Havacılık Bülteni-252

THY’NİN SİSTEMLERİ ÇÖKTÜ! UÇUŞLAR DURDURULDU!

1 Kasım Çarşamba günü, Türk Hava Yolları’nın online bilet satış ve check-in işlemlerinin yapıldığı sistem başta olmak üzere tüm bilgi işlem altyapısı çöktü.

Sistemde yaşanan arıza nedeniyle saatlerce hiçbir işlem yapılamadı. İstanbul Havalimanı ve Sabiha Gökçen kalkışlı uçuşlar iptal edildi. Havalimanlarında büyük bir yolcu yoğunluğu yaşandı. Arızanın giderilmesi için yoğun çaba sarf edilirken, ilk akla gelen senaryo siber saldırı ihtimali oldu.

Çünkü sistemin çökmesinden sadece birkaç saat önce Türk Hava Yolları, 2023’ün üçüncü çeyreğine ait finansal rakamlarını paylaştı. KAP’a yapılan açıklamaya göre şirket, yılın 3. Çeyreğinde 51.3 milyar TL net kâr elde ederken, yılın ilk 9 aylık dönemindeki toplam net kârını da 69.5 milyar TL’ye yükseltti. Bu rakamlar, THY’nin 2023’ün 3. çeyreğinde net karını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 89, 9 artırdığı anlamına geliyor. THY’nin, başarılı bilanço rakamlarının, hackerların hedefi haline gelmesine neden olduğu ve dışardan bir müdahale ile sunucuların etkisiz hale getirildiği düşünüldü.

Sistem yaklaşık 4 saat sonra yeniden kullanıma açılırken; THY yönetimi tarafından yapılan resmi açıklamalarda, herhangi bir siber saldırı izine rastlanılmadığı bilgisi paylaşıldı. Güncelleme yapılırken, altyapı kaynaklı olarak sistemin çöktüğüne yönelik açıklamalar yapıldı. Sistemi ayağa kaldırıldıktan sonra çok daha detaylı inceleme yapılacağı duyuruldu.

Troya Yazılımı Çok Eskidi!

Aralık 2020’de kendi dijital altyapısı ve siber güvenliği için ayrı bir teknoloji şirketi kuran THY, güçlü bir BT altyapısına sahip. Bilgi işlem alt yapısı olarak 40 yılı aşkın süredir Troya isimli yazılımı kullanan THY’nin, ihtiyaçlarına göre sürekli geliştirip yenilediği bu yazılımın artık değiştirilmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Çok uzun süredir güncellemeler ve yamalarla ayakta tutulan sistemin artık yoğunluğu kaldırmadığına dikkat çekiliyor.

Dünyadaki diğer GDS rezervasyon programları ve PSS isimli küresel koltuk doldurma programları ile uyumlu olarak çalışan Troya sistemi, yolcuların tüm rezervasyon ve check-in işlemlerinden, kontuarda verdiği bavulun ağırlığının sisteme işlenmesine kadar tüm aşamaları yürütüyor. Yer işletme ve otomasyon tarafındaki pek çok işlem de yine bu sistem üzerinden takip ediliyor. TROYA’nın yerine, daha modern yazılımların kullanılmaya başlaması için geçmişte birkaç kez ihale gerçekleştirilmişti.  Yüz milyonlarca Dolar’lık bu yazılım ihalesinin artık bir an önce gerçekleştirilmesi ve sistemin yenilenmesi gerektiği iddia ediliyor.

Dünyada Benzer Örnekler Yaşandı!

2017 yılında İspanyol teknoloji şirketi Amadeus’un yazılımı Altea’daki bir problem nedeniyle, yolcular check-in işlemlerini yapamamış ve Londra’dan Melbourne’e, Paris’ten Johannesburg’a kadar pek çok havalimanında uzun kuyruklar oluşmuştu. Dünya genelinde 125 havayolu tarafından kullanılan sistem arızası, yaklaşık 3 saat süren bir kaos yaratmıştı.

2023 yılı Nisan ayında da ABD’li Southwest Havayolları, büyük bir bilgi işlem krizi yaşadı. Yaşanan yazılım sorunu nedeniyle 16.700’den fazla uçuş iptal edilirken, iki milyon yolcunun seyahat planı aksadı ve bu durum havayoluna 1 milyar Dolardan fazla bir fatura çıkardı.  SWIFT isimli bir yazılım kullanan havayolu, bu uygulama sayesinde uçuş takibinden yakıt kullanımına ve kapı bilgisine kadar her konuda gerçek zamanlı durum raporu sağlıyor. Şirket de operasyonel devamlılığı için bu uygulamadan gelen veri akışına güveniyor. Yaşanan kesintinin sorumlusunun yazılım şirketi tarafından sağlanan bir ağ güvenlik duvarı hatası olduğu; bunun da diğer önemli sistemlerle geçici bağlantı kaybına yol açtığı belirtildi. Kesinti süresince, hava durumu bilgilendirmeleri, uçak rotaları, mürettebat görev sürelerinin izlenmesi ve yolcu manifestoları gibi diğer işlevler için veri beslemesi kesildi. Sektör uzmanları ise Southwest sistemlerinin neden daha fazla yedek içermediğini sorguladı. Yaşanan durumun, havayolunun BT altyapısının dayanıklılığı konusunda endişe verici bir detay olduğu vurgulandı.

FAA’nın NOTAM Sistemi de Çöktü

ABD havacılığı, 11 Ocak’ta NOTAM sistemindeki kriz ile sarsılmıştı. ABD hava sahasındaki binlerce uçuşta aksama yaşanmasına neden olan arızanın, NOTAM sistemindeki kritik uyarı bildirimleri ile ilgili bir güncelleme esnasında yaşandığı ortaya çıktı. Sistemin bakımından sorumlu olan yüklenici şirketin, sisteme ait önemli verileri yanlışlıkla sildiği belirlendi. Bu, durum, hem birincil hem de yedek platformları çökerten sistem arızalarına yol açtı. FAA’nın yaşlanan 30 yıllık sisteminin 2025 yılına kadar değiştirilmesi planlanıyor.

Ticari hava yolu seyahatlerinin ortaya çıkışından bu yana yürürlükte olan NOTAM sistemine çok daha kullanıcı dostu bir arayüz geliştirilmesi için de çalışılıyor. Uzun yıllardır kullanılan sistemin modernizasyonundaki gecikme, yolcu güvenliği ve uçuş emniyeti için potansiyel bir risk olarak görülüyor.

YARDIMCI PİLOT KAPTANA SİLAH ÇEKTİ!

ABD Utah Bölge Mahkemesi’ndeki büyük jüri, Delta Havayolları’nda yardımcı pilot olarak görev yapan Jonathan Dunn isimli kişiyi, uçuş sırasında kokpitte birlikte görev yaptığı kaptan pilota müdahale etmekle suçladı.

İddianamaye göre Dunn, uçağın farklı bir meydana yönlendirilmesi konusunda yaşanan anlaşmazlık sonrası, kaptan pilota silah çekmek ve onu tehdit etmekle suçlanıyor. Jonathan Dunn, aynı zamanda ABD Ulaştırma Güvenliği İdaresi’nin (TSA) Federal Kokpit Görevlisi programı üyesi olması nedeniyle, ateşli silah taşıma yetkisine sahipti. Federal Kokpit Görevlisi programı kapsamında, nitelikli pilotlar, kabin veya kokpitte suç teşkil eden olaylar veya hava korsanlığı eylemlerine karşı uçağı savunuyor.

Ancak, 22 Ağustos 2022’deki Delta uçuşunda, Dunn’ın sahip olduğu silah, amacına uygun olarak kullanılmadı. Kaptan ve yardımcı pilot arasında, bir yolcunun tıbbi sorunu nedeniyle olası bir divert senaryosu ile ilgili çıkan anlaşmazlığın ardından Dunn, kaptana silah çekti ve eğer uçağın rotasını farklı bir yöne değiştirirse, kendisine mermi yağdıracağını söyledi.

TSA, olayın ardından Dunn’ın Federal Kokpit Görevlisi programından çıkarıldığını doğruladı. Delta Havayolları ise pilotun artık kendilerinde görev yapmadığını belirtti. Ancak Delta, hukuki sürecin devam etmesi nedeniyle konu hakkında daha fazla yorum yapmaktan kaçınıyor.

Bu olayın yaşandığı uçuşun rotası açıklanmadı. Uçağın farklı bir meydana divert edip etmediği de kesin değil. ABD yasalarına göre uçuş ekibine müdahale etmek, 20 yıla kadar hapisle cezalandırılabilen bir suç olarak biliniyor. Ancak, tehlikeli bir silahın kullanılması durumunda maksimum ceza ömür boyu hapis olabiliyor. Dunn, 16 Kasım’da mahkemeye çıkarılacak.

Şimdi tüm havacılık camiasının aklındaki soru işaretleri aynı. Gökyüzünde yaşanan bu olay nasıl sonuçlandı? Yardımcı pilot silahı çektikten sonra ne oldu? Uçuşun kalan kısmı nasıl devam etti? Yardımcı pilot, bu davranışının, kariyerinin sonu olacağını bilmesine rağmen neden yaptı?

Geçtiğimiz hafta, Alaska Havayolları pilotunun, görevli olduğu başka bir uçuşa giderken, jump saat koltuğunda otururken, seyir halindeki uçağın motorlarını kapatmaya çalışmasından kısa bir süre sonra gündeme geldiği için çok daha büyük bir etki uyandırdı.

Üst üste yaşanan bu iki olay, havacılık endüstrisinde yaşanan pilot sıkıntısı ve pilotların artan iş yükü göz önüne alındığında, sektörde pilotların ruh sağlığını ne kadar iyi yönettiğine dair soruları gündeme getiriyor.

Görünüşe göre Federal Havacılık İdaresi’nin, pilotların ruh sağlığı sorunlarını ele alması için hızlı ve ciddi adımlar atması gerekiyor. Şu anda bu durum halının altına süpürülmüş gibi görünüyor ve hiçbir pilot, lisansının iptal edilmesi korkusuyla, mental sağlığı ile ilgili sorunları konuşmak istemiyor. Belki akıl sağlığıyla ilgili endişeleri ciddiye alıp üzerine gitmek, 1.500 saat kuralından çok daha iyi bir odak noktası olabilir.

Yüzlerce milyon Dolar değerinde uçakları uçuran pilotlar, aynı zamanda yüzlerce insanın can güvenliği sorumluluğunu da üzerinde taşıyor. Bu yüzden, her zaman onların zihinsel olarak güçlü durumda olduklarını ve aldıkları kararların sağlıklı olduğunu düşünmek istiyoruz. Elbette diğer tüm meslek gruplarında olduğu gibi, pilotlar içinde de çürük elmalar çıkabiliyor.

ABU DABİ HAVALİMANI YENİ TERMİNALİ 6 YIL GECİKMELİ AÇILDI!

Birleşik Arap Emirlikleri havacılığı mutlu sona ulaştı. Abu Dabi Havalimanı’nın merakla beklenen yeni terminalinden ilk uçuş gerçekleştirildi ve emirliğin 55 yıllık havacılık tarihinde yeni bir sayfa açıldı.

31 Ekim’de, yeni terminalin açılış uçuşu, Etihad’ın A350-1000 ile icra ettiği EY224 sefer sayılı Yeni Delhi uçuşu olarak kayıtlara geçti. 1 Kasım’dan itibaren Terminal A’da 16 havayolu hizmet vermeye başladı. 9 Kasım ile 14 Kasım arasında Etihad, tüm operasyonlarını aşamalı olarak Terminal A’ya taşıyacak. 14 Kasım itibarıyla yeni terminal, önceki terminallerin yerini alarak, tek başına tamamen faaliyete geçecek ve toplam 28 havayolu faaliyet gösterecek.

Mevcut plan, tüm operasyonlar aşamalı yeni terminale kaydırılacak olsa da gelecekte yolcu talebinin artması ve ihtiyaç duyulması ihtimaline karşı, Terminal 3’ün de sürekli hazır tutulması yönünde.

742.000 metrekare yüz ölçümüne sahip yeni terminalin temeli 2012 yılında atıldı. O dönemde yapılacak terminal, Orta Saha Terminali olarak anılıyordu. Havalimanının kapasitesini yılda 45 milyon yolcuya çıkarması hedeflenen bu terminal ile mevcut kapasite iki katına çıkacaktı.

Başlangıçta 2017 için planlanan açılış, iki yıl ertelenerek 2019’a ötelendi. 2019’da yeni terminal gerçekten açılacak gibi görünüyordu. Terminalin yolcu deneyimi açısından planlandığı gibi çalıştığından emin olmak için gönüllülerle denemeler bile yapıldı. O dönemde terminalin yüzde 98’i tamamlandı. Ancak açılış yapılmadı. 2021 yılında havalimanı işletmecisinin, yaklaşık 3 milyar dolarlık terminali inşa edecek konsorsiyumla olan sözleşmesini, proje neredeyse bitmiş olmasına rağmen, iptal ettiği ortaya çıktı.

Yaklaşık altı yıl boyunca Abu Dabi’de neredeyse kullanıma hazır ancak bir türlü açılmayan bir terminal vardı.  Bu terminal, son olarak Görevimiz Tehlike “Mission: Impossible” filminin en sonuncusunun bazı sahnelerinin çekilmesiyle gündeme geldi.

Abu Dabi’de yeni terminalin açılmasının 6 yıl gecikmenin temel nedeni, Abu Dabi hükümetinin son yıllarda havacılık alanındaki stratejiyi değiştirmesi. Bu değişimin ardından, kapasite açısından yeni terminale ihtiyaç duyulmamaya başlandı.

Yeni terminal fikri, Etihad’ın büyük bir küresel havayolu olarak, Emirates ve Qatar Airways ile rekabet etmek istediği bir dönemde geliştirildi. O zamanlar Etihad’ın, uçak imalatçılarına verdiği yüzlerce uçak siparişi de vardı. Her geçen yıl bu siparişlerin sayısı daha da artacaktı. Bu yüzden çok daha büyük bir havalimanına ihtiyaç vardı.

Yaklaşık beş yıl önce, Abu Dabi hükümeti fikrini değiştirdi. Havayoluna sonsuz para dökmekten vazgeçme kararı alındı. O zamandan beri Etihad, daha çok butik bir havayolu haline geldi. Havayolu kârlılık ekseninde küçüldü.

Son dönemde havayolu rotayı tekrar tersine çevirdi ve sürdürülebilir bir şekilde büyümeye yeniden başladı. Bu dönüşüm ile birlikte havayolunun kesinlikle yeni terminale ihtiyacı olacağı düşünüldüğü için, yeni terminalin açılışı altı yıl gecikmeli de olsa gerçekleştirildi.

Abu Dabi Havalimanı’nın İsmi de Değişiyor

Öte yandan Abu Dabi Havalimanı, sadece yeni bir terminale kavuşmadı. Aynı zamanda havalimanının isminin değiştirilmesi kararı da alındı. 9 Şubat 2024 itibarıyla ,Abu Dabi Uluslararası Havalimanı’nın (AUH) resmi adı, Zayed Uluslararası Havalimanı olarak değiştirilecek. Değişikliğin yapılacağı tarih, yeni terminalin resmi açılış tarihi olarak belirlendi.

Havalimanı yeni ismini BAE’nin kurucusu ve şimdiki devlet başkanının babası olan Zayed bin Sultan Al Nahyan’dan alacak. BAE’nin ilk başkanı olan Zayed, 1971’den vefat ettiği 2004 yılına kadar bu görevi yürütmüştü.

SWISS ÇALIŞANLARI EKSTRA BÜTÇEYİ SUİSTİMAL ETTİ!

İsviçre’nin ulusal havayolu SWISS’in, çalışanların motivasyonunu artırmayı amaçladığı “Crew Surprise” isimli bir konsepti bulunuyor. Bu uygulama sayesinde, kaptan pilot veya kabin amiri, birlikte görev yaptığı ekibe küçük bir sürpriz yaparak, yatı görevleri sırasında onları yemeğe veya bir şeyler içmeye çıkarabiliyor. Faturayı şirkete teslim ederek, yaptığı ödemeyi iade alabiliyor. Bu ilginç uygulama, iyi performans gösterilen bir uçuş veya çeşitli sebeplerle zorlu geçen bir günün ardından, uçucu ekibin moralini yükseltmek amacı taşıyor.

Ancak çalışanların motivasyonunu artırmayı amaçlayan “Crew Surprise” uygulamasının, çalışanlar tarafından suistimal edildiği gerekçesiyle, şirket içinde bir uyarı videosu paylaşıldı.

Havayolunun Kabin Ekibi Başkanı Martin Knuchel’in personele gönderdiği 20 dakikalık videoda, personel bu konuda ciddi şekilde uyarıldı. Şirketin son dönemde ‘Crew Surprise’ harcamalarında ciddi bir artış tespit edildiği ve buna bir çözüm bulunması gerektiği söylendi.

Videoda, sadece son üç ayda bu konsept kapsamında altı haneli bir harcama gideri ortaya çıktığı söylenirken; buna bir son verilmesi ve yapılan harcamalara dikkat edilmesi talimatı verildi. Aksi halde bu uygulamanın sürdürülebilir olmayacağına vurgu yapıldı.

Videoda, bir kaptan pilotun, Amerika Birleşik Devletleri’nde 12 kişilik mürettebatı, bir et lokantasına götürüp, 2.000 Dolar’ın üzerinde hesap ödediği ve bu parayı şirketten geri istediği olaya özellikle dikkat çekildi. Bu olay, havayolunun mürettebattan harcamalarını biraz dizginlemelerini talep etmesine neden oldu.

SWISS Havayolları Medya sözcüsü Meike Fuhlrott, “Bu konsept, şirkette görev yapan yöneticiler, kaptan pilotlar ve kabin amirlerine, birlikte çalıştıkları ekip üyelerine, dünyanın herhangi bir yerinde ‘sihirli anlar’ yaşatma fırsatı veriyor. Başarılı ve zorlu günlerin ardından, küçük bir ödüllendirme amacı taşıyor. Ekip uyumunu güçlendirmesi açısından çok önemsediğimiz bir uygulama.” İfadelerini kullanırken; harcamaların olağan çerçevede gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.  Havayolu, bu uygulama için ayrılan bütçenin miktarı hakkında yorum yapmıyor. Ancak geçtiğimiz yaz sezonunda, bu sürpriz fırsatının sık sık kullanıldığını belirtiyor.

SWISS’in bu tip suistimal durumlarının önüne geçebilmek için, daha net tanımlanmış parametreler ve sınırlar koymasının faydalı olabileceği düşünülüyor.

ILLYUSHIN IL-96-400M İLK UÇUŞUNU YAPTI!

Rusya’nın devlete ait uçak üreticisi United Aircraft Corporation (UAC) tarafından, Ilyushin Il-96-300 uçağının modernize edilmiş bir versiyonu olarak geliştirilen Ilyushin Il-96-400M, ilk uçuşunu yaptı. Klasik beyaz bir boyamaya sahip olan uçak, 26 dakikalık test uçuşu için, 1 Kasım’da Voronej’den kalkış yaptı.

İlk uçuşun amacı, uçağın stabilite ve kontrol mekanizmalarının yanı sıra; motorları ve iniş takımı sistemlerinin işlevselliğini değerlendirmekti. United Aircraft, uçağın test programının kusursuz bir şekilde yürütüldüğünü ve tüm yerli ekipmanların beklentileri karşıladığını açıkladı.

Uçağın gökyüzü ile buluşması, Rus havacılığında yeni bir döneme işaret ediyor. Eski versiyonu üzerinden modernize edilen uçakta, Rusya’nın havacılıkta bağımsızlık stratejisine uygun olarak, ithal parçaların yerine, yerli ekipmanlar kullanıldı. Il-96-300’ün gövdesi 9,35 metre uzatıldı. Bu da uçak 370 yolcu taşınabilme olanağı sağlıyor. Uçuş emniyetini artırmak ve kokpit ekibinin iniş öncesi yaklaşma prosedürlerini kolaylaştırmak için, Il-96-400M, gelişmiş navigasyon ve radyo iletişim sistemleriyle donatıldı.

Şirket ayrıca, Il-96-400M’nin farklı kabin sınıflarına ayrılabileceğini, modern mutfaklar ve uçak içi eğlence sistemi ile donatılabileceğini, internet ve uydu iletişim erişimi sunulduğunu da duyurdu. Bu özellikler, özellikle uzak bölgelerdeki operasyonlar için, navigasyon kabiliyetine ilişkin en yeni nesil teknoloji gereksinimleriyle uyumlu görünüyor.

Test uçuşu sırasında uçakta, iki pilot, bir navigatör, bir mühendis ve bir test uzmanı yer aldı. 4 adet Aviadvigatel PS-90A1 motorundan güç alan uçak, test uçuşu sırasında 2.000 metre (6.600 feet) irtifaya ve saatte 388 km (210 knot) hıza ulaştı.

Rusya Ticaret ve Sanayi Bakanı Denis Manturov, bir önceki modelin yüksek performansı korunurken; bu uçağa ekstra yetenekler eklenmesine övgüde bulundu. Il-96-400M’nin Rusya’nın geniş gövdeli uzun mesafe uçak üretme becerisini genişletme ve geliştirme potansiyelinin altını çizdi.

United Aircraft Corporation Genel Müdürü Yuri Slyusar, Il-96-400M ile birlikte, UAC’nin Yakovlev SJ-100 ve MC-21-310’un yanı sıra; yeniden canlandırılan Tupolev Tu-214’ü de içeren uçak serisini zenginleştirdiğini vurguladı. Slyusar, bu uçakların, Rus havayollarının filolarındaki yabancı uçakların yerini alabileceğini kaydetti.

Rusya hükümetinin ithal ikamesine yönelik stratejik programı doğrultusunda, yabancı tedarikçilere olan bağımlılığın azaltılması isteniyor. Ukrayna ile yaşanan savaş sonrası, batılı ülkeler tarafından başlatılan uluslararası yaptırımlar nedeniyle UAC tarafından yapılan yerli üretim, Rusya için hayati önem taşıyor.

adbanner