UÇUŞA SARHOŞ GELEN PİLOT NE CEZA ALDI?
ABD’li United Havayolları’nın Boeing 777-200 uçağıyla gerçekleştireceği Paris – Washington uçuşu, kaptan pilotun uçuşa sarhoş gelmesi nedeniyle iptal edildi. Pilot, Charles de Gaulle Havalimanı’nda tutuklandı.
Havaalanında görevli güvenlik personeli, 63 yaşındaki pilotun bariz sarhoşluk belirtileri gösterdiğini tespit etti. Pilot, hafif sendeliyor, gözleri ve konuşmasından sarhoş olduğu anlaşılıyordu.
Bunun üzerine pilota yapılan iki ayrı kan testinde, alkol seviyesi 0.56 ve 0.59 promil olarak ölçüldü. Fransa’daki düzenlemeler, otomobil kullanmak için yasal alkol sınırını 0.5 promil; pilotların kanındaki alkol seviyesini 0.2 promil ile sınırlandırıyor. Yani United pilotunun kanındaki alkol seviyesi, kabul edilebilir limitin neredeyse üç katıydı.
Pilot, uçuştan önceki gece sadece iki kadeh şarap içtiğini söyledi. Ancak hakim, pilotun bu ifadesin şüphe ile yaklaştı. 267 yolcuyu riske attığı gerekçesiyle tutuklanmasına karar verdi.
Duruşma sonunda, pilota altı ay ertelenmiş hapis, 4.500 Euro para cezası ve pilot lisansının bir yıl süreyle askıya alınması şeklinde bir ceza verildi. Lisansın askıya alınma kararının yalnızca Avrupa Birliği ülkelerinde geçerli olduğu belirtildi. Pilotun, ülkesine döndükten sonra, ekstra cezalar ile karşı karşıya kalacağı düşünülüyor. Kariyerinin geleceği açısından, emekli olmasına sadece bir kaç yıl kalmış olmasının iyi olduğu belirtiliyor.
United Havayolları 2019’da “bottle-to-throttle” olarak adlandırılan, pilotların uçuştan önce alkol almaları ile ilgili kurallarını sıkılaştırdı. Yeni kurala göre United pilotlarının, son içkilerini göreve gelmeden en geç 12 saat önce içmiş olmaları gerekiyor.
Pilotun kanındaki 0.56-0.59 promil alkol ile gözle görülür şekilde sarhoş olduğunun fark edilmesi, alkole olan toleransının düşük olabileceği veya alkol ile birlikte bazı ilaçlar içmiş olabileceği şeklinde yorumlandı.
Konuyla ilgili bir başka düşündürücü detay ise pilotun sarhoş olduğunu tespit eden kişinin, havalimanındaki güvenlik personeli olması. Sarhoş pilot ile beraber aynı uçuşta görev yapacak uçucu ekibin, otel lobisinde ve havaalanına giden serviste pilotun durumunu fark edip etmediği ve eğer ettiyse neden aksiyon almadığı büyük bir soru işareti.
Bu olaydan sadece birkaç hafta önce, Delta Havayolları’nın Boeing 767 uçağında görev yapan iki pilot, Newark’a yapılacak uçuş öncesi, yasal alkol limitini aştıkları gerekçesiyle Edinburgh Havalimanı’nda tutuklandı.
Bugüne kadar en unutulmaz sarhoş pilot vakası ise 2018’de yaşandı. Japan Airlines’in Boeing 777 uçağında görev yapan pilot, Londra Heathrow Havalimanı’nda yapılan ölçümde 1.8 promil alkollü çıkmıştı. Pilotların alkol ile olan ilişkisinin nasıl olması gerektiğini daha önce başka bir içeriğimizde detaylı şekilde aktarmıştık.
THY 777’NİN BUSINESS CLASS KOLTUKLARINI DEĞİŞTİRİYOR!
Türk Hava Yolları, uçaklarının business class sınıfında farklı ürün ve koltuklar bulundurması nedeniyle standardizasyonsağlayamadığı için sürekli eleştiriliyor olsa da yolcularına dünyanın en iyi business class seyahat deneyimlerinden birini sunmayı başarıyor. THY’nin Business class deneyimi, çok sayıda uluslararası ödül kazandırırken; havayolunu rakiplerinden bir adım öne çıkarmayı başarıyor.
Geçtiğimiz hafta uluslararası basında çıkan haberlere göre, THY filosundaki en yoğun kullanıma sahip geniş gövde uçakolan Boeing 777’nin Business class koltukları değiştirilecek. Yeni Business class kabin ile ilgili henüz net bir takvim açıklanmadı.
THY filosunda 33 adet Boeing 777-300ER uçağı bulunuyor. Bu uçakların ortalama yaşı dokuzun altında. Dolayısıyla uçakların büyük bir çoğunluğunun hizmet ömrünün epey uzun olacağını söylemek mümkün.
Türk Hava Yolları filosundaki Boeing 777 uçaklarının business class kabininde, şu anda yedi sıra halinde ve 2-3-2 konfigürasyonunda yerleştirilen toplam 49 koltuk yer alıyor. Bu koltuklar tamamen yatak haline dönüşebiliyor.
THY, Business class sınıfındaki koltukları yenilerken, mevcut 2-3-2 konfigürasyonunu korumayı ve her yolcu için “tam mahremiyet” ile birlikte doğrudan koridor erişimi sağlamayı da hedefliyor.
Yeni business class kabinde, piyasadaki mevcut üreticilerin popüler ve en çok tercih edilen koltuk modellerikullanılmayacak. THY’nin iştirak şirketlerinden Turkish Seat Industries (TSI) tarafından üretilecek koltuklar ve Turkish Cabin Interior (TCI) üretimi kabin içi ekipmanlar yer alacak. Bu nedenle yeni business class kreasyonu,tamamen Türk Hava Yolları’na özgü olacak.
TSI, uzun süredir dünyanın farklı havayolları için koltuk üretiyor. Üretilen koltuk modellerinin bazıları Boeing’in ürün kataloğunda havayollarına sunduğu standart seçenekler arasında yer alıyor. Ancak THY’nin 777’nin Business class kabininde kullanmayı planladığı koltuk için, sertifikasyon süreci devam ediyor. Dolayısıyla yeni Business class kabinlere sahip uçakların ne zaman gökyüzü ile buluşacağı konusunda bir tarih vermek zor görünüyor.
THY’nin yeni bir Business Class kabin yaratma motivasyonunun arkasında, pazardaki mevcut ürünlerin yeterince yoğunluk yaratmaması olduğu açıklandı. Halihazırda üretimi devam eden koltuk seçeneklerinin, Business kabindekikoltuk sayısını 49’dan 42’ye düşüreceği belirtiliyor.
Türkiye’de tasarlanıp üretilecek yeni nesil 777 business class koltuklarının, kayar kapıları ile “tam mahremiyet” sunması, kablosuz cihaz şarj ve süper boyutlu video ekranları ile bir yolcunun arayacağı tüm ihtiyaçları karşılaması bekleniyor.
Yeni koltuklar ile business class sınıfında 1-2-1 düzeni yerine; havayolunun 777 business class kabinindeki sıra sayısını en üst düzeye çıkaran “yüksek yoğunluklu” bir konfigürasyon oluşturulması hedefleniyor.
Türk Hava Yolları’nın önümüzdeki dönemde sipariş etmeyi planladığı yeni geniş gövdeli uçaklarının Business Class sınıfında, bu yeni koltukların yer alması da planlar arasında. Türk Hava Yolları, İstanbul’u aktarmasız olarak Sidney, Melbourne, Santiago ve Buenos Aires gibi destinasyonlara bağlamak için 10-15 adet ultra uzun menzilli geniş gövde uçak siparişi vermeyi planlıyor. Bu konuda masadaki seçenekler arasında Airbus A350ULR veya Boeing 777X yer alıyor. A350 siparişlerinin olgunlaşması için en az beş yıl; 777X için ise en az yedi yıla ihtiyaç olduğu öngörülüyor.
THY’nin yeni Business class sınıfında 2-3-2 düzenini koruyan ve her yolcuya doğrudan koridor erişimi sunan bir ürün elde etmenin tek yolu, koltukların kademeli konumlandırılması olabilir. Bu da Japan Airlines gibi bazı havayollarının kullandığı Apex Suite benzeri bir kabini hayata geçirmek ile mümkün görünüyor.
Apex Suite, pek çok yolcu için favori business class koltuklarından biri olsa da kabindeki alanın kullanımı konusunda ortaya çıkan dezavantajları nedeniyle, havayolları arasında pek popüler değil. Bu konfigürasyonun verimli olmadığı ve kabindeki kullanım alanını en üst düzeye çıkarmadığı iddia ediliyor.
Kabinde, 2-3-2 düzenini koruyan Apex Suite, her sıra arasında ekstra boşluklar bırakarak, koridordan uzakta oturan yolcuların kişisel alanlarına geçerken, başka bir yolcunun arkasındaki veya önündeki alanda oluşturulan yolu kullanmalarını gerektiriyor.
Modern business class koltukların çoğu, öndeki koltuğun yan tarafındaki alanı kullanarak daha verimli hale gelirken, Apex Suites bunu yapmıyor. Örneğin, Gulf Air’in Boeing 787-9’ları birinci ve ikinci kapı grubu arasında 24 business class koltuğa sahipken, diğer havayolları bu alana, doğrudan koridor erişimine sahip olan 30 koltuk sığdırabiliyor.
THY’nin, 2-3-2 düzenini korumak isterken, mevcut yolcu yoğunluğunu korumayı nasıl başarabileceği büyük bir soru işareti. Kademeli koltukların, daha fazla yer kaplayan ekstra yürüyüş yolları da gerektirecek olması, durumu iyice çıkmaza sokacak gibi görünüyor.
AIRBUS A321XLR’NİN MENZİLİ NEDEN KISALIYOR?
Airbus A321XLR, 2019’da ilk kez duyurulan ve sektörde büyük heyecan uyandıran yeni bir uçak. Daha şimdiden, 20’nin üzerinde farklı havayolundan 500’ün üzerinde sipariş almayı başardı. Dar gövdeli uçaklarla yapılan uzun mesafeli seyahatler konusunda yeni bir çağ başlatması bekleniyor. ABD’li Boeing’in bu segmentte rakip olabilecek bir modeli olmadığı için A321XLR, Airbus için pazar payı konusunda çok büyük bir rekabet avantajı sunacak. Şimdiye kadar ABD’li imalatçı Boeing, 757 ile bu pazarda büyük bir avantaja sahipti.
A321XLR, mevcut A321 modelinin menzili uzatılmış bir versiyonu. Uçağın, havacılık endüstrisinde en uzun menzilli dar gövdeli uçak olarak tarihe geçmesi planlanıyor. Dar gövde uçak ailesinin en uzun modeli olan A321 ile ilgili bugüne kadar çok sayıda gelişme yaşandı:
İlk olarak, daha düşük yakıt tüketimi ve dolayısıyla daha uzun menzil sunan, yeni motorlara ve gelişmiş sistemlere sahip A321neo piyasaya sürüldü. Ardından, daha uzun menzile sahip A321LR (Long Range) versiyonu kamuoyuna tanıtıldı.Şimdi de ekstra yakıt deposu ve daha yüksek maksimum kalkış ağırlığı sayesinde, menzili 8.700 km’ye çıkabilen A321XLR (Extra Long Range) üzerinde çalışılıyor.
A321XLR, bazı havayolları için oyunun kurallarını temelden değiştirecek. Daha önce menzil yetmediği için yapılamayan uzun mesafeli pazarlarda noktadan noktaya uçuşlar, artık daha ekonomik bir şekilde gerçekleştirilebilecek.
A321XLR’nin başlangıçta 2023 yılı itibarıyla hizmetine başlaması planlanıyordu. Sertifikasyon sürecinde yaşanan bazı gecikmeler nedeniyle, bir yılı aşkın süre önce, A321XLR’nin piyasaya çıkışının 2024’e ertelendiği duyuruldu.
Ertelemenin ana nedeni, Avrupa Birliği Havacılık Emniyeti Ajansı – EASA’nın, uçağın ekstra yakıt deposunun, uçuş emniyeti üzerinde yaratabileceği etkiler konusundaki endişeleri oldu. A321XLR’nin daha uzun menzilli olmasının tek nedeni, arka gövdede fazladan bir yakıt tankına sahip olması. Endişenin ana kaynağı ise bu ekstra yakıt tankının, yangın tehlikesi doğurması ve yolcu kabininin bu durumdan olumsuz etkilenmesi riskiydi.
Kısa süre önce Airbus ve EASA, uçağın yeni emniyet özellikleri konusunda bir anlaşmaya vardı. Uçağın, uçuşa elverişlilik sertifikasını almasının önündeki engel kaldırıldı.
Ancak bu endişelerin giderilmesi, uçağa uygulanacak bazı modifikasyonlar ve takviyelerin yanı sıra; ekstra yakıt deposuna yeni bir koruyucu astar eklenmesini gerektirdi. Bu emniyet iyileştirmeleri, Airbus’a ciddi bir fatura çıkardı. Çünkü uçuş emniyetini artırmak ve endişeleri gidermek adına yapılan iyileştirmelerin, uçağın menzilini 370 km azaltabileceği söyleniyor.
İlk tahminler, emniyet artıcı özelliklerin, uçağın toplam ağırlığına 200-300 kilogram ekleme yapacağı yönündeydi. Şu anda ise, uçağın ağırlığını 700-800 kilogram artacağı öne sürülüyor. Yeni tahminlere göre, bu ilave ağırlık, uçağın menzilini 8350 km civarına indirecek.
Her uçuş, hava koşulları, hava trafiğindeki sıkışıklık, rota değiştirme ihtiyacı gibi aksaklıklar da hesaba katılarak, önemli miktarda yedek yakıt rezervi ile planlanıyor. Dolayısıyla başlangıçta uçak için planlanan 8.700 km menzile rağmen, gerçek operasyonel menzil 7400 km’ye yakın olacaktı. Yapılan yeni iyileştirmelerin ardından, uçağın gerçek operasyonel menzilinin 7000 km’ye yaklaştığı söylenebilir.
Airbus, XLR’nin tek koridorlu uçak segmentindeki benzersiz menzil avantajı üzerinde önemli bir etki beklemedikleriniduyurdu. Çünkü menzil kısalacak olsa bile Airbus’ın bu pazarda bir rakibi olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. A321XLR, Boeing 737 MAX’ın herhangi bir versiyonundan hala çok daha uzun menzile sahip olacak.
Şimdi Airbus, bazı A321XLR müşterilerine, yaşanan menzil değişiminin siparişleri etkilememesi için geniş gövdeli A330neo uçağını öneriyor.
A321XLR’deki menzil değişikliği, Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeydoğusundan Batı Avrupa’ya uçulan rotalar için herhangi bir sorun oluşturmayacak. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’nin Orta Batı’sından Avrupa’ya uçuşlar için veya Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeydoğusundan Doğu Avrupa’ya uçuşlar için bir sorun teşkil edebilir.
Şimdi gözler bu uçağı sipariş eden tüm havayollarına çevrildi. Bu uçağı satın almaya karar verdiklerinde, sahip olmayı bekledikleri menzil özellikleri karşılanamazsa, bu durumu yeniden müzakere etmeye mi çalışacaklar; yoksa komple vaz mı geçecekler. Bunu da zaman gösterecek.
ANDROID TELEFONLAR OTOMATİK UÇUŞ MODUNA GEÇECEK!
Uluslararası havacılık düzenlemeleri, tüm yolcuların uçuş boyunca akıllı telefonlarını ve diğer elektronik cihazlarını uçak moduna almalarını gerektiriyor. Kurallar gereği, uçuştan önce kabin ekibi tarafından, cihazların uçak moduna alınması konusunda bir hatırlatma anonsu da yapılıyor.
Cep telefonlarının uçuş moduna alınmasını gerektiren temel gerekçe, baz istasyonlarına bağlanan cep telefonlarının, uçağın navigasyon sistemlerini etkileyebilme ihtimali olarak gösteriliyor. ‘Uçakta cep telefonunuzu kapatmazsanız uçak düşer mi?’ sorusunun yanıtını, başka bir içeriğimizde detaylı olarak incelemiştik…
Google, uçakta olduğumuzu otomatik olarak algılayacak yeni bir özellik üzerinde çalışıyor. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’ne “Connect Flight Mode” isimli bir patent başvurusunda bulundu. Android işletim sistemine sahip akıllı telefonlar, bu yeni özellik sayesinde, havadayken telefonu otomatik olarak uçak moduna alıp; inişin ardından uçuş modundan çıkaracak. Böylece yolcuların, telefonlarını manuel olarak uçak moduna alma ihtiyacını ortadan kaldırarak; telefonunu uçuş moduna almayı unutan yolcular için bir kolaylık sağlayacak. Böylece uçuş emniyetini artıracak.
Patent dosyasında, geliştirilen yeni özelliğin, telefonun WiFi ayarlarını, havayolunun sunduğu bağlantı türüne göre yapılandıracağı ve Bluetooth özelliklerinin desteklenmeye devam edileceği detayı da yer alıyor. Cep telefonunun pili zayıfsa veya ağ bağlantısının kalitesi düşükse, geliştirilen bu yeni özellik, telefonunu tamamen kapatabilecek.
Günümüzün modern akıllı telefonlarında jiroskoplar, ivmeölçerler ve yükseklik ölçebilen, hava durumunu tahmin edebilen barometrik basınç sensörü de dahil olmak üzere çok sayıda farklı amaçla kullanılan sensörler bulunuyor. Google, yolcuların uçak bileti rezervasyon etkinliklerini de yolcunun uçakta olabileceğini gösteren ekstra bir bilgi kaynağı olarak kullanmayı amaçlıyor.
Android Authority, bu yeni bir özellikle ilgili heyecanlı olmasına rağmen, Google ve diğer teknoloji şirketlerinin, çok sayıda patent önerisi için başvuru yaptığını; ancak bunların yalnızca birkaçının hayata geçirilebildiğine dikkat çekiyor.
Teknolojik gelişmelere bakıldığında Google’nin, üzerinde çalıştığı Connect Flight Mode ile aslında bu kaldığını söylemek mümkün. Çünkü yeni nesil 5G bağlantıları, cep telefonlarının uçak moduna alınması ihtiyacını azaltabilir. Geçtiğimiz yıl Avrupa Birliği, yolcuların uçakta 5G bağlantısı kullanabilmesine olanak tanıdı ve uçak moduna duyulan ihtiyacı hafifletti.ABD’de ise 5G bağlantısı büyük bir tartışma konusu. Çünkü 5G için belirlenen frekans aralığı, uçakların radar altimetrelerin çalıştığı frekans aralığına oldukça yakın. Bu sebeple uçakta 5G’nin, uçuş emniyetini olumsuz etkileyeceği tartışmaları hararetli şekilde sürüyor. 5G teknolojisinin havacılık üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini de bir başka içeriğimizde detaylı olarak incelemiştik.
BRITISH AIRWAYS YOLCULARINA NEDEN KFC MENÜ İKRAM ETTİ?
Yolcular sık sık uçak içi yemeklerin kalitesi, tadı veya sunumundan şikayetçi olsa da British Airways’in uzun mesafeli bir uçuşundaki yolcuların başına gelen tatsız deneyim, uzun süre hatırlanacak gibi görünüyor.
Uçağa ikramları yükleyecek aracın soğutma sisteminde meydana gelen arıza nedeniyle, yolculara sunulacak tüm yiyecekler bozuldu. İngilizlerin ulusal havayolu, çareyi 12 saatlik uçuşta yolculara Kentucky Fried Chicken (KFC) tavuk menüleri ikram etmekte buldu.
British Airways’in Boeing 777-200ER ile icra edeceği uçuş, Turks ve Caicos Adaları’ndaki Providenciales Havaalanı’ndan başladı. Bahamalar’daki Nassau Lynden Pindling Havaalanı’nda yapılacak aktarmanın ardından, yolcuların nihai varış noktası Londra Heathrow Havalimanı olacaktı.
Providenciales’teki kalkış öncesinde, öngörülemeyen bir ikram sorunu yaşandı. Uçakta yolculara sunulacak ikramları taşıyan araçların soğutma sisteminde yaşanan sorun nedeniyle, tüm yiyeceklerin bozulduğu ve atılması gerektiği anlaşıldı. Bu durum Londra’ya gitmek için bilet alan yüzlerce yolcu için, yiyecek – içecek sunulamayacağı anlamına geliyordu.
Normalde bu tip durumlarda havayolu şirketinin, yolcularına yeni ikram temin edebilmek için uçuşu ertelemesi veya iptal etmesi beklenir. Ancak bu karar, havayolu için çok daha yüksek maliyet ve yolcuların ciddi öfkesi ile baş etmek zorunda kalınmasını gerektirecekti.
Havayolu ilginç bir çözüm buldu. Nassau’da yapılacak aktarma sırasında uçak yerde beklerken; havayolu çalışanlarının, ellerinde KFC kovaları ile koşuşturmaya başladığı görüldü. Ancak zaman çok kısıtlı olduğu için sipariş verilen KFC şubesinin, uçaktaki her yolcu için verilen kızarmış tavuk siparişlerini yetiştirmesi imkansızdı. Yani ortada kovalarca tavuk olmasına rağmen, bu tüm yolcular için yeterli değildi. Yolcuların bu ikramları paylaşması gerekiyordu. Bazı yolcular yalnızca bir parça tavuk alabilirken; iki parça tavuk alabilenler kendini şanslı hissediyordu. Üstelik bu kısıtlı ikram, yaklaşık 12 saat sürecek yolculuk boyunca yolculara sunulabilecek tek şeydi.
British Airways, uçak Londra’ya indikten sonra, tüm yolcularından özür diledi. Yaşanan ikram sorununu telafi etmek için, yolcularına bir kupon verdi.
Bir veya iki parça tavuk ile 12 saatlik uçuşu geçirmek, yolcular için ideal ve tercih edilen bir durum olmasa da yeni ikramların getirilmesi için saatlerce havaalanında mahsur kalmak veya bozuk yiyecekler nedeniyle gıda zehirlenmesi yaşamak riskine göre, çok daha mantıklı bir seçenek gibi görünüyor.