Uçak Parçaları Geri Dönüştürülebilir mi?

Kullanılmış, tamir edilmiş veya onarılmış parçaları rutin bakım süreçlerine dahil etmek, pandemiden önce de sektörde popüler olan bir maliyet tasarruf seçeneklerinden biriydi. Ancak havayolları, sektörün tarihinin en zor dönemlerini yaşadığı bugünlerde, bilançolarında bir miktar iyileşme sağlamak için parça tamirlerine ağırlık vermiş durumda.

Tamir edilmiş veya onarılmış parça alternatifleri, sektör için daha geniş sürdürülebilirlik stratejileri üzerindeki misyonların gerçekleştirilmesi konusunda olumlu sonuçları da beraberinde getiriyor.

Tedarik zincirinin bu kısmı, yenileme ve onarım işlemlerinin, sürdürülebilirliğin bir parçası olduğu için daha fazla önem kazanacak gibi görünüyor. Geri dönüşüm yollarını bulmak ve geliştirmek için çok daha fazla onarım yeteneği olan alternatif parçalar geliştirilebilmesi için, havacılık sektöründe yoğun bir çaba veriliyor.

AAR, Fortress Transportation and Infrastructure ile kısa süre önce yaptığı bir anlaşma kapsamında, CFM56 platformu için onarım ve kullanılmış hizmet verilebilir malzeme (USM) sunmak üzere harekete geçti. Onarım geliştirmeleri için daha fazla para harcanmasına karar verildi. Böylece geliştirilecek parçaların revizyondan revizyona geri dönüşümünü sürdürmeye devam edilebilecek.

Geliştirilen bu strateji, bağımsız tedarikçiler için uzun zamandır mantıklı bir seçenek olarak sunulsa da, üreticiler kısa süre içinde maliyet sınırlamasının yanı sıra sürdürülebilirliği de benimseyen müşterilerden gelen tepkilerle karşı karşıya kalabilir.

Air France-KLM Mühendislik ve Bakım’dan sorumlu Başkan Yardımcısı Anne Brachet, “Sektörde çok daha fazlasının yapılabileceğini” söylüyor. “Satış sonrası hizmet iş modelinin bir kısmı yeni parçalara dayanıyor, ancak burada sürdürülebilirlikle ilgili bir sorun var.” diyerek problemi ortaya koyuyor.

Air France-KLM Group, pandemi sırasında ortaya çıkan acil durum finansmanıyla bağlantılı gereksinimleri de karşılamak için sürdürülebilirliği benimsiyor. Grup, çevreye daha duyarlı seçenekler sunmak için, hizmetlerinin temel maliyetlerinin ötesine geçerek, üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Tüm dünyaya hizmet verecek birkaç onarım merkezi kurmak, işçilik ve tesis maliyeti açısından mantıklı olsa da, nakliye için daha fazla talebe yol açabilir ve bu da zararlı gaz emisyonlarının artışına neden olabilir.

AFKLM Component Ürün Geliştirme ve Lojistik Direktörü Harmen Lanser, “aktif olarak yaptıkları en önemli şeylerden birinin, yerel destek aramak” olduğunu söylüyor. “Singapur’da bir tesis varsa, neden tamir için Amsterdam veya Paris’e bir parça göndereyim? Neden yerel bir çözüm bulamıyorum? Gereksiz ulaşımdan kaçınabilir miyim?” soruları üzerinden hareket ettiklerini belirtiyor.

Gövde ve motor üreticileri de sürdürülebilirliği benimsiyor. Ancak bu düşüncenin tedarik zinciri boyunca oluşması şart değil. Yeni uçakların ve motorların verimliliği, havayollarının eski uçaklarını, yeni nesil uçaklarla değiştirme motivasyonu olarak gösteriliyor.

Ancak, yüksek kârlı bir sektör olan yedek parça kısmına bakıldığında, orijinal ekipman üreticileri (OEM’ler), onarım gibi daha sürdürülebilir seçenekler konusunda tahmin edileceği üzere, daha az hevesli. Operatörler, çevresel hassasiyetlerini geliştirip, bu yöndeki çabalarını artırdıkça, yedek parça sektörünün, temelini oluşturan ‘kullan at’ modeline karşı tepki büyüyebilir.

Iberia’nın strateji ve tedarik zinciri direktörü Iván González Vallejo, “Asıl kilit rolün, OEM’ler üzerindeki baskıyı azaltmaktan geçtiği” görüşünde. “Havayolları sürdürülebilirlik için baskı yapıyor. Ancak bu yine de herkesin katılması gereken bir ekosistem.” diyerek, topyekün bir mücadele çağrısı yapıyor.

González Vallejo, hem havayolları hem de bakım şirketleri tarafından, sektördeki ticari birlikler aracılığıyla, üreticilerin bu konuya uyumlu hale getirilmesi için koordineli bir baskı yapılabileceği düşüncesini açıkça ortaya koyuyor.

“Havayollarının herhangi bir organın etrafında toplanması ve OEM’lerle konuşması gerektiğini düşünüyoruz” diyen Vallejo, “Sistemin sürdürülebilirliği, havayolları ve MRO’lara katılan OEM’lere de doğrudan bağlıdır.” diyerek, teşhisi net bir şekilde ortaya koyuyor.

adbanner