Havacılık Bülteni-159

LUFTHANSA MÜNİH’TEN FRANKFURT’A NASIL 6 SAATTE UÇTU?

LH434 sayılı Münih-Chicago uçuşu için D-AIXX tescilli Karlsruhe isimli A350-900, 26L pistinden kalkışını gerçekleştirdi. Yolcular ve mürettebat yaklaşık 9 buçuk saat sonra Chicago O’Hare Havalimanı’na teker koymanın hesaplarını yapıyordu. Ancak durum hiç de bekledikleri gibi olmadı. Kalkıştan bir süre sonra, görevliler Münih Havalimanı pistinde lastik parçaları tespit etti. Yapılan analizlerin ardından parçaların Lufthansa uçağına ait olduğu anlaşıldı. Ancak pilotların bu esnada lastiklerinin patladığından veya hasarlandığından haberleri yoktu.

Bunun üzerine kokpitle irtibata geçildi ve pilotlar, İskoçya’nın Glassgow şehri üzerinden geri dönüş kararı aldı.

Lastiklerdeki hasarın durumunun gözle kontrol edilebilmesi için Köln Havalimanı’nda alçak geçiş yapılmasına karar verildi. Köln’de görev yapan hava trafik kontrolörleri, sorun olmadığı bilgisini pilotlara iletti ve kokpit ekibi yeniden Münih’e yönlenerek tırmanışa geçti.

Münih’in kuzeyine ulaşan pilotlar, bu kez de uçağın ağırlığını düşürmek için havada turlamaya başladı. Amaç yakıt tüketmek ve uçağı inişe hazır hale getirmekti. Ancak bu esnada Münih’te hava koşulları inişi zora sokacak bir duruma geldi ve uçağın Frankfurt’a gitmesi istendi.

A350, Münih’ten kalkışından tam 6 saat 16 dk sonra Frankfurt Am Main Havalimanı’nın 25C pistine indi. Yolcular otele yerleştirildi. Ertesi gün Frankfurt’tan Chicago’ya uçuruldu…Uçak ise Frankfurt’taki Lufthansa hangarına çekildi. Böylece Lufthansa, aralarında yaklaşık 1 saatlik uçuş süresi bulunan Münih ile Frankfurt arasında, 6 saat 16 dakikalık unutulmaz bir uçuş yapmış oldu.

Yaşanan olay, havacılığın neden en emniyetli ulaşım yöntemi olduğunu bize bir kez daha hatırlatacak detaylarla doluydu…

Havacılık uzmanları, normal şartlarda patlayan bir lastiğin, uçağın geri dönmesini gerektirmiyor olması nedeniyle, pilotların neden Chicago’ya devam etmediğini sorguluyor. Lufthansa’nın, eğer uçakta bir sorun varsa ve bakıma alınması gerekirse, Chicago’daki anlaşmalı bakım şirketi yerine, Almanya’da kendi bakım tesislerini ve personelini kullanmayı tercih etmiş olabileceği düşünülüyor.

Bir başka detay ise pilotların ağırlık azaltmak için dump sistemini kullanarak yakıtı boşaltmak yerine; neden havada turlayarak yakıt harcama kararı verdikleri. Bu kararın arkasında ise çevresel hassasiyetlerin yatıyor olabileceği akla en yatkın senaryo gibi görünüyor. Bir başka grup ise A350-900’ün gerektiğinde fazla ağırlıkla iniş yapabilme özelliğine sahip olduğunu söylüyor. Ancak bu noktada patlamış bir lastik, fazla ağırlıkla iniş prosedürünü daha karmaşık bir hale getirmiş olabilir.

Yaşanan bu olaylı uçuş, havacılıkta en küçük detaylar üzerine bile ne kadar ciddi şekilde düşünüldüğünü göstermesi açısından önemli. Gökyüzünde hiç bir şeyi ihmal etmemek ve hataya ihtimal yaratmamak felsefesi geçerli olduğu için; bugün dünyada en emniyetli ulaşım şekli uçaklar haline gelmiş durumda.

Yapılan en ufak bir hatanın bile yüzlerce can kaybı ve milyon Dolar seviyesinde ekonomik etkileri olabileceği düşüncesi, hataya sıfır tolerans politikasını doğuruyor ve bizler de bu sayede gönül rahatlığıyla uçaklarla seyahat edebiliyoruz.

HİNDİSTAN’DAKİ KAZANIN NEDENİ PİLOTAJ HATASI ÇIKTI!

7 Ağustos 2020’de, Dubai’de mahsur kalan Hindistanlılar için düzenlenen tahliye uçuşunda, Calicut’a inişin ardından pistten çıkan Air India Express’e ait Boeing 737-800 kazasının raporu açıklandı.

Pilotaj hatası ve uçuş emniyetine yönelik bazı operasyonel prosedürlerin ihmal edilmesinin, kazanın ana nedeni olduğu ortaya çıktı.

İlk iniş denemesinde, bölgede etkili olan yoğun Muson yağmurları nedeniyle pas geçildi. İkinci denemede uçak inişin ardından duramadı. Pistten çıkıp gövdesi 3 parçaya bölündü.

257 sayfalık kaza raporu ile güçlü kuyruk rüzgarı ve düşük görüş şartlarında iniş için yeterli brifingin yapılmadığı ve gerekli hesaplamaların da doğru yapılamadığı ortaya çıktı. Arızalı ön cam sileceğinin, görüşü olumsuz etkileyerek kazaya etki ettiği belirtildi.

Pilotların, iniş için ilk yaklaşma sırasında, kabin ekibine yerlerine geçmesini söyleyen “zorunlu” anonsu yapmadığı anlaşıldı. Bunun çok ciddi bir ihmal ve kabin ekibini tehlikeye atan bir detay olduğu belirtildi. Çeşitli “sistemik arızaların” da kazanın oluşumuna katkıda bulunabileceği ifadesi kullanıldı. Bütün bu hataların, personelin rutin görevleri ihlal etmesine yol açan “emniyet kültürü” eksikliğinden kaynaklandığı yorumu yapıldı.

Kaza sonucunda uçaktaki 190 kişiden 21’i hayatını kaybetmişti.

HAVALİMANLARINDA KÖPEKLERLE COVID-19 TARAMASI YAYGINLAŞIYOR!

Havalimanlarında Covid-19 tespiti için köpeklerin kullanımı yaygınlaşıyor. Miami Havalimanı, Covid-19 detektör köpek programını, 1 ay süre için denemeye başladı ve bu konuda ABD’de bir ilk oldu.

Köpeklerin koku alma yeteneği, insanlardan 100.000 kat fazla. Bu da onları Covid-19’un tespiti için kullanılışlı hale getiriliyor. Yapılan testlerde köpekler, Covid-19’u tespit etmede %99’a kadar başarılı oldu.

Köpekler, virüslü yolcuları koklayarak tespit ediyor. Covid-19 virüsü, insanlarda, uçucu organik bileşiklerin üretimi ile sonuçlanan metabolik değişimlere neden oluyor. Bu bileşikler, kişi nefes aldığında ve terlediğinde dışarı atılıyor. İnsanların kendi kokularından bağımsız olan bu koku, eğitimli detektör köpekler tarafından algılanabiliyor.

Köpekler herhangi biri yolcudan virüs kokusu alırsa, o kişi hızlı Covid testine yönlendiriliyor.

Detektör köpekler, yıllardır dünyanın dört bir yanında sahte para, uyuşturucu, patlayıcı madde gibi çok sayıda farklı illegal durumu tespit için kullanılıyor. Yapılan bazı bilimsel araştırmalar, spaniel ve av köpeği gibi cins köpeklerin, diyabet, epilepsi, sıtma ve çeşitli kanserler gibi ciddi hastalıkları olan kişileri de tanımlayabildiğini iddia ediyor.

Köpeklerin Covid-19 tespitinde kullanılmasının en büyük avantajı hız. En hızlı testler bile 15 dakikada sonuç verirken, köpekler virüsü saniyeler içinde tespit edebiliyor. 2 köpek, yarım saat içinde 300 kişiyi tarayabiliyor. Bu durum, koklama testini kitlesel tarama için uygun bir yöntem haline getiriyor. Köpeklerle Covid-19 taraması ilk olarak Helsinki Havalimanı’nda başlamıştı. Önümüzdeki günlerde çok daha fazla havalimanında benzer uygulamalara rastlayabiliriz.

AIRBUS VE BOEING’İN AĞUSTOS 2021 KARNELERİ!

Airbus ve Boeing arasındaki sipariş ve teslimat rekabeti Ağustos ayında da nefes kesti.

ABD’li imalatçı Boeing, Ağustos ayında 22 uçağın müşterilere teslim edildiğini ve üretim programında yaşanan sorunlar nedeniyle uzun süredir teslimat yapılamayan 787 Dreamliner için yedi adet sipariş alındığını açıkladı.

Boeing’in geçtiğimiz ay teslim ettiği 22 uçağın 14’ü 737 MAX ve ikisi P-8 deniz devriye uçağıydı. Kalan uçakların üçü ABD Hava Kuvvetleri için üretilen KC-46 tanker uçağı da dahil olmak üzere geniş gövdeli modellerdi. Böylece Boeing, 2021’in 8 aylık sürecinde 206 uçak teslim etmiş oldu.

Avrupalı ​​rakibi Airbus ise Ağustos ayında müşterilerine 40 adet uçak teslim ederek, 2021 yılındaki toplam teslimat sayını 384’e çıkardı. Airbus’ın bu yılın başında belirlediği 2021 teslimat hedefi olan 600’e ulaşmak için, önümüzdeki dört ayda müşterilerine 216 uçak daha teslim etmesi gerekiyor. Bu da ayda ortalama 54 uçak teslimatı anlamına geliyor. Airbus’ın bu hedefine ulaşıp ulaşamayacağı sektörde büyük bir merak konusu. Airbus’ın Ağustos’ta teslim ettiği 40 uçağının sadece 2’si geniş gövde modellerindeydi.

31 Ağustos itibariyle Boeing’in 2021 yılı içinde aldığı brüt sipariş sayısı, bir önceki aya göre 53 adet daha artarak 683’e ulaştı. Bu ay içinde gelen 53 siparişin 35 adedi 737 MAX uçakları için; 18’i ise geniş gövde modeller için alındı. 18 geniş gövde siparişinin 11 adedi ise 777’nin kargo versiyonu için yapıldı.

Ağustos ayındaki teslimat sayısı Airbus için moral bozucu olsa da yeni sipariş konusunda yüzler güldü. Avrupalı imalatçı ay boyunca 102 adet gibi etkileyici bir sipariş rakamına ulaştı. Bu da pandeminin başından bu yana şirketin en iyi sipariş performansı yakaladığı ay olarak kayıtlara geçti.

Sipariş iptalleri ve dönüşümleri de hesaba katıldığında Boeing’in Ağustos ayı net siparişi 23; 2021’in ilk 8 ayındaki net sipariş sayısı ise 280 olarak gerçekleşti. Airbus ise 8 ayda 132 sipariş iptali yaşadı ve 269 net sipariş rakamına ulaştı.

Teslimatlar uçak imalatçıları için finansal açıdan oldukça önemli. Çünkü havayolları uçak için ödeyecekleri paranın çok büyük bir kısmını teslimat sırasında ödüyor.

Boeing, FAA tarafından 737 MAX uçaklarının gökyüzü ile buluşmasının önündeki engeli kaldırdığı Kasım 2020’den bu yana toplam 169 adet 737 MAX uçağını müşterilere teslim etti. Uzmanlara göre Boeing, 737 Max krizinin ortaya çıkardığı ve sektörde “beyaz kuyruklular” olarak bilinen, müşterilerinin teslim almaktan vazgeçtiği 200 civarındaki istenmeyen uçak stoğunu da neredeyse tamamen eritti.

EN HIZLI SIFIR EMİSYONLU UÇAK İLK UÇUŞUNU YAPTI!

İngiliz motor üreticisi Rolls-Royce tarafından geliştirilen tamamen elektrikli uçak “Spirit of Innovation” tarihi uçuşunu gerçekleştirdi. Yaklaşık 15 dakika süren uçuşla uçağın elektrik gücü ve tahrik sistemi hakkında önemli performans verileri toplandı ve yoğun bir uçuş test süreci başladı.

Şimdiye kadar bir uçağa entegre edilen en güçlü bataryaya sahip olan “Spirit of Innovation”, 400kW (500+hp) elektrikli güç aktarma grubundan aldığı güçle havalandı.

Gerçekleştirilen bu uçuş, uçağın dünya rekoru girişimine yönelik önemli bir adım olmakla birlikte, havacılık endüstrisini karbondan arındırma yolculuğunda da bir dönüm noktasını temsil ediyor.

Uçak, dünyanın en hızlı sıfır emisyonlu uçağını yaratmayı amaçlayan Rolls-Royce’un Uçuş Elektrifikasyonunu Hızlandırma (Accelerating the Electrification of Flight – ACCEL) programının bir ürünü.

Uçak sadece bir dünya rekoru kırmak için değil; geliştirilen pil ve tahrik teknolojisinin şehir içi hava hareketliliği (Urban Air Mobility ) pazarı için nasıl bir etki edeceğinin görülmesi açısından da önemseniyor. Rolls-Royce’a göre, küçük uçak, gelişmiş doğrudan soğutma sistemi ile birlikte 6.000 pil hücresiyle dolu. ACCEL ekibi, hız için dünya rekorunu kırmak üzere 500 beygirden fazla güç sağlamayı hedefliyor.

adbanner