25 YILLIK KABİN GÖREVLİSİNİN ÖLÜM NEDENİ YÜKSEK RADYASYON MU?
Güney Kore İşçi Tazminatı ve Sosyal Yardım Servisi, ülkenin ulusal havayolu Korean Air’de görev yapan bir kabin görevlisinin, kanser nedeniyle hayatını kaybetmesinin temel nedeninin, fazla radyasyona maruz kalması olduğuna karar verdi. Bu durumun resmiyet kazanması, endüstriyel ölüm vakaları arasında ilk kez kozmik radyasyonun tanınması anlamına geliyor.
53 yaşındaki kabin görevlisi Song, Nisan 2021’de ileri evre mide kanseri teşhisi konulduktan yaklaşık 1 ay sonra yaşamını yitirdi. 1995-2021 yılları arasında kabin görevlisi olarak çalışan Song, 25 yıllık görev süresince, her yıl yaklaşık 1.022 saatini uçakta geçirdi. Song’un uçuş saatlerinin yarısı, Kuzey Amerika ve Avrupa destinasyonlarına yapılan uzun mesafeli rotalardaydı. Bu rotalarda, uçucu mürettebatını daha fazla kozmik radyasyona maruz kalmasının nedeni, Dünya’nın manyetik alanı nedeniyle, Kuzey Kutbu üzerinde radyasyonun daha yüksek olması.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), Kuzey Kutbu bölgesindeki radyoaktivite yoğunluğunu kabul ediyor. Ajans, bunun Kuzey Kutbu’nun bazı bölgelerindeki çok sayıda nükleer kaynaktan ve Kuzey Kutbu sistemlerinin radyoaktif kirlenmeye karşı savunmasızlığından kaynaklandığı görüşünde.
Korean Air ise Song’un yaşadığı kanser ile kozmik radyasyon arasındaki ilişkiyi kabul etmiyor. Tüm çalışanların bireysel verilerinin sıkı bir şekilde yönetildiğini iddia eden havayolu, aylık olarak güncellenen birikmiş kozmik radyasyon maruziyet miktarlarının istenildiği zaman kontrol edilebildiğini açıkladı.
Song’un ailesini temsil eden avukat, Korean Air’in eski ölçüm yöntemi kullandığı iddiasında. Çok sayıda mürettebata lösemi ve meme kanseri teşhisi konulduğu, birçoğunun hastalık nedeniyle izinde olduğu bilgisi de mahkemeye sunuldu.
Vakayı inceleyen kurul, Song’un “100 mSv’nin üzerinde birikmiş radyasyona” maruz kalmış olabileceği, Korean Air’in ölçüm yönteminin, gerçek radyasyon miktarını daha az gösterdiği ve uzun mesafeli uçuş programlarını içeren dezavantajlı çalışma koşulları da dikkate alındığında, yaşanan ölüm ve kozmik radyasyon arasında “önemli” bir korelasyonun kabul edilebileceği sonucuna vardı. Havayolunun iddialarını reddetti. Bu karar tarihe geçti.
2018 yılında Çevre Sağlığı Dergisi – Environmental Health’de yayımlanan bir makalede, ABD merkezli 5.000’den fazla kabin görevlisi üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda, uçucu mürettebatın, belirli kanser türlerine yakalanma oranının, ortalamanın üzerinde olduğu ortaya çıktı.
Kokpit ve kabin ekipleri ile sık uçan yolcuların, toplumun geneline göre daha fazla kozmik radyasyona maruz kaldığı bilimsel çalışmalarca tespit edildi. Kozmik radyasyonun, ara sıra uçan yolcular üzerinde çok az etkisi olduğu biliniyor. Ancak rutin olarak yüksek irtifalarda görev yapan uçucu mürettebat için ciddi bir endişe kaynağı durumunda.
Nükleer Emniyet ve Güvenlik Komisyonu’na göre, uçuş görevlilerinin 2017 ile 2021 yılları arasında, maruz kaldıkları radyasyon seviyesinin yıllık ortalamasının maksimum değeri 5,42 milisievert (mSv) olarak belirlendi. Bu düzey, normal izin verilen seviye olan 1 mSv’nin beş katından daha fazla. Korean Air yönetimi, şirketin uçucu mürettebat üyeleri için radyasyon maruziyetini “yılda 6 mSv’den az” olacak şekilde sınırlandırdığını belirtti.
Güney Kore’de, geçtiğimiz Haziran ayında kabin ekibi üyelerinin kozmik radyasyona maruz kalmalarını en aza indirmek için, izin verilen uluslararası uçuş sayısına tavan koyan bir yasada değişiklik yapılmıştı.
PEGASUS’UN CUMHURİYET UÇAĞIYLA SAMSUN’A UÇTUK!
Pegasus Havayolları, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 85’inci yıl dönümü nedeniyle, 10 Kasım’da Samsun’a çok özel bir uçuş organize etti. Şirketin filosuna katılan 100’üncü uçak olan Cumhuriyet adı verilen Airbus A321neo ile gerçekleştirilen uçuşa havacılık medyasından isimlerin yanı sıra, Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nane ve şirketin CEO’su Güliz Öztürk başta olmak üzere Pegasus üst yönetimi katıldı.
78 yolcusu ile Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan havalanan, kuyruğunda Mustafa Kemal Atatürk’ün imzası ve silüeti bulunan uçak, Samsun Çarşamba Havalimanı’na inişte bir havacılık geleneği olan su takı ile karşılandı.
Pegasus CEO’su Güliz Öztürk, Samsun’da öğle yemeği sırasında, şirketin 3’üncü çeyrek sonuçlarına ilişkin bilgileri paylaştı ve kendisine yöneltilen soruları yanıtladı.
2022 yılını, dünyadaki en yüksek operasyonel kârlılığa sahip havayolu olarak tamamlayan Pegasus, pandemi öncesindeki son normal yıl olan 2019’daki yolcu rakamlarını hala yakalayamayan pek çok rakibinden pozitif yönde ayrıştı. 2019’daki rakamların yüzde 8 üzerine çıkan ve bu ivmeyi devam ettirmek isteyen şirket, 2023’ün ilk 9 aylık süresince, yolcu sayısında yüzde 20, kapasitede ise yüzde 24 artış yakalamayı başardı. İlk 9 ay sonuçlarına göre operasyonel karlılık yüzde 34.3 arttı. Bu da Pegasus’u dünyada en yüksek karlılığa sahip havayollarından biri haline getirdi. 2023 yılının, 2019’a yüzde 30 yüksek kapasite ile kapatılması bekleniyor. 2024 için de hedefler oldukça yüksek.
Pegasus Havayolları, 2024 yılında büyümeye devam edecek ve yıl boyunca toplam 17 adet Airbus A321neo daha filoya katılacak. 5 uçağın filodan çıkması ile 2024’te filodaki net büyüme 12 uçak olarak gerçekleşecek. Bu da arz edilen koltuk kilometre konusunda Pegasus’a yüzde 12’lik bir büyüme olarak yansıyacak. Filosunun yüzde 80’i yeni nesil uçaklardan oluşan Pegasus, 41 ülkede 96 dış hat noktasına uçuyor. İç hat uçuş noktalarının sayısı ise 36. Dış hat uçuşları, toplam uçuş trafiğinin yüzde 80’ini oluşturuyor. Önümüzdeki süreçte bu oranın daha da artırılması hedefleniyor. Kısa süre önce Birmingham ve İskenderiye uçuşlarına başlayan Pegasus’un yakın zamanda uçmayı planladığı destinasyonlar arasında, Kişinev, Lizbon ve Sofya bulunuyor. Pegasus uçaklarının yaş ortalaması 4.9. Uçuş menzili ise ortalama 6 saat. Bu menzil içinde 67 ülke ve 500 havalimanı bulunuyor. Pegasus için büyüme fırsatları hala oldukça fazla.
Pegasus, Sabiha Gökçen’deki ikinci pistin bir an önce açılmasını bekliyor. Bu gelişme, şirketin kapasitesini, orta ve uzun vadede ikiye katlamasını sağlayacak. Daha sonra şirketin ana merkezi olan Sabiha Gökçen’deki ikinci terminalin hizmete açılması Pegasus’u adeta ateşleyecek. Şirket yalnızca Sabiha Gökçen değil Antalya, Ankara ve İzmir’de de büyüyor.
Pegasus, Türk Hava Yolları’ndan ayrılarak isim ve marka değişikliğine giden Ajet ile adil olduğu sürece rekabete hazır. Low cost iş modelini Türkiye’de yapan ilk ve tek şirket olan Pegasus’un uzun zamandır devam eden rekabet konusunda herhangi bir çekincesi yok. Bu iş modelini farklı coğrafyalarda genişletmek isteyen Pegasus, geçmişte Kırgızistan’da Air Manas isimli bir şirket kurduktan 4-5 yıl sonra, koşullar izin vermediği için sattı. Buna benzer fırsatlar çıkarsa farklı ülkelerde yeni havayolları kurabilir.
Hava trafik kontrolörlerinin başlattığı inisiyatif kullanmama eylemleri Pegasus’u ciddi şekilde etkiliyor. Motor çalıştırma, taksi, kalkışta uzun süre bekleme gibi sonuçları olan bu eylemler, şirketin operasyonlarını sekteye uğratıyor. Şu ana kadarki durumun şirkete finansal etkisi konusunda kapsamlı bir rapor hazırlanıyor. Ekipler fazla mesai yapıyor, fazladan yakıt harcanıyor. Bu nedenle bir an önce uzlaşmaya varılması bekleniyor.
Günde 6-7 uçuş gerçekleştirilen İsrail pazarı, Pegasus’un toplam kapasitesinin yüzde 2’sini oluşturuyor. İsrail uçuşlarında birim gelirler yüksek, doluluk oranı fazla. Hamas ile yaşanan çatışmalar nedeniyle, Pegasus, Aralık sonuna kadar İsrail uçuşlarını durdurdu. Oradaki son durum yakından takip ediliyor. Uçuşlarda Coca Cola başta olmak üzere, İsrail merkezli olduğu düşünülen içeceklerin satışının yasaklanması gibi bir gündem bulunmuyor.
Samsun gezisinde, davetlilere Atatürk’ü anma ve onun şehirdeki izlerini takip etme fırsatı da verildi. Bu kapsamda gün içinde Onur Anıtı, Tütün İskelesi ve Bandırma Gemi Müzesi ziyaret edildi. PC1923 sefer sayısı ile gerçekleştirilen Sabiha Gökçen-Samsun uçuşunun dönüşü ise PC2023 sefer sayısı ile yapıldı.
KIZINI REHİN ALAN TÜRK, HAMBURG HAVALİMANI’NI BİRBİRİNE KATTI!
Almanya’da yaşayan Salman E. İsimli 35 yaşındaki Türk asıllı bir kişi, eski eşi 38 yaşındaki Sevda E.’nin evine gitti ve kızları Aslıhan’ı kaçırdı. Otomobiliyle Hamburg Helmut Schmidt Havalimanı bariyerlerini kırıp, aprona çıktı. O sırada İstanbul’a uçmaya hazırlanan Türk Hava Yolları’na ait Boeing 737 uçağının önünde aracını durdurdu. 4 yaşındaki kızıyla uçağa zorla binmek isteyen Salman, aprona iki molotof kokteyli attı ve havaya ateş açtı.
Havalimanında geniş bir güvenlik önlemi alınırken, Hamburg polisi, rehine krizinin çözülmesi için farklı eyaletlerden görevlilerin de bulunduğu 920 kişilik bir ekibi görevlendirildi. Havalimanındaki tüm uçuşlar iptal edildi. THY uçağındaki yolcular tahliye edildi. Havalimanı tamamen boşaltıldı.
Polis şüpheli şahısla müzakere edebilmek için havalimanına Türkçe bilen tercüman ve kriminal psikolog çağırdı. Şahsın, kızının velayeti ile ilgili eski eşiyle yaşadığı bir tartışma nedeniyle bu eylemi gerçekleştirdiği anlaşıldı. İlk etapta 27 uçuş ve 3 binden fazla yolcu yaşanan bu durumdan etkilendi.
Cumartesi akşamı saat 20:00 sularında başlayan eren rehine krizi, Pazar 14:00 civarında sona erdi. Yoğun ikna çabaları sonunda, Salman 18’inci saatin sonunda teslim olmayı kabul etti. Kızıyla birlikte aracından indi ve gözaltına alındı. Aslıhan ise doktor ve psikologlardan oluşan sağlık ekibine teslim edildi. Durumunun iyi olduğu belirtildi. Pazar günü için havalimanında planlanan yaklaşık 300 uçuşun da tamamına yakını iptal edildi.
Yapılan incelemelerde kızını rehin alan adamın aprona girdiği Audi marka aracın kiralık, elindeki silahın ise ruhsatsız olduğu ortaya çıktı. Geçtiğimiz yıl Mart ayında, kızıyla birlikte izinsiz olarak Türkiye’ye gittiği için baba hakkında “çocuk kaçırma şüphesiyle” devam eden bir soruşturma olduğu da anlaşıldı. Aslıhan annesi tarafından Almanya’ya geri getirildi. Salman, rehin aldığı kızı Aslıhan ile Hamburg Havalimanı’na gelmeden önce, Sevda E.’nin polisi arayarak havalimanına gittiklerini haber verdiği de belirlendi.
Savcılık, baba hakkında “rehin alma, reşit olmayan bir kişiyi alıkoyma ve silah yasalarını ihlal etme” suçlarından tutukluluk süresinin uzatılmasını talep etti.
Rehin alma olayı, Salman’ın piste kolaylıkla girebilmesi nedeniyle, Hamburg Havalimanı çevresindeki güvenlik koşullarıyla ilgili tartışmalara yol açtı. Temmuz ayında da çevre aktivistleri, uçakların yarattığı çevre kirliliğini protesto etmek amacıyla bisikletleriyle aynı havaalanında aprona girerek uçuş trafiğini birkaç saatliğine engellemişti.
Almanya’nın önde gelen havacılık uzmanları şimdi yetkililere, bir eylemcinin otomobiliyle havalimanına gelip, bariyerleri kolayca yıktıktan sonra, bu kadar yüksek güvenlikli bir alana nasıl girebilir? sorusunu yöneltiyor. Noel pazarlarının bile beton bloklarla korunduğu ülkede yüksek riskli güvenlik bölgeleri olmalarına rağmen havalimanlarının neden üstünkörü korunduğunu tartışılmaya başlandı.
Başbakan Olaf Scholz’un sözcüsü Steffen Hebestreit ise “Alman havalimanlarının çok güvenli olmasına rağmen, Hamburg’da yaşananlar, bazı boşluklardan, suç enerjisi yüksek ve çok çaresiz birilerinin faydalanmayı başarabileceğini gösteriyor.” İfadelerini kullandı.
AIRBUS’IN YENİ KANAT TEKNOLOJİSİ İLE İLK UÇUŞ YAPILDI!
Airbus’ın yan kuruluşu ve teknoloji kuluçka merkezi olarak bilinen UpNext tarafından yönetilen eXtra Performance Wing (ekstra performanslı kanat) projesi, günümüzde kullanılan uçak kanadı tasarımlarını tümüyle yeniden ele alarak, uçuş performansını iyileştirmeyi ve çevresel kaygılara yanıt vermeyi amaçlıyor.
Proje, biyomimikri kullanarak, aerodinamik verimliliği en üst düzeye çıkarmak için uçuş sırasında şeklini değiştirebilen bir kanat geliştirmeyi amaçlıyor. Konsept başarılı olur ve yeni uçaklara entegre edilirse, yakıt tüketimini önemli ölçüde azaltma potansiyeli bulunuyor.
Hafta içinde yapılan ilk uçuş ile projede önemli bir dönüm noktası geçildi. Uçan prototip, eXtra Performance Wings tasarımının sahip olması beklenen sistemlerle donatıldı. Uçuş testlerinden toplanan veriler, yeni kanat tasarımının, CO2 emisyonları ve yakıt tüketimindeki azalmaya etkisini belirlemek için yapılacak performans hesaplamalarında kullanılacak.
Ekstra performanslı kanat teknolojisi her uçağa ve tahrik sistemine uygulanabilecek olsa da proje için seçilen prototip, modifiye edilmiş bir Cessna Citation VII iş jeti oldu. Proje kapsamında hedeflenen kanat açıklığı 50 metreden daha uzun. Bu yüzden, Cessna’nın 16 metrelik kanat açıklığı, nihai tasarımın yaklaşık üçte biri ölçekli modeli temsil ediyor. Cessna’nın özellikle seçilmesinin amacı, projenin karmaşıklığı ile nihai tasarımın temsil edilebilirliği arasındaki en iyi dengeyi kurması olarak belirtiliyor.
Eylül 2021’de başlatılan eXtra Performance Wing projesinin genel amacı, uçuş koşullarına dinamik olarak uyum sağlayan çoklu kanat konfigürasyonları sağlamak. Tasarım, yenilikçi aktif kontrol teknolojilerinin yanı sıra kanat yapısındaki fiziksel değişiklikleri de içeriyor. Uçağın ön tarafındaki rüzgâr sensörleri, türbülans koşullarını kaydederek, kanadın kontrol yüzeylerinde ilgili kumandaları tetikleyecek. Bir kuşun tüylerini taklit ederek, kanadın şeklini değiştiren eXtra Performance Wing teknolojileri, aerodinamik akışı en üst düzeye çıkaracak şekilde otomatik olarak ayarlanacak.
Katlanabilir kanat uçları havalimanlarındaki alt yapıya uygun maksimum kanat açıklığını aşmayı önlerken; esnek yapısı sayesinde kanatların, çok fazla gerilime maruz kalmasını önlemek için şekil değiştirebilmesi amaçlanıyor. Kanat uçları aynı zamanda daha uzun bir kanat açıklığına ulaşılmasını sağlayarak taşıma kuvvetini artırıp, sürtünmeyi azaltıyor.
Konseptin fizibilitesini sağlamak için, 3 boyutlu yazıcıdan üretilen bir modeli, Airbus’ın Filton’daki kanat araştırma tesisindeki rüzgar tünellerinde, düşük hızlarda kapsamlı bir şekilde test edildi. Testlerin tamamlanmasıyla birlikte tasarım da tamamlandı. Farklı kanat parçalarının imalatına başlandı. eXtra Performance Wing prototipinin üretimi, Airbus’ın dört kurucu ülkesi arasındaki işbirliğinin klasik bir örneği oldu. İngiltere’de kanatları, İspanya’da katlanır kanat uçları üretilecek uçağın yüksek taşıma sistemi Almanya’da tasarlanacak. Uçağın modifikasyonları ve montajı Fransa’da gerçekleştirilecek.
İlk uçuş testinde yeterli temel veriler toplandıktan sonra, prototip, projenin geri kalanında görev yapacağı Fransa’nın Cazaux şehrine uçtu. Uçağa uzaktan operasyon sistemi entegre edilecek ve ardından uçaktaki 20 anten ile yerdeki kontrol merkezi arasındaki iletişimi test etmek amacıyla uçuşlar gerçekleştirilecek. Daha sonra 2024 yılında eXtra Performance Wings, Cessna’ya entegre edilecek ve 2025 yılındaki ilk uçuşlar başlamadan önce yer testlerine tabi tutulacak.
Prototip, UpNext mühendislerinin uçaktaki teknolojilerin sınırlarını zorlamasını sağlamak için uçuş testleri sırasında uzaktan kumanda edilecek. Cessna’nın üretime geçmeyecek bir prototip olması, pilotun uçağı, yer merkezinde test edecek olması, prototipin insanlı uçuş için sertifikalandırılması ihtiyacını da hafifletiyor.
BOEING’İN HASSAS VERİLERİ SİBER SALDIRI İLE SIZDIRILDI!
LockBit isimli fidye yazılım çetesinin, ABD’li uçak üreticisi Boeing’ten bir dizi hassas veriyi sızdırdığı iddia edildi. Boeing’e daha önce yaptıkları uyarıları dikkate almaması nedeniyle LockBit, 27 Ekim’de “muazzam miktarda” hassas veri çaldığını ve uçak üreticisinin, 2 Kasım’a kadar bedelini ödememesi durumunda, bu bilgileri çevrimiçi olarak sızdıracağını iddia etti.
Boeing, 1 Kasım’da saldırıyı kabul ederek, siber saldırının farkında olduğunu; ancak yaşanan sorunun uçuş emniyetini etkilemediğini duyurdu. 6 Kasım’da ise LockBit’in web sitesinde “süre doldu ” ifadesinin yer aldığı bir ekran görüntüsü paylaşıldı.
“Boeing uyarılarımızı dikkate almadığı için verileri yayınlamaya başlıyoruz. İlk etapta yaklaşık 4 GB’lık örnek veri yayınlayacağız. Boeing’ten olumlu bir işbirliği görmezsek, birkaç gün içinde yaklaşık yarım terabaytlık veri tabanını yayınlayacağız” şeklinde bir açıklama yapıldı.
30-31 Ekim’de Boeing, LockBit’in hack tehdidi listesinden çıkarıldı. Bu da imalatçının, yazılım çetesiyle görüşmelere başladığı yönünde spekülasyonlara yol açtı.
LockBit’in sitesinde görülebildiği kadarıyla, sızdırılan bilgiler, eğitim materyallerinden, şirketin teknik tedarikçilerinin listesine kadar uzanıyor. Verilerin Boeing’in Avrupa ve Kuzey Amerika’daki tedarikçilerinin ve distribütörlerinin adlarını, konumlarını ve telefon numaralarını içerdiği iddia ediliyor.
Sızan verilerin aynı zamanda Boeing’in satışlar, indirimler, düşük kalite maliyeti (COPQ) raporları, net maliyetle fiyatlandırma ve 2020 liste fiyatı verileri dahil olmak üzere mali ayrıntılarını da içerdiği de iddialar arasında.
Ayrıca ‘Hazardous Waste-Tehlikeli Atık’, ‘Rotorcraft’ ve ‘Business Cases-İş Dosyaları’ adlı klasörlerin yanı sıra, Boeing’in dahili eğitim materyallerini içeren, belirli sistemlere nasıl bağlanılacağına ve bunlara kimlerin erişmesi gerektiğine ilişkin talimatların yer aldığı dosyalar da sızdırılan belgeler arasında.
Boeing, kolluk kuvvetleri ve ilgili otoritelerle koordineli şekilde çalışarak sorunu çözmeye çalışırken, müşteriler ve tedarikçilere de konuyla ilgili bilgi verildi.
LockBit, kurbanın verilerini ele geçirip, talepleri karşılanmadığı takdirde sızdırmakla tehdit eden, günümüzde faaliyet gösteren en üretken, yıkıcı ve kazançlı siber suç gruplarından biri olarak biliniyor. Operatörleri Rusça konuşuyor. FBI, Ocak 2020 ile Haziran 2023 arasında LockBit çetesinin ABD kuruluşlarına, çoğu kritik altyapı sektörlerinde olmak üzere 1.700 saldırı başlattığını tahmin ediyor. Bu saldırılarla 91 milyon Dolar topladığı sanılıyor.