İZMİR-NEW YORK UÇUŞLARI BAŞLIYOR!
Biman Bangladeş Havayolları, Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı uçuşlara kaldığı yerden devam etme planını açıkladı. Havayolu, ülkenin başkenti Dakka (DAC) ile New York (JFK) veya Newark (EWR) arasında, Boeing 787-9 uçaklarını kullanarak ABD operasyonlarına yeniden başlamak istiyor. Bangladeş’in ulusal havayolu, süreci başlatmak için Amerika Birleşik Devletleri Ulaştırma Bakanlığı’na (DOT) başvurdu.
Uçuşların yeniden başlamasının önündeki en büyük engel, Bangladeşli havayolunun, Amerika Birleşik Devletleri’ne uçmasını engelleyen ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA) Kategori 1 derecesine sahip olmaması. Ancak yapılan başvuru, FAA ve Bangladeş Sivil Havacılık Otoritesi (CAAB) arasındaki ortak çalışmalar devam ettikçe, ülkenin ve havayolunun, Kategori 1 seviyesine yükseltileceği inancına dayanıyor. Bu sebeple operasyonların başlaması konusunda kesin bir zaman çizelgesi belirlenemedi.
Biman Bangladeş’in ana planı, Dakka ile New York arasındaki uçuşların, İzmir’i bir ara durak yaparak gerçekleştirilmesini içeriyor. Havayolu İzmir’de yakıt ikmali ve mürettebat değişimi yapmayı hedefliyor. Bu ilginç karar kabul edilirse, uçuşun Türkiye ile ABD arasındaki kısmının beşinci trafik hakkı kapsamında gerçekleşip gerçekleşmeyeceği henüz belli değil.
Dakka-New York arasındaki aktarmasız uçuşların menzili yaklaşık 12.680 km. Ancak uçuş, İzmir üzerinden gerçekleşirse, menzil yaklaşık 14.300 km’ye yükseliyor. İzmir hamlesinin hayata geçmesi, havayolunun Rus hava sahası ve Kutup Rotası’ndan kaçınmasına ve Atlantik üzerinden çift yönlü uçabilmesine olanak tanıyacak. Ayrıca dönüş uçuşu İzmir’e uğramadan gerçekleştirilerek, dünyanın en uzun non-stop seferlerinden biri icra edilmiş olacak.
Yapılan başvuruda ayrıca bu operasyonların, Amsterdam (AMS), Abu Dabi (AUH), Birmingham (BHX), Brüksel (BRU), Delhi (DEL), İstanbul (IST), Manchester (MAN) veya Roma (FCO) gibi farklı noktalar üzerinden gerçekleştirilmesine yönelik haklar da talep ediliyor. Yani havayolunun başvurusu oldukça esnek.
Biman Bangladeş Havayolları, New York’a en son 2006 yılında, Manchester ara durağı üzerinden operasyon yapabiliyordu. Yıllardır New York’a dönme niyetini dile getiren ancak başvuruda bulunmaktan sakınan havayolunun, talebinin olumlu sonuçlanmasının düşük bir ihtimal olduğu söyleniyor. Zira Bangladeş’in, FAA Kategori 1’e dahil olabilmesinin neredeyse imkansız olduğu düşünülüyor.
Biman Bangladeş’in ABD Ulaştırma Bakanlığı’na sunduğu başvuru, rota için yapılan planlama ve çeşitli finansal bilgileri de içeriyor. Buna göre havayolu, operasyonlara başlaması halinde ilk yıl, 53 milyon Dolar’dan fazla zarar edebilir. Haftada 5 frekans olmak üzere, yıllık 260 gidiş-dönüş uçuşu ve bu uçuşlarda %70 doluluk oranı yakalanabilirse, havayolunun, 100 milyon Dolar’a yakın gelir elde etmesi ve 153 milyon Dolar’ın üzerinde maliyet ile karşı karşıya kalacağı hesaplandı. Yani Dakka-New York hattında uçuşların başlaması havayolu için çok maliyetli, riskli ve kârsız olacak. Ancak Biman Bangladeş, devlete ait olduğu için, bu rotada uçuşlara yeniden başlamanın ana motivasyonunun, ticari karlılıktan ziyade, prestij kazanmak ve yeni iş bağlantıları yaratmak olduğu söyleniyor.
Bangladeş’in başkenti ile New York JFK arasında seyahat eden insan sayısı oldukça fazla. 2019’da bu rotada rezervasyon yapan yolcu sayısı 152 binin üzerindeydi. Toplam yolcu hacmi çok iyi olmasına rağmen, bu rotada seyahat eden yolcuların yüzde 90’ı arkadaş ve akraba ziyaretleri ile tatil amaçlı uçuyor. Kalan %10’luk kesim ise iş amaçlı seyahat edenlerden oluşuyor.
Havayolu bu uçuşları zararına da olsa gerçekleştirmeye başlarsa, mesafe uzun olduğu için, şirketin toplam varlıklarının önemli bir kısmını oluşturan bir buçuk uçağın, sadece bu rotaya tahsis edilmesi gerekiyor. Şirketin filosunda üç farklı kabin konfigürasyonunda, toplam 298 koltuk bulunduran yalnızca iki adet 787-9 uçağı bulunuyor. Havayolunun filosu, bu 2 787-9’un yanı sıra, altı adet Boeing 737, dört adet Boeing 777, dört adet 787-8 ve beş adet De Havilland Dash 8 Q400 dahil olmak üzere, toplam 21 uçaktan oluşuyor. Biman Bangladeş’in, yakın gelecekte 10 adet Airbus A350 sipariş etmesi bekleniyor.
Haftada karşılıklı beş yerine üç uçuş gerçekleştirilmesi senaryosunda yıllık net zararın ise tahmini 19 milyon Dolar’a düşüreceği hesaplandı. Bu senaryoda filodaki uçaklardan yalnızca birinin bu rotaya tahsis edilmesi yeterli oluyor.
Sonuç olarak İzmir üzerinden Dakka ve New York’u birbirine bağlamak bürokratik olarak izin alınması zor bir senaryo. Ancak her şey yolunda gitse bile uçuşların başlamasının şirkete finansal açıdan büyük bir zarar vereceği kesin. Bakalım Biman Bangladeş’in başvurusu nasıl sonuçlanacak.
FRANSA UCUZ UÇAK BİLETİ YASAĞINA HAZIRLANIYOR!
Fransa Ulaştırma Bakanı Clément Beaune, Fransa içinde ultra ucuz uçak biletlerinin ortadan kaldırılması planının ana hatlarını açıkladı. Beaune, sosyal ve çevresel çöplüğe karşı mücadele amacıyla minimum uçak bileti fiyatı belirlenmesini önerdi.
Bu teklifin önümüzdeki günlerde meclise sunulması planlanıyor. Bakan, ekolojik geçiş döneminde 10 Euro’ya uçak bileti almanın artık mümkün olmadığını, üstelik bu durumun, gezegenin fiyatını da yansıtmadığını düşünüyor.
Küresel regülasyonlar göz önüne alındığında, önerilen teklifin uluslararası uçuşlar için uygulanması neredeyse mümkün değil. Dolayısıyla bakanın önerisi kabul görse bile, başlangıçta yalnızca iç hat uçuşları için geçerli olabilir.
Fransa, kısa süre önce, trenle 2 buçuk saate kadar kat edilebilecek, kısa mesafeli iç hat uçuşlarını yasaklama kararı da almıştı.
Bakan tarafından ortaya atılan yasanın ne şekilde meclise geleceği henüz tam olarak belli değil. Sadece minimum bilet fiyatı belirlenirse, havayollarının daha yüksek kar marjları elde etmesi sonucu doğabilir. İkinci seçenek olarak, bilet üzerindeki vergiler artırılarak, havayolları için maliyetler yükselebilir. Bu da yolculara daha yüksek uçak bileti ücreti olarak yansıyabilir. Tabi bu senaryoda, devletin elde edeceği ekstra vergi gelirinin ne amaçla kullanılacağının açıkça belirtilmesi gerekiyor.
Havacılıkta karbon emisyonlarını azaltma hedeflerine ulaşılmaya çalışılırken, büyük resme odaklanmak yerine herkesin kendi açısından olaya baktığı bir tablo ortaya çıktığı görülüyor. Ultra düşük maliyetli havayolu Wizz Air’in CEO’su, çevreye daha az zarar verilmek isteniyorsa, business class kabinlerin yasaklanması gerektiğini savunuyor. Almanların ulusal havayolu Lufthansa CEO’su ise çevresel etki açısından, 10 Euro’ya bilet satmanın sorumsuzluk olduğunu iddia ediyor.
Uzmanlar, hava yolu seyahatlerinden kaynaklanan emisyonları azaltmak isteyen hükümetlerin yapması gerekenlerin çok net olduğunu söylüyor. Ürettiği emisyonlar, ticari uçaklara oranla, çok fazla olduğu için özel jet uçuşlarına önemli oranda yasak ve kısıtlama getirilmesinin bu konuda atılacak ilk adım olduğu söyleniyor. Yolcu başına üretilen emisyonların mümkün olduğu kadar düşürülebilmesi için, havayollarının, yakıt verimliliğine sahip modern uçaklar kullanmaya ve doluluk oranı yüksek uçuşlar gerçekleştirilmeye teşvik edilmesi ikinci sırada. Uçuşlara ek vergiler getirilecekse, elde edilecek gelirin, devletin kasasına gitmesi yerine doğrudan ve şeffaf bir şekilde verimli iklim dengeleme programlarına aktarılmasının sağlanması da atılması gereken en önemli üçüncü adım olarak belirtiliyor.
Bu öneriler doğrultusunda Fransa’da tartışılan teklifin, pek işlevsel olmadığı görülüyor. Bu öneri ile Air France gibi havayollarına çok fazla fiyatlandırma gücü verilirken, en verimli şekilde uçmaya çalışan daha küçük havayollarının yolcuları ise cezalandırılmış oluyor. Önerinin yalnızca Fransa’da iç hat uçuşları için geçerli olacağı düşünüldüğünde, ortaya çıkaracağı etkinin de ihmal edilebilir düzeyde kalacağını söylemek mümkün.
HAVACILIK EMİSYONLARINI AZALTMAK İÇİN YOĞUNLAŞMA İZLERİ SİLİNECEK!
İnsan kaynaklı küresel ısınmanın yaklaşık %3,5’ini, tek başına havacılık endüstrisi oluşturuyor. Gezegenin daha fazla ısınmasına, havacılık sektörünün yaptığı katkı, büyük ölçüde yakıt emisyonlarına atfediliyor olsa da bir başka suçlu da gökyüzündeki yoğunlaşma izleri.
Uçak motorlarının arkasında, buz kristallerinden oluşan yapay bulut oluşumları, uçağın egzozundan çıkan parçacıkları çevreliyor ve böylece ısıyı gezegenimizin atmosferinde hapsediyor.
Google ve Breakthrough Energy’de görev yapan araştırmacılar, duman izlerini azaltmanın küresel ısınmaya karşı koymak için önemli ve ulaşılabilir bir fırsat sunduğunu ileri sürüyor. En yüksek kaldıraçlı iklim fırsatı olarak nitelendirilen bu çalışmalar sonunda, potansiyel olarak atmosferdeki karbonun, ton başına 10 Dolar’dan daha az bir maliyetle uzaklaştırılmasının mümkün olduğu iddia ediliyor.
Uçakların arkasındaki izlerle ilgili askeri amaçla yapılan çalışmaların başlangıcı 1940’lı yıllara kadar uzanıyor. 90’lı yıllarda, yoğunlaşma izlerine benzeyen ve onlar tarafından tetiklenebilen sirüs bulutları ile atmosferik ısınma arasında ilk kez bir bağlantı kuruldu. Geçtiğimiz yıl Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC), havacılık sektörünün küresel ısınma etkisinin yaklaşık %35’inin motorların arkasındaki beyaz izler tarafından oluşturulduğu paylaşıldı.
Bu soruna potansiyel bir çözüm olarak, uçakların arkalarında yoğunlaşma izlerini oluşturmasını önlemek için makine öğrenimiyle desteklenen uydu verilerinden yararlanılıyor. Bu yöntem, uçak rotalarının, gökyüzünde uzun süre kalıcı izlerin ortaya çıktığı aşırı doymuş nem içeren atmosferik bölgelerden kaçınmasına dayanıyor.
Hem Breakthrough Energy hem de Google, yoğunlaşma izlerinin oluşumunu öngörmek için ayrı ayrı hazırlanmış modeller tasarladı. 2022 yılında ise ortak hareket etmeye başladı. Çalışmadaki çözümler, NASA’nın GOES-16 hava durumu uydusu ve yangına eğilimli bölgeleri tespit ve tahmin etmek için geliştirilmiş diğer meteorolojik göstergelerden elde edilen verilere dayandırıldı.
Bulguların ampirik olarak test edilmesi için American Airlines ile bir ortaklık yapıldı. 2023 yılının Ocak-Mart döneminde, 70’in üzerinde uçuşta hem normal hem de değiştirilmiş rotalar kullanıldı. Daha sonraki uydu veri analizleri, yoğunlaşma izi oluşumunda %54’lük umut verici bir azalma olduğunu ortaya çıkardı. Bunun yakın gelecekte bir endüstri standardı haline geleceği öngörüldü.
Ancak çalışmayla ilgili zorluklar devam ediyor. Örneğin rota değiştirilen uçuşlarda ek manevralar nedeniyle yakıt tüketimi ortalama %2 oranında arttı. Bu artışın anlamlı olduğu kabul ediliyor ve yoğunlaşma izlerini azaltmanın ortaya çıkardığı faydalar ile yakıt tüketiminin artışına bağlı olarak ortaya çıkan emisyon artışının dengelenmesi gerektiğinin altını çiziliyor.
Gelecekte daha yüksek çözünürlüklü uydularla hassasiyetin artacağı düşünülürken; bu çalışmaların, egzoz izi verilerini toplayacak ve doğrulayacak özerk bir yapıya öncülük etmesi amaçlanıyor.
Yapılan çalışmadan ortaya çıkan sonuçlar, kaba bir tahminin bile derin bir potansiyeli olduğunu gösteriyor. Uçakları atmosfer içindeki doğru konumlara yönlendirmek, insan kaynaklı küresel ısınmayı yaklaşık %1 oranında azaltabilir.
RYANAIR CEO’SUNA PASTALI PROTESTO!
Ryanair’in sivri dilli patronu Michael O’Leary, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’e bir dilekçe teslim etmeden önce, basın toplantısı düzenlemek üzere Brüksel’deki Avrupa Komisyonu Genel Merkezi’ni ziyaret etti.
Basın toplantısının hemen öncesinde iki iklim aktivisti, O’Leary’ye doğru yaklaştı. Aktivistlerden biri O’Leary’nin yanına gelip “Belçika’ya hoş geldiniz” dedi ve yüzüne bir pasta fırlattı. Ardından diğer aktivst ise “uçakların yarattığı kirliliğini durdurun” diye bağırdı ve elindeki pastayı O’Leary’nin başının arkasına ve sırtına sürdü.
O’Leary kendisine yönelik gerçekleştirilen protestoyu oldukça sakin şekilde karşıladı. Önce “Aferin” şeklinde bir cevap verdi. Mendiliyle yüzünü sildi, ceketini çıkardı ve ardından basın toplantısına devam etmeye çalıştı. Belçika’da her zaman sıcak bir şekilde karşılandığını söyleyerek şaka yaptı ve pastanın tadının “lezzetli” olduğunu söyledi. “Kremalı pastaya bayılırım, favorim onlar!” ifadeleriyle, krizi, çok soğuk kanlı bir şekilde geçiştirmeyi başardı. Şu ana kadar hiçbir çevre örgütü, protestonun sorumluluğunu üstlenmedi.
Ryanair’in sosyal medya ekibi, yaşanan tatsız olayı gizlemeye çalışmak yerine, olup biteni tüm detayları ile paylaşarak büyük bir fark yarattı. Havayolunun resmi hesabından yapılan paylaşımlardan birinde, yolcuların Ryanair’in Belçika’daki atılımlarından çok mutlu olduklarını ve bu memnuniyetlerini de pastayla kutlama yaparak gösterdiklerine yönelik bir ifade kullanılırken; bir başka paylaşımda ise “aktivistlerin, kremalı pasta almak yerine, aynı fiyata Ryanair’den uçak bileti satın alabileceklerini” belirten ifadelere yer verildi.
O’Leary, olayın ardından Belçika basınına: “Hiç bu kadar sıcak bir karşılama görmemiştim. Maalesef çevreci olduklarını iddia ediyorlar ama krema yapaydı. Onları kremanın daha iyi olduğu İrlanda’ya davet ediyorum!” şeklinde bir açıklama yaptı.
İklim aktivistleri, sıklıkla havacılık endüstrisini hedef alan protestolar yapsa da, genellikle özel jetlere odaklanıyor. Protestolar, temelde havacılıktaki tüm faaliyetleri tamamen durdurmaya yönelik mesajlar içeriyor. İrlandalı düşük maliyetli havayolu Ryanair, yolcu başına en düşük emisyona sahip havayolu şirketleri arasında yer alıyor.
Ryanair, çok fazla seveni ve eleştireni olan bir havayolu olsa da havacılığı herkes için daha uygun fiyatlı hale getirmek için çok şey yapıyor. Şirket, uçak bileti fiyatlarını düşük tutmak ve hava sahalarını açık tutmak için hükümetlerle iş birliği yapıyor. Bu durum elbette kendi çıkarına hizmet ediyor olsa da bunun büyük ölçüde halkın çıkarına uygun olduğunu da söylemek mümkün.
O’Leary, protestonun yaşandığı gün, hava trafik kontrolörlerinin grevleri sırasında, uçaklarının Fransız hava sahasını kullanmasına izin verilmesini talep eden 1,5 milyon imzalı bir dilekçe sunmak için oradaydı. Ryanair, 2023’te şu ana kadar Fransız hava trafik kontrolörlerinin yaptığı grevler nedeniyle, çoğunlukla Fransa hava sahası üzerinden gerçekleştirmeyi planladığı 4000’den fazla uçuşu iptal etmek zorunda kaldı.
2023 yılında, bir önceki yıla kıyasla on iki kat artışla, 63 gün süren şaşırtıcı bir hava trafik kontrol grevi yaşandı. Bu grevler, AB havayollarının binlerce uçuşunu iptal etmesine neden oldu.
Fransa’da son dönemde sık sık tekrarlanan bu grevler sırasında, mevzuattaki uçuşların devamı için gerekli adımların atılmaması nedeniyle, hiçbiri Fransa’ya gidiş-dönüş olmayan ve sadece Fransız hava sahasının kullanılmak zorunda olduğu uçuşlar iptal edilmek zorunda kalınıyor. Bu durumun adil olmadığını savunan Ryanair, Avrupa Birliği’nin hemen harekete geçmesi gerektiğini söylüyor.
İrlandalı havayolu, geçmişte de AB Komisyonu ile Ursula von der Leyen’i, Fransız hava trafik kontrolörlerinin grevleri sırasında AB yolcularını ve üst geçişlerini korumak için harekete geçmeye defalarca çağırdı. Ursula von der Leyen’in eylemsizliği, 1,2 milyondan fazla yolcusunun, uçuşları Fransa’ya olmasa bile son dakika uçuş iptali yaşamasına neden oldu. En sonunda da O’Leary, altında bir buçuk milyon kişinin imzası olan bir dilekçeyi getirip kendisine teslim etmek istedi.
O’Leary’nin ziyareti, aynı zamanda havayolunun iki adet Boeing 737’yi daha Brüksel Charleroi Havalimanı’na konuşlandırarak, buradaki uçak sayısının 17’ye yükseltilmesini duyurma amacı da taşıyordu. Yeni uçaklar, buradan yapılan 30 farklı rotadaki uçuşların frekanslarını artırmak ve Charleroi’den Amman, Cluj, Iasi, Milano, Nantes, Tiran ve Varşova’ya yedi yeni rotada uçuşların başlatılması için kullanacak.
QANTAS İPTAL ETTİĞİ SEFERLERE BİLET SATMAYA DEVAM ETTİ!
Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu (ACCC), ulusal havayolu Qantas’ın, yanlış, yanıltıcı veya aldatıcı davranışlarda bulunduğuna yönelik olarak hukuki bir süreç başlatı. Havayolu, daha fazla gelir elde etmek amacıyla, iptal ettiği uçuşlara bilet satmaya devam etmekle suçlanıyor.
İddalara göre Qantas, Mayıs – Temmuz 2022 döneminde gerçekleşmesi planlanan 8.000’den fazla uçuş iptal edildikten sonra, ortalama iki haftadan fazla ve hatta bazı durumlarda 47 güne kadar web sitesinde bu uçuşlara bilet satmaya devam etti.
Öte yandan havayolu, yine Mayıs – Temmuz 2022 döneminde gerçekleşmesi planlanan 10.000’den fazla uçuş için, bilet alan yolcularına iptal edildiğine dair ortalama 18 gün bildirimde bulunmadı. İptal bilgisi, bazı uçuşların yolcularına tam 48 gün sonra bildirildi.
Qantas’ın toplam uçuşlarının yaklaşık %25’i bu dönemde iptal edildi. Bahsedilen sorunlar, bu iptallerin %70’ini etkiledi. Örneğin 29 Temmuz 2022’de Sidney’den San Francisco’ya yapılacak QF73 sefer sayılı uçuş için Qantas, uçuşu iptal ettikten sonra 21 bilet daha sattı ve son bilet, uçuş iptal edildikten 40 gün sonra satıldı.
Bu durum, on binlerce kişinin seyahat planlarını etkilediği için havayolu hakkında işlem başlatıldı. İptal edilen uçuşların, yolcular açısından ciddi finansal, lojistik ve duygusal etkilere neden olabileceğine vurgu yapıldı.
Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu (ACCC) yapılan bu usulsüz uygulama için, Qantas’a “yüz milyonlarca” Dolar para cezası verilmesini talep etti. Mahkeme heyetinden, bu davranışların tekrar edilmesini engellemek için caydırıcı bir ceza olması istendi.
Avustralya yasalarına göre, Avustralya tüketici yasasının ihlali durumunda, verilecek maksimum ceza, bu ihlalin sonucunda elde edilen toplam faydanın üç katı, şirketin yıllık cirosunun %10’u veya 10 milyon Avustralya Doları seçeneklerinden yüksek olana göre belirleniyor. Qantas’ın mali yıldaki yıllık cirosu 19,8 milyar Avustralya Dolarıydı. Dolayısıyla şirketi bekleyen potansiyel ceza, çok büyük görünüyor.
Qantas’ın Avustralya’daki itibarı, pandeminin başlangıcından bu yana büyük bir düşüş yaşadı. Qantas, harika yönleri olan bir havayolu olsa da şirketin üst yönetimine genel olarak saygı duyulmuyor. Pandemi sırasında ortaya konulan yönetim anlayışı, Avustralya’da Qantas algısının önemli ölçüde itibar kaybetmesine neden oldu. Havayolu, artık eskisi kadar sevilen ve sahiplenilen bir ulusal simge değil.
CEO Alan Joyce’nin, havayolunu yıllardır en acımasız şekilde, sadece karlılık ekseninden bakarak, çalışanlara veya müşterilere pek saygı göstermeden yönettiği düşünülüyor. Her ne kadar halka açık, kâr amacı güden bir şirketi yönetiyor olsa da bu durum, onun başkalarına gösterdiği umursamazlığın düzeyini pek değiştirmediği iddia ediliyor. Joyce, önümüzdeki Kasım ayında koltuğunu devretmeye hazırlanırken, bu olayların yaşanmasının ardından, hafta içinde görevini Vanessa Hudson’a devretti. Böylece Qantas’ta 15 yıllık Alan Joyce dönemi beklenenden yaklaşık 2 ay erken sona ermiş oldu. Vanessa Hudson şirket tarihindeki ilk kadın CEO ünvanını kazandı.