Havacılık Bülteni-240

SABİHA GÖKÇEN’DE GÜVENLİK ZAFİYETİ Mİ VAR?

Son dönemde terminaldeki çöp yığınları, sterilizasyon eksikliği, otopark problemleri gibi konularla konuşulan İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı, aynı gün içinde köprüden aprona atlayan yolcular ve güvenlik zafiyeti iddaları ile gündeme geldi.

Günün ilk olayında İtalya’ya gitmek üzere havalimanına gelen bir yolcu uçağı kaçırdı ve görevlilerle tartıştı. Terminal bölgesinden aprona çıkmak isteyen yolcu, yer hizmetleri görevlilerinin engellemesine rağmen camı kırdı. Ardından aprona çıktı. Olay yerine gelen polis ekipleri izinsiz aprona çıkan yolcuyu gözaltına aldı.

Birkaç saat sonra Anadolujet ile Tel Aviv’e yapacakları uçuş öncesi, isimleri defalarca anons edilmesine rağmen, boarding saatini kaçıran üç yolcu, uçak push back’e başladığı sırada, körüğün ucuna kadar geldi. Ancak uçağın çoktan körükten ayrıldığını ve harekete başladığını gördü.

Ancak bu durum baba ve iki oğlunu ikna etmedi. Yerdeki görevliler ve kokpit ekibinin şaşkın bakışları arasında yolculardan biri aprona atladı ve koşup push back aracının üstüne oturarak uçağı durdurmaya çalıştı.

Kısa süre sonra yerdeki görevliler tarafından etkisiz hale getirilen İsrail pasaportuna sahip 3 yolcu, polisler tarafından göz altına alındı.

Kural tanımaz üç yolcunun terminaldeki gate kapısını açmak için yangın alarmını kullandığı iddia ediliyor. Boarding tamamlandıktan kapatılan gate kapıları, yalnızca görevlilerin apron kartları ile açılabiliyor. Terminaldeki başka yolcular tarafından kayda alınan bu ilginç olaya dair görüntüler sosyal medyada viral şekilde yayıldı. Türkiye’den ve dünyadan pek çok kullanıcı tarafından paylaşılan görüntülerin altında, Sabiha Gökçen’de bir güvenlik zafiyeti mi var sorusu çokça dillendirildi. Sabiha Gökçen Havalimanı’nı işleten Malezyalı İSG şirketinin, temizlik ve otopark sorununun ardından şimdi de bu güvenlik zaafı iddialarına bir çözüm getirmesi gerekiyor.

16 Haziran’da benzer bir olay İspanya’nın Malaga-Costa del Sol Havalimanı’nda yaşanmıştı. Körükten aprona atlayan ve uçağın arkasından koşmaya başlayan yolcu, Fas’a giden uçağa yetişmek yerine kendini karakolda bulmuştu.

GELECEKTE UÇAKLARIN KANATLARI NASIL OLACAK?

Avrupalı imalatçı Airbus ile ABD’li rakibi Boeing arasındaki teknoloji yarışında yeni kanat tasarımları önemli cephelerden biri.

Airbus, en çok satan A320 ailesi uçaklarının gelecekteki halefinin temellerini atarken, bir yandan da uçaklarında kullanacağı yeni kanat teknolojisinin alt yapısını oluşturmaya çalışıyor.

Airbus İngiltere’de, daha uzun, daha hafif, daha ince ve daha sürdürülebilir uçaklarla seyahat edebilmek için, katlanan uçlara sahip kanatların tasarlanıp üretileceği, son derece teknolojik yeni bir tesisin (Wing Technology Development Centre -WTDC) açılışını yaptı.

Yarının uçak kanatları anlamına gelen Wing of Tomorrow (WoT) Programı’nı başlatan Airbus, bu tesiste yeni nesil Airbus uçaklarının, ihtiyaç duyacağı teknolojileri hazırlayacak.

ABD’li imalatçı Boeing’in, Transonic Truss-Braced Wings (Kiriş Destekli Transonik Kanat) adı verilen uzun, ultra hafif kanat konsepti ile ilgili çalışmalarını hızlandırdığı bir dönemde, en büyük rakibi Airbus’ın da böyle bir hamle yapması, oldukça dikkat çekici olarak yorumlandı.

Her iki üretici tarafından da kanat tasarımı ve üretim yöntemlerinin seçimiyle, motorlarla ilgili yapılan geliştirmeler, yüzyılın ikinci yarısına kadar havacılıktaki rekabetin yönünü şekillendirecek gibi görünüyor.

Endüstri kaynakları, Airbus’ın Wing of Tomorrow için “yüz milyonlarca Dolar” harcadığını tahmin ediyor.

Airbus’ın üzerinde çalıştığı tasarım, mevcut herhangi bir uçak programına da uyarlanabilir. Ancak Avrupalı imalatçının asıl niyeti, 2035 – 2040 yılları arasında piyasaya sürmeye hazırlandığı tek koridorlu A320’nin halefinde, yeni kanat tasarımını ortaya çıkarmak. Bu gelişmeler, gelecekteki tek koridorlu uçaklar için yüksek üretim hızı yakalanabilecek bir kanat oluşturmak için teknoloji geliştirilmesini gerektiriyor.

Wings of Tomorrow Programı’nın Başkanı Sue Partridge: “Kanattaki ağırlığı azaltmak için, kompozit teknolojilerini geliştirmemiz şart. Ancak bunların doğru maliyette ve doğru üretim hızı kapasitesinde olması gerekiyor” ifadeleriyle, durumu net bir şekilde özetliyor.

Şu anda, Airbus’ın en çok satan uçak ailesi A320 ve rakibi Boeing 737, büyük oranda Alüminyum alaşımlarıyla üretiliyor. Ancak tasarımcılar, kompozit alanındaki gelişmelerin, gelecekte uçak kanatlarının daha yeni ve verimli yöntemlerle sivrilmesine izin vereceğine inanıyor.

Bu konudaki temel engel, kompozit parçaların üretim maliyetinin yüksek olması. Maliyetler yükseldikçe, A320 ve 737’nin satış fiyatının yükselmesi kaçınılmaz. Ancak bu durum, zaten kompozit malzemeler ile imal edilen daha büyük uçaklara göre telafi edilmesi daha zor olan bir fark ortaya çıkarıyor.

Airbus maliyetleri düşürmek ve parçaları daha verimli üretebilmek için en az üç farklı tedarikçiyle görüşüyor.

Tek koridorlu uçaklara kompozit kanatların eklenmesi, şu anda geniş gövde uçaklara göre 10 kat daha yüksek olan üretim hedeflerine ayak uydurabilmesi için, imalatçıların üretim konusunda bir devrim yapmasını gerektirebilir.

Şu anda, uçaklarda kullanılan kompozit malzemeler, otoklav adı verilen yüksek ısı ve basınçlı fırınlarda kürleniyor. Airbus’ın otoklav kullanmadan kanatların üretilip üretilemeyeceğini araştırıyor.

Analistler, şimdiye kadar yalnızca yeni bir Rus uçağının kanatlarının üretimi için bu yöntemin kullandığını, ancak Airbus veya Boeing’in üretim hacimlerine bu sistemi uyarlamanın çok ciddi bir yatırım ve bütçe gerektireceğini söylüyor.

Kanatlar uzadıkça, mevcut tesislerde test edilebilmek için, Boeing 777X uçaklarında olduğu gibi katlanır kanat uçları tasarlanması gerekiyor.

Partridge, “Fizik bize, yakıtı daha verimli kullanan bir kanat elde etmek için kanadın daha uzun ve daha ince olması gerektiğini söylüyor. Bu da uçaktaki kanat açıklığını artırmamız gerektiği anlamına geliyor” diyerek, ihtiyacın ne olduğunu tanımlıyor.

Airbus’ın test ettiği ve üzerinde çalıştığı onlarca teknoloji arasından ne zaman bir seçim yapacağı hakkında henüz net bir bilgi yok. Analistler, 2035’te piyasaya sürülmesi planlanan bir uçak için, 2027-28’e kadar yeni sistem ile çeşitli modellerin üretiminin başlatılması gerektiğini savunuyor.

2024’TE AMSTERDAM SCHIPHOL’DE UÇUŞLAR AZALACAK!

Hollanda hükümetinin Schiphol Havalimanı’nda uçuş kapasitesini azaltma kararının ardından, Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) ve küresel havayolları, AB düzenlemeleri ve uluslararası anlaşmaların ihlal edildiğini öne sürerek, yasal bir itiraz süreci başlatmış ve yürütmeyi durdurma kararı almayı başarmıştı. Bu süreçte Hollanda’nın ulusal havayolu KLM ile ülkenin dış dünyaya açılan kapısı ve KLM’nin evi olan Schiphol Havalimanı yönetimi birbirleriyle mahkemelik olmuştu.

Hafta içinde temyiz mahkemesi bir alt mahkemenin kararını bozdu. Yani Hollanda hükümetinin Schiphol Havalimanı’ndaki uçuş kapasitesini düşürme planını destekleyen bir karar aldı. Bu gelişme, Schiphol’e uçan havayolları ve dolayısıyla yolcular için oldukça kötü bir haber olmak yorumlanabilir. 2024 yılının Ocak ve Ekim ayları arasında uygulanmaya başlayacak kısıtlama nedeniyle, halihazırda bilet satışı yapılmaya başlanan bazı uçuşların iptal edilmesi gündeme gelebilir.

Hollanda hükümeti, Haziran 2022’de iklim hedeflerinin bir parçası olarak Schiphol Havalimanı’nda yılda gerçekleştirilen 500.000 uçuş sayısının 440.000 ile sınırlandırılacağı duyuruldu.

Gelen yoğun itirazlar neticesinde Nisan 2023’te bir Hollanda mahkemesi, uçuş sınırını kararını engelledi. Gerekçe olarak, hükümetin bu kararı tek taraflı alması ve havayolları da dahil olmak üzere, sektör paydaşlarına danışılmasını gerektiren Avrupa Birliği kurallarına uyulmaması gösterildi. Temyiz mahkemesinin, uçuş sayısı sınırının hayata geçirilmesine yönelik kararının ardından, şimdi herkes, Hollanda hükümetinden yeni bir açıklama bekliyor.

Yeni kısıtlamanın bir parçası olarak, Schiphol’ün özel jet uçuşları yapılması yasak bir meydan haline getirilmesi ile gece 1’den sonra tüm ticari uçuşların durdurulmasına yönelik bir karar da gündemde.

Havacılık kaynaklı emisyonların azaltılmasına yönelik yapılan çalışmalar her geçen gün artarak devam ediyor olsa da;  Hollanda hükümetinin Schiphol özelinde aldığı kararın  pek önemli bir fark yaratmayacağını düşünenler bir hayli fazla. Hollanda hükümeti istese de istemese de, hava yolculuğuna yönelik küresel talep zaman içinde artmaya devam ediyor:

Uçuş sınırının aşağı çekilmesi kararı, Amsterdam ile dünyanın dört bir yanındaki destinasyonlar arasında gerçekleştirilennon-stop bağlantıların da azalmasını gerektirecek. Hava trafiğinin bir kısmı bölgedeki diğer ana merkezlere kayacak. Bu da Hollanda ekonomisi için pek iyi bir haber değil.

Alınan karar, ülkenin ulusal taşıyıcısı KLM başta olmak üzere havayollarına ve zarar vermekle kalmayacak. Yolcular için de daha yüksek uçak bileti fiyatları anlamına gelebilir.

Emisyonları azaltmak için havalimanına operasyon yapan uçak modellerinde bir kısıtlamanın daha doğru olacağını düşünenler bir hayli fazla. Zira hükümetin yeni kararı; uçuşların sayısını %12 oranında azaltıyor. Ancak yeni nesil uçaklarla yapılan uçuşlarda üretilen emisyonlarda ortalama yüzde %20’nin azalıyor.

Emisyonların azalması konusunda, çevre üzerinde olumlu bir etkisi olabilecek projeleri finanse etmek üzere, uçak bileti fiyatlarına bir tür karbon denkleştirme vergisi eklenmesinin de daha uygun bir seçenek olabileceği de alternatif seçenekler arasında gösteriliyor.

JAPAN AIRLINES YOLCULARINA KIYAFET KİRALAYACAK!

Japan Airlines, “Any Wear, Anywhere” isimli kıyafet paylaşım hizmetinin denemelerini başlatmak için Sumitomo Corporation ile iş birliği yaptı. Girişim, havayolu ile Japonya’ya inen yabancı turistler ve iş insanlarının, kıyafet kiralayabilecekleri bir hizmeti hayata geçiriyor. Yani yolculara sadece iç çamaşırlarını ve çoraplarını Japonya’ya getirmeleri söyleniyor.

COVID-19 salgınından sonra giderek daha fazla insanın yeniden uçmaya başlaması ve son zamanlarda sürdürülebilirliğe verilen önemin giderek artmasıyla, dünya genelinde sürdürülebilir turizmi teşvik etmek için adımlar artıyor.

Başlatılan kıyafet paylaşım hizmeti, varış noktasında giysi kiralama imkanı sunarak, yolculara minimum bagajla seyahat deneyimi sağlayarak çevresel değer yaratmayı amaçlıyor. Hizmetin kullanımı zaman içinde genişletilerek, seyahat ve iş gezilerinin daha sürdürülebilir deneyimlere dönüştürülmesi, gezginlerin giyim, yemek ve konaklamalarında yerel seçenekleri her yönüyle kullanabilecekleri bir ortam yaratılması amaçlanıyor.

Hizmet kapsamında Sumitomo Corporation,  rezervasyon sisteminin geliştirilmesinin yanı sıra, kıyafetlerin satın alınması, yıkanması ve teslim edilmesinden sorumlu olacak. Kiralanacak tüm ürünler, fazla giyim eşyası ve ikinci el giysi stoğundan elde edilecek ve böylece döngüsel ekonomi kavramı da teşvik edilecek. Havayolu, yolcuların bagaj ağırlığındaki değişiklikleri izleyecek ve hizmetin kullanımı nedeniyle azalan uçak ağırlığının, uçuşlarda üretilen karbondioksit emisyonlarını azaltma etkisi üzerinden doğrulayacak.

Projenin deneme süreci, 5 Temmuz 2023 – 31 Ağustos 2024 arasında gerçekleştirilecek. Yolcular, mevsime ve ziyaret amacına en uygun kıyafet setini seçerek, seyahatiniz öncesinde online olarak kıyafetleri rezerve edebilecek. Bu rezervasyon için, Japan Airlines uçak bileti referansı, gidiş-dönüş tarihleri, kıyafetlerin alınıp bırakılması düşünülen varış noktası hakkındaki bilgiler girilecek. Ödemenin önceden yapılması ve seyahatten en az bir ay önce kıyafetlerin ayırtılması gerekiyor.

Yolcular önceden seçtiği kıyafet setini otelden alıp, yine aynı yere iade edebilecek. Seçilen kıyafetler, en fazla iki haftalık süre için kiralanabilecek.

Kiralanacak kıyafetler için rezervasyon sırasında sunulan seçenekler arasında, gündelik veya şık gündelik, yaz, kış veya ilkbahar/sonbahar gibi seçimler ile birlikte, istenildiği kadar üst ve alt seçmek dahil olmak üzere farklı kategoriler yer alıyor. Koleksiyon başına fiyatlandırma 5.000-7000 Yen (35-50 Dolar) arasında değişiyor. Buna nakliye maliyeti de dahil.

ACİL DURUM TAHLİYESİ İÇİN 400 GÖNÜLLÜ ARANIYOR!

İngiltere’nin Cranfield Üniversitesi’nde yürütülen bir proje, uçaklarda acil durum tahliyeleri esnasında emniyetin artırılmasını amaçlıyor. Greenwich Üniversitesi ile ortaklaşa yürütülen projede, 18-65 yaş arası kişilerin, uçağı terk ederken yaptığı davranışların gözlemlenmesi hedefleniyor. Çalışmanın amacı, tahliye prosedürlerini iyileştirmek ve uçuş emniyetini artırmak.

Bu çalışma sırasında kullanılacak olan uçak, Cranfield Üniversitesi’nin Dijital Havacılık Araştırma ve Teknoloji Merkezi (DARTeC) dışında konuşlanmış durumdaki Boeing 737 olarak belirlendi.

Araştırmacılar, tahliye senaryoları sırasında yolcuların yaptığı seçimleri inceleyecek. Kabin tasarımının, yolcu davranışları üzerindeki etkisi araştırılacak.

Yapılacak çalışma esnasında, gönüllü katılımcılara koltuklarını terk ederek, herhangi bir yere dokunmadan uçaktaki çıkış kapılarından birine, emniyetli bir şekilde gitmeleri talimatı verilecek. Kabin içine konumlandırılan kameralar, katılımcıların tahliye esnasındaki tüm davranışlarını kaydedecek.

Katılımcılara, uçaktan indikten sonra, koltuklarının pozisyonu, tahliye için seçtikleri çıkış kapısı, yaptıkları seçimin nedenleri ve kabin özelliklerine ilişkin algılar gibi konuları içeren kapsamlı bir anket uygulanacak.

Yapılacak deney boyunca, uçak sabit duracak ve tahliye senaryosu esnasında acil durum tahliye kaydırakları (slide) kullanılmayacak.

Acil durumu simüle etmek için kabinde duman olmayacak; ancak motorların çalışmasını taklit etmek için, bir dış ses kullanılacak.

Bilimsel araştırma kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan tatbikat için 15-20 Ağustos 2023 tarihleri arasında karar kılındı. Bu çalışmanın bir parçası olmak isteyenler için Cranfield Üniversitesi web sitesinde bir form da oluşturuldu.

adbanner