Boeing 747 ve Airbus A380 ile birlikte, yolcular için gökyüzünde sunulan konfor ve ayrıcalıklar konusunda radikal değişimler ve iyileşmeler yaşandı. Yolcular tarafından memnuniyetle karşılaşılan bu gelişmeler aslında yeni karşılaşılan durumlar değil. Daha eski uçak modellerinin bazılarında da yolculara hayal dahi edemeyecekleri bazı fırsat ve ayrıcalıklar gökyüzünde sunulabiliyordu. 1940’ların sonu ve 1950’lerin başında Boeing 377 Statrocuiser bunun en iyi örneklerinden biriydi.
Boeing 377 Stratocruiser
Stracoruiser, ilk kez 1947’de uçan, Boeing’in uzun menzilli piston motorlu modeli. 1949’da Pan American World Airways (Pan Am) ile hizmete başlayan uçak için 55 adet üretildi. Uçağın PanAm dışındaki diğer kullanıcıları, BOAC (British Airways), American Overseas Airlines, Transocean Air Lines, United Airlines ve Northwest Airlines gibi havayolları oldu.
PanAm toplam 28 adet Stratocruiser’ı filosuna kattı. Havayolu, Boeing’e verdiği 20 adetlik ilk siparişinin üzerine, American Overseas’tan aldığı 8 uçağı daha ekledi. Stratocruiser 1961 yılına kadar Pan American filosunda aktif olarak uçtu.
İlgili Haber | Boeing 7X7 ve Airbus A3XX İsimleri Nasıl Belirleniyor?
Boeing 377, yolcu uçağı pazarında ABD’li imalatçı için büyük bir adımdı. Bu uçaktan elde edilen bilgi birikimleri, büyük oranda İkinci Dünya Savaşı sırasında kullanılan askeri uçakların tasarım, geliştirme ve üretim süreçlerinde kullanıldı. B-29 Bombardıman uçağının teknolojisinin çok büyük bir kısmı Boeing 377’ye dayanıyor.
Fakat 377, en çok kabini ve sağladığı olanaklar ile hatırlanıyor. Turboprop (pervaneli) uçaklar için bir ilk olan, çift katlı, basınçlandırılmış bir kabini oldukça genişti ve yolculara o dönemde diğer uçaklarda bulunmayan bazı fırsatlar sunabilmesi açısından fark yaratıyordu.
Geniş Koltuklar, Yataklar ve Salon
Uçağın üst katında bulunan geniş ve büyük ana kabinde 100 yolcunun oturabileceği bir alan bulunuyordu. Pan Am bu bölümü çoğunlukla 47 ya da 61 kişilik koltuk konfigürasyonu ile düzenliyordu. Daha küçük olan alt katta ise 14 yolcunun dinlenebileceği bir salon vardı.
Ana kabinin tasarımı oldukça etkileyiciydi. Geniş koltuklar, 2-2 konfigürasyondan ve sekiz koltuklu minik bir kabinden oluşuyordu ayrıca bu minik kabinler daha büyük bir ana kabinde toplanıyordu. Her iki kabinde de koltukların üstündeki alanda toplam 15 yatak vardı. Ayrıca bazı koltuklar da yatağa dönüşebiliyordu.
Koltukların üstünde bulunan bu yataklar kapatıldığında bugün aşina olduğumuz baş üstü dolap bölmelerine çok benzer bir hal alıyordu. Her bir yatak bölmesi, mahremiyeti sağlayabilmek için yere kadar perdelerle çevreleniyordu. O dönemde Pan Am, yolcularına gökyüzünde ‘yatakta kahvaltı’ hizmeti bile sunuyordu.
Ayrıca ana bölümde kadınlar ve erkekler için ayrı büyük soyunma odaları ve iyi donanımlı bir mutfak bulunuyordu. Pan Am, yolcularına lezzetli yemekler sunmak için Fransız restoranı Maxim’s ile de ortaklık kurmuştu. O dönemlerde ekonomi sınıfı kavramı henüz ortaya çıkmamıştı ve bu durum, kabinde böyle bir sınıfa kesinlikle ihtiyaç olduğunu gösterdi.
Jet Çağında Kaybedilen Lüks
Boeing 377’nin ne kadar başarılı olduğu konusu tartışmalı. Yolcularına gökyüzünde bazı harika özellikler sundu ve bu sayede yolcular arasında popüler oldu. Ancak satılan 55 uçakla pek de büyük bir ticari başarı elde ettiği söylenemez. Savaşı takip eden yıllarda zor zamanlar yaşandı. Rekabetçi jet uçaklarının yolcu hizmetine girmesi de çok uzun sürmedi.
De Havilland Comet, 1952’de BOAC ile aktif olarak uçmaya başladı. Çeşitli tasarım ve yapım sorunları ile başarısı sınırlı oldu. Ancak onu kısa bir süre sonra piyasaya çıkan Boeing 707 izledi ve çok daha popüler bir uçak modeli oldu.
Jet motorlu uçaklara geçişle birlikte, 377’nin yolcularına sunduğu lükslerin çoğu kayboldu. Havacılığın odak noktası ekonomi ve daha fazla yolcu taşımaya döndü. Ancak işler 20 yıl sonra yeniden değişmeye başladı. Boeing 747, havacılığa farklı bir boyut katmak üzere hizmete başladı. Gökyüzünde yeniden yolcuları bekleyen bol miktarda lüks ve fırsatlar vardı. Ancak koltukların üzerindeki özel bölmelerde bulunan yataklar artık yoktu. Kabindeki ana salonlar (lounge) yeniden ortaya çıkmaya başladı ve genellikle uçağın üst katı ve yeni hizmet sınıfları ve bunların getirdiği konforu yolcuların hizmetine sunmak için kullanıldı.
Dilan Nur Yetik