Onlarla hep bulutların üzerinde karşılaşsak da aslında aynı yere aitiz. Bizi uçağın kapısında güler yüzle karşılayıp, yolculuk boyunca her birimizin sorunuyla, isteğiyle, stresiyle, korkusuyla tek tek ilgilenen; en zor anlarda bile bize sıcacık gülümsemeleriyle karşılık veren, gökyüzündeki kanatsız meleklerden bahsediyorum.
Onların bize uçakta yiyecek-içecek dağıtsın diye var olduklarını zannediyoruz. Oysa aldıkları eğitimin çok küçük bir kısmı uçak içi servis kurallarını içeriyor. Asıl görevleri uçuşun emniyetli bir şekilde tamamlanmasına yardımcı olmak. Görevleri yolcular ve kokpit arasında koordinasyonu sağlamakla başlıyor. Yeri geldiğinde rahatsızlanan bir yolcuya ilk müdahaleyi yaparak, uçak en yakın havalimanına inene kadar onu hayatta tutmaya çalışıyorlar; bazen bir bebeğin yerden 10 kilometre yüksekte dünyaya merhaba demesini sağlıyorlar. Uçak içinde güvenlik problemi oluştuğunda korkusuzca olaya müdahale ediyor, acil durumlarda tüm yolcuların güvenli bir şekilde tahliye ediyorlar.
Günümüzde kadın ağırlıklı bir meslek olsa da; bilinen ilk kabin memuru Alman Heinrich Kubis isimli bir abimiz. İlk uçuşunu 1912 yılında gerçekleştiren Kubis, DELAG şirketine ait LZ-10 Schwaben zeplininde yıllarca görev yaptı. 6 Mayıs 1937’de New Jersey’de gerçekleşen Hindenburg faciasında zeplinin mutfağında çalışan Kubis, pencereden atlayarak kurtuldu ve bir çok kişinin de kurtulmasında rol oynadı.
Uçaktaki kabin görevlilerinin tarihi 1922’ye uzanıyor. 14 yaşında Jack Sanderson adında bir çocuk, Daimler Havayolu’nda görev yapan ilk kabin görevlisi. O dönemlerde kurye olarak adlandırılan kabin görevlileri, havayollarını finanse eden işadamlarının oğulları oluyordu. Jack 1 yıl sonra bir uçak kazasında hayatını kaybetti.
Kubis’in takım elbisesi ve papyonu, Sanderson’un askeri tarzdaki ceketi ve tarihi diğer fotoğraflar Steward yani bildiğimiz şekliyle kabin memuru rolünün o dönemden itibaren ne kadar önemli olduğu ve ciddiye alındığının göstergesi.
Daha sonra maliyetleri düşürme politikasının bir parçası olarak yolcuların ihtiyaçlarını giderme sorumluluğu yardımcı pilotlara verildi. Kısa süre denendikten sonar bu fikir de rafa kaldırıldı. Böylece dışardan uçuş görevlileri istihdam edilmesi süreci başladı.
O dönem “kabin erkekleri” modaydı. Çok uzun sure sadece erkekler işe alındı. Yolcuların uçağa binmesine yardım ediyor, bagajlarını taşıyor, ikramları sunuyor, yolcuların puro ve sigaralarını dışarı atmalarını sağlıyorlardı.
1930’da United , ilk kez, kadın uçuş görevlisi fikrini hayata geçirdi. Tarihteki ilk hostesler aslında birer hemşireydi. Yolcuların hemşire hosteslerin kontrolünde kendilerini daha güvenli hissedecekleri fikrinden yola çıkılarak bu karar alınmıştı. Böylece hosteslerin görev tanımlarına yolcuların sağlık durumlarıyla ilgili küçük müdahaleler yapmak da eklenmişti.
İlk kadın kabin görevlisi hemşire Ellen Church’tü. Aslında pilot olmak isteyen Church, o dönemde böyle bir şey mümkün olmayacağı için bu mesleği seçmişti. Church, 15 Mayıs 1930 günü 25 yaşında ilk uçuşunu yaparak kadın kabin memurlarının gökyüzünde yerlerini almasını sağlayarak tarihe geçti. İlk uçuş Oakland’dan Chicago’ya Boeing 80A uçağı ile toplam 20 saat sürdü. Uçakta 14 yolcu vardı ve toplam 13 ayrı yerde duraklayarak bu uçuşu tamamladılar. Church ve arkadaşları o dönem ayda ortalama 100 saat çalışıyor ve saatte 1 dolar kazanıyorlardı.
Ardından 2. Dünya Savaşı patlak verdi. Hemşireler havayollarını bırakıp orduya katıldı. Havayolları da hemşire olmayan genç kadınları işe almaya başladı. Mesleğin dişileşmesi ve itibarsızlaştırılmaya başladığı bir döneme girildi. Havayolları, işe alım uygulamalarının bir parçası olarak, kadınlardan evlenmeyecekleri ve çocuk sahibi olmayacaklarına dair bir taahhüt alıyordu. Bu yüzden ortalama çalışma süresi 2-3 yıl oldu. Ayda 100-120 dolar gelir elde edilen bir iş olan hosteslik için şartlar 21 ila 26 yaş aralığında 45-55 kg arası güzel, minyon ve bekar olmaktı. Görev tanımları arasında kabini temizlemek ve uçağın yıkanmasına yardım etmek bile vardı. O dönem aynı zamanda hostes-pilot evliliklerinin da patlama yaptığı yıllar olarak tarihte yerini aldı.
1960’larda hostesler birer moda ikonu haline geldi. Üniformaları üzerinden havayolları arasında müthiş bir rekabet başladı. Seksizm yine çoğunlukla ön plandaydı.
1970’lerin başında dünya genelinde kabin memurluğuna bakış değişmeye başladı. Meslekteki cinsiyetçi yaklaşıma karşı bir algı oluştu. Medeni durumlarından bağımsız olarak kadın ve erkekler, kabinde kendilerine yer bulmaya başladı. Gökyüzü daha demokratik bir hale gelerek mesleğin dişiliği ortadan kaldırıldı.
31 Mayıs 1980’de Kabin memurluğu, profesyonel meslek olarak kabul edildi. Bu yüzden 31 Mayıs, dünyanın pek çok ülkesinde uzun yıllardır; Türkiye’de ise 1999 yılından bu yana Uluslararası Kabin Memurları Günü olarak kutlanıyor. İlk Türk hostes ise 1946’da Adile Tuğrul oldu.
Bütün kabin memurlarına, inişlerinin kalkışlarına eşit olduğu bir meslek hayatı ve emniyetli uçuşlar diliyorum.