Minareden Burana’ya Dönüşüm

Kıgızistan’ın başkenti Bişkek’in 80 kilometre doğusunda Çuy Vadisi’nde yer alan Tokmok şehri burası.

İlk Türk İslam devleti olan Karahanlılar’ın antik başkenti Balasagun aynı zamanda.

Kutadgu Bilig siyasetnamesini yazan Yusuf Has Hacib’in memleketi.

Tanrı Dağları’nın eteğinde, İpek Yolu üzerinde Burana Kulesi o gördüğünüz.

Burana, ‘minare’nin değişmesiyle ortaya çıkmış bir kelime. Bugünkü Kırgız Türkçesinde minare “minara” şeklinde söyleniyor.

İnşa edildiğinde yüksekliği 45 metre olan kule, 15. Yüzyılda meydana gelen depremde 25 metreye düşmüş. Hem minare hem de gözetleme kulesi olarak kullanılmış.

Kitleler halinde Müslüman olan Karahanlılar için savaşlar hep hayatın ayrılmaz bir parçasıydı. Cami kavramına uzak olsalar da minare inşa etmekte zorlanmadılar.

Uçsuz bucaksız bozkırlarda, gelen orduları tespit edebilmek için gözetleme kulelerine ihtiyaç duyuyorlardı. Cami minarelerini de gözetleme kuleleri olarak kullandılar.

Kule’nin Kız kulesine birebir benzer bir hikayesi var. Devrin komutanının dünyalar güzeli kızının öldürüleceği kehanetleri üzerine, komutan kızını bu kulede yaşamaya zorlamış. Senelerce bu kulede yaşan genç kız sonunda bir hizmetlinin getirdiği elmadan gelen zehirli bir örümcek tarafından ısırılarak ölmüş.

Tarihi ve kültürel yerleşkede, kulenin dışında yaklaşık 80 tane balbal var. Eski Türklerde kişinin anılması için mezarının veya bazı kurganların etrafına dikilen mezar taşına balbal deniyor. Balbalların üzerindeki yazılar, kişi resimleri, yaşamlarını ve savaşlarını simgeleyen sahneler, hayvanlar ve milli kıyafetli kişi figürleri o dönemdeki yaşantıya dair izler sunuyor.

adbanner