Havacılık Bülteni-234

TUVALETTEKİ SIZINTI OTOPİLOTU BOZDU!

7 Temmuz 2022’de Delta Havayolları’nın Boeing 767-300 uçağıyla (N181DN) Prag’dan New York JFK Havalimanı’na gerçekleştirilen uçuşta, kokpit ekibi acil durum ilan etmiş ve uçağı daha güvenli bir irtifaya indirmişti. 233 yolcunun bulunduğu uçuşta yaşanan olayla ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı.

ABD Ulusal Ulaşım Emniyeti Kurulu (NTSB) yaşanan olayla ile ilgili raporunu hafta içinde açıkladı. Rapor, uçağın tuvaletlerinde oluşan su sızıntısının, otopilot sisteminin arızalanmasına yol açtığını ve pilotların uçağın kontrolünü kaybettiklerini ortaya çıkardı.

NTSB raporuna göre, atık su sisteminden sızan su, bir veya daha fazla bileşen üzerinde dondu. Bu durum pilotların, kanat üzerindeki aileron isimli hareketli kontrol yüzeyleri üzerindeki kontrolünü kaybetmelerine yol açtı.

Delta’nın Boeing 767 uçağının tuvaletindeki sızıntı, otopilotu devre dışı bıraktı

Seyir esnasında, kabin ekipleri pilotlara iki orta kabin tuvaletinin su bastığı bilgisini verdi. Pilotlar, klozet ve lavaboların altındaki filtre kabına kadar devam eden sızıntıların izini sürdü. Tuvalete giden su vanaları tamamen kapatılarak sızıntılar durduruldu ve tuvaletlerin kullanımı kısıtlandı.

Kısa bir süre sonra pilotlar uçağın otopilot sistemiyle ilgili çeşitli uyarılar almaya başladı. Otopilot sistemi devre dışı kaldı ve yeniden aktif edilemedi. Pilotlar uçağı manuel olarak kontrol etmekte de zorlanmaya başladı. Yaşanan sorun, uçağın kademeli bir şekilde sağa çekmesine neden oluyordu. Pilotlar yerle iletişim kurup, bakım ekibine danıştıktan sonra, donmuş suyun yaşanan sorunun en büyük şüphelisi olduğu belirlendi.

Pilotlar buzun erimesi için hava sıcaklığının seyir irtifasına göre daha yüksek olacağı 9.000 ft irtifaya alçalmak için kuleden izin aldı. 12 bin ft irtifaya inildiğinde pilotlar küçük bir sarsıntı hissetti ve uçağın kontrolünü yeniden ele geçirdi. Sorun çözüldü. Ardından New York’a emniyetli bir iniş yapıldı.

Delta’nın 767’si tuvaletteki sızıntı nedeniyle havada zor anlar yaşadı

NTSB raporuna göre, uçuş öncesi yapılan kontroller sırasında, atık su sistemindeki tahliye borularına ait ısıtıcıların devre kesicilerinin açık bırakılması nedeniyle yaşanan olay, insan hatası olarak kategorize edildi. Devre kesicilerin açık bırakılmış olmasının, tuvaletten tahliye edilecek suyun donmasına ve suyun tuvaletlere geri akmasına neden olabileceği belirtildi.

Raporda, tahliye suyunun, ana iniş takımı yuvasında yer alan aileron kontrol sistemi bileşenlerinin yakınındaki eğimli basınç bölmesine girdiğini, burada bir veya daha fazla bileşen üzerinde donması nedeniyle, pilotların aileron üzerindeki kontrollerini kısıtladığı bilgisi yer aldı. İnişin ardından uçakta detaylı kontroller yapıldı ve devre kesiciler değiştirildi. Havayolu o günden sonra aynı uçakla çok sayıda sorunsuz uçuş gerçekleştirdi.

AF447 KAZASINDA AIR FRANCE VE AIRBUS BERAAT ETTİ!

1 Haziran 2009’da, Air France Havayolları’nın Rio de Janeiro’dan Paris’e gerçekleştirdiği AF447 sefer sayılı uçuşu icra eden Airbus A330, Atlantik Okyanusu’na düştü. Uçakta bulunan 33 farklı ülkeden toplam 228 kişinin tamamı yaşamını yitirdi. Kaza, hem Air France’nin hem de Airbus A330 uçaklarının, şimdiye kadar yaşadığı en ölümlü kaza olarak kayıtlara geçti.

Fransız Sivil Havacılık Emniyeti Soruşturma ve Analiz Bürosu’nun (BEA) 2012’de yayımladığı nihai kaza raporu, kazanın ana nedenleri olarak pitot tüplerinin buzlanmasına bağlı olarak, pilotların aldığı yanlış kararları gösterdi.

Kazanın ardından Air France, pitot tüpü buzlanma senaryoları için, kokpit ekibine yeterli eğitim vermemekle suçlandı. Airbus ise havayollarını ve mürettebatı, pitot tüpü sorunları hakkında yeterince bilgilendirmemek ve riski azaltmak için yeterli eğitim vermemekle suçlandı.

Fransız mahkemesi, AF447 kazasında Air France ve Airbus’ı suçsuz buldu

Airbus’ın 2002’den beri pitot tüpleriyle ilgili sorunların farkında olduğu, ancak Air France kazası yaşanana kadar, bu sorunların üzerine gitmediği iddia edildi.

10 yıllık soruşturmanın ardından, yargıçlar Eylül 2019’da tüm suçlamaları düşürdü ve kovuşturmaya yer olmadığına kanaat getirdi. Kazanın oluşumuna sebep olan Thales AA model pitot tüpleri yasaklandı ve değiştirildi. Air France eğitim materyallerini ve simülasyonlarını güncelledi.

Ancak Mayıs 2021’de Paris Temyiz Mahkemesi, Paris Başsavcısı’nın talebi üzerine, Air France ve Airbus’ın kasıtsız adam öldürme suçundan yargılanması gerektiğine karar verdi. 10 Ekim 2022’de Paris Ceza Mahkemesi davayı yeniden açtı. Hem havayolu şirketi hem de uçak üreticisi, suçsuz olduğunu iddia etse de her iki şirketin de maksimum 225.000 Euro tutarında tazminat ödemesine yönelik bir ön karar alındı.

AF447 kazası ile ilgili alınan karar, kimseyi memnun etmedi

Paris Ceza Mahkemesi, kazadan yaklaşık 14 yıl sonra, 17 Nisan 2023’te Airbus ve Air France’nin suçlarını “ispatlamanın imkansız” olduğu gerekçesiyle, beraatine karar verdi.

Mahkemenin aldığı beraat kararının ardından Parisli bir savcı, şirketlerin felaketten sorumlu tutulması gerektiğini savunarak, bir kez daha temyiz başvurusunda bulundu.

Air France ve Airbus’ın suçsuz olduğuna yönelik alınan karar sonrası büyük hayal kırıklığına uğrayan, kazada hayatını kaybedenlerin aileleri, savcının temyiz hamlesi ile adaletin yerini bulacağı konusunda yeniden umutlandı.

LUFTHANSA A350 İLE ATMOSFERDEN VERİ TOPLAYACAK!

Lufthansa Grubu ve Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü (KIT), dünya çapında benzersiz bir projeye başlamak için, havayolunun Airbus A350-900 uçaklarından birini araştırma laboratuvarına dönüştürüyor.

A350’nin alt gövdesine entegre edilen ve çok hassas sensörlere sahip olan sistem, yüksek frekanslı sıcaklık ve basınç ölçümleri yapacak. 2 ton ağırlığında ve yaklaşık 20 alet içeren laboratuvar sistemi, uçağın kargo kompartmanına kurulacak ve atmosferin analizini sağlamak için, uçağın dış gövdesindeki ölçüm problarına bağlanacak. Toplanan verilerin atmosfer ve iklim modellerinin iyileştirilmesine yardımcı olması bekleniyor. Geleceğe dair tahmin yeteneklerini de geliştirecek olan sistem sayesinde atmosferik radyasyon değerleri ile sera etkisi de takip edilerek, çeşitli aksiyonlar alınabilecek.

Lufthansa, iklim araştırmalarına destek vermeyi sürdürüyor

Lufthansa, uçuş laboratuvarı olarak modifiye edilen Airbus A350-900 uçağında, ölçüm yapılacak sistemleri ilk kez test etti. Havayolu, önümüzdeki yıl IAGOS-CARIBIC projesi kapsamında atmosferik veriler toplayacağı araştırma uçuşlarına başlamayı hedefliyor.

Uçan laboratuvar, yer ile 9-13 km arasındaki tropopoz katmanına kadar olan bölgedeki eser gazları, aerosolleri ve bulut bileşimini kapsayan 100’den fazla özelliğin varlığını belgeleyecek. Ölçüm probu sisteminin sensörleri ve veri toplama yetenekleri, iklimle ilgili parametrelerin, uydu veya yer tabanlı ölçüm sistemlerinde mümkün olmayan yüksek doğrulukta ve zamansal çözünürlükte kaydedilmesine olanak tanıyacak.

Lufthansa, A350-900 uçağıyla atmosferden veri toplayacak

Lufthansa Grubu, geçmişte de iklim araştırma programlarını destekliyordu. Daha önce CARIBIC projesi kapsamında yapılan ölçümler için bir Airbus A340-600 (D-AIHE) kullanıyordu. Aralık 2004 ile 2020 arasında bu uçakla, iklim ve atmosferik araştırma hizmetinde kullanılmak üzere 500 ölçüm uçuşu yapıldı.

KANADA RUS KARGO ŞİRKETİNİN AN-124’ÜNE EL KOYDU!

Rus kargo şirketi Volga-Dnepr Havayolları’na ait  Antonov An-124 kargo uçağı, 27 Şubat 2022’de, Kanada’nın hava sahasını Rus uçaklarına kapatma kararı almasının ardından, Toronto Pearson Uluslararası Havalimanı’nda (YYZ) mahsur kaldı.

Hava sahası yasağı başlamadan önce Kanada’yı terk edemeyen uçak için, günlük 1.650 $ park ücreti işlemeye başladı. Bu da uçağın biriken park borcunun 650 bin Dolar’ın üzerine çıktığı anlamına geliyor.

Kanada hükümeti, Rus kargo şirketinin Toronto’da mahsur kalan uçağına el koydu

Uçağa, Rusların işgal hareketine tepki olarak ve biriken borçlarına istinaden, Kanadalı yetkililer tarafından resmen el konuldu. Ukrayna Başbakanı Denys Shmyhal’in, Kanadalı mevkidaşı Justin Trudeau ile Toronto’da yaptığı görüşmelerin ardından, Rus havayoluna ait An-124 uçağı ile birlikte yaptırım uygulanan farklı Rus kuruluşlarından alınan diğer varlıkların, Ukrayna’ya transferini içeren yeni bir yardım paketi üzerinde anlaşıldı.

Bir zamanlar büyük bir kargo operatörü olan Volga-Dnepr, yaptırım uygulanan Rus firmaları listesinde yer alıyor. Şirket kısa süre öncesine kadar, bürokratik prosedürleri tamamlamayı ve mahsur kalan kargo uçağını eve getirmeyi planlarken, şimdi kendisine ait An-124 uçağı, savaşa karşı çabaları desteklemek üzere Ukrayna’ya verilecek. Volga-Dnepr Havayolları’nın filosundaki 10 adet Antonov An-124 uçağının dördü, uluslararası havalimanlarında mahsur kaldı. Toronto’da kalan uçak haricinde şirketin, diğer üç An-124 uçağı da Almanya’nın Leipzig/Halle Havalimanı’nda (LEJ) mahsur kaldı. Bu uçakların durumu da belirsizliğini koruyor.

Volga Dnepr Havayolları’nın Kanada’da mahsur kalan An-124 uçağı Ukrayna’ya verilecek

Kanada hükümeti mahsur kalan uçak Ukraynalılara verilecek olsa bile, şu ana kadar biriken park ücretinden Rus şirketinin sorumlu olmaya devam edeceğini de açıkladı.

Şimdilik, diğer birçok ülke için, Rus havayollarına ait olan ve el koyulan uçakları Ukrayna’ya göndermesi söz konusu değil. Çünkü uçaklara yalnızca kiralama şirketlerinin yasal hakları üzerinden el konulabiliyor. Ancak gelecekte, Kanada’da mahsur kalan An-124’ün durumuna benzer bir durum oluşursa, Kanada hükümetinin aldığı karar bir emsal teşkil edebilir.

TUSAŞ’IN ÖZGÜN ÜRÜNLERİ GÖKYÜZÜNDE!

Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından yerli ve milli imkanlarla geliştirilen Türkiye’nin ilk jet motorlu eğitim ve hafif taarruz uçağı Hürjet, ilk uçuşunu gerçekleştirdi.

Mürted Hava Meydan Komutanlığı’ndan kalkış yapan HÜRJET, 14.000 feet irtifaya tırmandı. Gökyüzünde, 250 knot (saatte 463 km) sürate ulaşan HÜRJET, toplamda 26 dakika havada kaldıktan sonra, başarılı şekilde inişini gerçekleştirdi. HÜRJET’e ilk uçuşu sırasında, bir F-16 savaş uçağı da eşlik etti. Böylelikle Türk havacılık tarihinde ilk kez özgün imkanlarla tasarlanan jet motorlu bir askeri uçak, uçuş gerçekleştirmiş oldu.

HÜRJET, 26 dakika süren ilk uçuşunu başarıyla tamamladı

Hürjet, tek motorlu, tandem ve modern aviyonik suite sahip kokpiti ile üstün performans özelliklerini kullanarak kritik rol oynamak üzere tasarlandı. Hürjet projesi, Jet Tekamül Eğitimi kapsamında kullanılan T-38 uçakları ile akrotim gösterilerinde kullanılan F-5 uçaklarının yerine Türk Hava Kuvvetleri envanterine dahil edilmek üzere başlatıldı.

Projenin sertifikasyon faaliyetlerinin 2025 yılı sonu itibarıyla tamamlanarak jet eğitim uçağı varyantının kullanıma sunulması da bu hedefler arasında yer alıyor. HÜRJET için ilk sipariş, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından geçtiğimiz haftalarda 4+12 adet olacak şekilde verilmişti.

9.5 metre kanat açıklığı ve 13.6 metre uzunluğa sahip olan HÜRJET, ses hızının 1.4 katı hıza ulaşabilecek. Maksimum seyir irtifası 45.000 ft olan uçağın menzili 2222 km; yük kapasitesi ise 2721 kg.

ATAK-2’de Gökyüzünde!

ATAK-2 Projesi kapsamında geliştirilen T929 Ağır Sınıf Taarruz Helikopteri de ilk uçuşunu hafta içinde başarıyla gerçekleştirdi. 1.5 tona yakın mühimmat taşıyacak olan ATAK-2’nin ilk uçuşundan önce ilk motor çalıştırma anına ait görüntüler sosyal medya üzerinden paylaşıldı.

Yerli ve milli imkânlarla geliştirilen ATAK 2 projesi kapsamında yürütülen çalışmalar 17 Şubat 2019’da başladı. Tasarım ve yapısal üretim faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından yer testleri başlatılan ATAK 2, projenin en önemli virajlarından biri olan ilk motor çalıştırmayı başarıyla icra etti.

ATAK-2, çok kısa süre içinde motor çalıştırdı ve ilk uçuşunu yaptı

Yerde motor çalıştırma ve dayanıklılık testlerini tamamlayan ATAK 2, tekerlerini yerden tamamen keserek 15 dakika süren ilk test uçuşunu da başarıyla tamamladı.

Dünyanın bu sınıftaki birkaç helikopterinden biri olan ATAK-2, 10 ton ağırlığa ve 1200 kg’lık mühimmat kapasitesine sahip. Aynı sınıftaki diğer helikopterler arasında ise AH-64 Apache, Mi-28 ve Ka-52 dikkat çekiyor.

ANKA-3 Piste Çıktı

TUSAŞ’ın İHA ürün ailesinin 3’üncü üyesi olan ANKA-3 de piste çıkmak için gün sayıyor. “Uçan kanat” yapısı sayesinde düşük radar görünürlüğü, yüksek hız, yüksek taşıma kapasitesi gibi birçok avantaja sahip ANKA-3’ün ilk kez piste çıktığı görüntüler de geçtiğimiz hafta sosyal medya üzerinden paylaşıldı.

Kuyruksuz bir konfigürasyona sahip olması nedeniyle ANKA-3’ün farklı avantajları bulunuyor. Bunlardan en önemlisi radar görünürlüğünün düşük olması. Bazı ekstra tedbirlerle bu özelliği daha da geliştirerek, görünürlüğü azaltmak mümkün. Konfigürasyonun bir diğer önemli avantajı sürüklemeyi düşürmesi. Bu sayede daha fazla taşıma hacmi ve kapasitesi oluşturabiliyor.

ANKA-3 piste çıktı, ilk uçuş için gün sayıyor

Geliştirme çalışmaları Şubat 2022’de başlayan ANKA-3 çok kısa süre içinde taksi testlerine başladı ve ilk uçuş için de adeta gün sayıyor. İlk uçuşun ardından ANKA-3’ün üzerine görev sistemlerinin entegrasyonunu başlayacak.

ANKA-3’ün 40 bin ft ve üzerindeki irtifalarda görev yapması bekleniyor. 0,7 Mach gibi yüksek süratlere ulaşması hedeflenen ANKA-3, üzerine takılacak diğer elektronik sistemler ve faydalı yüklerle, havadan yere, gerektiğinde havadan havaya taarruz amacıyla kullanılabilecek. Yerdeki düşman sistemlerinin baskılanması için elektronik harp görevi de yapabilecek.

ANKA-3, Milli Muharip Uçak, HÜRJET, F-16 gibi insanlı sistemlerle ortak operasyonlarda da aktif rol alabilecek. ANKA-3’ün, birisi gövde altı merkez, ikisi dahili ve kanat altlarında ikişer olmak üzere toplam 7 silah istasyonu bulunacak. Şu ana kadar Türkiye’de geliştirilmiş bütün mühimmatları taşıyabilecek.

adbanner