Havacılık Bülteni-302

EMBRAER UÇAKLARINI TÜRKİYE’DE ÜRETECEK!

Brezilya’da düzenlenen LAAD 2025 Savunma Fuarı’nın ilk gününde, Türk Havacılık ve Uzay Sanayi-TUSAŞ ile Brezilyalı uçak üreticisi Embraer arasında bir mutabakat zaptı (MoU) imzalandı. Yapılan anlaşma kapsamında, Embraer’in yeni nesil E2 uçaklarının son montaj hattının Türkiye’de kurulması da dahil olmak üzere, Embraer ile TUSAŞ’ın ortak üretim faaliyetleri gerçekleştirilmesi konusunda çalışmalar yapılmasına karar verildi.

Önümüzdeki süreçte şirketler arasında teknoloji transferine yönelik bilgi paylaşımı sağlanacak. AR-GE ve mühendislik alanında iş birliği yapılarak yeni fırsatlar değerlendirilecek. Anlaşmanın, her iki şirketin uluslararası pazarda rekabet gücünü arttırarak, küresel ayak izlerini genişletmeleri için önemli bir adım olduğu düşünülüyor.

Brezilyalı üretici, ürünlerine yönelik artan talebi karşılamak için dünya çapında yeni tedarikçiler ve ortaklar arıyor. Bu kapsamda Embraer, TUSAŞ’ın metalik ve kompozit yapıların üretimi, uçak gövdeleri ve bileşenlerinin nihai montajı, test uçuşları ve boyama konularındaki stratejik yeteneklerinden yararlanmayı hedefliyor.

Avrupa ve Asya arasında stratejik bir konumda bulunan Türkiye’de bir üretim merkezi kurması, küresel seyahat talebinin hızla artması nedeniyle, havayollarının iddialı filo yenileme planlarına karşılık vermek isteyen Embraer için stratejik bir hamle olabilir.

Sivil bölgesel yolcu uçaklarının yanı sıra, askeri eğitim ve nakliye uçaklarıyla da öne çıkan Embraer’in A-29 Super Tucano eğitim ve hafif taarruz uçağı ile çok rollü KC-390 nakliye uçağı, birçok ülke tarafından tercih ediliyor.

Benzer kabiliyetlere sahip temel eğitim ve hafif taarruz uçağı HÜRKUŞ’u üreten TUSAŞ ise sahip olduğu teknolojik kapasiteyle yapılacak olan ortak projelerde tamamlayıcı rol üstlenecek.

Özellikle uluslararası arenada birçok iş birliğiyle adından çokça söz ettiren ve Avrupa pazarına açılım stratejisini kararlı şekilde sürdüren Embraer, TUSAŞ gibi havacılık sektöründe kritik projeler üstlenen firmaların teknolojik inovasyonlarını destekleyici stratejiler geliştiriyor.

Öte yandan aviyonik sistemler ve bakım onarım gibi kritik alanlarda tecrübeli olan bu iki şirketin, ilerleyen dönemlerde havacılığın farklı alanlarında güçlü projelere imza atması da bekleniyor.

BOEING 737’NİN DÜŞÜŞ NEDENİ: PİLOT HATASI!

25 Kasım 2024’te, küresel kargo devi DHL adına uçan, İspanya merkezli Swiftair’e ait Boeing 737-400, Vilnius Havalimanı’na yaklaşma sırasında yerleşim merkezine düşmüştü. Uçağın kaptan pilotunun hayatını kaybettiği trajik kazada, yardımcı pilot ile uçaktaki diğer iki görevli ciddi şekilde yaralanmıştı.

Litvanya Adalet Bakanlığı adına kaza ile ilgili araştırmayı yürüten ekip, hafta içinde bir ara rapor yayımladı. Kazanın oluşumunda insan hatası olduğunu doğruladı. Bakanlığa göre, ara rapor, kazanın neden meydana geldiği hakkında hakkında, havacılık sektörü ve kamuoyuna genel bir bakış sağlamayı amaçlıyor.

Rapora göre,  uçuş sırasında B hidrolik sisteminin arızalanması nedeniyle, kanatların firar kenarında bulunan flapların açılmadığı, pilotların ise flapların açık olmadığını fark etmediği ve bu durumun kontrol kaybına yol açarak kazaya neden olduğu belirtiliyor. Raporda ayrıca, hava koşulları buzlanmaya uygun olmasına rağmen, pilotlar tarafından uçaktaki buzlanma önleyici sistemin etkinleştirilmediği bilgisi de yer alıyor. Kokpit ekibi ile hava trafik kontrolörü arasındaki iletişim sorunlarının da kazaya neden olan yan faktörlerden biri olduğuna da raporda yer verildi.

Açıklanan ara rapor, Litvanya Başsavcılığı’nın daha önce yaptığı kazanın muhtemelen insan hatasının ve özellikle hidrolik sistemin devre dışı kalmasının neden olduğunu öne süren açıklamalarıyla örtüşüyor.

Rapora göre yerel saatle 02:08’de Leipzig Halle Havalimanı’ndan (LEJ) havalanan uçağın kokpit ekibi, yerel saatle 03:09:09’da Vilnius’a iniş için kule ile iletişime geçmeye çalıştı ancak yanıt alamadı. Yaklaşık 1 dakika sonra iletişim için bir girişimde daha bulunuldu. Yardımcı pilotla kaptan pilot arasında, doğru frekans olup olmadığı konusunda yaşanan bir konuşmanın ardından, kaptan pilot frekansları değiştirdi ve kuleye ulaşılıp, Vilnius’a iniş izni alındı.

Yaklaşık 2 dakika sonra kokpit ekibi, hava koşulları nedeniyle buzlanma önleyici sistemlerin etkinleştirilmesinden bahsetti. Ancak uçağın kara kutusuna ait veriler, o sırada buzlanma önleyici sisteminin devrede olmadığını gösterdi. Kara kutu verileri ayrıca 03:17:34’de hem hidrolik sistem B’nin elektrikli pompasının hem de motor tahrikli pompasının işlevsiz olduğunu ortaya çıkardı.

03:26:15’te uçak son yaklaşma aşamasına geçti. 43 saniye sonra Vilnius hava trafik kontrolörü, kokpit ekibine ulaştı. Kokpit Ses Kaydedicisi’nden alınan veriler, kaptanın kule ile iki kez yanlış frekansta iletişim kurmaya çalıştığını gösterdi.

03:27:56’da yardımcı pilot, flapların açık olmadığını fark etti. 11 saniye sonra, uçağın yere çok yaklaştığını belirten ” too low – terrain ” uyarıları duyuldu. Uçak bir saniye sonra yere çakıldı.

TAKLA ATAN UÇAĞIN KOKPİTİNDE NELER YAŞANDI?

17 Şubat’ta, Endeavor Air tarafından uçurulan CRJ-900’ün Toronto Pearson Havaalanı’na inişte ters döndüğü şok edici kaza ile ilgili Kanada Ulaştırma Emniyeti Kurulu (TSB) tarafından hazırlanan ön rapor açıklandı.

Kaza ile ilgili nihai sonuçları göstermediği özellikle belirtilen bu raporda, soruşturmada şu ana kadar toplanan verilerin özetlendiği vurgulandı. Nihai kaza raporlarının hazırlanmasının aylar, hatta yıllar aldığına vurgu yapılırken, uçak kazalarının nadiren tek bir nedenden kaynaklandığı belirtildi.

Böylesi bir kazada uçaktaki 80 kişinin hayatta kalmasının, havacılık emniyetinin ne kadar ilerlediğinin bir kanıtı olduğuna vurgu yapan raporda, havacılığı bu kadar güvenli hale getiren detaylardan birinin de yaşanan kazalardan ders çıkarılması olduğu aktarıldı.

Kaza anında rüzgarın 270 dereceden 28 knot hızında olduğu ve zaman zaman hamleli şekilde 35 knot’a kadar çıktığı belirtildi. İnişten 14 saniye önce, uçağın 153 ft’e alçaldığı ve rüzgarın şiddetlenmesi nedeniyle, pilotların motor takatini %64’ten %43’e düşürdüğü raporda yer aldı.

İnişten dört saniye önce, uçak 50’e ft’e alçaldığında, iniş hızı dakikada 672 fitten dakikada 1.114 fite çıktı.

İnişten üç saniye önce, uçağın yer yakınlık uyarı sistemi (EGPWS), uçağın iniş hızının yüksek olduğunu gösteren “sink rate ” uyarısı verdi. Bu esnada uçak, şiddetli rüzgar nedeniyle 4.7 derece sağa doğru yattı.

İnişten iki saniye önce, uçağın sağa doğru yatış açısı 5,9 dereceye çıktı

İnişe bir saniyeden daha az bir süre kaldığında, uçağın hızı 134 knot, yer hızı 111 knot olarak ölçüldü. Bu anlarda uçak sağa doğru 7,1 derecelik bir yatış açısına ve dakikada 1.110 fitlik iniş hızına sahipti.

Uçak, sağa doğru 7,5 derecelik bir yatış açısı ve 3g dikey ivme ve dakikada yaklaşık 1.098 fitlik bir iniş hızıyla piste teker koydu. Bu iniş o kadar sertti ki sağ ana iniş takımı kırıldı ve katlandı. Kanat kökü gövde ile iniş takımı arasında kırıldı ve kanat gövdeden ayrıldı.

Uçağın yere ilk teması, 23 pistinin 420 ft uzağında gerçekleşti. Uçak, 15L pistinde, eşiklerin yaklaşık 1.800 fit ötesinde ve pist kenarının yaklaşık 75 ft sağında ters bir şekilde durdu. Kuyruk bölümünün büyük kısmı pistte, eşikten yaklaşık 1.680 fit ve ana enkazdan 235 fit uzakta bulundu. Sağ kanat ise ana enkazdan yaklaşık 215 fit ötede kaldı.

Uçakta görev yapan kaptan pilot, 2007’den beri Endeavor Air’deydi ve aynı zamanda havayolunda simülatör eğitmeniydi. Bu uçak tipinde 764 saat olmak üzere toplam 3.570 uçuş saati vardı. Kaza yaşanan uçuş, son yedi gün içindeki ilk uçuşuydu. Geride kalan hafta üç gün boyunca eğitmen olarak çalışmıştı.

Yardımcı pilot Ocak 2024’ten beri Endeavor Air’de görev yapıyordu. Bu uçak tipinde 419 saat olmak üzere toplam 1.422 saat uçmuştu. Kaza yaşanan uçuş, onun için günün ikinci uçuşuydu ve beş gün üst üste çalışma periyodunun son günündeydi.

Soruşturma kapsamında, kaza kırım ekibi, kanat yapısının metalurjik incelemesi, iniş takımı ve kanatların sertifikasyon bilgileri, acil durum tahliye prosedürleri, kokpit kapısının yapısı ve tasarımı, pilotların iniş teknikleri, sert inişler ve pilot eğitimleri, uçağın ters dönmesinin ardından kabinde tahliyeyi engelleyici detaylar, kokpitten ikincil çıkış rotası, Örgütsel ve yönetimsel faktörleri, kabin ekibi eğitimi, acil durumlarda koordinasyon, havalimanı itfaiye ve kaza sonrası acil tıbbi eylemler gibi konulara odaklanacak.

Rapordan çıkarılabilecek en temel soru, uçak inişten saniyeler önce neden bu kadar dik açıyla inmeye çalıştı? Rüzgar bu kadar şiddetliyken, yaklaşma sırasında uçağı stabil tutamayan pilotların, pas geçme kararı almak yerine neden inmekte kararlı oldukları sorgulanıyor.

SÜPERSONİK TİCARİ UÇUŞ YARIŞINA ÇİN DE KATILDI!

29 Mart’ta South China Morning Post’ta yayınlanan belgelere göre, Çin’in devlete ait havacılık firması COMAC, C949 adını verdiği bir projeyi ilk kez kamuoyuna duyurdu ve ticari süpersonik uçuş planları konusunda çalışmalar yaptığını resmen açıkladı. Habere göre, Çin’i süpersonik seyahat yarışında ön saflara taşıyacak olan planlar, Acta Aeronautica Sinica dergisine sunuldu.

Projeye göre, süpersonik jet, 28 ila 48 yolcu arasında taşıyabilecek ve 6.800 mil (10.944 km) menzile sahip olacak. Bu da Şanghay ile Los Angeles arasındaki uçuşların beş saatte ineceği anlamına geliyor.

Haberin detaylarında, COMAC C949’un, piyasaya çıkan son ticari süpersonik uçak olan Concorde’a kıyasla, gürültü seviyesinde önemli bir düşüş sunacağı bilgisi de yer aldı.

Şirketi Boom ile Overture adında ticari süpersonik uçak geliştiren Blake Scholl, Çinlilerin süpersonik uçak planları hakkındaki düşüncelerini sosyal medyada paylaştı.

“Çin süpersonik yarışa girdi. Bu tasarım tam olarak gerçek değil. Ama uzun süre böyle kalmayacak. Ama biz onları yeneceğiz. @boomaero ve ABD takımındayım,” şeklinde bir paylaşım yapan Scholl, ayrıca Batı’nın uçak geliştirmede konusunda enerjisini boşa harcadığından şikayet etti.

Ne Boeing ne de Airbus’ın 20 yıldır yeni bir uçak geliştiremediğini söyleyen Scholl, uçak ABD’de icat edildi ama Batı’nın havacılıktaki liderliği bitiyor. Enerji boşa harcandığı için ağır çekimde bir çöküş izliyoruz. Yeni nesil uçaklar ABD’de icat edilmeli ve onları burada inşa etmeliyiz ” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Çin’in süpersonik jeti, daha hızlı uçuşları engelleyen 1970’lerin düzenlemelerinden etkilenmeyecek. Havacılıkta Amerikan liderliğini korumak için kendi yolumuzdan çıkmamız gerekiyor.” Diyerek adeta kral çıplak dedi.

Boom Supersonic tarafından geliştirilen Overture uçağının protoipi olan XB-1, 28 Ocak’ta yaptığı test uçuşunda ses hızını aştı. Bu uçuş, Concorde sonrası ses hızını aşan ilk insanlı uçuş olarak kayıtlara geçti.

Uçuşta ayrıca, süpersonik hızlara ulaşmasına rağmen, sonik patlama seslerinin yere ulaşmadığı ‘Boomless Cruise’ özelliği de test edildi.

TRUMP’IN GÜMRÜK VERGİSİ KARARI HAVACILIĞI NASIL ETKİLEDİ?

ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülkenin en yakın müttefikleri de dahil olmak üzere 180’den fazla ülkeye karşı benzeri görülmemiş kapsamlı gümrük vergisi tarifeleri uygulanacağını duyurmasının ardından, havacılık sektöründe gergin bir bekleyiş başladı.

Küresel havacılık sektörünün kendi içindeki bütünlüğü nedeniyle, yeni tarifelerin dışında tutulacağına dair umutlar, 2 Nisan’da yapılan açıklama ile suya düştü.

Trump’ın açıklamalarının havacılık üzerindeki çarpıcı etkisi, sektörün büyük oyuncuları arasında hisse senedi fiyatlarının düşmesiyle, kendini gösterdi. Açıklamanın ardından piyasalar açıldığında, Airbus ve Boeing’in yanı sıra United, American Airlines, Delta gibi büyük ABD’li taşıyıcılarının hepsinin, hisse senedi fiyatlarının düştüğü görüldü.

Havacılık sektörü, doğası gereği, ekstra gümrük vergileri uygulanmayan sınır ötesi ticaret ortamına güvendiği için, sektörde oluşan endişe, COVID-19 sürecinden bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda.

Şu ana kadar, sektörün ağır toplarının çoğu henüz bir yorum yapmadı. Airbus, Boeing, Safran ve Rolls-Royce gibi şirketler yeni tarifeler konusunda sessizliğini koruyor.

Sektörün büyük kısmı, gerçek etkiyi anlamak ve iki ekonomik süper güç arasında tam teşekküllü bir ticaret savaşının alevlenip alevlenmeyeceğini görmek için Avrupa Birliği’nin vereceği yanıtı bekliyor.

Huffington Post’ta yer alan bir habere göre, Airbus CEO’su Guillaume Faury ve Safran CEO’su Olivier Andriès, 3 Nisan’da Élysée Sarayı’nda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmelerde bulundu.

Birçok havacılık şirketi, operasyonlarının devamı için küresel tedarik zincirlerine güveniyor. Bu nedenle ekstra gümrük vergilerinin getirilmesi, ülkeler arasındaki malların serbest dolaşımını bozabilir ve maliyetlerin çok ciddi şekilde yükselmesine yol açabilir.

Trump’ın açıkladığı yeni tarifelerden en çok etkilenen ülkeler veya bölgeler arasında, Avrupa Birliği, İngiltere, Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya ve Tayvan yer alıyor.

adbanner