli handikapı kar yağışı ve buzlanma. Özellikle buzlanmanın, uçağın kritik yüzeylerinde oluşması, uçuş performansını düşürmekle kalmayıp; uçuş güvenliğini tehlikeye atan ve kazalara davetiye çıkaran bir durum.
Özetle kış mevsimi ve özellikle karlı havalar; havacılık endüstrisi için tam bir baş ağrısına dönüşebilir. Bu yüzden hem havayolları hem de havalimanları karlı havalarda yaşanabilecek tüm aksaklıkları en aza indirmek için bazı önlemler alıyor. Gelin bugün havacılığın karla mücadele yöntemlerine biraz daha yakından bakalım…
HAVALİMANLARINDA ZORLU KIŞ OPERASYONLARI
Kış mevsiminin en olumsuz hava koşullarında bile uçuşların aksamadan devam edebilmesi için havaalanlarını açık tutabilmek şart. Bunu sağlayabilmenin yolu da pist ve taksi yollarında buzlanma oluşumunun engellemesi ve kar temizleme süreçlerinin etkin bir şekilde yönetilmesinden geçiyor.
Her ne kadar dünyanın bir çok bölgesinde, günümüz modern uçaklarının buzun üzerine inebildiklerini deneyimleme şansına sahip olsa da bu çok da tercih ettiğimiz bir durum değil.
Pistlerin karla kaplı veya donmuş olması, uçakların kalkış ve frenleme yeteneklerini olumsuz etkiliyor. Yüzeyi buzlanmış bir pist, kaza yaşanma ihtimali yüksek bir pist anlamına geliyor. Bu nedenle, yoğun kar yağışının yaşandığı günlerde, kar temizleme ekipleri, pistleri kar ve buzdan uzak tutmak için yoğun bir çaba sarf ediyor.
Normalde kar yağışının seyrek olduğu havalimanlarında bile karla mücadele ekiplerinin sürekli göreve hazır halde tutulması çok önemli. Kar yağışına hazırlıksız yakalanmak; sadece o havalimanındaki operasyonların aksamasına neden olmakla kalmaz; zincirleme şekilde tüm küresel hava trafiğini olumsuz etkileyecek boyuta gelebilir.
TABELA VE IŞIKLAR DA TEMİZLENİYOR!
Taksi yolları ve pistleri sürekli operasyonlara hazır şekilde tutmanın yanı sıra, havalimanının tabela ve işaretlerinin de kardan temizlenmesi için büyük bir çaba gösteriliyor. Çünkü pist göstergelerinin, taksi yapan pilotların, nerede oldukları ve nereye gideceklerini anlamaları konusunda uyarmak gibi çok önemli görevleri var. Pist işaretleri ve tabelalarını görünmez hale getirebilen kar birikintileri, derinliğine bağlı olarak pist ışıklarını da kaplayarak operasyonları daha da tehlikeli hale getirebilir. Bu yüzden yerde yaşanabilecek tatsız olayların önüne geçebilmek için tabelalar, işaretler ve ışıkların sürekli temizlenmesi de oldukça önemli bir detay. Havacılık tarihinde en çok insanın hayatını kaybettiği kazanın; gökyüzünde değil yerde gerçekleştiğini unutmamak gerek.
UÇAKLAR ÖZEL SIVILARLA YIKANIYOR!
Kış mevsiminde uçuş operasyonlarının devamlılığını sağlamanın diğer önemli kısmı ise uçakların buzlarının çözülmesi. Kışın yaptığımız uçuşlarda yaşadığımız rötarların en önemli sebeplerinden biri, uçakların kalkış öncesi özel bir sıvı ile yıkanmak için sıraya giriyor olması. Özellikle cam kenarında seyahat eden yolcular bunu mutlaka deneyimlemiştir.
Uçaklar, buzlanmadan korumak için anti-icing; oluşan buzun çözülmesi içinse de-icing adı verilen sıvılarla yıkanıyor.
Uçuş emniyeti için oldukça önemli olan, uçaklara sıkılan bu sıvıların genel özelliklerine bakalım:
UÇAKLARIN YIKANDIĞI SIVILARIN ÖZELLİKLERİ
Buzlanma konusunda uçaklara püskürtülen sıvılar Type I-II-III-IV olmak üzere dörde ayrılıyor. Uçaklara yaklaşık 80-85 santigrat derece sıcaklıkta uygulanan bu sıvıların en temel bileşeni, propilen glikol. Sıvılar arasındaki en temel fark ise viskozite yani akışkanlık değerleri.
Type I’den Type IV’e doğru sıvının kıvamı artıyor. Yani Type IV, en kalın, en az akıcı ve uçaklara en uzun süre tutunabilen sıvı olarak karşımıza çıkıyor. Yapılan çalışmalar, Type IV’ün uçağı 1 saat 15 dakikaya kadar donmadan koruyabileceğini gösteriyor.
Bu sıvılar bazen işi ekonomik hale getirebilmek için belirli oranlarda su ile karıştırılarak uçaklara uygulanabiliyor. Sıvının içindeki glikol, su ile karıştığında; suyun da donma sıcaklığını düşürdüğü için uçaklar için bir risk teşkil etmiyor.
Genellikle de-icing için Type I ve su karışımı, anti-icing için ise sadece Type IV sıvısının uçağa püskürtülmesi tercih ediliyor. Bazı koşullarda uçaklara buz çözücü bu sıvılar yerine sadece sıcak su da püskürtülebiliyor. Sıvıların uçaklara, yüksek sıcaklık ve basınç şartlarında uygulanmasının sebebi ise uçak yüzeyindeki buzların daha hızlı şekilde eritilmek istenmesi.
DE ICING ve ANTI ICING FARKLI!
Buz çözücü de-icing, kalkış emniyetini sağlamak için uçağın özellikle hareketli kontrol yüzeylerinde biriken buz, don ve karın temizlenmesi için uygulanıyor. Çünkü kanatlarda oluşabilecek buzlanma, kalkış esnasında ihtiyaç duyulan aerodinamik performansın elde edilmesine engel oluyor. Buzları çözülmeden ya da kar birikintilerinden arındırılmadan uçmak istenirse; kanatların yüzeyinden geçen havanın akışı bozulacağı için, stall denilen anormal duruma giren uçak, havada tutunamayarak düşebilir.
Ocak 1982’de Air Florida’nın yaşadığı kaza, buzlanmanın ölümcül sonuçlar doğurabileceğini gösteren en önemli örneklerinden biri. 2019’un son günlerinde Kazakistanlı Bek Air’e ait Fokker 100 uçağının yaşadığı buzlanma kaynaklı kaza havayolunun piyasadan silinmesine neden oldu.
Buzlanmayı önleyici sıvı olan anti-icing ise, uçakların yüzeyinde buz, don gibi oluşum ve birikimlerin önüne geçmek için uygulanıyor. Yeşil renkli ve viskozitesi de-icing sıvısına göre daha yüksek olan anti-icing, uygulandığı yüzeylere adeta yapışarak, kalkış öncesi taksi sürecinde uçağın üzerinde buzlanma oluşumunu engelliyor. Anti-icing uygulaması, sıvısının etki süresi kısıtlı olduğu için daha kritik bir uygulama. Bu yüzden anti-icing işlemine tâbi tutulan uçakta yeniden buz oluşumuna engel olmaması için belirli bir süre içerisinde kalkış yapması gerekiyor.
UÇAĞIN YIKANMASINA PİLOT KARAR VERİYOR!
Anti icing ve de icing işlemleri, ‘active frost’ yani hava sıcaklığının sıfır derecenin altında olduğu; uçak yüzeylerine tutunduğunda uçağın aerodinamik özelliklerini etkileyebilecek yağışlar görüldüğünde uygulanıyor.
Ayrıca uçakların kanatlarındaki yakıtın aşırı soğuk oluşuna bağlı olarak, yağış etkisiyle meydana gelen “Cold Soak Effect” yani şeffaf buzlanma durumlarında, hava sıcaklığının 0 ila +15 derece arasında olduğu durumlarda buz çözme işlemleri uygulanabiliyor.
Hava, buzlanmaya sebep olabilecek kadar soğuksa ve kar yağışı da söz konusu ise, de-icing uygulamasından sonra anti-icing işlemi de uygulanabiliyor.
Uçağa de-icing veya anti-icing işlemi uygulanıp uygulanmayacağına pilot karar veriyor. De-icing işlemi havalimanında kısa sürede yolcu ya da yük boşaltan uçaklar ve bir önceki günden yatıya kalıp sabah sefere çıkan uçaklarda yaygın olarak uygulanıyor.
Uçağın büyüklüğüne göre bazen aynı anda dört araç birden, bir uçağa bu işlem uygulayabiliyor. De-icing uygulaması uçak motorları çalışır haldeyken yapıldığından, araçları tedbir amaçlı olarak, uçağa 1-2 metre mesafeden daha fazla yaklaşmıyor. Uygulama sırasında uçağın flap’leri kapatılıyor ve sıvının kokusunun yolcuları rahatsız etmemesi için, uçağın havalandırma sistemi geçici bir süreliğine devre dışı bırakılıyor.
Seyir esnasında neden buzlanma olmuyor derseniz, kanatlar, motorlardan gelen hava sayesinde seyir esnasında ısınıyor ve ulaşılan hızın da etkisiyle kanatların üzerinde buzlanma oluşmuyor. Ayrıca yeni nesil uçakların kanatlarının hücum kenarında buzlanma önleyici glikol salgılayan gözenekler de bulunabiliyor.