Havacılık Bülteni-318

ACT’NİN HONG KONG KAZASINDA ÖN RAPOR ÇIKTI!

20 Ekim 2025’te Emirates SkyCargo adına, Dubai’den Hong Kong’a uçan Türk kargo şirketi ACT Havayolları’na ait Boeing 747-400 kargo uçağı, Hong Kong Uluslararası Havalimanı’nın 07L pistine iniş yaptıktan sonra bir anda sola doğru hamle yapıp, pistten çıkarak denize düşmüştü. Kaza ile ilgili hazırlanan ön rapora göre, uçağın kontrolden çıkma sebebi, motorlar tarafından yaratılan asimetrik itki gücü oldu.

Rapora göre, iniş sırasında uçağın kontrolü yardımcı pilottaydı ve kaptan pilot, göstergeleri kontrol ediyordu. Kaza anında hava koşulları sorunsuzdu. Görüş mesafesi, oldukça iyiydi. İlgili tüm iletişim, navigasyon ve gözetim ekipmanları ile hava trafik kontrol hizmetleri çalışır durumdaydı ve tüm sistemler normal çalışıyordu. Kaza öncesinde pist üzerinde yabancı cisim bulunduğuna dair bir rapor verilmemişti.

Kazayla ilgili hazırlanan ön raporda, kalkış öncesinde, kokpit ekranlarında görüntülenen Hidrolik Sistem 1 Rezervuar arızasının, günün ilk uçuşundan önce bakım personeli tarafından giderildiği bilgisi yer aldı. Ayrıca 747’nin 4 numaralı motorunun thrust reverse yani ters itki sistemi çalışmıyordu. Uçağın bu şekilde uçuşa verildiği Minimum Ekipman Listesi’ne (MEL) eklenmişti. Yani pilotlar durumdan haberdardı.

Dubai’den kalkış yapan Boeing 747, sorunsuz bir uçuş gerçekleştirdi. Kokpit ekibi, Autobrake 2 ve Flap 25 konfigürasyonu ile iniş planladı. 07L pistine Aletli İniş Sistemi (ILS) ile yaklaşan kokpit ekibi, kuleden iniş izni aldı. Kule, iniş sırasında rüzgârın 30 dereceden, 18 knot şiddetinde estiğini bildirdi. Yani rüzgar koşulları da iniş için son derece uygundu.

Uçak piste teker koyduktan sonra, frenlemek için Speed Brake kolu uygun şekilde açıldı. Yavaşlamaya başladığı sırada, kokpitteki Motor Gösterge ve Mürettebat Uyarı Sistemi (EICAS) ekranında otomatik fren arızası anlamına gelen AUTOBRAKES mesajı belirdi. Mürettebatın uçağa “manuel frenleme” komutu vermesiyle otomatik fren devre dışı bırakıldı. Bu esnada kaptan pilot, uçağın kontrolünü devraldı.

2 ve 3 numaralı motorların ters itki sistemi devreye alındı. 1 numaralı motor ise idle reverse konumuna getirildi. 4 numaralı motorun thrust reverse pozisyonuna getirilip getirilmediği ile ilgili bilgi raporda yer almadı.

Boeing prosedürleri, pilotların inişin ardından önce iç kısımdaki 2 ve 3 numaralı motorların ters itki sistemini devreye alması, uçağın hızı belli bir seviyeye indikten sonra dış kısımdaki 1 ve 4 numaralı motorların ters itki sistemlerinin de çalışmıyor olsalar bile aynı anda devreye almalarını bekliyor.

Pist üzerinde yavaşlamaya çalışan uçak, bir anda sola doğru yönelerek kontrolden çıktı ve C6 taksi yolu hizasında pistten çıktı. Park halindeki devriye aracına çarpan uçak, bu aracı da denize sürükledi.

Boeing 747, kaza esnasında, havalimanındaki meteoroloji sensörlerini, işaret ve yönlendirme tabelalarını, yer hizmetleri ekipmanlarını ve havalimanını çevreleyen çitlerin bir bölümünü tahrip etti. Çarpma sırasında kuyruk bölümü kopan uçak, denize düştü ve kullanılamaz hale geldi. Uçakta bulunan dört mürettebatın sağ kurtulduğu kazada, devriye aracındaki iki güvenlik görevlisi yaşamını yitirdi.

Kara kutudan elde edilen verilere göre:

Ters itki sistemi çalışmayan 4 numaralı motor, şüpheli bir şekilde %107 N1 gücüyle uçağı ileri itecek şekilde ivmelendi. 2 numaralı motorda yaklaşık %92 N1 ters itki yeniden aktif hale geldi. 1 ve 3 numaralı motorların ters itki sistemleri de yeniden devreye alındı ve sırasıyla yaklaşık %83 N1 ve %91 N1 ters itki değerine ulaşıldı. Bu ters itki hamlelerinin tamamı, uçağın pistten sola doğru çıktığı andan sonra gerçekleşti. Pilotların uçağı kurtarmak için yaptığı bu hamleler hiçbir işe yaramadı.

Kazanın ardından kokpitte yapılan incelemelerde:

Otomatik fren ayarını yapan Autobrake selector’ün Disarmed yani devre dışı konumunda olduğu tespit edildi.

Speed Brake kolu, Flight Detent pozisyonundaydı.

1, 2 ve 3 numaralı motorlarını besleyen gaz kolları maksimum ters itki yaratacak konumuna getirilmişti.

4 numaralı motorun gaz kolu ise diğerlerine zıt şekilde tam ileri itki (full thrust) pozisyonundaydı. Motorun ters itki sistemini çalıştıran kol da kapalıydı.

Motora yakıt beslemesini gerçekleştiren Yakıt Kontrol Anahtarları Run yani çalışır pozisyondaydı. Bu da pilotların motorları kapatmadığı anlamına geliyor.

Soruşturma kapsamında, kaza inceleme ekibi, kazaya neden olan 4 numaralı motora ait gaz kolunun neden ve nasıl olması gerekenin tam tersine ileri itki üretecek pozisyona getirildiği ile ilgili soru işaretini gidermek üzere ekstra veri ve bilgi toplamaya devam edecek. Bunun bir pilotaj hatasıyla mı yoksa teknik bir aksaklık nedeniyle mi yaşandığının, hazırlanacak nihai kaza raporunda ortaya çıkması bekleniyor.

UPS’İN MD-11 UÇAĞINDA MOTORUN KOPTUĞU ORTAYA ÇIKTI!

4 Kasım 2025’te, UPS’e ait McDonnell Douglas MD-11 uçağı, Louisville (SDF) Havalimanı’ndan kalkış sırasında düşmüş; uçaktaki üç pilotun hayatını kaybettiği kazada, yerde de 11 kişi yaşamını yitirmişti.

Kazaya ait görüntülerin kısa sürede ortaya çıkmasıyla, uçağın sol motorunun kalkış esnasında uçaktan ayrıldığı ve sol kanatta büyük bir yangın başladığı anlaşılmıştı. Bu durum, kokpit ekibini uçağı kontrol etme şansı kalmayacak bir noktaya getirmişti.

ABD Ulusal Ulaşım Emniyeti Kurulu (NTSB), yaşanan korkunç kaza ile ilgili ön raporunu hazırladı. Rapora göre, motoru kanada bağlayan sol pylon arka bağlantı pimi (aft mount lug) üzerinde belirgin yorgunluk çatlakları ile beraber aşırı yük nedeniyle oluşan kırıklar tespit edildi.

Hem iç hem de dış kırık yüzeylerinde, arka pimin yatak bölgesinin ön yüzle birleştiği noktada yorgunluk çatlakları görüldü. Ön pimin iç kırık yüzeyinde de yorgunluk çatlakları tespit edildi. Ön pimin dış kırık yüzeyinde ise tamamen aşırı yüke bağlı bir kırık meydana gelmişti. Bu bulgular, motorun kanattan neden ayrıldığını büyük ölçüde açıklıyor.

ABD’deki tüm MD-11 uçakları bu olaydan sonra yere indirildi. Bundan sonra bu uçakların tekrar uçup uçmayacağı belirsiz.

Bu kazanın hemen ardından birçok uzman, olayı ABD tarihinin en ölümcül hava kazası olan 25 Mayıs 1979 tarihli American Airlines faciasına benzetmişti. O kazada da MD-11’in bir önceki nesli olan McDonnell Douglas üretimi DC-10 uçağı Chicago O’Hare Havalimanı’ndan kalkışı sırasında sol motor ve pylon yapısı kanattan ayrılmış, uçak 325 ft’e tırmandıktan sonra sola doğru kontrolsüzce yatmış ve birkaç saniye içinde düşmüştü. 271 yolcu ve mürettebatın hayatını kaybettiği kazada, yerde de iki kişi yaşamını yitirmişti. NTSB, UPS kazasıyla ilgili ön raporunda bu benzerliği resmi olarak kabul etti ve  bu kazaya atıfta bulundu.

Ön raporun kamuoyu ile paylaşılmasının ardından, kazaya neden olan yorgunluk çatlaklarına neyin sebep olduğu çok daha krtik bir konu hale geldi. Uçağın bakımları eksiksiz yapılmıştı. Yani sorun, bakım programının yetersizliğinden mi, uçağın çok fazla iniş kalkış yapmış olmasından mı, yoksa yapısal bir tasarım faktöründen mi kaynaklanıyor? Uzmanlar şimdi bu sorunun yanıtını bulmak için harekete geçti. Gözler kazanın tüm nedenlerini açıklaması beklenen nihai rapora çevrilmiş durumda.

737 MAX UÇAĞINA METEOR DEĞİL BALON ÇARPTIĞI ORTAYA ÇIKTI! 

16 Ekim’de ABD’li United Havayolları’na ait Boeing 737 MAX uçağı, 5 mürettebat ve 134 yolcusuyla Denver-Los Angeles uçuşu esnasında, kokpit camında oluşan gizemli çatlak nedeniyle acil iniş yaptı. Yaklaşık 11 kilometre irtifada seyrederken, kokpit camında çatlak oluştuğunu fark eden pilotlar, ilk olarak 26.000 feet seviyesine alçaldı ve ardından Salt Lake City’ye acil iniş yaptı.

İlk bakışta rutin bir teknik arıza gibi görünse de olayın perde arkasında bazı sıra dışı detaylar vardı. Uçakta çekilen fotoğraflarda pilotun kolunda morarma ve kan izleri, kokpit camında ise yanık izleri dikkat çekiyordu.

Olaya ilişkin görüntüler sosyal medyada paylaşıldıktan sonra; bu duruma uzaydan düşen bir cisim, bir meteor ya da uzay çöpünün neden olduğu konuşulmaya başlandı. FAA’nin 2023 tarihli raporunda, ticari uçuşlarda uzay çöpü kaynaklı can kaybı yaşanma ihtimalini %0,1’den bile düşük olduğu açıklanmıştı. Şu ana dek uzay çöpünün ticari bir uçağa çarpmasıyla ilgili kayıtlı tek bir vaka dahi bulunmuyor.

Geçtiğimiz hafta içinde ABD Ulusal Ulaştırma Emniyeti Kurulu (NTSB) tarafından bu olayla ilgili ön rapor açıklandı ve yaşanan olaya, atmosferik veri toplamak için kullanılan yüksek irtifa balonunun neden olduğu belirtildi.

Küresel sondaj balonu (GSB) işleten Windborne Systems isimli şirket, NTSB’ye başvurarak, Moab üzerinde 36.000 ft’lik seyir uçuşunda olan 737’nin yakınında balonlarından biriyle iletişimin kesildiğini bildirdi. 15 Ekim’de Spokane’den serbest bırakılan, Utah’a dönmeden önce Oregon ve Nevada üzerinden geçen balon ile bağlantı kaybedilmeden önce son irtifasının 11.176 metre olduğu raporlandı.

Uçakta görev yapan kaptan pilot ifadesinde, ufukta uzakta görünen bir cisim fark ettiğini, ancak çarpışmanın yardımcı pilot uyarma şansı bulamadan gerçekleştiğini söyledi.

NTSB raporunda, kokpit ön camında ciddi bir çarpışma ve güçlü bir patlama sesi duyulduğu tespiti yer aldı. Çarpışmanın ardından her iki pilotun üzerine cam parçaları sıçradı. Kaptan pilotun sağ kolunda birden fazla yüzeysel kesik meydana gelirken, yardımcı pilot yaralanmadı. Kaptanın kolunda oluşan kesikler, kokpitte tedavi edildi.

NTSB tarafından paylaşılan görüntülerde, termal olarak temperlenmiş cam, vinil ve diğer plastiklerden oluşan birkaç koruyucu katmandan oluşan kokpit camının bir örümcek ağı gibi çatladığı görülse de çarpışma sonrası uçaktaki kabin basıncı sabit kaldı ve uçuşun geri kalanında dalgalanma göstermedi.

Olayın ardından uçağın hasarlanan kokpit camı söküldü ve inceleme için Washington, DC’deki NTSB malzeme laboratuvarına götürüldü.

NTSB raporunda, kokpit camlarının, dört kiloluk bir kuşun darbesine, tek bir camın kırılmasıyla maksimum kabin basınç yüklerine dayanabilecek şekilde sertifikalandırılmış olması gerektiğine ve çarpışma sonrası iç camın parçalanmaması gerektiğine vurgu yapıldı.

Uzun vadeli hedefini havada 10.000’den fazla balon bulundurmak olarak açıklayan Windborne Systems, küresel bir atmosfer algılama takımyıldızı işletiyor. Hafif ve uzun ömürlü bu balonlar, taşıma kuvveti üreten özel bir gazla şişirilip, balona yerleşik bir aviyonik paket tarafından kontrol ediliyor. Balonlar irtifa kontrolü için yerle iletişim teknolojisi, sensörler ve balast ile donatılmış durumda.

DUBAI AIR SHOW 2025’TEN ÇNE ÇIKANLAR!

Geçtiğimiz hafta, havacılık dünyası Dubai Airshow’da bir araya geldi. Sektörünün en önemli küresel etkinliklerinden biri olan, Körfez ve Afrikalı taşıyıcılarının öncülüğünde, ilgi çeken uçak siparişlerine imza atılan fuarda, Avrupalı üretici Airbus, toplam sipariş sayısında zirveye yerleşti. Amerikalı rakibi Boeing ise Emirates’in yeni geniş gövdeli uçak siparişiyle fuarın en büyük tekil anlaşmasına imza attı. Bölgesel uçak üreticileri de Afrika ve Güney Asya genelinde önemli kazanımlar elde etti. Ticari taraftan son yılların en aktif sipariş haberleri gelirken, fuarın savunma segmenti nispeten zayıf kaldı.

Boeing’in en önemli hamlesi, Emirates’in 65 adet Boeing 777-9 siparişi vermesi oldu. Böylece Emirates’in toplam 777X sipariş sayısı 270’e yükseldi. Havayolu ayrıca, 777-10 için yapılan çalışmada Boeing’e destek verdiğini doğruladı.

Ethiopian Airlines, 11 adet 737-8 için opsiyonlarını kesine çevirdi. Air Senegal, ülke tarihinin en büyük ticari havacılık sözleşmesine imza atarak, 9 adet 737 MAX 8 siparişi verdi. 15 adet Boeing 787 Dreamliner siparişini kesinleştiren Gulf Air’in üç adet daha kesine çevirebileceği opsiyonu bulunuyor.

Bölge genelindeki dar gövdeli uçak talebi, Boeing 737 MAX’ı destekledi. flydubai, 75 adet ek 737 MAX uçağı için bir mutabakat zaptı imzaladı. Şirketin aynı uçak için 75 adet daha opsiyonu bulunuyor. Kiralama şirketi AerCap, Güney Afrika’nın FlySafair şirketi adına, 3 adet 737 MAX 8 ve 2 adet 737-800NG siparişi verdi.

Airbus ise dar gövdeli ve geniş gövdeli uçaklar, kargo uçakları ile helikopterleri kapsayacak şekilde fuarın en geniş sipariş portföyünü oluşturdu.

Fuarın en önemli gelişmelerinden biri flydubai’nin ilk Airbus siparişiydi. Havayolu, 150 adede kadar A321neo ailesi uçağı için taahhütte bulunarak, tarihi boyunca tamamı Boeing uçaklarından oluşan filosunda, önemli bir stratejik değişime imza attı. Dubai merkezli havayolu çift üreticinin uçaklarından oluşan bir filoyla geleceğe hazırlanıyor.

Etihad uzun vadeli Airbus stratejisini genişletti. Havayolu, 6 adet A330-900, 7 adet A350-1000 ve 3 adet A350F’yi kapsayan bir paket duyurdu. Pakete, Avolon ile 9 adet ek A330neo ve 4 adet A320neo ailesi uçağı için bir kiralama anlaşması da eklendi.

THY’nin kısa süre önce yatırım yaptığı İspanyol Air Europa, 40 adede kadar A350-900 için bir mutabakat zaptı imzalayarak Airbus’ın geniş gövdeli uçak ivmesine katkıda bulundu. Air Europa’nın mevcut tüm geniş gövde uçakları Boeing 787 olduğu için, bu sipariş de oldukça büyük yankı uyandırdı. Ethiopian Airlines, 6 adet daha A350-900 sipariş etti ve uzun mesafeli büyümeyi desteklemek için SMBC Aviation Capital’dan 2 adet A350 daha kiralamaya karar verdi. Emirates, daha önce kim olduğu açıklanmayan, 8 adet A350-900 siparişinin arkasındaki müşterinin kendisi olduğunu doğruladı. Kargo segmentinde ise Silk Way West Airlines iki adet A350F kargo uçağı daha satın almaya karar verdi.

Dar gövdeli uçaklarda, Özbekistan Havayolları Çinli kiralama şirketleri aracılığıyla altı adet A321neo siparişi verirken, Libya merkezli Buraq Air, 10 adet A320neo ailesi için mutabakat zaptı imzaladı.

Fas, uzun süredir hizmet veren Puma filosunun yerini alacak 10 adet H225M helikopteri için Airbus ile sözleşme imzaladı. Bristow Group, Afrika’daki açık deniz çalışmaları için Milestone Aviation’dan kiraladığı beş adete kadar Airbus H160 teslim almayı kabul etti.

Brezilyalı Embraer, 8 adet daha satın alma hakkıyla birlikte, 4 adet kesin E175 sipariş eden Air Côte d’Ivoire ile stratejik açıdan anlamlı bir kazanım elde etti. Bu hamle, havayolunun bölgesel filosunu modernize edecek ve Embraer’in pazardaki konumunu güçlendirecek.

De Havilland Kanada, IndiaOne Air’den 10 adede kadar Twin Otter Serisi 300-G uçağı için niyet mektubu aldı. Yeni nesil Twin Otter uçaklarının, Hindistan genelindeki uzak noktalara bölgesel bağlantıyı desteklemesi hedefleniyor.

Bu yılki Dubai Airshow’un kazananının kim olduğunu belirlemek, 2023’te gerçekleşen önceki organizasyona göre çok daha zor. İki yıl önce Boeing, 295 uçak siparişi alarak sadece 86 sipariş alabilen Airbus’a karşı büyük bir üstünlük kurmuştu.

Ancak bu sefer rakamlar çok daha yakın. Airbus, çoğunluğu A320neo ailesi için olmak üzere 240’ın üzerinde kesin siparişle, net rakamlar açısından öne çıkıyor. Ancak özellikle Air Europa ve Etihad ile yapılan geniş gövde uçak anlaşmaları şirket için büyük kazanım.

Boeing ise fuarı 160’ın üzerinde siparişle kapattı. Ancak Emirates’in dev 777X taahhüdü sayesinde geniş gövdeli uçak satışında ivmeli bir artışa gö kırptı. Ayrıca, flydubai’den, üretim hedefini destekleyecek bir dizi 737 MAX siparişi alındı.

Fuarın sonuna doğru ise gösteri uçuşu yapan Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ait HAL Tejas tipi savaş uçağının yaşadığı korkunç kaza damga vurdu. Fırlatma koltuğunu kullanamayan pilot yaşamını yitirdi. Bu kaza, uçağın Hindistan Hava Kuvvetleri bünyesinde hizmete girişinden bu yana yaşanan ikinci Tejas kazası olarak kayıtlara geçti.

Havacılık fuarlarında yapılan gösteri uçuşları, havacılıkta son teknolojinin geldiği noktayı ve  sektöün büyüleyici yüzünü göstermesi açısından öne çıksa da savaş uçaklarının yüksek performans gerektiren ve sınırları zorlayan manevraları, çeşitli riskleri de beraberinde getiriyor. Düşen uçağın, gösteri uçuşuna çıkmadan önce statik alanda sergilenirken çekildiği iddia edilen ve uçağın altından yağ veya yakıt sızıntısı olduğunu gösteren anlar gündeme bomba gibi düştü. Bu sebeple bu kazanın aşırı özgüvenle sarmalanmış bir ihmalin sonucu olduğunu düşünenlerin sayısı bir hayli fazla.

Bu tip etkinlik ve fuarlarda yapılan gösteri uçuşlarında, geçmişte yaşanan onlarca ölümcül kaza, havacılıkta ustalık ile felaket arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu gözler önüne seriyor. Daha önceki havacılık etkinliklerinde, F-16, F-18, F-35, Dassault Mirage 2000, Rafale, Gripen (JAS-39), Eurofighter Typhoon, Su-30, Su-35, MiG-29, J-10 Frecce Tricolori gibi uçaklar da ölümlü kaza yaşamıştı.

PEGASUS 10 KASIM’DA CUMHURİYET UÇAĞIYLA ÇANAKKALE’YE UÇTU!

Pegasus Havayolları’nın, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, filosundaki 100’üncü uçak olarak teslim aldığı, Cumhuriyet adını verdiği, kuyruğunda Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası ve silüeti bulunan TC-RDP tescilli Airbus A321neo uçağı ile her yıl 10 Kasım’da, Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatında çok önemli yer tutan destinasyonlara gerçekleştirdiği özel uçuşlar sürüyor.

10 Kasım 2023’te bu uçakla ilk yolculuğu, Atatürk’ün milli mücadelenin fitilini ateşlediği Samsun’a düzenleyen havayolu, 10 Kasım 2024’te atamızın doğduğu topraklara, Selanik’e özel bir uçuş gerçekleştirmişti.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 87’nci yıl dönümünde, 10 Kasım 2025’te ise Cumhuriyet isimli uçak, Atatürk’ün askerlik dehasının parladığı, bir ulusun kaderini ve kendi liderlik yolunu çizdiği Çanakkale’ye uçuruldu.

Pegasus Havayolları Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane ve Genel Müdür Güliz Öztürk’ün ev sahipliğini yaptığı uçuşta yer alan davetliler, her yıl olduğu gibi Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan #PC1881 sefer sayılı uçuşla kalkış yapıp, #PC1938 sefer sayılı uçuşla yeniden Sabiha Gökçen Havalimanı’na döndü.

Pegasus Havayolları Genel Müdürü Güliz Öztürk, bu özel uçuşta, şirketin son dönemde yaptığı çalışmalar ve gelecek planları hakkında çok önemli bilgiler paylaştı:

2025’in çok inişli çıkışlı bir yıl olduğunu söyleyen Öztürk, savaş ve jeopolitik krizlerin azalmasını beklerken; tahminlerinden çok daha zorlu geçtiğini vurguladı; yeni yıldan umutlu olduklarını söyledi.

9500 kişilik çalışan kadrosuyla, şirketi adil rekabet koşullarına hazırlamaya çalıştıklarını söyleyen Öztürk, havayolunun 54 ülkede 156 farklı noktaya uçan, küresel bir taşıyıcıya dönüştüğünü aktardı. Pegasus Havayolları bugün itibariyle, 38 iç hat ve 118 dış hat noktasına uçuyor.

Havayolunun filosunda, yaş ortalaması 4,9 olan toplam 127 uçak bulunduğunu söyleyen Öztürk, geçtiğimiz aylarda dünyanın en genç 2’nci filosuna sahip havayolu ödülü aldıklarına vurgu yaptı.

Yolcularına sunduğu kapasitenin (AKK) %88’i yeni nesil uçaklardan (neo) oluşan havayolunun 2025 yılını, 40 milyonun üzerinde yolcu sayısıyla kapatması bekleniyor.

Pegasus, 2025’in ilk 9 aylık periyodunda gerçekeştirilen uçuşlarda %87,4 doluluk oranı yakaladı. Bu dönemde 2,6 milyar Euro gelir elde eden şirket, dış hat uçuşlarında 20,5 milyon yolcu taşıdı. Bu da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre %17 büyüme anlamına geliyor.

2024 yılında filosuna 16 adet Airbus A321neo uçağı katan havayolu; 2025’te 9 yeni uçağı teslim aldı. 2026 yılında Airbus’tan teslim alınacak uçak sayısı 8 olacak. Pegasus’un 2029 sonuna kadar teslim alacağı yeni Airbus A321neo sayısı ise 43 olacak.

Öztürk, filonun önümüzdeki yıllarda dengeli bir yapıda büyümesi için geçen yıl Boeing ile imzalanan 100’ü kesin, 100’ü opsiyonel olmak üzere 200 uçağı kapsayan anlaşmanın stratejik önem taşıdığını vurguladı. İlk Boeing teslimatlarının 2028’den itibaren filoya katılması bekleniyor. Öztürk, bu adımın Pegasus’u tedarik zinciri risklerine karşı daha dayanıklı, daha esnek ve maliyet açısından optimize bir yapıya taşıyacağını söyledi.

Pegasus, artan filo genişlemesine paralel olarak bakım kapasitesini de güçlendiriyor. Bu kapsamda şirket hem hafif hem de ağır bakım faaliyetlerinin gerçekleştirilebileceği, ayrıca uçak boyama hizmetinin de sunulacağı yeni bir bakım hangarı kompleksi yatırımı yapıyor.

Sabiha Gökçen Havalimanı’nda inşaat çalışmaları devam eden, toplam 10 uçağa hizmet verilecek bu 2 hangar için 150 milyon dolarlık yatırım yapan şirket; hangarların ilk etabı olan ‘Boya ve Hat Bakım’ hangarının 2026 yılının başında, diğerinin ise 2026’nın son çeyreğinde devreye girmesini planlıyor. Hangar projesinin tamamlanmasının ardından, Pegasus’un operasyonel verimliliğinin artması, dış tedarik ihtiyacının azalması ve uzun vadeli maliyet avantajı sağlanması hedefleniyor.

Biri 40 bin mterekare, diğeri 20 bin metrekare büyüklüğündeki iki hangarın aktif hizmete girmesi, uçakların yerde kalma süresini azaltacak.

Pegasus’un, İspanyol havayolu Iberia ile codeshare anlaşması yaparak, yolcularını ABD’ye uçurma planı için izin süreçleri devam ediyor. Bir kaç ay içinde, sürecin tamamlanması ile birlikte Pegasus yolcuları, İspanya üzerinden New York JFK ve Miami’ye uçabilecek. Daha sonra yine İspanya üzerinden Mexico City ve Kolombiya’nın başkenti Bogota’ya uçuşların başlaması da planlanıyor.

İspanya’da uçtuğu destinasyon sayısını 12’ye çıkarmaya planayan havayolu, aynı zamanda uçuş ağına Portekiz’in Porto şehrini eklemenin hesaplarını yapıyor.

Dijitalleşme ve sürdürülebilirliğin Pegasus’un gelecek stratejisinde merkezi bir yere sahip olduğunu belirten Güliz Öztürk, Silikon Vadisi’nde kurulan Pegasus Innovation Lab aracılığıyla yapay zekâ, otomasyon ve veri odaklı uygulamaların yolcu deneyimine entegre edileceği yeni projelere çalıştıklarını söyledi.

adbanner