KOKPİTE PANİK BUTONU GELİYOR!
Tek motorlu uçaklarda yaşanan en büyük korku, kokpitteki tek pilotun bir sağlık sorunu veya herhangi bir sebeple devre dışı kalarak, uçağın kontrolünü kaybetmesi.
Bu soruna çözüm için harekete geçen Garmin şirketinin, gizli bir şekilde yaklaşık 5 yıldır, 100’den fazla mühendisle üzerine çalıştığı otomatik iniş sistemi, havacılıkta çığır açmaya hazırlanıyor. Artık acil durumlarda pilot ya da yolcular tarafından tek bir düğmeye basılarak uçakların en yakın meydana otomatik olarak inmeleri sağlanacak.
Garmin G3000 aviyonik paketi, kokpitte yer alan panik düğmesine basıldığı an uçağın emniyetle alçalması, yaklaşması ve inmesi için tasarlandı. Devreye girdiğinde anında durumsal farkındalık kazanan ve gerekli tüm sistemlerin kontrolünü üstlenen Halo sistemi, emniyet, Lüks, Destek unsurlarını bir araya getirerek havacılık endüstrisinde bir ilk olma özelliği taşıyor
Halo adı verilen Garmin G3000 aviyonik paketinde; otomatik gaz kolu, acil durum iniş modu ve gelişmiş stabilite de dâhil olmak üzere bir dizi teknoloji bir araya getiriliyor.
Pilotun tepkisiz kalması, uçağın kontrolden çıkması gibi durumlarda otomatik olarak devreye giren ya da bir yolcu tarafından autoland düğmesine basıldığı anda manuel olarak devreye alınan Halo sistemi, harici parametreleri izliyor. Bu potansiyel hayat kurtarıcı teknolojiye sahip sistem, kokpitteki dokunmatik ekran aracılığıyla hava trafik kontrolü ile iletişim kurulmasını da olanak sağlıyor. Ardından en yakın havalimanını tanımlayıp, uçağı güvenli bir şekilde indirerek motoru durduruyor.
Yakında Amerikan Federal Havacılık İdaresi tarafından onaylanacak olan sistem, düğmeye basıldıktan sonra iniş süreci boyunca yolculara basit görsel ve sözlü bilgi sağlarken, varış havaalanı, tahmini varış zamanı, kalan yakıt ve daha pek çok bilgiyi haritalar üzerinden gösteriyor.
Autoland, pilotlar ve yolcular için daha kullanıcı dostu ve kolay hale getirilebilmek için 2011’den bu yana birkaç değişime uğradı. Bu düğmenin kullanımını gerektiren korkunç senaryoda insanların yaşayacağı panik düzeyi düşünülerek, sistem olabildiğince basitleştirilmeye çalışıldı.
Garmin G3000 sistemi Mayıs 2014’te uçuş testlerine başladı. G3000, entegre uçuş sistemi kapsamında da uçuşa elverişlilik sertifikasını aldı. Ardından pervaneli PT6 motoruna sahip Piper M600 üzerinde denenen sistemin, uçakta kullanılan versiyonu ile SLS sertifikasyonunu yakında alması ve teslimatlara bu yılın son çeyreğinde başlanması planlanıyor. Piper yeni sistemle donatılan Piper M600 SLS modeli uçağın liste fiyatını 2,99 milyon dolar olarak belirledi.
Tek motorlu SR20 ve SR22 serisi ile havacılığa yeni bir boyut getiren Cirrus şirketi de Garmin G3000’i tek motorlu Vision Jet’te deniyor.
TÜRKİYE’DE KAÇ TANE BOEING 737 NG UÇAĞINDA ÇATLAK ÇIKTI?
Geçtiğimiz haftalarda, Boeing 737 Next Generation modellerinde, kanat ile gövdenin birleştiği noktada yer alan ve turşu çatalı olarak adlandırılan parçada tahmin edilenden daha erken çatlaklar oluştuğu gözlenmiş ve Boeing tarafından havayollarına uçakların kontrol edilmesi talimatı gelmişti. Talimatın yayımlandığı gün itibariyle 30.000’den fazla uçuş yapan 737NG modelleri yedi gün içinde; 22.600 ile 29.999 arasında uçuş yapan uçaklar ise 1000 uçuş daha yapacak süre içinde kontrolden geçmek zorunda denildi. Uçakta ciddi bir yük ve gerilime maruz kalan parçada yaşanabilecek çatlak, uçağın kontrolden çıkmasına ve olumsuz sonuçlara neden olabilirdi.
Dünya genelinde 7000’in üzerinde Boeing 737NG modeli operasyonlarını sürdürüyor. Havayolları tarafından kontrol amaçlı yere indirilen NG serisi uçakların yaklaşık yüzde 5’inde çatlak tespit edildi. Türkiye’de ise. THY filosunda 98, Sunexpress’te 65 adet, Pegasus’ta 39 ve Corendon’da 7 adet olmak üzere havayollarının filolarında ise toplam 209 adet 737 NG modeli var. Havayollarımızın yaptığı incelemelerde sadece THY’nin TC-JGF tescilli uçağında çatlak tespit edildi ve uçak üzerinde gerekli çalışmalar yapılmaya başlandı.
Öte yandan Boeing CEO’su Muilenburg, geçtiğimiz hafta içinde, 737 MAX kazalarıyla ilgili olarak, ABD Senatosu Ticaret Komitesi’nde halka açık bir toplantıda ifade verdi ve senatörlerin sorularını yanıtladı. Muilenburg 737 MAX uçağının üretiminde hata yaptıklarını kabul ederek özür diledi.
BOEING CEO’SU MUILENBURG SENATODA İFADE VERDİ!
Endonezya ve Etiyopya’da toplam 346 kişinin ölümüne neden olan 737 Max kazalarından ders çıkardıklarını, sorunları belirlediklerini ve düzeltmek için çalıştıklarını söyleyen Muilenburg, istifa etmeyi düşünmediğini de belirtti.
Senatörler Boeing’i, kar elde etmek için güvenliği ikinci plana atmakla suçlarken, Connecticut Senatörü Demokrat Richard Blumenthal da Boeing’in sorunların farkında olmasına rağmen “kasıtlı bir şekilde gizlemeyi” seçtiğini belirterek, şirketi “uçan tabut” üretmekle suçladı. Mississippi Senatörü Cumhuriyetçi Roger Wicker ise “Her iki uçak kazası da önlenebilirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
FINAVIA HAVALİMANINDA YAPAY ZEKA KULLANIYOR!
Finlandiya’nın 21 havaalanını işleten Finavia, Lapland’da bölgesel bir havalimanı olan Kittilä’da operasyonları düzenlemek ve gecikmeleri azaltmak için yapay zeka teknolojisini kullandı. Elde edilen çok güçlü verimlilik kazanımları ve maliyet tasarrufları sonrası Finavia, Helsinki Havaalanın’da da gecikmeleri azaltmak için yapay zekayı kullanmayı planlıyor.
Yılın çoğu döneminde günde sadece bir veya iki uçuş yapılan Kittilä’da, en yoğun kış mevsiminde, turist ve uçuş sayısındaki artışa bağlı olarak gecikmeler ve kapı atamalarında sorunlar yaşanıyordu.
Mütevazı büyüklükteki havaalanında, normalin üzerinde uçuş gerçekleştiğinde uçakları 12 park pozisyonuna yerleştirmek, yolcuları kapılar ve uçaklar arasında taşımak sorun olurken; havaalanı otobüslerini ve sürücülerini verimli kullanmanın yolları arandı. Sık sık yapılan planlama hataları ve öngörülemeyen hava koşulları nedeniyle yaşanan rötar ve iptallerin üstesinden gelmek için en yoğun dönem olan Aralık 2018’de yapay zeka kullanıldı. Bu deneme sürecinde, havaalanına bağlı uçuş gecikmelerinde yüzde 61 oranında iyileşme görülürken, ortalama gecikme süreleri de yüzde 66 oranında azaldı. Bir aylık sürede yaklaşık 500.000 Euro kazanç elde edildi.
Türünün ilk örneği olan uygulamaya uçak park alanlarının planlanması, otobüs rotaları, check-in kontuarları, iniş izinleri de dahil olmak üzere tüm havaalanı faaliyetleri dahil edildi. Sistem, mevcut tüm uçuş verilerine dayanarak, sadece birkaç saniye içinde matematiksel olarak mükemmel bir plan oluşturuyor ve aynı zamanda Schengen bölgesi dışından gelen uçakları, pasaport kontrolüne en yakın kapılara atamak gibi belirlenmiş kuralları ve tercihleri de göz önünde bulundurarak operasyonun yönetilmesine katkı sunuyor.
Bu deneme sürecinde 124.000 yolcunun havalimanı deneyimi iyileştirilmiş olurken, uçakların bekleme süreleri en aza indirilerek CO2 emisyonlarında da azalma elde edildi ve çevresel bir kazanım da sağlandı. Koşullar değiştiği anda hızlı bir şekilde milyarlarca seçenek üzerinden doğru planlamayı yapan sistemden elde edilen verime çok şaşıran Finavia, sistemi Lapland’daki Ivalo ve Rovaniemi’ye ve her yıl 20 milyondan fazla yolcuya hizmet veren Helsinki-Vantaa’da deneme kararı aldı. Yapay zekanın daha büyük ve operasyonların yoğun olduğu havalimanlarında ne gibi sonuçlar vereceğini hep birlikte göreceğiz.
KLM YOLCULARINI HIZLI TRENE YÖNLENDİRİYOR!
KLM, Thalys ve NS Hollanda Demiryolları iş birliği ile yepyeni bir proje geliştirdi. KLM; trenlerin uçak yolculuğunun yolculara sunduğu hızı, güvenilirliği ve konforu sağlaması şartıyla kısa mesafelerde tercih edilmesini teşvik ediyor. Kısa mesafeli uçuşlar yerine demir yolu hizmeti sunarak, havayolu ulaşımı için sürdürülebilir bir gelecek yaratmak amaçlanıyor.
29 Mart 2020’de resmi olarak hayata geçecek Duyarlı Uçun anlamına gelen “Fly Responsibly” projesiyle birlikte KLM Havayolları, Brüksel ile Amsterdam Schiphol Havalimanı arasındaki günlük 5 seferinden birinin yerine Thalys yüksek hızlı trende koltuk sunacak. Kısa mesafeli uçuşların yerini demir yolu hizmetlerinin almasına sıcak bakan havayolu, bu sayede kısa mesafeli uçuşları azaltarak karbon salınımını azaltmayı hedefliyor. Brüksel-Schiphol rotasında günlük uçuş sayısının kademeli olarak azaltılması amaçlıyor.
Müşterilerine kısa mesafe uçuşlarında alternatif bir yol sunan KLM bu sayede Schiphol’de yaşadığı yer kısıtlamalarını da aşmak ve uçuş planlamalarının daha etkili olmasını planlıyor. Böylece, kısa mesafeli uçuşlar için ayrılan uçuş saatleri uzun mesafeli uçuş hizmetleri için kullanılabilecek. Yeni proje ile Schiphol Havalimanı’nın trafiği beslenecek ve daha çok çeşitlendirilmiş dağıtım sistemi sayesinde ağ kalitesinin artacağı düşünülüyor.
VOLOCOPTER SİNGAPUR’DA UÇTU!
Alman otomobil devi Daimler’in de desteklediği Volocopter firması uçan araba ‘Hover-taxi’yi Singapur’da test etti. İki kişilik helikopteri andıran uçan araba 2 dakika 30 saniye boyunca Marina Bay semalarında uçtu. Otonom uçması için tasarlanan, elektrikli motorlara sahip, 18 pervaneli uçan arabada, gökdelenlerin etrafında yapılan test uçuşu sırasında güvenlik gerekçesiyle bir sürücü bulunduruldu. Birkaç yıl içinde ulaşımda devrim yapacağı iddia edilen Volocopter, daha önce Dubai, Helsinki, Las Vegas ve Stuttgart gibi şehirlerde de test uçuşu yapmıştı. Ancak Singapur, Volocopter’in şehir merkezi üzerinde uçuş yaptığı ilk yer oldu. Büyük şehirlerde trafik sıkışıklığı ve çevre kirliliğini azaltma hedefiyle piyasaya sunulacak olan uçan taksi, küçük bir helikoptere benzese de insansız hava aracı teknolojisiyle çalışıyor. Asya’nın finans merkezi, ada ülkesi Singapur’da uçan araçların, yoğun araç trafiğine alternatif olabileceği ön görülüyor. Ardından da trafik sıkışıklığıyla meşhur Asya metropollerine yayılması planlanıyor. Volocopter, trafik altyapısı Batılı büyük şehirlerden daha planlı ve daha iyi olan Singapur’un ardından, şirket yöneticilerinin önemli bir toplantıya ya da uçağa yetişmek isterken trafik sıkışıklığı yüzünden saatlerce yolda kaldığı metropolleri hedef koydu. Buna göre pilotsuz uçan taksiler, çok büyük ihtiyaç duyulduğu hissedilen Rusya’nın başkenti Moskova, Endonezya’nın başkenti Cakarta, Filipinler’in başkenti Manila, Tayland’ın başkenti Bangkok ve Asya’nın devleri Çin ile Hindistan’da devreye sokmak isteniyor. Uzmanlar uçan arabaların 2 ila 5 yıl içinde kullanılmaya başlayacağını söylüyor. Şu anki haliyle uçan taksi, bagajlarıyla birlikte iki yolcu taşıyabiliyor ve saatte en fazla 110 km hıza ulaşabiliyor.
Volocopter, hissedarları arasında da yer alan Çinli otomobil üreticisi Geely ile ortaklığa giderek Çin piyasası için uçan taksi seri üretimi yapmayı da amaçlıyor.
Volocopter’in rakibi diğer Alman şirketi Liliumise ise test uçuşunda saatte 100 kilometre hıza ulaştığını duyurdu. Münih merkezli Liliumise firması 2025 yılında seri üretime geçmenin hazırlığını yapıyor.
ÇİNLİLER ELEKTRİKLİ UÇAĞINI UÇURDU!
Çinliler, ürettikleri 4 koltuklu RX4E isimli elektrikli uçakla Shenyang Caihu Havalimanı’nda ilk uçuşu başarıyla yaptı. Liaoning Genel Havacılık Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen uçakta toplam kapasitesi yaklaşık 70 kilovat saat olan bir pil sistemi bulunuyor. Elektrikli olmasının yanı sıra, uçağın en belirgin diğer özellikleri küçük ve hafif olması. Karbon fiber bazlı kompozitler, tüm uçağın toplam yapısal ağırlığının yüzde 77’sini oluşturuyor. Bu durum da uçağa hafiflik, yüksek mukavemet ve korozyon direnci özelliklerini getiriyor.
Kanat açıklığı 13.5m olan uçağın kalkış ağırlığı 1.200kg, uçuş süresi 1.5 saat ve uçuş menzili 300km. Batarya enerji depolama teknolojisinin gelişmesiyle menzilin daha da geliştirilebileceği belirtiliyor. Uçağın kokpitindeki enstrümantasyon, uçuş sırasında pilotların operasyonel yükünü azaltacak şekilde tasarlandı. RX4E düşük hızlı kalkış ve iniş performansı ile son derece güçlü bir stall karakterisitiğine sahip. Uçak ayrıca, çim alanlar, sert kuma sahip bölgeler de dahil olmak üzere hemen her türlü zemine iniş kalkış yapabiliyor. RX4E uçağı için potansitel kullanım alanları olarak kısa mesafeli ulaşım, pilot eğitimi, seyir turları, hava fotoğrafçılığı ve havadan haritalama alanları belirlenmiş. RX4E ile ayrıca gelecekte hayata geçmesi düşünülen elektrikli yolcu ve kargo uçakları için teknik deneyim kazanılacak.