Hava trafiğini gerçek zamanlı olarak izleyebilmemizi sağlayan teknoloji, ilk uçuşun yapıldığı günden bu yana sürekli gelişim katetti. Ancak bu hizmeti sağlayan temel radar teknolojisi o günden bu yana aynıydı. Bu durum, Otomatik Bağımlı Gözetim-Yayın (Automatic Dependent Surveillance–Broadcast – ADS-B) teknolojisinin kullanıma sunulmasıyla değişti. Uçaklar için uydu tabanlı izleme yeteneği sağlayan bu teknolojinin kullanım alanı giderek yaygınlaştırılmak isteniyor.
ADS-B teknolojisi, uçakların konumunu belirlemek için uydu iletişimini temel alıyor. Uçaklar, uydularla haberleşerek konumlarını belirliyor, ardından bu bilgileri hava trafik kontrol kuleleri (ATC) ile paylaşarak, kulenin uçakları izleyebilmesi sağlanıyor. Bu esnada uçağın tüm tescil ve tanımlama bilgileri ile irtifa ve hız bilgileri de iletiliyor. ADS-B yöntemi, eski sistemlere göre çok daha uzak mesafedeki uçak hareketlerinin de izlenebilmesine imkan sağlıyor.
Bu bilgileri dışarı iletmek, ADS-B Out; bilgileri geri almak ise ADS-B In olarak biliniyor. ADS-B In, hava durumu güncellemeleri ve uçuş veya hava sahası ile ilgili bilgilerin iletilmesi için kullanılabilir. Ayrıca diğer uçaklardan da güncellemeler alınarak pilotların çevredeki ADB-B donanımlı uçakların konumlarını görmelerine de olanak tanır.
ADS-B NASIL KULLANILIYOR?
Bilgi, radyo sinyalleri kullanılarak değiştirilir. 1090ES olarak bilinen küresel bir ADS-B standardı için 1090MHz frekansı seçilmiştir. Bazen de 978 MHz frekansı kullanılır. Adlandırma, pilotların ekstra bir giriş yapması gerekmediği anlamına gelen “Otomatik” mod ve uçağın kendi sistemlerinden sağlanan bilgilerin kullanılmasını gerektirdiği için de “Bağımlı” prensibi temellerine dayanıyor.
ADS-B ile ilgili düzenlemeler, artık birçok temel standart ve regülasyonun içinde yer alıyor. Ancak bu teknoloji, henüz radarın yerini alabilecek kadar ana küresel standart haline dönüşemedi. Radar kapsama alanının sınırlı olduğu (Avustralya ve Kanada dahil) birkaç uzak bölgede bir süredir kullanılıyor. Teknolojinin uygulama ve gereksinimleri ülkeden ülkeye de değişiklik gösterebiliyor. Ancak eğilim tam olarak bu teknolojinin benimsenmesi yönünde. Bazı ülkeler, tüm ticari uçaklarda bu sistem ve ilgili ekipmanların kurulu olmasını şart koşuyor. Diğer ülkeler ise belirli rotalarda uçuş yapabilmek için ADS-B ekipmanlarının kurulmasını şart koşuyor.
Bir Bakışta | FlightRadar24’te Bazı Uçaklar Neden Mavi Oldu?
Mavi uçaklar, uydu veri tabanlı ADS-B sisteminin kamuya açık olarak yayınlanmaya başlamasıyla ortaya çıktı.
- A: Automatic = Her zaman açıktır ve opratör müdahalesi gerektirmez
- D: Dependent = GNNS pozisyon bilgisi ile ilişkilendirilmiştir
- S: Surveillance = radar gibi tarama mantığına sahiptir
- B: Broadcast = Uçağın pozisyonunu sürekli olarak diğer uçaklara ve yerdeki alıcılara yayınlar
2016 yılından bu yana test aşamasında olan sistem, artık tüm kullanıcılara hizmet sağlamaya başladı. Yani o mavi görünen uçaklara ait bilgiler, yeni nesil uydu kaynaklı teknoloji aracılığıyla elde edilip Flightradar24 uygulaması üzerinden size sunuluyor. Diğer uçaklara dair bilgiler ise daha önce olduğu gibi FlightRadar24 uygulamasının kendi yer kaynaklarından ve radar verilerinden elde ediliyor.
Avrupa’da birkaç yıl önce zorunlu hale getirilen bu teknoloji, 2020’de ABD’deki tüm ticari uçakların da barındırması gereken bir hale dönüştü. Her iki kıtada bu teknolojinin zorunlu hale getirilmesi ve yaygınlaştırılması için farklı projeler tasarlandı. ABD’de Yeni Nesil Hava Taşımacılığı Sistemi (Next Generation Air Transportation System) ve Avrupa’da araştırma, Tek Avrupa Gökyüzü ATM Araştırmaları – Single European Sky ATM Research (SESAR) bu kapsamda geliştirilen projeler olarak karşımıza çıkıyor.
Bu teknolojinin ATC ve yerleşik kullanımın yanı sıra, ABD Federal Havacılık İdaresi FAA, tüm 737 MAX uçaklarını izlemek için bu teknolojiyi kullanıyor.
ADS-B’NİN FAYDALARI
Uydu tabanlı izlemeye geçiş, yalnızca en yeni teknolojiye ayak uydurmakla ilgili değil. Bu teknolojiyi benimsemek doğruluğu ve güvenliği artıran bir faktör. Ayrıca iletilen bilgiler, radardan daha doğru, daha geniş kapsama alanına sahip ve ATC ile pilotların aynı bilgileri görmesini sağlaması açısından da fark yaratıyor.
Teknoloji, ATC ve havayolları için farklı operasyonel faydalar sağlıyor. ATC kapsamını, daha önce kapsama alanı içinde olmayan veya sınırlı alanları da kapsayacak şekilde genişletiyor. Bu fayda, uzak bölgelerde ve okyanus geçişlerinde önemli bir pozitif etki ortaya koyuyor.
İlgili Haber | Hava Trafik Kontrol Kulelerinin 100 Yıllık Dönüşümü
Ayrıca, uçakların havada daha emniyetli şekilde birbirlerine yakın pozisyon alabilmesine izin veriyor. Bu durum, uçaklar için transatlantik ve transpasifik güzergahlarda, daha verimli rotalar oluşturulmasına izin verirken, havayolları için ciddi bir potansiyel zaman ve maliyet tasarrufunu da beraberinde getiriyor. Uçaklar arasındaki mesafelerin kapanması, yoğun hava sahalarında uçakların havada bekletilmesi veya yaklaşma için konumlandırılması konusunda da fayda sağlıyor.
Özetle ADS-B, hava trafik kontrol ve iletişim sistemlerini kökten değiştirecek ve heyecan verici yepyeni bir teknolojik gelişme. Her şeye rağmen bu sistemin, radar tabanlı teknolojinin yerini tamamen alabilmesi biraz zaman alacak gibi görünüyor.