Üç buçuk yıl önce sandık başına giden İngilizler, Avrupa Birliği’nden ayrılmak ve küresel pazarlardan ülkelerine gelen 2 trilyon Euro’dan fazla parayı, ellerinin tersiyle itmek lehine oy kullandı.
O günden bu yana İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışı iki kez ertelendi ve dünyanın en büyük beşinci ekonomisi, yatırımcıların güveni konusunda ciddi bir erozyon yaşadı. Ancak 31 Ocak 2020 itibariyle İngilizler AB’den çıkış sürecini resmi olarak başlattı.
İngiltere’de şimdi 31 Aralık 2020’ye kadar sürecek bir geçiş dönemine girildi. Bu sürede, her sektörde olduğu gibi gelecekteki İngiltere-AB havacılık ilişkisine de yön çizilecek. Geçiş döneminde AB regülasyonları geçerli olmaya devam edecek ve İngiltere’deki havacılık sektörü, Avrupa Havacılık Güvenliği Ajansı (EASA) üzerinden yürümeye devam edecek. Yani, İngiltere’de faaliyet gösteren şirketler, geçiş dönemi boyunca mevcut koşullarda herhangi bir değişiklik yaşamayacak.
Ancak, 31 Aralık 2020 sonrası, İngiliz ekonomisine zarar vereceğine kesin gözüyle bakılan ve küresel ticari ilişkileri doğrudan etkileyen bir karar olan Brexit’in Birleşik Krallık’ta gökyüzünü nasıl etkileyeceği ve havacılık sektöründe neleri değiştireceği büyük bir merak konusu. O zaman biz de hazırsanız Brexit’in havacılık sektörüne olası etkilerini potansiyel senaryolar ve somut rakamlar üzerinden değerlendirelim…
Şu anda İngilizler, ABD ve Çin’in ardından dünyanın üçüncü en büyük havacılık endüstrisine sahip. Londra Heathrow, Gatwick, Stansted ve Manchester, Avrupa Birliği’nde yolcu trafiği açısından en iyi 20 havalimanı arasında. Birleşik Krallık ayrıca Avrupa Birliği ülkeleri arasında en fazla uçak yolcusuna sahip ülke ünvanını da elinde bulunduruyor. AB’deki toplam havayolu seyahatlerinin dörtte birini İngiltere pazarı oluşturuyor.
Her yıl İngilizler; AB ülkelerine yaklaşık 54 milyon gidiş-dönüş uçuşu; AB vatandaşları ise İngiltere’ye 26 milyon gidiş-dönüş yolculuğu yapıyor. İngiltere’deki tatilcilerin yüzde 75’inden fazlası ve iş seyahatlerinin de yüzde 66’sı AB ülkelerine yapılırken; İngiltere’ye gelen tüm turistlerin yüzde 63’ü ve tüm iş seyahatlerinin yüzde 73’ü AB ülkelerinden geliyor.
Trans-Atlantik uçuşlar da, İngiliz havacılık endüstrisinde çok büyük bir öneme sahip. Sadece 2017’de İngiltere ve ABD arasında 20 milyon; İngiltere-Kanada arasında ise 3 milyon yolcu seyahat etti. Bu da ABD ve Avrupa arasındaki uçuşların yüzde 30’undan fazlasının İngiliz havaalanlarına gerçekleştiği anlamına geliyor.
Havacılık sektörü, İngiltere GSYİH’sına 29 milyar Sterlin katkıda bulunuyor. Bu rakamlar havacılık sektörünün, ülkede GSYİH’ya katkıda bulunan toplam işgücünün neredeyse yüzde 5’ine karşılık geldiğini gösteriyor. Özetle, havacılık sektörü ülkenin çarkının dönmesini sağlayan en önemli dişlilerden biri.
İngiliz hükümeti Brexit kararını açıkladıktan sonra, havayolları finansal olarak ciddi darbe aldı. Havayolları ortalama yüzde 33 değer kaybetti. Bu rakamlara bakıldığında da Brexit’in en çok etkilediği sektörlerin başında havacılık sektörünün geldiği görülüyor.
İngiliz havayollarının Avrupa Birliği yasaları altında faaliyet göstermesi ve AB regülasyonlarına tabii olmaları, hava sahasında olup bitenleri biraz daha idare edilebilir kılıyor. Brexit sonrası, Birleşik Krallık tescili altında faaliyet gösteren havayolları, AB ülkeleri arası operasyonlarını durdurmak zorunda kalabilir ki bunun olası sonuçları felaket olabilir.
Bütün bunlar olurken, havacılık sektöründe küresel rekabet giderek büyüyor. Faaliyetlerini sürdürmeyi başarabilen havayolları, sadece hayatta kalmanın değil; rekabetçi pazarda öne çıkabilmenin yollarını arıyor. Yakın geçmişte büyük bir İngiliz havayolu olan Monarch ve yüzyılı aşkın geçmişe sahip Thomas Cook iflas açıkladı. Bölgesel havayolu Flybe ise şuan adeta can çekişiyor ve durumu pek parlak görünmüyor.
Ülkenin en değerli markası olarak kabul edilen; bu yıl 100’üncü kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanan İngilizlerin milli havayolu British Airways için de işlerin pek iyi gittiğini söylemek mümkün değil. Şirketin hisse değerinde Ocak 2018’den itibaren yüzde 40’lara varan düşüşler yaşandı. Son dönemde yaşanan pilot grevleri de adeta tuz biber oldu. Havayolu, Airbus A350 gibi yeni uçakları filosuna katarak, yolcularına konforlu seyahat deneyimi sunarak hem de yeni nesil uçaklar sayesinde operasyonel maliyetleri azaltıp pazardaki zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyor.
Avrupa’nın en fazla yolcu taşıyan havayolu şirketi olan İrlanda merkezli Ryanair de kendisini bir süredir Brexit’e göre konumlandırmaya çalışıyor. Şirketin patronu O’Leary Brexit sürecinin istedikleri yönde gitmemesi durumunda tüm uçuşlarını kıta Avrupası’na taşıyacaklarını defalarca açıkladı.
Tüm bu gelişmelerle eş zamanlı olarak AB, ABD ile Açık Semalar anlaşmasını müzakere ediyor. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden komple çıkarak havacılık regülasyonlarında AB dışında kalması, üzerinde çalışılan Açık Semalar anlaşmasının İngiltere’yi içermemesi anlamına gelir ki bu da İngiltere ile ABD arasındaki hava trafiğini durma noktasına getirebilir.
IATA, 2035 için yolcu sayısı tahminlerini yaparken Brexit’in yumuşak, orta ve sert potansiyel sonuçlarını öngörerek tahminlerini çeşitlendiriyor. Buna göre İngiltere Brexit sürecini yumuşak bir geçişle tamamlarsa 2035’teki yolcu sayılarının 309 milyon olacağı tahmin ediliyor. Orta düzeydeki şiddetli bir ayrılık yolcu sayısını 301 milyona düşürüyor. İngilizler Brexit nedeniyle AB ile kanlı bıçaklı ayrılırsa öngörülen yolcu sayısı 290 milyona kadar düşüyor.
İngiltere’deki tüm havacılık sistemi AB hukuku yoluyla gelişti. ABD ve Kanada gibi diğer pazarlara erişim de yine bu sayede güvence altına alındı. Brexit ile birlikte İngilizler için AB ülkelerine erişimden çok daha fazla şey risk altına giriyor. Yani İngiltere’nin mevcut statükosunu korumak için Avrupalı komşularıyla bağını koparmaması gerektiği aşikar.
Brexit’in İngilizler için orta vadede en büyük tehdidi, sadece havayollarını etkilemesi değil, tüm havacılık endüstrisinde deprem etkisi yaratacak yatırımların durması. Örneğin, Avrupalı uçak imalatçısı Airbus, tüm uçaklarının kanatlarını İngiltere’deki tesislerinde üretiyor. İngiltere’de toplam 25 tesiste 14 bin kişiye istihdam sağlayan Airbus, yan sanayi ürünlerinin üretiminde de dolaylı olarak 110 bin kişiye iş imkanı sağlıyor. Airbus yöneticileri, İngiltere’nin AB’den anlaşma olmadan ayrılması halinde şirketin ülkeden çıkabileceğini açıklamıştı. Yani İngilizler için Brexit, havacılık endüstrisi açısından sanılandan çok daha büyük kayıplara neden olabilir gibi görünüyor.
Brexit sonrası İngiltere’deki havacılık endüstrisi için olası senaryolar sonsuz sayıda gibi görünse de gerçekte masada uygulanabilir 3 potansiyel seçenek var:
- İngiltere ve AB arasında hiçbir anlaşma yapmamak
- İngiltere ve AB arasında iki taraflı ticaret anlaşması yapmak
- İngiltere’nin Avrupa Ortak Havacılık Bölgesi üyeliğinin aynen devam etmesi
Eğer İngiltere ile AB arasında hiçbir anlaşma yapılmazsa, Brexit sonrası standart ICAO kuralları yürürlüğe girecek şekilde DTÖ politikalarına geri dönülecek. Bu, her iki taraf için en zararlı seçenek gibi görünüyor. Bu senaryoda İngiltere tamamen yeni bir kurallar bütünü oluşturmak; hem iç hem de dış hat uçuşların devam edebilmesini sağlamak için dünyadaki yüzlerce ulusla çok sayıda özel anlaşma yapmak gibi olağanüstü bir iş yükü ile karşı karşıya kalacak.
İkinci seçenek olan iki taraflı ticaret anlaşmasına en iyi örnek, Avrupa’nın tam göbeğinde olmasına rağmen AB üyesi olmayan İsviçre. Bu senaryoda hem AB hem de İngiltere, yapılacak ticaret anlaşması kapsamına dahil etmek veya hariç tutmak istediklerini müzakere edebiliyor. Birleşik Krallık hükümeti için çekici olabilecek bu türden yeni bir anlaşma ciddi bir esneklik sağlayabilir. Ancak bu seçeneğin en büyük dezavantajı; çok zaman alması olarak görülüyor. Anlaşmaların müzakere edileceği süreçte İngiltere endüstri üzerindeki etkisini kaybedebilir ve anlaşmayı bir an önce yapabilmek adına taviz vermek zorunda kalabilir.
Üçüncü seçenek ise aksamayı en aza indirebilecek en iyi seçenek gibi görünüyor. Bu senaryonun en iyi örneği olan Norveç, AB üyesi olmasa da Avrupa Ortak Havacılık Bölgesi ECAA üyesi olması nedeniyle AB havacılık pazarına tam erişim hakkına sahip. Ancak politikaların geliştirilmesi konusunda neredeyse hiçbir söz hakkı yok. Havacılık alanındaki tüm AB düzenlemeleri Norveç’te harfiyen uygulanıyor.
Küreselleşme, çeşitli ölçülerde her endüstriye nüfuz etmiş olsa da havacılıkta bu etkiyi daha net şekilde görüyoruz. Her yıl milyarlarca insan tatil veya iş sebebiyle uçuyor ve büyük miktarda kargo da hava yoluyla taşınıyor. Küresel havacılık sektörünün en büyük güçlerinden biri haline gelen İngilizlerin, kendilerine bu yolu açan AB regülasyonları ve kurallarına sırtını dönmesi intihar gibi görünüyor. Bakalım İngilizler havacılık endüstrisini uçurumun kenarından kurtarmayı mı yoksa yepyeni bir maceraya atılmayı mı tercih edecek. Hep birlikte göreceğiz…