Bir uçak motorunun seyir esnasında alev alması sandığımız kadar kötü bir senaryo olmayabilir!
Bir uçağın penceresinden dışarıyı seyrederken, bir anda kanat ve motorun etrafında oluşan turuncu ve sarı kıvılcımlardan daha korkutucu bir sahne düşünmek zor.
Böylesi bir kabusu en son, Dünya Kupası’nda Uruguay ile oynayacakları maç için Rostov’a giden Suudi Arabistan Millî Futbol takımının oyuncuları yaşadı.
İlgili Haber | Futbolcular Dünya Kupası’na Hangi Uçaklarla Hangi Rotadan Geldi?
Suudi futbolcuları taşıyan uçak güvenli bir şekilde inmeyi başardı. Meydana gelen bu olayın ardından futbolcular maça çıktı. Herhangi bir sorun yaşanmadı. Sosyal medyada yapılan paylaşımlarda, uçağın inişi esnasında, sağ kanattaki motorun alev aldığı görülüyor. Uçağın Suudi kaptanı Osama Hawasawi, meydana gelen yangının “uçakta yaşanan basit bir teknik hata” kaynaklı olduğunu söyledi. Ancak Airbus A319’u işleten Rus Rossiya Havayolları’nın sözcüsü, motordaki yangının kuş çarpmasına bağlı olarak gerçekleştiğini açıkladı.
طائرة المنتخب السعودي تندلع فيها النيران جهة المحرك اثناء هبوطها في مطار روستوف…
الحمدلله الجميع بخير و عافية ???#معاك_يالأخضر ???? pic.twitter.com/Dt7UYpLKcA— معن القويعي ?? (@MaanAlquiae) June 18, 2018
Motorun Alev Alması Ne Kadar Tehlikeli?
Her şeyden önce, uçakların motorlarının havada alev alması durumu çok nadir gerçekleşir. Havacılık endüstrisinin teknolojik gelişmişlik seviyesi, bu tür olayları, motorların fabrikadan çıkmadan önlenebilmesi konusunda oldukça ileri seviyede. Zaten böylesi olayların gerçekleştiğinde, haber değeri taşıyor olması; ne kadar nadir rastlandığının bir başka göstergesi. Uçak motorları, üretim aşamaları sırasında çok titiz bir şekilde test ediliyor.
Ancak elbette her şeye rağmen, motorlar kusursuz değil. Motorlarda çeşitli sebeplerle meydana gelen yağ veya yakıt sızıntısı veya basınçlandırma sisteminde meydana gelebilecek bir problem, motorun içindeki çok sayıda tüp ve borunun içindeki kimyasalların tutuşmasına neden olabiliyor.
Civil Havacılık Otoritesi (Civil Aviation Authority – CAA) verilerine gore, dünya genelinde 2002-2011 yılları arasında gerçekleşen 250 ölümlü uçak kazasının sadece 2 tanesinde motorların alev alması, kazanın birincil faktörüydü. Kazaların 6 tanesinde ise ikinci dereceden yani dolaylı faktör olarak motorların alev alması tespit edildi.
Motorların havada alev alması olayları nadir olmasının yanı sıra; çözümsüz de değil. Yani havada böyle bir durum gerçekleşirse kokpit ekibinin alabileceği aksiyonlar var. Motorlar, kendi içinde tutuşmayı engelleme veya yangın söndürme sistemlerine de sahip. Ayrıca pilotlar istedikleri anda motora yakıt girişini durdurup motoru devre dışı bırakabiliyorlar. Ardından da motorun kendi içindeki yangın söndürme sistemini aktif hale getirerek havada duruma müdahale edebiliyor.
Yangın havada söndürülmüş olsa bile, uçak her şekilde mümkün olan en yakın havalimanına acil iniş gerçekleştiriyor. Emekli bir ABD Hava Kuvvetleri pilotu olan Tom Farrier durumu çok net bir şekilde özetliyor: “Korkunç bir ses çıkaran havada motorun alev alması durumunun, felaket için tek yönlü bir bilet olmadığını aklınızda bulundurun.”
Havacılık endüstrisinde, kaza ve olaylara dair raporlama aşaması çok önemlidir. Motor yangını durumları raporlanırken kategori olarak “ciddi hasar” sınıfında yer almaz. Burada tek nüans, yangına bağlı hasarın motorun kendisi ile sınırlı kalmasıdır. Yani herhangi bir sebepten ötürü bu tür hasarlar motorun ötesine geçer; kanada sıçrar ya da uçağın gövdesine zarar verirse durum değişir. Ancak yalnızca motorla sınırlı kalırsa çok fazla büyütülmez.
Motorun Alev Alması Nelere Sebep Olabilir?
Havada motorun alev alması üç potansiyel olumsuz sonuca götürebilir. Birincisi, yangında hasar gören motordaki bazı parçalar gevşeyebilir ve yerlerinden oynayarak sağa sola savrulabilir. Bu esnada sıçrayan parçalar uçağın gövdesine de isabet edebilir. Nisan ayında Southwest Havayolları uçağında tam olarak böyle bir olay meydana geldi. Motordan sıçrayan parçalardan biri uçağın camını çatlattı. Basınç farkı nedeniyle kırılan camdan dışarı savrulan yolculardan biri hayatını kaybetti.
İlgili Haber | Uçakta Camdan Fırlayan Kadının Öyküsü
İkinci kötü senaryo, yangının kanada sıçraması. Bu da çok tehlikeli bir durum. Çünkü uçağın yakıt depoları kanadın iç kısmında yer alıyor. Böylesi bir senaryo yangının asla söndürülemeyecek bir noktaya gelmesine neden olabilir. Üçüncü senaryo ise alevlerin, uçağın uçması veya havada kalması için gerekli mekanik ve elektronik sistemlere zarar vermesi olabilir. Uçuş kontrol yüzeyleri veya hidrolik sistemler gibi. Bu da oldukça tehlikeli sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Neden Sakin Olmalıyız?
Uçak motorları çeşitli karakteristik özelliklere sahip olduğu için çalışma şekilleri farklılık gösterebiliyor. Bu sebeple de yolcular bazen yanlış anlaşılmalar yüzünden panik durumlara sebebiyet veriyor. Örneğin uçağa bindiğinizde kalkış öncesinde motor çalıştığında, motorun arkasından veya önünden uzayan bir alev ya da duman görmek gibi bir durum korkuya neden olabilir. Ama panik yapmadan önce sakin olmalısınız. Çünkü bu belki de oldukça normal bir tablodur ama siz ilk kez karşılaşıyorsunuzdur.
Böylesi bir durumda, bunun jet morlarının çalışma prensiplerinin bir parçası olduğunu; gördüğü tablonun motorun doğası gereği oluştuğunu, motorun patlamayacağı veya ateş çıkarmadığına yolcuyu ikna etmek güç olabiliyor. ediyor.
Böylesi bir panik havasının daha da uzaması halinde yolcuların kendi kendine uçaktan inmeye karar verdikleri olaylar da yaşanabiliyor. ABD’nin Florida eyaletinin Tampa şehrinde, Delta Havayolları’na ait bir uçağın kalkışı öncesinde benzer bir olay yaşandı. Panikleyip uçaktan inmeye kalkan yolcular, kabin görevlilerinin komutlarına kulak asmayınca, çıkışlarda ciddi bir kargaşa oluştu ve iki yolcu ciddi şekilde yaralandı.
Uçaklar Bir Motor Olmadan Ne Kadar Uzağa Uçabilir?
Oldukça uzağa. Uçaklar çift motorlu olsalar da uçuşun tüm aşamalarını bir motorla gerçekleştirebilecek şekilde tasarlanırlar. Bu yüzden havada bir motorun kaybedilmesi durumunda risk faktörünün oldukça düşük olduğu söylenebilir. Tek motorla devam etmek, motor için normal bir seyirden daha fazla itiş gücü harcadığı bir çalışma durumunu gerektirir.
Ancak her şeye rağmen, havayolları, Etops adı verilen uluslararası kurallar nedeniyle, bir motorun arızalanması durumunda rota üzerinde önceden belirledikleri acil durum havaalanlarına iniş yaparlar. Etops süreleri ve diğer detayları uçak tipine göre farklılık gösterir.
Bir Bakışta | ETOPS Nedir?
ETOPS (Genişletilmiş Operasyonlar), genel olarak, uzun mesafeli bir uçağın rotası üzerinde, uçuş süresince meydana gelen acil durumlarda inebilecek yedek havaalanları belirleme kuralının pratiğidir. ETOPS, bir sayı birlikte anılır. örneğin ETOPS120, rota üzerinde belirlenen herhangi bir yedek havalimanından en fazla ne kadar uzaklaşılabileceğini belirtir. Bu sayılar uçak tipine göre belirlenir.
Bir uçağın sahip olduğu motor sayısına göre farklı seviyelerde ETOPS kuralları vardır. Bir veya daha fazla motorun arızalanması durumunda, uçağın ne kadar uçabildiğine dair önemli bir faktördür. Örneğin, bazı uçaklar, bir yedek havaalanından 120 dakikadan fazla sapılmaması gereken bir rotaya tabi tutulurken, bazılarına 180 dakikalık bir sapma hakkı verilebilir.
Resmi olmayan havacılık çevrelerinde ETOPS için (Engines Turn Or Passengers Swim) yani “Motorlar Döner veya Yolcular Yüzer” şeklinde bir kullanım bulunmaktadır. Ancak ETOPS kavramının, uçağın su veya kara üzerinde olup olmadığı konusunda hiçbir dayanağı veya farklılığı bulunmamaktadır.
Klasik ticari yolcu uçaklarında taşıma ve geri sürükleme kuvvetleri arasında (lift to drug) yaklaşık olarak 10:1 gibi bir oran vardır. Bunun anlamı, uçağın gökyüzünde 1 mil irtifa kaybedeceği sürede; ileriye doğru yere göre 10 mil mesafe kateder. Yani yerden 10 km yüksekte seyreden bir uçak, bütün motorlarını kaybedip süzülmeye başlarsa; bu esnada yere inene kadar 100 km mesafe kat edebilir. Bu da ETOPS kuralları gereği kendisine rota üzerinde belirlediği yedek meydanlardan birine güvenli acil iniş yapabilecek kadar zaman kazandırır. Uçakların süzülme oranları da modellerine göre değişebilir. Ayrıca uçağın fiziki şartlar ile oluşturabileceği bir taşıma kuvveti olursa süzülme süresi çok daha fazla uzayabilir.