Uçakların Rotaları Neden Düz Değil?

Uçaklarla biraz haşır neşir olan, seyahat ederken önündeki ekranda harita ve uçuş rotasını kontrol eden, Flightradar üzerinden, dünyanın dört bir yanındaki uçuşları seyretmeyi seven herkesin aklına hep aynı soru geliyor. Uçakların seyrettiği rotalar neden düz biz çizgi şeklinde değil de kavisli? 

Yani İstanbul’dan San Fransisco’ya uçarken neden Kuzey Kutbuna yakın Grönland’ın üzerinden geçen bir rota izliyoruz?

Sorunun en kısa cevabı, dünyanın şeklinin küresel ama o rotaya baktığımız bilgisayar ya da telefon ekranının düz olması. Yani bir projeksiyon hatası. Fakat yanıt elbette bu kadar kısa değil.

ANA NEDEN DÜNYA’NIN ŞEKLİ!

Havayolu şirketlerinin en büyük hedeflerinden biri, ulaşmak istedikleri noktaya daha kısa bir rotadan ulaşarak, uçuşu daha verimli ve ekonomik hale getirmek. Bunun sayesinde de çevreye daha az zarar vermek.

İki nokta arasındaki en kısa mesafenin düz bir çizgi olduğunu ilk okuldan beri öğreniyoruz. Ancak küresel bir cismin üzerindeki herhangi iki noktayı birleştiren bir çizgiyi, iki boyutlu bir haritada göstermek istediğimizde, karşımıza tam olarak bir yay şekli çıkıyor.

Yani uçakların gökyüzünde, gemilerin açık deniz ve okyanuslarda rotalarının düz bir çizgi değil de oval bir görünüme sahip olmasının nedeni, gezegenimizin şekli. Yani bizim haritada kavisli gibi gördüğümüz o rotalara eğer, dünyanın üstünden yani plan görünümünden bakabilme şansımız olsaydı aslında her birinin düz birer çizgi olduğunu görebilirdik.

Kısaca Coğrafya derslerinde bize öğretilen bir bilgiyi hatırlatmak isterim. 2 meridyen arası mesafe Ekvator’da 111 km. Ancak dünyanın geoit adı verilen özel şeklinden ötürü kutuplara yaklaştıkça meridyenler arasındaki mesafe azalıyor ve hatta meridyenler kutup noktalarında birleşiyor.

MERCATOR PROJEKSİYONU!

16. yüzyılda, coğrafyacı Gerardus Mercator, dünyanın ilk ortomorfik haritasını çıkardı. Bu haritayı oluştururken, kuzey-güney ve doğu-batı arasındaki ölçek hep aynıydı. Mercator haritalarının en önemli özelliği, tüm meridyenlerin harita üzerinde birbirinden aynı uzaklıktaymış gibi gösterilmesi. Böyle bir harita üzerinde iki nokta arasında bir çizgi çizerseniz, meridyenleri tüm noktalarda aynı açıyla kesersiniz. Oysa biliyoruz ki gerçekte durum böyle değil.

Bu yüzden Mercator projeksiyonu, Kutuplara yaklaştıkça mesafeleri doğru bir şekilde tasvir etmekten uzaklaşıyor. Gerçekte Doğu-Batı mesafesi ekvatorda maksimumken, enlem arttıkça mesafeler azalıyor. Ancak haritada doğudan batıya, kuzeye veya güneye baksanız sanki mesafeler aynıymış gibi görünür. Zaten Rusya ve Kanada’nın Dünya haritalarında, gerçekte olduklarından çok daha büyük görünmelerinin nedeni de bu. Hatta Dünya haritasında hiç Grönland dikkatinizi çekti mi? Güney Amerika’nın tamamından daha büyük görünüyor. Oysa tabiki öyle değil.

DÜZ ÇİZGİ Mİ BÜYÜK ÇEMBER Mİ?

Bütün bu anlattıklarım nedeniyle bir küre üzerinde, iki nokta arasındaki en kısa yol, bu noktaları içeren Büyük Çember boyunca uzanır.

Kuzey yarım kürede bir rotada, tepe noktası kuzeyi; güney yarım kürede ise tepe noktası güneyi gösteren bir rota izlemek yolumuzu ciddi şekilde kısaltıyor. Elbette rotamız üzerinde kayda değer bir kestirme yaratmak istiyorsak menzilimizin 800 km ve üzerinde olması gerekiyor. Çünkü ancak o zaman fark yaratılabiliyor.

Uçuş rotaları oluşturulurken düz çizgi yani rhumb line yöntemi kullanıldığında, 2 meridyen arası hep uzun yoldan kat edilmiş oluyor. Yani yolu uzatıyoruz. Düz çizgi yerine büyük daire yani Great Circle yöntemi kullanarak açıyı azaltıp geçtiğimiz meridyenler arasındaki mesafeleri kısaltıyoruz. Yani çok daha kestirme bir yolu tercih ediyoruz.

Bu bilgiler bize aslında başka bir şeyi daha anlatıyor. Ekvator’da büyük daire ile düz çizgi yani Rhumb line rotası aynı şeyi ifade ederken, ancak kuzeye veya güneye doğru gittikçe bu iki kavram birbirinden ayrışıyor.

Havayolu (Mercator) haritalarının, uçaklar doğu-batı ekseninde eğrisel görünümlü bir rotaya sahipken; kuzey-güney eksenli uçuşlarda düz çizgiler şeklinde gösterilmesinin nedeni de Mercator projeksiyonundaki bozulmalardan başka bir şey değil.

ROTADAN İSTEYEREK ÇIKABİLİYORUZ!

Uçuş rotaları oluşturulurken fırtına, kasırga, şiddetli türbülans gibi uçuş emniyetini tehlikeye atabilecek her türlü meteorolojik koşul ile volkanik patlamalar gibi olağanüstü durumlar da sürekli göz önünde bulunduruluyor. Ayrıca gezegenimiz üzerinde hakim rüzgarlar olarak bildiğimiz jet stream akımlarının yönü ve doğrultusu da uçuş rotalarının oluşturulması konusunda önemli bir etki oluşturabiliyor. Eğer rota üzerinde şiddetli rüzgarlar varsa, doğuya giden uçaklar, bu güçlü rüzgardan yararlanabilmek için daha kuzeye, batıya giden uçaklar ise bu güçlü rüzgarlardan kaçınmak için daha güneye yönlendirilebiliyor.


İlgili Haber | Gidiş ve Dönüşte Uçuş Süresi Neden Değişiyor?


Uçuş güzergahımız üzerinde kapalı veya girilmesi tehlikeli bir hava sahası varsa, yine rotamızı değiştirmek zorunda kalabiliyoruz. Yani büyük çember yöntemi bize gitmek istediğimiz yere ulaşmak konusunda en kısa yolu gösterse de bu saydığım sebeplerden ötürü kendi irademizle rotadan çıkıp, yolumuzu uzatmamız gerekebiliyor.

DÜNYA DÜZ MÜDÜR?

Özetle kuzey güney ekseninde uçan bir uçağın rotasını gördüğümüzde, onun küresel bir yüzey üzerindeki herhangi iki noktayı birleştiren bir çizginin, düz bir yüzey üzerine yapılan izdüşümü olması nedeniyle eğrisel olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu yüzden uçuş rotalarının harita üzerindeki gösterimi bile aslında Dünya’nın yuvarlak olduğunu kanıtlayabileceğimiz en güçlü ve en basit kanıtlardan sadece biri. Dünya düzdür savunucularına duyurulur!

SOĞUK SAVAŞ’IN BİTİŞİNE TEŞEKKÜR!

Bir sonraki transpolar (kutuplar üzerinden yaptığınız) uçuşunuzda Soğuk Savaş’ın sona ermiş olmasına ve soğuk bölgelerde yer alan hava limanlarının varlığına teşekkür edebilirsiniz.

Örneğin New York’tan Hong Kong’a giderken, Kuzey Amerika ve Pasifik’in batısı üzerinden gitmek yerine, uçak kuzeye doğru yönlenerek kuzey kutbu üzerinden bir yay çizer. Rusya üzerinden alçalmaya başlayarak Çin’e girer ve Hong Kong’a teker koyar.

Bu rotayı izlemek, yolculara uçuşta yaklaşık 2 saat gibi önemli sayılabilecek zaman kazandırır. Ayrıca daha az sarsıntılı yani daha yumuşak bir uçuş vaat eder. Havayolu için de bu elbette yakıt maliyetinin azalması anlamına gelir.

Uçaklar, kuzey kutup bölgesinde 50 yıldır uçabiliyor olsa da; havayolları, 1998 yılından bu yana transpolar rotaları aktif olarak kullanmaya başladı.

  • Yakıt ikmalinin zorunlu olmasını ortadan kaldıran yeni nesil uçakların imal edilmiş olması
  • Rusya hava sahasına artan erişim
  • İkili anlaşmaların kademeli olarak liberalleştirilmesi
  • Çin’den gelen uluslararası hizmet talebinin artması sayesinde kutup rotaları ancak 2000’li yıllarda popüler hale gelebildi.

Kutup bölgesinde yapılan uçuşlarda uçaklar, gökyüzündeki otoyollara benzetebileceğimiz rotalarda coğrafi koordinatları ve yüksekliklerine göre belirli noktalara bakılarak belirlenen noktalar arasında uçuyor.

Soğuk Savaş’ın bitmiş olmasına, hiçbir şey için değilse bile uçuşlarda bize 2 saate yakın kazandırdığı için teşekkür edilmez mi?

adbanner