Pandemi en çok havacılık ve turizm sektörlerini vurdu. Havacılık endüstrisi, tarihinin en türbülanslı dönemini yaşıyor. Aylardır binlerce uçak yerde yatıyor. Dünya genelinde neredeyse 2 ay boyunca hiç ticari yolcu seferi yapılamadı. İflaslar, işten çıkarmalar, küçülmeler, krizler ve her gün onlarca benzeri tatsız gelişme, sektörün nabzını tutanlar için adeta alışkanlık haline gelmiş durumda. Bu karamsar tablonun değişmesini ve sektörü ayağa kaldırıp eski günlerine döndürebilecek tek şey var: insanların seyahat etmesi.
Bu yüzden havacılık endüstrisinin önde gelen kurum ve kuruluşları, küresel salgının başladığı günden bu yana, uçakla seyahat etmenin, virüs bulaşması konusunda düşük riskli bir faaliyet olduğunu anlatmaya çalışıyor. İstatistikler veriliyor; havalimanı ve uçaklarda alınan önlemler anlatılıyor, uçaklardaki HEPA filtreleri sayesinde kabindeki havanın bir ameliyathane kadar temiz olduğu konusunda insanlar ikna edilmeye çalışılıyor.
İlgili Haber | Uçakta HEPA Filtreleri Nasıl Çalışıyor?
Bir kısım insan bu söylenenlere, ikna olmuş görünüyor. Seyahat kısıtlamalarının ve karantina prosedürlerinin elverdiği ölçüde uçmaya devam ediyor. Diğer bir kesim ise havayollarının ticari kaygılarla insan sağlığını riske attığı düşüncesiyle bu açıklamaları pek samimi bulmadığını söylüyor ve seyahat etmiyor, uçağa binmiyor.
Yapılan iki uluslararası çalışma ise Covid-19’un özellikle uzun mesafeli havayolu seyahatlerinde bulaşma ihtimalinin bir hayli fazla olduğunu gösteriyor. Ama tabii kurallara uyulmazsa.
Çalışma 1
Çalışmaların ilki, Vietnam Ulusal Hijyen ve Epidemiyoloji Enstitüsü tarafından yapıldı. Emerging Infectious Diseases dergisinin Kasım 2020 sayısında yayımlanacak.
Bu çalışma kapsamında bilim insanları, 2 Mart 2020’de Londra’dan Hanoi’ye, Vietnam Havayolları ile 10 saatlik bir uçuşta yer alan bir grup mercek altına alındı. Uçaktaki 217 yolcu ve mürettebattan; birbirleriyle 15 dakikadan daha uzun süre 2 metreden daha yakın temas halinde olanlar gruplandı ve incelendi.
Bu insanların uçuş öncesi temas hainde olduğu insanlarla da görüşüldü, test edildi ve iki hafta boyunca karantinaya alındı. Karantina süresi boyunca herkes, ateş ve hastalığın diğer semptomları açısından günde iki kez rutin olarak kontrol edildi. Karantinanın ilk günü, 5’inci günü ve 13’üncü gününde hepsine PCR testi yapıldı.
Çalışmanın sonunda, koronavirüs enfekte olmuş tam 16 kişi belirlendi. Bunların 12’si yani uçuşta hastalananların % 75’i, uçuştaki tek semptomatik kişi olan “Case 1” ile business class’ta oturan yolculardı. Case 1’in kız kardeşi de dahil olmak üzere virüsün bulaşan diğer dört kişi ise uçuş ile karantina süreci arasında enfekte yolcularla kişisel temasları olanlardı.
Araştırma ekibi, bu yüzden uzun uçuşlar sırasında virüsün uçak içinde bulaşma riskinin son derece gerçek olduğunu ve normale göre geniş oturma düzenine sahip olan business class sınıfında bile önemli ölçüde potansiyel oluştuğu sonucuna vardı. Bu yüzden çalışmanın sonuçları arasında, insanların uçakta diğer insanlarla otururken yakınlık durumlarının, artan enfeksiyon riskiyle güçlü bir şekilde ilişkili olduğu ifadesine yer verildi.
İlgili Haber | Uçaklarda Coronavirus Savaşı: Elektrostatik Püskürtme!
Çalışma 2
Emerging Infectious Diseases dergisinin aynı sayısında yer alan ikinci bir çalışma, London School of Hygiene & Tropical Medicine, Hong Kong Üniversitesi ve bazı başka kurumlardan olmak üzere çok uluslu bir grup bilim insanı tarafından gerçekleştirildi.
Araştırmacılar, 9 Mart 2020’de Boston’dan Hong Kong’a, 15 saatlik uçuşla seyahat eden “şiddetli akut solunum sendromu olan koronavirüs enfekte” dört kişiyi mercek altına aldı. Bunların ikisi yolcu; diğer ikisi ise kabin ekibindendi. Uçuş sırasında dördü de asemptomatikti ancak beş ila 11 gün sonra tamamının Covid-19 testi pozitif çıktı.
A ve B hastaları, business class sınıfında pencere kenarında oturan evli bir çiftti. Her ikisi de uçuşu takip eden günlerde semptomlar geliştirdi ve 14 Mart’ta hastaneye kaldırıldı ve burada testleri pozitif çıktı. C ve D hastaları aynı uçuştaki kabin görevlileriydi. Bunlardan biri uçuş sırasında A diğeri de B hastasına hizmet verdi.
Dört hasta arasında bulaşmanın gerçekleştiğini kanıtlamak için, araştırmacılar virüslerin genetik yapılarını inceledi ve dört hastanın hepsinden alınan örneklerde viral genomların % 100 aynı olduğu ortaya konuldu.
Vaka geçmişleri ve virüsün genetik sonuçları göz önüne alındığında, en olası senaryonun, A ve B yolcularından birinin veya her ikisinin Kuzey Amerika’da Covid 19 virüsünü alması ve uçuş sırasında C ve D uçuş görevlilerine bulaştırması olabileceği sonucuna ulaşıdı. Dört kişinin de uzun süre yakın olduğu tek yer uçağın kabiniydi.
Bu çalışmayı yapan bilim insanları da sonuçları arasına, Covid 19 virüsünün uçak içi aktarımının son derece mümkün olduğuna yer verdi. Virüsün seyahat sırasında bulaşmasını önlemek için enfeksiyon kontrol önlemlerinin katı şekilde sürdürülmesi devam etmelidir notu düşüldü.
MASKE FAKTÖRÜ DEĞERLENDİRİLMEDİ!
Videonun başında, bilimsel çalışmaların uçakta virüs bulaşma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor ama bir şartla demiştim. Uçuş süresince maske takmanın, virüsün bulaşıcılığını ne kadar azalttığı, bu çalışmaların kapsamında yer almıyor. Zira deneysel çalışmaların yapıldığı Mart ayında, bazı riskli bölgelerden gelen yolcuların havalimanlarında ateş ölçümleri yapılıyor ve Covid-19 semptomlarına sahip olup olmadıkları kendi beyanları üzerinden değerlendiriliyordu. Uçaklarda veya havalimanlarında maske takmak zorunlu değildi.
İlgili Haber | Uçakta Virüs Bulaşır mı?
Oysa şimdi havalimanına girdiğiniz an itibariyle maske takmanız zorunlu. Maske zorunluluğu uçuş süresince de devam ediyor. Hemen her gün dünyanın bir yerinde, uçakta maske takmayı reddettiği için uçuştan atılan yolculara dair haberleri okuyoruz. Sonuç olarak bu süreçte havayolu ile seyahat edecekseniz, havalimanı ve uçakta zaten zorunlu olan maskenizi asla çıkarmayın. Sürekli kendinizi dezenfekte etmeye çalışın ve hem insanlarla hem de yüzeylerle temas etmekten mümkün olduğu kadar kaçının.