Bir yandan mega şehirlerde insanların toplu taşıma amacıyla kullanabilmesi için pilotsuz uçan taksiler geliştiriliyor. Öte yandan insansız hava araçları endüstrisinde yaşanan gelişmelerin yolcu uçaklarına uygulanıp uygulanamayacağı tartışılıyor. Bütün bunların ardından akla hep aynı soru geliyor. Gelecekte yolcu uçakları pilotsuz hale mi gelecek? Pilotluk geleceği olmayan bir meslek dalı mı?
Havacılık, gelişimin sürekli devam ettiği ve kendisini bu gelişime adapte ederek ilerleme kat eden bir endüstri dalı. Yani bugün için sektörde olmazsa olmaz olan bir duruma gelecekte ihtiyaç kalmayabiliyor.
Regülasyonlar ve düzenlemeler, hız olarak teknolojik gelişmelerin gerisinde kaldığı için; bazen teknik olarak mümkün olsa bile yeniliklerin uygulanması sadece biraz zaman alabiliyor.
Ticari havacılığın geçirdiği evrim sürecinde bir sonraki adım, kokpitteki standart iki pilot uygulamasının sona erdirilerek; kokpitlerin tek pilotlu hale getirildiği bir döneme merhaba demek olacak. Ancak bu uygulamayı hayata geçirebilmek için bazı teknik ve sosyal engellerin aşılması gerekiyor.
Bugün bizim için sıradan bir uygulama olan yolcu uçaklarının kokpitinde iki pilotun yer alması, 1980’lerin başında Boeing 757 piyasaya çıkana kadar böyle değildi. O zamana kadar kokpitte, kaptan ve yardımcı pilotun yanında uçağın tüm sistemlerini anlık olarak izleyen ve herhangi bir teknik destek gereksiniminde müdahale etmek üzere orada bulunan bir uçuş mühendisi vardı.
Teknolojik gelişmeler ve standart prosedürlerde meydana gelen iyileştirmeler, uçuş mühendisinin rolünü ortadan kaldırdı. Mürettebatın yeri doldurulamaz bir parçası olan uçuş mühendisleri, kokpitteki yerlerini bilgisayarlara kaptırdı. Bir süre sonra da uçuş mühendisinin yer almadığı kokpitler, endüstrinin bir standardı haline geldi.
Ticari havacılık tarihinde daha da geriye gidersek, uçuş mühendisine ek olarak, birçok uzun mesafeli uçuşta bir navigasyon görevlisi ve radyo operatörünün de yer aldığını görüyoruz. Ancak tüm bu pozisyonlar ve koltuklar, teknolojik ilerlemeler sayesinde önemsiz hale geldi.
Bu noktadan hareketle, ticari yolcu uçaklarının tek bir pilotla operasyonlarını gerçekleştirecek olması neredeyse kaçınılmaz gibi görünüyor. Zira bugün aktif olarak kullanılan birçok özel jetin kokpitinde tek bir koltuk bulunuyor.
O zaman doğru soru, bu uygulamanın olup olmayacağı değil, ne zaman gerçekleşeceği gibi görünüyor. Şu an hepinizin içinizden imkansız diye geçirdiğiniz bu fikrin hayatımıza girmesi için üç konunun üstesinden gelinmesi gerekiyor: Güvenlik, uçakların operasyonel kısıtlamaları ve insanların kabul süreci. Şimdi bu üç maddeye biraz daha yakından bakalım:
Kokpitte iki pilot bulundurmanın en büyük avantajı, seyir esnasında yaşanabilecek herhangi bir olumsuz durumda, sağlık vb sebeplerle pilotlardan birinin devre dışı kalması. Böyle bir durumda uçak, yardımcı pilot tarafından güvenli bir şekilde indirilebiliyor.
Bu yüksek riski ortadan kaldırmak için önerilen çözüm, yerdeki uçuş kontrol merkezlerinde hazır bulundurulacak pilotların, seyir halindeki pilotun yaşadığı bir problem sonrasında uçağı uzaktan kontrol edebilir halde olmaları.
Bu senaryoda uçaklar için yalnızca bir pilot gerekecek olması, günümüzde en popüler mesleklerden biri olan pilotluk için; adaylar arasındaki rekabetin daha da kızışması anlamına gelecek. Son dönemde gençlerin pilotluğa olan talebinde yaşanan olağanüstü artış hızının keskin bir şekilde düşeceği de öngörülüyor. Öte yandan pilotların tıbbi acil durum riskinin daha da azaltılabilmesi için pilot adaylarında daha katı tıbbi şartlar aranması da söz konusu.
Uçak imalatçıları, bir uçağın operasyonlarını yürütebilmesi için kaç mürettebatın gerekli olduğunu resmi olarak belirtiyor. Bu nedenle tek pilotlu sisteme geçiş konusu açıldığı anda üreticiler için ciddi bir darboğaz durumu oluşacak. Piyasada şu anda, tek pilotlu operasyonlara bir gecede geçiş yapabilecek ticari yolcu uçağı modeli bulunmuyor.
NASA, Boeing 737 simülatörlerinde tek pilot konseptini test etti ve her koşulda tek bir pilot için iş yükünün kabul edilemez boyutta olduğu sonucuna ulaştı. Tek pilotlu operasyonların hayata geçirilip uygulanabilir olması için iki ihtimal var: ya tamamen yeni uçak modelleri üretilecek ya da mevcut uçaklarda pilotların iş yükünü azaltmak için otomatize edilmiş sistemlerin sayısını artırmak için ağır revizyonlar yapılacak. Bu revizyonlar için uçakların uzun süre yerde kalması gerekebilir ki; bu da havayollarının, operasyonel süreci sorunsuz devam ettirmesini imkansız hale getirir.
Konunun önündeki aşılması gereken en büyük engellerden biri de insanların algısı ve kabul süreci. Ancak bu sorunu aşabilmek için teknolojiye değil, zamana ihtiyaç var. Paradigma kaymasının gerçekleşmesi zaman alır ve yolcuların kokpitte tek bir pilotla uçarken kendilerini tamamen rahat hissetmesi ve bu uygulamanın standart hale gelmesi olcukça uzun sürecektir. Tüketicilerin çoğu, her yeni teknolojide olduğu gibi, uçmanın bu yeni evrimini benimsemeden önce sistemin kendisini ispatlanmasını bekleyecektir.
Tek pilotlu ticari yolcu uçakların fizibilitesini inceleyen uzmanlar, bu fikrin olgunlaşması için birkaç on yıla ihtiyaç olacağını tahmin ediyor. Muhtemelen sürecin önce kargo uçaklarının tek pilotla operasyonlarına başlayacağı düşünülüyor. Böylece çeşitli düzenlemeler yapılması, yaşanacak aksaklıkların giderilmesi ve bunların emsallerinin yolcu uçaklarına uyarlanması söz konusu olabilir.
Yolcu uçaklarının tek pilotla uçabilecek kargo versiyonlarına dönüşümünün ise önümüzdeki 5 yıl içinde başlaması söz konusu olabilir. Bu sayede her yıl milyarlarca Euro tasarruf edilebilineceği ihtimali ve yeni bir motorun veya daha hafif bir uçağın asla yapamayacağı şekilde uçuş ekonomisine getirebileceği potansiyel katkı havayolları tarafından dikkatle takip ediliyor. Neler olacağını hep birlikte göreceğiz…