DEPREM SONRASI HAVACILIK SEKTÖRÜ SEFERBER OLDU!
6 Şubat’ta büyük bir deprem felaketi yaşayan Türkiye, afetin yaralarını sarmaya çalışıyor. Uzmanların uyarılarına rağmen hiçbir önlem alınmamış olması, deprem sonrasında ise arama-kurtarma faaliyetleri ile ilgili yaşananlar büyük tartışmalara neden oldu.
İlgili devlet kurumlarından, yerel yönetimlere; sivil toplum örgütlerinden, siyasi partilere ve GSM operatörlerine kadar herkes, kriz yönetimi ile ilgili süreçte yaptıkları ve yapamadıkları ile çok ciddi bir eleştiri yağmuruna tutuldu.
Bütün bu olumsuz tabloya rağmen, sivil havacılık sektörü, afet yönetimi konusunda çok özel bir rol üstlendi. İlk günlerde havalimanlarında yaşanan izdiham vakaları ve organizasyon problemlerinin hızlıca çözülmesinin ardından, havayolu şirketleri arama kurtarma ekipleri ile birlikte toplanan yardımların afet bölgesine ulaştırılması; bir yandan da afetzedelerin bölgeden tahliye edilmesi konusunda çok büyük destek verdi.
Türk Hava Yolları ve Pegasus başta olmak üzere, tüm yolcu ve kargo havayolları, adeta seferberlik ilan ederek, afetin yıkıcı etkisini biraz olsun hafifletmek için canla başla mücadele etti.
Türk Hava Yolları, 6-17 Şubat tarihleri arasında, 1324 sefer ile 238.112 arama kurtarma ve yardım ekibini afet bölgesine ulaştırırken; 1302 seferde 230.980 vatandaşı bölgeden tahliye etti. 156 kargo seferi ile yurt içi ve yurt dışından 15648 ton yardım malzemesini de afet bölgesine taşıdı. Evcil hayvanların da afet bölgesinden tahliyesini kolaylaştırmak için aşı karnesi zorunluluğunu kaldıran Türk Hava Yolları, aynı zamanda bu hayvanların kolay taşınabilmesi için istasyonlarına çok sayıda taşıma kafesi gönderdi. THY, deprem bölgesinde 1000 konutluk THY mahallesi inşa etmek için de düğmeye bastı. İnşa edilecek konutların bir yıl içinde bitirilerek depremzedelere teslim edilmesi bekleniyor. THY ayrıca ortak yayın ile başlatılan yardım kampanyasına da 2 milyar TL’lik yardımda bulundu.
Pegasus ise 6-16 Şubat tarihleri arasında, deprem bölgelerinden 459 ücretsiz sefer düzenledi ve 87.565 vatandaşı tahliye etti. 19 Şubat’da dahil olmak üzere, afet bölgesinden ücretsiz uçuşlara devam eden Pegasus, depremden etkilenen vatandaşların daha önce 31 Mart’a kadar rezervasyon yaptıkları uçuşlar için, 31 Mayıs’a kadar kesintisiz iade, değişiklik ve açığa alma hakkı sağladı. Arama kurtarma ekipleri ile yardım malzemelerinin bölgeye ulaştırılmasına büyük destek veren Pegasus, evcil hayvanların taşınabilmesi için de son derece özenli davrandı. Pegasus, AFAD’a 5 milyon; Ahbap Derneği’ne ise 3 milyon TL bağışta bulundu.
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii TUSAŞ ise TURKCELL ile yaptığı işbirliğiyle hayata geçirdiği “İHA Baz İstasyonu’’ deprem bölgesinde iletişime destek sağlamak üzere gönderdi. AKSUNGUR İHA üzerine entegre edilen baz istasyonu, depremden etkilenen bölgelerde gerçekleşen arama kurtarma çalışmalarında iletişime destek sağladı.
Depremin en çok etkilediği yerlerden biri olan Hatay’da, 2007 yılında hizmete açılan havalimanının tek pisti kullanılamaz hale geldi. Hatay Havalimanı pistinde oluşan tahribatın onarım çalışmaları kapsamında, İGA inşaat ve teknik ekipleri, 96 saat aralıksız çalışarak, pistin zarar gören tüm noktalara müdahale etti ve pisti operasyona hazır hale getirdi.
45 ayrı noktasında parçalanma ve yarıklar oluşan üç kilometrelik pistin operasyonlara kapatılması, afet bölgesine gönderilen lojistik yardımların, zamanında ulaştırılması için hayati önem teşkil ettiği için, ekipler pistin öncelikli olarak ilk iki kilometrelik bölümüne yoğunlaştı. Pistin 2082 metrelik kısmı kullanılır hale getirilirken; 918 metrelik bölümü ise kullanılamıyor. Pistin aktif kullanıma hazır hale getirilen kısmı, Boeing 737 ve Airbus A320 gibi uçakların iniş-kalkış yapabilmesi için yeterli.
96 saat gibi oldukça kısa bir zaman diliminde 150 kişilik İGA teknik ekibi, 45 adet büyük ve 250 adet küçük onarım noktasını tamir etti. Yaklaşık 5 bin metrekare alan, hasarları giderilerek tekniğine uygun asfalt ve beton malzemelerle yeniden imal edildi. Alanda toplamda 50 iş makinesi görev aldı ve çok kısa bir süre içinde pist onarılarak, operasyonlara hazır hale getirildi. DHMİ’ye ait kalibrasyon uçakları ile yapılan kontrollerim ardından operasyonların başlamasına izin verildi.
Hatay Havalimanı’na ilk uçuşu, Türk Hava Yolları’na ait Boeing 737-8 (TC-JVJ) İstanbul Havalimanı’ndan gerçekleştirdi. Ardından Pegasus Havayolları da Sabiha Gökçen’den Hatay’a bir uçuş gerçekleştirdi. Pistin onarılması sürecinde TAV İnşaat ekipleri de destek verdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi ekipleri ise hafriyatların atılması işlerini gerçekleştirdi.
NEPAL’DE DÜŞEN ATR-72 İÇİN ÖN RAPOR HAZIRLANDI!
15 Ocak’ta, 68 yolcu ve 4 mürettebat ile Nepal’in başkenti Katmandu’dan havalanan ve Pokhara Havalimanı’na yaklaşma sırasında düşen, Yeti Havayolları’na ait ATR 72-500’ün yaşadığı trajik kazanın nedeni araştırılıyor.
Kaza ile ilgili yürütülen soruşturma sonucunda ön rapor hazırlandı. Rapora göre, bu korkunç kazanın nedeni, uçağın turboprop motorlarındaki pallerin hatve açısının, pilotlar tarafından yanlışlıkla değiştirilmesi.
Nepalliler tarafından yürütülen soruşturmaya, Fransa, Kanada, Avrupa Birliği’nin yanı sıra uçağın üreticisi ATR ile motor üreticisi Pratt & Whitney Canada temsilcileri de dahil edildi. Uçağın kara kutularından elde edilen uçuş verileri ile kokpit ses kayıt cihazlarının Singapur’da incelenmesi sonucunda, kaza esnasında uçağın gaz kollarının rölanti (idle) pozisyonunda bulunduğu ve pervane açısı olarak da bilinen hatve açısının en düşük ayarda olduğu ortaya çıktı.
Gaz açıp kapatmaya gerek kalmadan, pervane açısının değiştirilebilmesi, turboprop motorların daha verimli kullanılmasını sağlarken; pas geçme senaryolarında, motorların olabildiğince hızlı bir şekilde maksimum güce ulaştırılabilmesi için, palleri hazır hale getiriyor.
Nepalli pilotun, palleri yanlışlıkla ayarladığı hatve açısı, normalde motor arızası durumlarında geri sürükleme kuvvetini en aza indirmek için kullanılıyor.
Rapora göre, uçağın kaptan pilotu, yeni açılan Pokhara Havalimanı için eğitim ve alıştırma uçuşları yapıyordu. Sağ koltukta deneyimli bir öğretmen pilot, arkadaki gözlemci koltuğunda da başka bir pilot oturuyordu. Kaza yaşanan uçuş, aynı gün içinde, aynı ekip tarafından aynı rotada gerçekleştirilen üçüncü uçuştu.
Kaza Nasıl Gerçekleşti?
Katmandu’dan kalkış, tırmanış, seyir ve alçalma safhaları normal şekilde tamamlandı. Kokpit ekibi, Pokhara Havalimanı kulesi ile ilk temas kurduğunda, Pist 30 için iniş izni aldı. Ancak daha sonra, kokpit ekibi, kuleden Pist 12 için iniş izni istedi ve bu talep, kule tarafından onaylandı.
İniş öncesi, ATR 72, 6,500 ft irtifadan 721 ft’e kadar alçaldı. Flaplar 15 derece açıldı ve iniş takımları sorunsuz şekilde açıldı. Kaptan pilot, otopilotu devreden çıkardıktan sonra, öğretmen pilottan 30 derece flap ayarı yapmasını istedi. Gaz kollarını geriye çekti. Bu sırada öğretmen pilot, flap kolunu 30 dereceye getirmek yerine, flap kolunun hemen yayındabulunan ve pervane açılarını ayarlayan kolları geriye doğru çekti. İnişe odaklanan kaptan pilot, bu yanlış hamleyi fark edemedi. Bu esnada, her iki motordaki pallerin dönüş hızı aynı anda %25’in altına düştü. Tork (Tq) değeri ise %0’a doğru hızla inişe geçti.
Ön rapora göre, iniş esnasında ileride olması gereken hatve kolları, geri çekildiği için, uçak çok hızlı bir şekilde süratsiz kalarak stall adı verilen anormal duruma girdi. Kaptan pilot, daha sonra durumu kurtarmak için, uçağın takatini artırmak üzere hamle yapsa da uçağın havada tutunmasını sağlayamadı.
Kara kutudaki verilere göre, bu noktada her iki motordaki pallerin dönüş hızı değeri Hesaplanmayan Veri (NCD) olarak kaydedildi ve her iki motorun torku da %0 olarak kaydedildi. Pallerin hatve açısı bu ayardayken, motorlar itki üretememişti. Pilotlar, bu esnada kuleye her iki motordan da güç alamadıkları bilgisini verdi.
Uçak 368 ft irtifadayken, gaz kolları önce 62 dereceye, ardından maksimum güç konumuna yükseltilerek, motorların yüksek basınç türbin hızı %73’ten %77’ye çıkarıldı. Ancak 311 ft irtifaya gelindiğinde, uçakta, lövyeyi sarsarak pilotları stall konusunda ikaz eden sistem devreye girdi.
Aniden sola yatan ATR72’nin radyo altimetresinden 200 ft irtifa uyarısı alındı ve daha sonra kara kutudan, uçağın yere çarpma sesi duyuldu. Alçak irtifada süratsiz kalan uçak, pistin yakınına düştü.
Nihai Raporun Çıkması Zaman Alacak
Soruşturma komisyonu, kazaya neden olan tüm koşulları tam olarak anlayabilmek için hem teknik hem de insan faktörlerinin inceleneceğini belirtti. Soruşturma sonucunda, tüm verilerin analizi ile nihai kaza raporunun hazırlanmasının zaman alacağı düşünülüyor.
Öte yandan Nepal sivil havacılık otoritesi, soruşturma devam ederken, uçuş emniyeti açısından, bazı önlem ve değişiklikleri de hayata geçirdi.
Bu adımlar arasında, kısa kalkış ve iniş yapılan havalimanlarına operasyon yapan uçaklar için stabilize yaklaşma yüksekliği gerekliliklerinin gözden geçirilmesi bulunuyor. Ayrıca bu yaz sezonundan itibaren, Viking Air Twin Otters ve Let L-410 gibi kısa kalkış türleri dışındaki uçaklar, aletli uçuş kuralları kısıtlamalarıyla karşı karşıya kalacak.
Ayrıca, yorgunluk riskini en aza indirmek için mürettebatın görev süresi sınırlamaları da gözden geçiriliyor. Pilot yeterlilik testlerine dair detayları içeren kurallarda da değişiklikler yapılması bekleniyor.
AIR INDIA’DAN TARİHİ UÇAK SİPARİŞİ!
Birkaç aydır süren müzakerelerin ardından, Tata Grubu’nun sahip olduğu Air India, uçuş operasyonlarını geliştirmek için çok kritik bir adım attı. Uzun zamandır beklenen dev uçak siparişinin detayları ortaya çıktı. Hindistanlı havayolu, liste fiyatı 100 milyar Dolar’ın üzerinde olan yaklaşık 500 yeni uçak satın almak için niyet mektubu imzaladığını duyurdu.
Bu anlaşma, bir havayolu tarafından tek seferde verilen en büyük sipariş paketlerinden biri. Tata Grup çatısı altında yeni bir yapılanmaya giden Air India’nın siparişleri, dünyanın en büyük iki uçak üreticisi Airbus ve Boeing arasında bölüştürüldü.
Air India, Airbus’tan 250 ve Boeing’den 220 uçak satın alacak. Airbus’a verilen sipariş, 210 adet tek koridorlu A320neo ailesi ve 40 adet geniş gövdeli A350’den oluşurken, Boeing’e verilen sipariş paketi ise 190 adet 737 MAX, 20 adet 787 Dreamliner ve 10 adet 777X’i içeriyor. Bu sipariş, Air India’yı, Boeing’in henüz piyasaya süremediği 777X’in 11’inci müşterisi yapacak. Boeing’in sipariş defterlerinde, bu uçak için kimliği belirsiz 12. bir müşteri bulunuyor.
A320 ailesi için verilen siparişlerin 70 adeti A321neo ve 140 adeti A320neo olarak ayrıldı. A350 siparişlerinin ise 6 adeti A350-900 ve 34 adeti A350-1000 modeli için gerçekleşti. Teslim alınacak A350 uçakları, Hindistanlı havayollarının filosundaki ilk geniş gövdeli Airbus uçakları olacak.
Sipariş, Boeing için tüm zamanların değer olarak üçüncü en büyük satışı ve uçak sayısı açısından en büyük ikinci satış olarak kayıtlara geçti. ABD Başkanı Biden sipariş için teşekkür ederken, Air India’nın Boeing’e verdiği siparişlerin, 44 eyalette bir milyondan fazla Amerikalının işini destekleyeceğini ve ülkeye 70 milyar Dolarlık ekonomik etki sağlayacağını açıkladı. Bu siparişlerin ABD-Hindistan ekonomik ortaklığının gücünü yansıtttığını belirtti.
Bu dev filo genişletme hamlesinin, Air India’nın operasyonlarını önemli ölçüde artırması bekleniyor. Tarihi sipariş, uluslararası hava yolculuğunun COVID-19 sonrası önemli bir canlanma yaşadığı bu dönemde, Air India’yı dünyanın en büyük havayollarından biri haline getirmeyi amaçlıyor.
Yeni uçakların filoya katılmasının ardından havayolu, olağanüstü hizmet kalitesi ve birinci sınıf uçaklarıyla tanınan saygın bir havayolu olarak, hem yerel hem de uluslararası pazarlardaki itibarını yeniden canlandırmanın hesaplarını yapıyor.
Sipariş, Air India’nın yaşlanan filosunu yenileme amacının yanı sıra; Hindistan’ın oldukça büyük denizaşırı toplulukları ile Delhi ve Mumbai gibi şehirler arasındaki uçuşların oluşturduğu pazarda da yeniden hakimiyet kazanılmasını amacını da destekliyor. Şu anda bu pazarın hakimi, modern uçaklara sahip olan Emirates gibi Körfezli havayolları.
Verilen sipariş paketinin içinde yer alan 400 adet dar gövdeli uçak, Air India’nın hem uluslararası trafikte hem de iç pazardaki payını artırmasına olanak tanıyacak ve böylece IndiGo ile rekabete de zemin hazırlayacak.
Air India Siparişleri Airbus ve Boeing’i Harekete Geçirdi
Airbus, bu sipariş pakedi içinde başlangıçta konuşulan 275 adetten biraz daha düşük pay almış olmasına rağmen, Air India’nın gelecekte ek satın alma kararları veya kiralama olasılıklarını düşünebileceğini belirtiyor.
Air India’dan gelen siparişler hem Boeing hem Airbus’ın kendi içinde yeni kararlar alınmasına neden oldu. ABD’li imalatçı Boeing, Air India’nın siparişinin ardından Hindistan’daki yatırımlarını artırma kararı aldı. Boeing, havayollarına desteği artırmak ve lojistiği iyileştirmek için 24 milyon Dolarlık bir yatırım ile havayolları için bir destek merkezi kurmak için düğmeye bastı. Yüze yakın kişinin çalışması hedeflenen bu merkezde uçak performansını artırmak için teknik atölyeler sunulacak.
Boeing’in tahminlerine göre, Hindistanlı havayollarının filolarındaki uçak sayısı, 2019 ile 2041 arasında yaklaşık dört kat artacak. Bu sebeple Boeing, dünyanın en hızlı büyüyen havacılık pazarında daha sağlam bir hizmet ağına ihtiyaç oluşacağının bilincinde.
Airbus ise geniş gövdeli uçaklarının aylık üretim sayılarını artırmak için harekete geçti. Şirketin bu hamlesinin, Air India siparişlerinin yanı sıra, dünya genelinde uzun mesafeli seyahatler için artan talepten yararlanma stratejisinin bir parçası olduğu söyleniyor.
Pandemi sırasında Airbus, seyahat kısıtlamaları ve sınır kapatmalarının ciddi etkisi nedeniyle geniş gövdeli uçaklarının üretimini azaltmak zorunda kaldı ve havayollarının daha önce verdiği uçak siparişlerini iptal etmeye veya ertelemeye çalıştı.
Airbus’ın A350’nin aylık üretim sayısını beşten altıya; A330neo’nun aylık üretimini ise ikiden üçe çıkarması bekleniyor. Ancak bu sayılar pandemi öncesi üretim sayılarının çok altında. Pandemi öncesinde ayda 10 adet A350 ve 4 adet A330neo üretiliyordu.
NEW YORK JFK HAVALİMANI’NDA ELEKTRİK KESİNTİSİ!
ABD’nin en işlek meydanlarından biri olan New York JFK Havalimanı’nı Terminal-1’de yaşanan elektrik kesintisi, dünya genelinde pek çok havayolu için gecikmelere, uçuş iptallerine ve havadaki uçakların U dönüşü yapmalarına neden oldu.
JFK’da 16 Şubat Perşembe günü yaşanan kesintinin nedeni elektrik panelinde çıkan küçük çaplı bir yangının yarattığı arızaydı.
1998’de açılan Terminal 1, Türk Hava Yolları, Air France, Lufthansa ve Korean Air dahil olmak üzere birçok büyük uluslararası taşıyıcıya ev sahipliği yapıyor. Yaşanan elektrik kesintisi sonrası, bazı uçaklar JFK’nın diğer terminallerine inmeyi denedi. Bazı uçaklar ise Newark (EWR), Boston (BOS) ve Washington Dulles (IAD) dahil olmak üzere ABD’nin Doğu Yakası’nda birkaç farklı alternatife yöneldi.
Elektrik kesintisinden etkilenen uluslararası uçuşlar arasında Zürih’ten (ZRH) gelen SWISS Air’e ait Airbus A330-300 vardı. Pilotlar, JFK’ya inemeyecekleri haberinin ardından, uçağı Newark’a yönlendirdi. Kahire’den (CAI) gelen Egyptair’e ait Boeing 777-300ER’ın kokpit ekibi ise Washington Dulles’a indi.
Elektrik kesintisi nedeniyle toplam 16 uçuş iptal edildi. İptal edilen uçuşlardan biri, Milan Malpensa’dan (MXP) kalkış yapıp, havada birkaç saat kaldıktan sonra Atlantik ortasında U dönüşü yapan ve İtalya’ya geri dönen ITA Airways’e ait Airbus A330-200 idi. Korean Air’in KE85 sefer sayılı uçuşu için havalanan Boeing 777-300ER uçağı da yaklaşık beş saat havada kaldıktan sonra Seul’e (ICN) geri döndü.
16 Saatte Auckland’dan Auckland’a Uçtular!
Air New Zealand’ın Auckland’dan (AKL) JFK’ye yaptığı NZ2 sefer sayılı uçuşundaki şanssız yolcular, 16 saatlik bir uçak yolculuğu sonunda hiçbir yere varamadı. Boeing 787-9, JFK’deki elektrik kesintisi haberi geldiğinde Pasifik Okyanusu’nun ortasındaydı ve alternatif bir havaalanına inmek yerine, Yeni Zelanda’ya dönüş kararı alındı.
Yaklaşık 14 bin km menzil ile dünyanın en uzun beşinci rotası olan bu uçuşun 15 saat 55 dakika sürmesi planlanmıştı. Auckland’dan kalkış yaptıktan 7 saat 40 dakika sonra pilotlar geri dönüş kararı aldı. Batıya uçarken karşıdan esen rüzgarlar nedeniyle dönüş aşaması daha da uzun sürdü. 787, kalktıktan 16 saat 5 dakika sonra yeniden Auckland’a indi.
Operasyonel nedenlerle uçakların bazen kalkış yaptığı destinasyona geri döndüğü uçuşlar havacılık için normal olsa da 16 saatin üzerinde hiçbir yere ulaşılamayan ilk uçuş olarak kayıtlara geçti.
Havayolu bu karara gerekçe olarak operasyonel koşulları gösterdi. ABD’deki başka bir meydana inmek, uçağın birkaç gün yerde kalması ve diğer bazı tarifeli uçuşların ve yolcuların etkilenmesi anlamına geleceği için Auckland’a dönüş kararı alındığı açıklandı. Yolcular, bir sonraki uygun sefer ile JFK’ya uçuruldu.
Dubai’den Dubai’ye 13 Saat Süren Uçuş
Geçtiğimiz haftalarda yoğun yağış nedeniyle Auckland Havalimanı terminalini su bastığı için çok sayıda uçuş iptal edilmiş ve yolcular mağduriyetler yaşamıştı.
14 bin kilometrenin üzerindeki menziliyle, dünyanın en uzun uçuşlarından biri olan Dubai-Auckland rotasında uçan Emirates yolcuları da bu durumdan etkilenmişti.
Auckland Havalimanı’nın kapatılması ve tüm uçuşların iptal edilmesi kararı alındığında, Emirates’e ait A380, Dubai’den Auckland’a doğru yoldaydı. Yolculuğun 6,5 saati geride kalmış, uçak Hindistan’ı geçip Sri Lanka kıyılarına ulaşmıştı. A380 pilotları, Auckland Havalimanı’nın kapandığını öğrendi ve Dubai’ye geri dönüş kararı aldı. Böylece Dubai’de uçağa binen yolcular, 13 saat boyunca uçup, Dubai’ye indi.
Pilotların, Dubai’ye dönmek yerine yakındaki başka bir meydana inmemesinin de oldukça mantıklı gerekçeleri vardı.
Uçağın ineceği herhangi bir yerden Auckland’a aktarma yapmak gerekecekti. Mürettebatın görev süresi dolacağı için uçmaya devam edemeyecek, Emirates, uçağın indiği yere yeni bir uçuş ekibi yollamak zorunda kalacaktı. Normalde Emirates tarafından uçulmayan bir istasyonda 500’den fazla boş otel odası bulmak ve yolcuları yerleştirmek oldukça zor bir ihtimaldi. Uçaktaki yolcuların bazılarının inilecek ülkeye girmek için gerekli vizesi olmayabilirdi. Dünyanın en büyük yolcu uçağı A380’in, tüm havaalanlarına inmesi mümkün değil. Uçağın inebileceği meydanların özel pist gereksinimleri bulunuyor. Bu nedenlerle, Dubai’ye geri dönmek, oldukça pahalı ve zaman kaybettiren bir seçenek olsa da havayolu için aslında en pratik çözümdü. Air New Zealand’ın New York’a geri dönüş kararında da benzer gerekçelerin gözetildiğini söylemek yanlış olmaz…
LUFTHANSA UÇAKLARI KÖPEK BALIĞI DERİSİ İLE KAPLANIYOR!
Lufthansa’nın, daha iyi yakıt tüketim performansı elde edebilmek için, gövdesi köpekbalığı derisini taklit eden mikroskobik oluklarla donatılan ilk Boeing 777F (kargo uçağı) hizmete başladı.
Lufthansa Cargo’ya ait olan D-ALFA kuyruk tescilli 777’ningövdesi, AeroSHARK isimli yüzey teknolojisi ile modifiye edildi. Bu modifikasyonun yapıldığı ilk kargo uçağı olan Boeing 777, gökyüzüne döndü. Uçak, LH8410 sefer sayılı ilk uçuşunda Frankfurt’tan, Hindistan’ın Bengaluru ve Çin’in Chengdu şehirlerine uçtu.
AeroSHARK modifikasyonu, Lufthansa Technik ve BASF tarafından geliştirildi. Bu kapsamda uçakların gövdesine, köpek balığı derisinin mikroskobik yapısını taklit eden bir yüzey film kaplaması gerçekleştirildi. Bu kaplama, yaklaşık 50 mikrometre büyüklüğünde mikroskobik oluklardan oluşuyor. Riblet adı verilen bu mikro oluklar, uçağın gövdesi ve motor kaportası (nacelle) üzerindeki hava akışının optimize edilmesini sağlıyor. Lufthansa Technik’e göre bu teknoloji, uçuş başına %1 yakıt tasarrufu ve emisyon azaltmaya yardımcı oluyor.
Havacılık endüstrisi, uzun yıllardır uçaklarda köpekbalığı derisine benzer kaplamanın kullanımını araştırıyor. 2019’un sonlarında, Lufthansa’nın Boeing 747-400 uçaklarından birinin gövdesinin neredeyse tüm alt kısmına, 500 metrekarelik bir uygulama yapıldı ve bu modifikasyon için EASA’dan onay aldı. Bu şekilde 1.500 saatlik uçuştan elde edilen veriler, teknolojinin uzun vadeli tasarruf potansiyelini doğruladı.
Bu modifikasyon, uçuşlardaki emisyonları yaklaşık binde 8 oranında düşürdü. Pencerelerin olmaması nedeniyle, kaplamanın 777 kargo uçaklarında çok daha büyük bir alana uygulanmasının, tasarrufları çok daha fazla artıracağı fikrini geliştirdi.
Lufthansa şu anda bu teknolojinin sektördeki öncülüğünü yapıyor olsa da, LufthansaCargo’nun 777’si, AeroSHARK ile donatılmış ilk Boeing 777 değil. Isviçreli SWISS, Ekim 2022’den bu yana bu teknoloji ile modifiye edilmiş bir Boeing 777-300ERuçağı ile yolcu taşıyor.
Lufthansa Cargo, 777 kargo uçağı filosunun tamamını kademeli olarak bu teknolojiyle donatmayı planlıyor. SWISS de filosundaki 12 adet Boeing 777-300ER uçağını, AeroSHARK ile modifiye etmenin planlarını yapıyor. SWISS’in ikinci ve üçüncü uçaklarının modifikasyon işlemleri tamamlandı. Bu uçakların kısa süre içinde gökyüzü ile buluşması bekleniyor.