Uçak tuvaletlerini genellikle, dar, penceresiz, havasız ve kendimizi pek de rahat hissetmediğimiz ama iyi ki var diye içimizden geçirdiğimiz alanlar olarak tanımlamak mümkün. Çoğunlukla işimizi bir an önce bitirip koltuğumuza dönmeyi düşündüğümüz uçak tuvaletlerinde sifona her basışımızda gördüğünüz sahne ise bize hep bu sistemin nasıl çalıştığını, atıkların nereye gittiğini düşündürmeyi de ihmal etmiyor. O halde bu soru işaretlerini gidermenin tam sırası…
UÇAK TUVALETLERİNİN TARİHİNE YOLCULUK
Havacılık tarihinin resmi başlangıcı kabul edilen Wright Kardeşlerin 12 saniye süren uçuşundan bu yana, uçak tuvaletlerinin de ciddi yol kat ettiğini inkar etmemek gerek. Modern vakumlu tuvalet, havacılık mühendisliği ve tasarımının başyapıtları arasında yerini rahatlıkla alır…
Literatür araştırması yapıldığında gökyüzünde tuvaletini yapan ilk kişinin kim olduğu bilgisi yer almıyor. Ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında, Lancaster bombardıman uçaklarında pilotların kova ve elsan tipi tuvaletleri kullandığını görüyoruz. Genellikle sarsıntılı uçuşlar gerçekleştirmeleri sebebiyle bu yöntemlerin kullanımının biraz zor olduğuna; çoğu zaman uçağın tabanından tavanına kadar kirlendiğine dair kötü yaşanmışlıklara rastlamak da mümkün. Sıcak savaş atmosferinde hava operasyonu gerçekleştirmeye çalışırken bir yandan altınızdaki bir kovaya ihtiyacınızı gidermeye çalışmanın nasıl bir duygu olduğunu tahmin etmek pek zor değil.
İlgili Haber | İniş ve Kalkışta Neden Tuvalete Gidilmez?
Pilotların Alman hedeflerine bazen bombalarıyla birlikte bu tuvaletlerin atık haznesi veya kovada birikenleri de attıkları biliniyor. Bu durumu en olumlu açıdan biyolojik savaşın ilkel bir örneği olarak yorumlayabiliriz.
ESKİ TUVALETLERİN DEZAVANTAJLARI!
1980’lere kadar uçak tuvaletlerinde, içerisinde mavi Anotec solüsyonları bulunan, sızdırmazlığı tartışılan, bakımı zor, kullanışsız portatif hazneler kullanılıyordu. Elektrikli pompalar, her sifona basıldığında taze sıvıyı sistemde dolaştırarak atıkların toplanmasını sağlıyordu. Uçakta kova kullanmaktan çok daha iyi bir yöntem olsa da sistemin bazı önemli dezavantajları vardı. Örneğin her uçuşta yüzlerce galon Anotec taşımak gerekiyordu. Bu da yakıt tüketimini artıran; taşınabilecek yolcu sayısını azaltan bir durumdu. Ayrıca Anotec solüsyonları göz ve cilt için tahriş edici yan etkileri olan formaldehit esaslı sıvılardı. Yani yolculara zararı dokunabilirdi. Ayrıca Anotec’in bir başka dezavantajı drenaj sistemi ve borulardan sızmaya meyilli olmasıydı.
Evet yolcu uçaklarında, tuvalet atıklarını kasıtlı olarak gökyüzüne boşaltmak bugün için imkansız. Ama o dönemlerde bunun kazara gerçekleşmesinin önünde herhangi bir engel yoktu.
GÖKYÜZÜNDEN BUZ YAĞMURU!
Kaliforniya’da bir adam, lüks yelkenli teknesinin tavanında, üzerinden geçen uçaktan düşen mavi buz parçaların oluşturduğu hasar nedeniyle açtığı davayı kazandı. Bilirkişilerin yaptığı incelemelerde, uçak tuvaletinin dış nozul bağlantı parçasında meydana gelen sızıntının, seyir halindeyken donduğu ve iniş için alçalmaya başlanıldığında kısmen çözülerek neon buz bombaları gibi yeryüzüne yağdığı ortaya çıkarıldı. Bu yağmurdan yelkenli teknesiyle keyif yapan Amerikalı da nasibini almıştı. 1979 ve 2003 arasında, sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde en az 27 mavi buz yağmuru olayı yaşandığı rapor edildi. Bu da evlerin çatıları ve arabalara hasar vermek için yeterliydi.
İlgili Haber | Uçak Tuvaletleri Daha Ne Kadar Daralacak?
Ayrıca tarihte yine bir Boeing 727’nin motorlarından birinin, tuvalet atıklarının sızıntılarının donmuş parçalarını yuttuğu ve seyir esnasında motorun arkasında uçuş boyunca mavi bir iz bıraktığı ilginç bir vaka daha bulunuyor. Yani masum bir insanın, kafasına gökten düşen donmuş dışkı nedeniyle ölme ihtimali, havayolu endüstrisini sıvı içermeyen alternatif bir tuvalet sistemi geliştirmeye ikna etmek için yeterliydi.
VAKUMLU TUVALET PİYASAYA ÇIKIYOR!
James Kemper, bugün bildiğimiz modern vakumlu tuvaletlerin patentini 1975 yılında aldı ve bu tuvaletler ilk olarak Boeing tarafından 1982’de bir uçağa yerleştirildi. Bugün hem Boeing hem Airbus uçaklarında bu sistemle çalışan tuvaletler yer alıyor.
Kemper’in şık ve mükemmel sistemi çok az sıvı kullanıyor. Gündelik yaşantımızda evlerde, iş yerlerinde kullandığımız sifon sistemine göre çok daha farklı bir sifon sistemine sahip olan tuvaletlerin klozetinde, teflon tavalardakine benzer şekilde yüksek teknoloji ürünü yapışmaz kaplama malzemesi kullanılıyor ve çok güçlü vakumlu bir emiş sistemi var.
İlgili Haber | Uçak Tuvaletine Taharet Musluğu Geliyor
Sifon için düğmeye bastığınız an klozetin altındaki vananın açılmasıyla devreye giren pnömatik vakum sistemi, müthiş bir hızla her şeyi içine çekiyor. “Skykem” olarak bilinen mavi sıvıların yer aldığı haznede tüm atıklar birikiyor. Öyle ki çeşitli bilimsel çalışmalarla bu vakum sisteminin ivmelenme hızının, Formula 1 araçlarından bile daha yüksek olduğu ortaya konulmuş. Uçak tuvaletlerinde böylesine güçlü bir vakum sisteminin kullanılmasının en önemli sebebi en az suyla maksimum temizlik şartlarını elde edebilmek. Sisteminin bir başka ekstra yararı da kötü kokuları giderme özelliğine sahip olması.
Uçakların su tanklarına yüklenen suyun ortalama üçte biri tuvaletlerde kullanılıyor. Sifona her basışınızda yaklaşık yarım metre küp hava, vakum sistemince emiliyor.
UÇAK TUVALETİNDE OTURURKEN SİFONU ÇEKERSENİZ NE OLUR?
Bu müthiş vakum gücü ile ilgili ilginç yaşanmışlıklar da yok değil. 2002 yılında Amerikan Havayolları’nın uçağında seyahat eden aşırı kilolu bir yolcu, klozette otururken sifon düğmesine basıp klozette sıkışmıştı. Uçağın inişi gerçekleştikten sonra talihsiz yolcu teknik ekip tarafından uçaktan indirilebilmişti. Kemper’in icadı uçak tuvaletlerinin tehlikeli olduğu ve otururken sifonu çekmeniz durumunda öldürücü sonuçlar doğabileceği ile ilgili ortaya atılan spekülasyonlar 2006 yılında yapılan kapsamlı bir bilimsel çalışma tarafından çürütüldü.
O günden bu yana, uçak tuvalet teknolojisinde kayda değer bir gelişme yaşanmadı. Sadece Boeing’in 787 Dreamliner tuvaletlerinde kapaklarını otomatik olarak kapandığı bir sistem geliştirildi. Bir de mavi ışık teknolojisiyle kendi kendini dezenfekte eden bir tuvalet sistemine dair birkaç haber yapıldı.
UÇAKTA TEMİZ SU DAĞITIM SİSTEMİ
Uçakta tuvalete gelen suyun yolculuğuna göz atarsak; uçaklardaki su sisteminin amacı, uçuş ekibi ve yolcular için kullanılacak temiz suyu galley ve tuvaletlere ulaştırmak. Suyun uçaktaki yolculuğu; genellikle kargo kompartmanında yer alan ve uçağın tipine, büyüklüğüne göre farklılık gösteren temiz su tanklarından başlıyor. Bir basınçlandırma sistemi yardımıyla uçağın tavanından geçirilen boru ve valfler aracılığı ile uçağın çeşitli yerlerindeki musluklara dağılıyor. Temiz suyun depolandığı tanklar kompozit malzeme veya paslanmaz çelikten imal ediliyor.
İlgili Haber | Uçak Tuvaletlerinde Neden Kül Tablası Var?
UÇAKTA ATIK SİSTEMİ
Uçaklardaki atık sistemi de temel olarak aynı prensibe dayanıyor. Siz sifona bastığınızda ya da kabin ekibi mutfakta lavaboları kullandıktan sonra, uçakta oluşan tüm atıklar, atık sistemine ait olan çeşitli borular yardımı ile uçağın arka bölmesinde bulunan ve paslanmaz çelikten imal edilen atık tanklarına saniyeler içerisinde gönderiliyor. Atık tanklarının da bakımı belirli periyotlarda yapılıyor. Filtreler uçakların rutin bakımları sırasında değiştiriliyor.
Atık tankları, sefer tamamlandıktan sonra, diğer sefere hazırlık yapılırken özel bir ekip tarafından başka bir vakum sistemi kullanılarak tahliye ediliyor. Havalimanında bu iş için özelleşmiş honey truck olarak adlandırılan araçlar uçağın altına yanaşıyor. Atık su tahliye sisteminin, gövdenin altında bulunan vanasına, tahliye aparatı manuel olarak bağlanıyor ve işlem başlıyor. Yaklaşık 10 dakika süren atık tahliye işleminin ardından elde edilen atıklar ise şehrin kanalizasyon sistemine karıştırılıyor.
İlgili Haber | Uçak Tuvaletlerine Dair Bilmeniz Gerekenler
Sonuç olarak, bir dahaki sefere uçakta yerden 10 kilometre yüksekte tuvalete girdiğinizde kendinizi şanslı saymanız için çokça nedeniniz olduğunu hatırlayıp, atıkların nereye gittiğini düşünmenize gerek kalmayacak…